AK Parti'nin çeyrek asır sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni kaybetmesinin ardından büyükşehirlerde göçmen ve sığınmacılara yönelik 2019'da başlatılan geri gönderme politikası yeniden hız kazandı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, kabinede köklü değişiklikler yaptı. Yeni yöneticilerin ilk icraatlarından biri büyük kentlerin sokaklarında göçmenlere yönelik denetimleri arttırmak oldu.
Belediye otobüsünde işlerine gitmeye çalışan, sahilde oturan ya da ekmek almak için evinden çıkan göçmenler, denk geldikleri bu uygulamalarda kimliklerini evde unuttukları, başka şehirlere kayıtlı oldukları ya da izinsiz çalıştıkları gibi gerekçelerle gözaltına alınıyor. Sonrasında deport edilmek üzere Göç İdaresi'ne bağlı Geri Gönderme Merkezleri'ne götürülüyorlar.
Burada bir süre bekletilen sığınmacılar, bir otobüsü dolduracak sayıya ulaştıklarında ise yola çıkarılıyorlar ve sınır dışı ediliyorlar.
"Yerel seçimler yaklaştıkça daha çok karşılaşacağız"
Mazlumder Genel Başkanı Kaya Kartal, göçmenlerin son yıllarda politikanın ana öznesi haline getirildiğine işaret ediyor.
"Göçmenlerin direkt kendilerinin muhatap edildiği politik söylemlerle karşı karşıyız. Bu durum yerel seçimler yaklaştıkça yükselecek ve daha etkili bir argüman haline gelecek" görüşünü ifade eden Kartal, büyükşehirlerde ve göçmenlerin yoğun yaşadığı kentlerde başlayan geri göndermelerin ve bazı yerel yönetimlerin Arapça tabelalara yaptığı müdahaleleri bu kapsamda değerlendiriyor.
"Türkiye'de yasal zeminde bulunanlar da geri gönderiliyor"
Türkiye'de yasal zeminde bulunan mülteci ve sığınmacıların da geri gönderilmeye başlandığına işaret eden Kartal, "Aileleri büyükşehirlerde olan sığınmacıların ikametleri başka şehirlere alınmak isteniyor. Haklı oldukları ve mağduriyet yaşadıkları kimi adli olaylar nedeniyle geri gönderilenler var" dedi.
Kartal, bu konuda rahatça konuşmanın kolay olmadığını da kabul ediyor. Durumun, "linç kültürünün yayıldığı bir noktaya" evrildiğini belirten Kartal, "İnsani bir çerçevede ama toplumun da ikna edildiği, herkesin huzurunun sağlandığı bir politika benimsenmeli. Ancak popülist söylemlere dayalı eleştiriler keskin politikalarla karşılanmaya çalışılıyor" ifadelerini kullandı.
Suriye söz konusu olduğunda geri göndermelerin hem Türkiye'nin kendi hukuku hem de uluslararası hukukla açık bir şekilde yasaklandığını hatırlatan Kartal, "Ancak savaş ve bombardımanın devam ettiği bir ülkede ‘Orası güvenli' söylemi üzerinden hukukun ihlal edildiği süreçler yaşıyoruz" şeklinde konuştu.
"Savaşın sığınmacıları şimdi deprem mağduru; onlar da geri gönderiliyor"
Sığınmacı Hakları Platformu'ndan Taha Elgazi son günlerde vaktinin çoğunu Tuzla'daki geri gönderme merkezinde geçirmek zorunda kalıyor.
Son günlerde geri göndermek üzere yapılan gözaltılarda büyük bir artış olduğunu belirten Elgazi, geri gönderme merkezlerine getirilen çok sayıda Suriyelinin de olduğunu belirtti.
"Geçici koruma kimlikleri başka şehirlere kayıtlı olan sığınmacılar sınır dışı edilmeye başlandı. Bazı bölgelerden depremzede olarak İstanbul'a gelen sığınmacılar da var" diyen Elgazi, "Geçen hafta Göç İdaresi, evleri ağır hasar gören depremzede sığınmacılara yol izin belgesi vereceğine dair bir karar çıkarttı. Ancak orta ya da hafif hasarlı evlerde oturan sığınmacılara bu izin verilmiyor. Deprem nedeniyle başka şehirlere giden sığınmacılar şimdi geri dönemiyorlar. Çünkü oralarda zaten konut sıkıntısı var ve ev sahipleri Türk ailelere öncelik tanıyor. Kalacak bir evleri kalmayan ve çalışmak için büyükşehirlere gelen depremzede sığınmacılar tespit edildiklerinde deport ediliyor" diye konuştu.
Gönderilenler arasında çalışma izni olmayanlar da var.
Elgazi'ye göre, çalışma izninin olmamasının suçlusu sığınmacılar değil. Çünkü bir işveren çalışma izni olan bir sığınmacıya en az asgari ücret vermesi ve sigorta yapması gerekiyor. Bu masrafa katlanmak istemeyen bazı işverenler kaçak işçi çalıştırıyorlar. Bu tespit edildiğinde ise ülkeden kovulan yine sığınmacılar oluyor.
© The Independentturkish