Kasım 2020 Mültecilerin Geri Dönüşü Konferansı'ndaki konuşmasında Suriye rejiminin başı Beşşar Esad, bazı ülkelerin mültecilere ahlaki insani ilkelere dayalı olarak ev sahipliği yapmasının, bazı ülkeler tarafından durumlarının siyasi bir pazarlık kozu haline getirilerek sömürülmesiyle karşı karşıya kaldığını söyledi.
Esad ayrıca, bu ülkelerin mültecilerin geri dönüşleri için uygun koşulları yaratmaya çalışmak yerine, zaman zaman kışkırtma, bazen de korkutma yoluyla onları bu ülkelerde kalmaya zorladığını dile getirdi.
Ancak son olarak 19 ve 20 Mayıs tarihlerinde Cidde'de düzenlenen Arap Zirvesi olmak üzere tüm uluslararası ve bölgesel toplantılarda, Suriye rejiminin uyması için bir ön koşul olarak, "Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönüllü ve güvenli bir şekilde geri dönüşü" maddesi gündeme getirildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Esad rejiminin tavrından, mültecilerin ülkelerine geri dönüş yükümlülüklerine uymayı reddettiği görüldü.
Öyle ki tavır, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad'ın Arap ülkeleri dışişleri bakanları düzeyinde gerçekleştirilen Cidde zirvesi hazırlık toplantısının oturum aralarında yaptığı açıklamalarda da ortaya koyuldu.
Açıklamasında "yeniden yapılanma ve mültecilerin geri dönüşü şartlarından" bahseden Mikdad, "Yalvarmadık ve yalvarmayacağız. Teröre karşı savaşa girdik. Yardım etmek isteyen herkes buyursun gelsin" dedi.
Mikdad, "Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesine yardım etmede etkili olan Arap rolü için sabırsızlanıyoruz. Yeniden yapılanma süreci bu mültecilerin dönüşünü kuşkusuz kolaylaştıracaktır" ifadelerini kullandı.
Rejimin dışişleri bakan yardımcısı Eymen Soussan da Suriyeli mültecilerin ülkeye dönüşü çerçevesinde herhangi bir adım atmadan önce Arap ülkelerinin yeniden yapılanmaya başlamasını ve rejime yönelik yaptırımları kaldırmasını şart koştu.
Soussan, yerinden edilenlerin geri dönüşünün başta 'gelecekleri alanlarda hizmetlerin sağlanması' olmak üzere bazı gerekliliklere ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Onlara onurlu bir dönüş sağlamak için geri dönüşleri ile yeniden yapılanma arasındaki ilişkinin gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkati çeken Eymen Soussan, "Ancak bu, yeniden yapılanma, yaptırımlar ve ekonomik abluka varlığında mı gerçekleşecek?" dedi.
Cidde Zirvesi bildirgesinde, 'Suriye hükümetinin, ilgili Birleşmiş Milletler (BM) organlarıyla koordinasyon içinde, mültecilerin dönüş alanlarında sağlanan kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi için gerekli ihtiyaçları belirlemeye başlaması' hususunda katılımcı ülkelerin dışişleri bakanlarının uzlaşıya vardığı belirtildi.
Bildirgede ayrıca genel af kararnamelerine dahil edilmeleri de dahil olmak üzere, geri dönüşlerini kolaylaştırmak için alacağı önlemlerin açıklanması gerektiğini vurgulandı.
Şartlar gerçekleştiriliyor mu?
13 milyondan fazla insan ya ülke dışına kaçmak ya da ülke sınırları içinde kaçmak zorunda kaldığı için, yerinden edilmiş Suriyelilerin ve mültecilerin sayısı son derece büyük.
Suriye'nin komşu ülkeleri 5,6 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptı. Diğer ülkelerdeki çok sayıda mültecinin yanı sıra dünyadaki en büyük mülteci grubunu Suriyeliler oluşturuyor.
127'den fazla ülkeye yayılmış durumdalar ve en büyük sayıları Türkiye'de bulunurken, Irak ve Mısır gibi Lübnan ve Ürdün de nüfusa oranla en yüksek mülteci yüzdesine ev sahipliği yapıyor.
Suriye'nin bazı bölgeleri, 2018'den bu yana herhangi bir çatışmaya tanık olmasa da hala güvensiz bir ülke. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne (UNHCR) göre temel koruma koşullarının yokluğunda toplu geri dönüşler kolay olmayacak.
Ancak gönüllü olarak geri dönmeye karar veren mültecilere bireysel olarak yardımcı olunacağı belirtildi.
Ancak gönüllü olarak Suriye'ye dönen mültecilerin sayısında önemli bir artış yaşanmadı. Güvenlik, ülkelerine dönmeye karar veren mülteciler için en önemli endişe olmaya devam ediyor.
Sivil Toplum Kuruluşları (STK), mültecilerin Suriye'ye zorla geri gönderilmesi konusunda düzenli olarak uyarıda bulunuyor. Uluslararası Af Örgütü ise Lübnan'a özellikle güvenli ve barışçıl bir geri dönüş için gerekli koşulların henüz oluşmamış olması nedeniyle, geri döndüklerinde Suriye hükümeti tarafından 'işkence ve zulme' maruz kalacakları korkusuyla 'mültecilerin yasadışı sınır dışı edilmesini durdurması' çağrısında bulundu.
Brüksel'de Avrupa Birliği'ne (AB) dayalı bir gazeteci olan Hüseyin el-Vaili, Suriyeli mültecilerin geri dönüşünün 2012 Cenevre Bildirgesi'nin koşullarını karşılayan siyasi bir geçiş şartına bağlı olduğunu dile getirdi.
Vaili ayrıca, bu dönüşün, tüm Suriyeli siyasi ve sosyal tarafların müzakerelere katılımı yoluyla, Suriye ve bölge için istikrarlı bir gelecek sağlama ihtiyacını şart koşan ve herkes arasında bir anlayış ve birlikte yaşama durumunu vurgulayan 2254 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararının güçlendirilmesine de bağlı olduğunu vurguladı.
Hüseyin el-Vaili, "Şu anda bu koşul yerine getirilmedi. Sağlanmadığı sürece Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüşleri, insan hakları koşullarını yerine getirmeyen pek çok tehlikeyle dolu. Burada gerçekliğin izlenmesini gerektiren başka bir başlangıç noktasından bahsediyoruz. Bu, AB'nin 'mültecilerin geri dönüşü için koşulların karşılanmadığını söyleyen' UNHCR ile üzerinde çalıştığı bir konudur" açıklamasında bulundu.
"Giden geri dönmeyecek"
2015'te Deyrizor'dan ayrıldıktan sonra şu anda Fransa'da ikamet eden bir yazar ve eski Suriyeli subay olan Abdunnasır el-Ayed, mültecilerin geri dönüşüyle ilgili olarak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada "Suriye, hala İran milislerinin ve rejim güçlerinin kontrolü altında" dedi.
Ayed, birçok parti ve kuruluşun, 'güvenli Suriye' fikrinin yanlış olduğunu açıkça ortaya koyduğuna dikkati çekti.
Abdunnasır el-Ayed, Suriyelilerin rejimle olan deneyiminin herhangi bir güven göstergesi taşımadığına, ister muhalefet figürleri ister kötü koşullardan kaçan sıradan vatandaşlar olsun hiçbir Suriyelinin Suriye içindeki güvenlik konuşmalarına inanmasının mümkün olmadığına vurgu yaptı.
Yazar, "Suriye'yi terk eden ve siyasi muhalif statüsüne sahip olmayan bir mülteci, ülkesine kalıcı geri dönüş gerçekleştirmeksizin ziyarette bulunabilir" dedi.
Ülkenin güvende olmamasının yanı sıra trajik ekonomik koşullar mevcut. Bu çerçevede Ayed, örnekler vererek, "Çocuklarından dışarıdan ekmek getirmelerini isteyen bazı Şamlı aileler var. Çadırdaki mültecilerin ekonomik durumu Suriye içindekinden daha iyi. Siyasi muhaliflere gelince, geri dönüş imkânsız hale geliyor. Rejimi devirmek gibi radikal bir çözüm bulunursa olabilir" şeklinde konuştu.
Mültecilerin büyük bir bölümü, özellikle Avrupa'da ikamet edenler, geri dönmeyi hiç düşünmüyor.
Yeni bir hayat kuran bir kişi, eski Suriye'nin önümüzdeki 20-30 yıl boyunca geri gelmeyeceğinden eminken geri dönmeyi nasıl düşünebilir?
Tüm bu yaşananların, tek güzel meyvesinin Avrupa'daki Suriyeliler olduğunu da ekleyen Ayed, Avrupa'daki Suriyelilerin, Suriye halkının 2 milyonunu, yani onda birini oluşturduğunu, bunların, yüksek öğrenim gördüklerini ve iç bölgelere yardım sağladığını dile getirdi.
Abdunnasır el-Ayed ayrıca, "12 yıldır Suriye'de olan rejimin destekçileri ise hala tetikte ve gerçek bir sefalet içinde yaşıyorlar" dedi.
İki ateş arasında
İnsan hakları aktivistleri ve Suriyeli mültecilerin yakınları, geçtiğimiz Mayıs ayında Lübnan güvenlik güçlerinin bazı kişileri gözaltına aldığını ve zorla Suriye'ye sınır dışı ettiğini söyledi.
Ayrıca bazıları da Suriye Devlet Başkanının kardeşi Mahir Esed liderliğindeki Dördüncü Tümen üyelerinin, mültecilerin akrabalarını alıkoyduğunu belirtti.
Uluslararası Af Örgütü, Lübnan'dan sınır dışı edilmelerin, 'geri göndermeme' ilkesi uyarınca uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu vurguladı.
Söz konusu ilke, devletlerin herhangi birini zulüm görme ihtimali olan bir ülkeye zorla geri göndermesini yasaklıyor.
Reuters'in aktardığına göre bir mülteci, nisan ayı sonlarında Lübnan'daki bir kampa düzenlenen baskında üç erkek kardeşiyle birlikte tutuklandığını ve yetkililerin kardeşlerini ikametgahları olmadığı için sınır dışı ettiğini söyledi.
İntikam korkusuyla isminin açıklanmamasını isteyen mülteci, "Suriye içinden benimle temasa geçtiler. Dördüncü Tümen'a ait bir karargâhta tutuluyorlardı. Akıbetlerini henüz bilmiyorum" dedi.
Diğer bir mülteci ise özellikle kendisinin ve onlarca gençten oluşan ve Suriye'de 2011 baharından beri rejime karşı halk hareketine katılan ailelere mensup akranlarının, Suriye rejimi ordusunda askerlik hizmetinden kaçtıkları için Suriye'ye geçmelerinin, gerçek bir intiharla eşdeğer olduğunu dile getirdi.
Söz konusu mülteci, Lübnan'daki Masnaa Sınır Kapısı'dan sınır dışı edilen onlarca Suriyeli gencin zorla sınırın Suriye tarafındaki Dördüncü Tümen üyelerine teslim edildiğini dile getirirken, Lübnan'dan son sınır dışı etme kampanyasının başlamasından bu yana akıbetleri bilinmediğine dikkati çekti.
Lübnanlı yetkililer, geçen nisan ayında yaklaşık 50 Suriyeliyi sınır dışı etti. Lübnan Yerinden Edilmiş Kişiler Bakanı Issam Şerafeddin, Lübnan'daki Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi için sürecin tekrarlanacağını ve geri dönüşlerinin 'meşru ve zorunlu bir mesele' olduğunu söyledi.
"Lübnan, Suriyeli mültecilerin geri dönüşüne yönelik taleplerini yoğunlaştırıyor" diyen Şerafeddin, "İçişleri Bakanlığı ile Yerel Yönetim ve Çevre Bakanlığı tarafından Şam ile görüşmeler yapılıyor ve görüşmelerden olumlu sonuçlar alınıyor" şeklinde konuştu.
Lübnanlı Bakan, "Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönme vakti geldi. 12 yıldır evsizlik ve zorluklarla karşı karşıyalar. Bunların yaklaşık yüzde 90'ı Lübnan'da yoksulluk sınırının altında yaşıyor" dedi.
UNHCR'nin yardımlarının Suriyeli aileler için yeterli olmadığını da sözlerine ekleyen Issam Şerafeddin, yasadışı bir Amerikan varlığının bulunduğu kuzeydoğu bölgesi dışında, mültecilerin Suriye'ye dönmeleri için durumun güvenli olduğunu da sözlerine ekledi.
Ürdün'ün enerjisi aşıldı
Amman'da Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri ve Gurbetçi İşleri Bakanı Eymen Es-Safadi, "Ürdün, gönüllü geri dönüşlerini kolaylaştırmak için Suriye'deki altyapıyı iyileştirme çabalarını yoğunlaştırması gereken mültecilere ev sahipliği yapma konusunda kabul kapasitesini aştı" dedi.
Safadi, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile yaptığı kapsamlı görüşmelerde, Suriyeli mültecilerin bir an önce gönüllü olarak ülkelerine dönmesinin 'krizi kökten çözmenin tek yolu olduğunu' dile getirdi.
"Mülteci krizinin çözümü, Suriyeli mültecilerin gönüllü geri dönüşleri için gerekli ortamın sağlanmasından geçiyor" diyerek, geri dönmeyi seçen mültecilere yardım etmek, güvenliklerini ve asayişlerini sağlamak ve onlara düzgün bir yaşamın gereklerini sağlamak için etkili adımlar atılması gerektiği çağrısında bulundu.
Ürdün'deki Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, mevcut 2023 yılı için mali gereksinimlerinin yalnızca yüzde 22'sini veya gerekli olan yaklaşık 390 milyon doların yaklaşık 88 milyon dolarını elde ettiğini söyledi.
Ürdün, 2011'de krizin başlangıcından bu yana, UNHCR'ye kayıtlı yaklaşık 660 bin mülteci de dahil olmak üzere 1,3 milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapıyor.
Türkiye'deki durum
Suriyeliler, Iraklı, Mısırlı, Yemenli ve Filistinli mültecilere de ev sahipliği yapan Türkiye'deki en fazla sayıda Arap mülteciyi temsil ediyor.
Ancak son cumhurbaşkanlığı seçim kampanyalarında söylemlerin en önemli bölümünü Suriyeli mülteciler işgal etti.
Hatta bazı milliyetçi ve sağcı partiler, ülkedeki yüksek suç ve işsizlik oranlarından onları sorumlu tuttu. Mülteciler, artık Türkiye'de kendilerini güvende hissetmiyor.
Seçim süreci öncesinde kendilerine yönelik ırkçı söylem, bazı Türk sokaklarındaki konuşmaların bir parçası. Bu konuşmalar ise zaman zaman ölüm ve yaralanmalara yol açıyor.
Son resmi istatistiklere göre Türkiye'de 'geçici koruma' elde eden yaklaşık 3,7 milyon Suriyeli var. Buna ek olarak Türk vatandaşlığını kazanan Suriyeli sayısı yaklaşık 230 bine ulaştı.
Bu konu, vatandaşlığa kabul edilen Suriyelilerin sayısının çok daha fazla olduğunu iddia eden bazı adayların siyasi söylemlerinin merkezinde yer alıyordu.
Türk kanallarına konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yakın gelecekte, mültecilerin dönüşü için bir yol haritası planlanabilir. Geri dönüşlerinin ne kadar kısa zamanda sağlanabileceği analiz edilecektir. Geçen Nisan ayı itibarıyla 450 bin Suriyeli mülteci kuzey bölgelerdeki evlerine döndü" açıklaması yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca, "1 milyon mülteciyi daha geri döndürme niyetimiz var" dedi.
Ayrıca Türk makamları, son dönemde Suriyeli mültecileri ülkelerine geri döndürmek için Suriye'nin kuzeyindeki 'güvenli bölgelere gönüllü dönüş' olarak adlandırdıkları bir operasyon başlattı.
Türkiye İçişleri Bakanlığı'nın Ekim 2022'de yaptığı açıklamalara göre yarım milyondan fazla Suriyeli, gönüllü olarak ülkelerine dönerken yetkililer, yaklaşık 20 bin Suriyeliyi 'güvenlik sorunları' nedeniyle sınır dışı etti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) gibi insani yardım ve insan hakları örgütleri, bu operasyonları uluslararası hukukun ihlali olarak nitelendirdi.
Çok sayıda raporda da 2022 yılında yüzlerce Suriyelinin 'zorla sınır dışı edildiği' belirtildi.
2 Şubat 2016'da İdlib'den ayrılarak, Kayseri'de bir mülteci olarak yaşayan Maria eş-Şeyh, yaptığı özel açıklamada, "Her birimizin kendisi ve ailesi için en yüksek yaşam ve eğitim standartları içinde bir gelecek inşa etmeyi hayal ettiği için, güvenli bir Suriye'ye geri dönme fikri her zaman önceliklerim arasında olmuştur. Ancak mülteci statüsü bizi sığınılan ülkede ikinci sınıf insan yapıyor. Güvenli bir vatan, geniş ailesiyle birlikte çocuklarına nezih ve rahat bir hayat kurmak için istikrar arayan herkesin doğal adresi olmaya devam ediyor" dedi.
Ailesini ve halkını özlediğini, her zaman ailesinden bir yakınını kaybetme korkusuyla yaşadığını belirten Şeyh, özellikle kocası siyasi tutuklu olduğu için artık geri dönmesinin imkânsız olduğunu, kendi adı ve çocuklarının adlarının altlarında artık bin satır olduğunu söyledi.
Maria eş-Şeyh ayrıca, "Esed'in devrilmesi ve Suriye'ye dönüş, büyük bir hayal. Bu, birçok Suriyeli için bir mucizeye benziyor" dedi.
Independent Arabia