Başkan Trump'ın istediğini alamayan huysuz çocuklar gibi davranmadığı bir hafta, Amerikan siyaseti için güzel bir hava değişimi olurdu. Ne yazık ki, Grönland gibi gözlerden uzak bir konuda bile bu gerçekleşmedi.
Geçen haftanın sonlarında, Trump'ın Grönland'ı satın almak istediğini iddia eden haberler dolaşmaya başladı. Sebepleriyse, tarihsel miydi ("Benim Grönland iştirakım Jefferson'un Lousiana'yı satın almasından daha büyüktü!"), Çin'i kontrol altında tutmak için miydi, yoksa yalnızca çılgın bir emlak yatırımı mıydı? Bu hiç netlik kazanmadı.
Doğal olarak, Beyaz Saray söylentileri doğruladığında söz konusu fikir tüm haberlerde yerini aldı. Hemen ardından spekülasyonlar, şakalar ve 'meme'ler geldi. Çoğu kişi, Trump'ın da "öncelik vermediğini" söylediği bu konunun kısa sürede unutulacağını düşündü.
Ama o kadar çabuk olmadı.
Grönland, Danimarka'ya ait yarı özerk bir toprak parçası ve Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen Trump hakkındaki haberleri duyduğunda fikrin "absürt" olduğunu söyledi. Frederiksen, “Neyse ki, ülkeleri ve nüfuslarını alıp satabileceğiniz yıllar çoktan geçti” dedi. “Meseleyi burada bırakalım. Şaka bir yana, elbette ABD ile daha da yakın bir stratejik ilişki kurmaktan memnuniyet duyarız" diye konuştu.
Makul görünüyor. Peki Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın, yani özgür dünyanın lideri ve ABD ordusunun başkomutanının cevabı ne oldu? Danimarka ziyaretini iptal etti.
Yalnızca acayip olarak tanımlanabilecek cevabında da şu tweetleri paylaştı:
Danimarka inanılmaz insanlara sahip çok özel bir ülke, ancak Başbakan Mette Frederiksen'in Grönland'ın alımını tartışmakla ilgilenmeyeceği yönündeki yorumları üzerine, iki hafta içinde yapılması planlanan toplantımızı başka bir zamana erteleyeceğim (...) Başbakan, açık konuşarak hem ABD'yi hem de Danimarka'yı büyük miktarda harcama ve efordan kurtardı. Bunun için ona teşekkür ediyor ve gelecekte yeni bir buluşma ayarlamayı dört gözle bekliyorum!
Yani mesele "öncelikli" değildi ama uzun vadeli müttefiklerden biriyle yapılacak görüşme, Danimarka Grönland üzerine verilen bir teklifi tartışmayı reddettiği için iptal edildi. Bu şekilde davranan bir insanın zihin yapısını hayal etmek çok güç.
Tüm bu mesele, ülkeyi "ticari bir işletme" gibi yönetmenin ne kadar riskli olduğunu gösteriyor, özellikle de yöneten kişi neredeyse tüm anlaşmaların alım-satım üzerinden döndüğü gayrimenkul dünyasında çalıştıysa. Trump bir emlak anlaşmasını halledemediği için bir toplantıyı iptal etti. Ancak bu, tarafların gelecekteki olası fırsatlara zarar vermeden anlaşmalardan uzaklaşabildiği Million Dollar Listing: New York (Manhattan'da milyon dolarlık tekliflerle çalışan emlakçıları anlatan bir dizi -çn) değil. Müttefiklerimizle kurduğumuz diplomatik ilişkiler biraz daha düşünmeyi gerektiren uzun vadeli bir iş.
Bu kısa vadeli bir alış-veriş stratejisinden -şayet böyle adlandırmak isterseniz- çok daha fazlası; bu, uzun vadeli bir ABD müttefikinin suratına atılan unutulmayacak bir tokat. Danimarka sıradan bir NATO üyesi değil; kurucu üyelerden biri. ABD Grönland'a askeri üs konuşlandırabilme şansını da NATO sayesinde kazanmıştı. Danimarka'yı su üstündeki bir arazinin satışı gerçekleşmedi diye terslemek çocukça bir davranış.
Trump'ın Kuzey Kore'nin manyak lideri Kim Jong-un hakkında canım-cicimli tweetler atmasını izlemek de meseleyi daha kötü hale getiriyor. Kim'in, olası BM ihlallerine rağmen kısa menzilli füze denemelerinde bulunması Trump için problem yaratmadı. Hatta Trump, bunun mühim olmadığını, çünkü Kim'le yaptığı Singapur Zirvesi'nden çıkan anlaşmanın bir parçası olmadığını söyledi.
Trump ayrıca Rusya'nın G-7'ye geri dönmesini ve zirvenin tekrar G-8 haline getirilmesini istedi. ABD Başkanı, "Sanırım Başkan Obama, (Vladimir) Putin ondan daha zeki olduğunu gösterdiği için, Rusya'nın katılmasını iyi bir şey olarak görmüyordu" diye konuştu. Söylemeye gerek yok ama bu suçlama tam bir kurmaca. Rusya G-8'den, Putin'in Rus ordusuna verdiği Kırım'ı işgal ve ilhak etme emri nedeniyle atılmıştı. Eski büyükelçi Nicholas Burns'ün de belirttiği gibi, Rusya bu hamleyle "küresel siyasetin kırmızı çizgilerinden en parlağını aşmıştı". Rusya'ya yardım eli uzatmak güç değil, zayıflık işareti.
Trump'ın politika ve dış siyasete yönelik alım-satım yaklaşımı hız kesmeksizin, kötü sonuçlarla devam ediyor. Bu, oy kazanmak için yapılan seçim kampanyası için iyi bir strateji olabilir ama başkanlık dünyasında işlemeyecektir. Özellikle de dış politika konusunda... Yani Kim Jong-un Trump'tan "büyülenerek" o ne isterse yapmaya başlamayacak. Vladimir Putin, Trump ona iyi davrandığı için seçimlerimizi altüst etmekten vazgeçmeyecek. Müttefiklerimizi küçümsemek de uzun vadeli başarının reçetesi değil.
Bu, başkanın çoktan almış olması gereken bir dersti, lakin çabalamıyor ya da umursamıyor. Her iki durumda da, ardında temizlemesi yıllar alacak bir dağınıklık bırakıyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk
© The Independent