AB ve Amerika ile yakınlaşma, Demirtaş ve Kavala gibi isimlerin bırakılmasını sağlar mı?

Erdoğan'ın Amerika ve Avrupa Birliği çıkışı, "Ankara, Batı ile ilişkilerini düzeltmek istiyor" şeklinde yorumlandı. AP Türkiye Raportörü Sanchez Amor, "Katılım sürecine yeniden dönmek istiyorlarsa ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyorlar" dedi

Osman Kavala - Selahattin Demirtaş / Kolaj Independent Türkçe

AB üyelik sürecimizin yeniden canlandırılması noktasında olumlu bir kanaat hakim. Danışmanım Çağatay Bey'i Brüksel'e gönderdik. Yarın orada bu konularla ilgili görüşmeleri yapacaklar. Bugün Ursula von der Leyen de bununla ilgili bize olumlu bazı şeyler de söyledi. Çağatay Bey de oradan olumlu gelişmelerle dönecektir diye düşünüyorum."

Bu sözler Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ait.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Erdoğan bu sözleri Litvanya'daki NATO Liderler Zirvesi dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken söyledi.

Sadece bu sözler değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan son günlerde Avrupa Birliği Birliği'yle (AB) yeniden iyi ilişkiler kurmak ve üyelik meselesini sıkça dillendiriliyor.

"AB'nin yolu Atalay, Demirtaş ve Kavala'dan geçiyor"

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da geçen salı günü TBMM Grup Toplantısı'nda konuya değindi.

Ülkeye demokrasi getirmek için mücadeleyi sürdüreceklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a "Avrupa Birliği'nin yolu Can Atalay'dan, Osman Kavala'dan, Selahattin Demirtaş'tan geçiyor. Bunları serbest bırakacak mısın?" diyerek soru sormuştu.

"Ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyorlar"

Konuya dair bir başka açıklama da Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye Raportörü Sanchez Amor'dan geldi.

Deutsche Welle'den Kayhan Karaca'nın sorularını yanıtlayan Amor, "Katılım sürecine yeniden dönmek istiyorlarsa ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyorlar. Kavala'yı, Demirtaş'ı ve HDP'li belediye başkanlarını serbest bırakın, HDP belediye başkanlarına görevlerini iade edin…medya özgürlüğüne karışmayın, medyaya ve sosyal medyaya ceza kesmeyi durdurun. Hepsini biliyorlar, çünkü dünyadaki tüm insan hakları kuruluşları bunları yıllardır söylüyor" ifadelerini kullandı.

 

Sanchez Amor
Sanchez Amor / Fotoğraf: AA

 

İki isim yıllardır tutuklu

Bilindiği gibi uzun yıllar Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanlığı görevini yürüten Selahattin Demirtaş, Kasım 2016'dan beri Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunuyor.

Önce Gezi Parkı eylemleri bağlamında "hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve 15 Temmuz darbe girişimi bağlamında da "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" iddiasıyla hakkında dava açılan Osman Kavala da Kasım 2017'den beri Silivri Cezaevi'nde tutuluyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) ihlal kararlarına rağmen ne Demirtaş ne de Kavala serbest bırakılmadı.

Ancak son günlerde AB ve Amerika ile yakınlaşmadan dolayı birçok tutuklunun yakın zamanda tahliye edilebileceği konuşulmaya başlandı.

Peki, Demirtaş ve Kavala başta olmak üzere bir kısım siyasinin serbest bırakılma durumu var m?

İnsan hakları aktivistleri ve hukukçular konuyu Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

"Hiçbirinin tutuklu kalmaması gerekiyor"

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, söz konusu isimlerin serbest bırakılma ihtimalinin konuşulmasının bile saçma olduğu görüşünde.

Keskin'e göre Demirtaş, Kavala, milletvekilleri ve Gezi tutukluları başta olmak üzere birçok isim düşünceleri nedeniyle yargılanıyor.

 

Eren Keskin
Eren Keskin / Fotoğraf: Twitter

 

Bu isimlerin devletten farklı düşündükleri için yargılandığını iddia eden Keskin, "Türkiye iç hukuk ve altına imza attığı uluslararası sözleşmelere bağlı kalsa bu arkadaşlarımızın hiçbirinin tutuklu olmaması gerekiyor" dedi.

Serbest bırakılmaları için Avrupa Birliği gibi bir sürece ihtiyaç olmadığını aktaran Keskin, "Zaten Türkiye ifade ve örgütlenme gibi özgürlükler konusunu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalayarak söz vermiş ama verdiği sözü tutmuyor. Sorun tam da burada. Dolayısıyla tutuklu kalmamaları lazım" diye konuştu.

"Bırakılmaları gerektiğine kesin eminim"

Devletin akıl oyunlarına yetişmenin zor olduğunu, çünkü bir gün söylediğini ertesi gün tam tersini söyleyebildiğine dikkati çeken Keskin, "İnsan hakları adeta bir oyuncak ağızlarda. Oysaki devletin attığı imzasına sadık olması gerekiyor" dedi ve devamında şunları kaydetti:

"Ayrıca bu konularda Türkiye'nin birçok imza ortağı var. Tüm AB ülkeleri Türkiye'nin imza ortağı ve onu hiçbir şekilde denetlemiyorlar. Bir artık Türkiye'de hukuku konuşmuyoruz. Hukuk ve mahkeme kararlarını artık yargıçlar veremiyor. Başka bir yerden verilen talimatlarla kararlar veriliyor. Bırakılıp bırakılmayacaklarına emin olamıyorum ama bırakılmaları gerektiğine kesin eminim."

"Türkiye sistemde kalmak istiyorsa konseyin kararlarına uymalı"

Eski Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar ise Türkiye'nin son dönemlerde AB ile ABD'ye yakınlaşmasının ekonomik krizi aşmak gibi tamamen kendi ihtiyaçlarından kaynaklı olduğu görüşünde.

Ankara'nın Avrupa Birliği ilişkileri ve NATO üyeliğinin çok eski ve stratejik bir ortaklığının olduğunu hatırlatan Aktar, ancak ilişkilerin son dönemlerde oldukça zedelendiği, hatta kopma noktasına geldiğini söyledi.

Mevcut şartlarda Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olamayacağı gibi üyelik konusunun dile getirilmesinin gerçeklikten kopmak anlamına geldiğinin altını çizen Aktar, "Gerçekte böyle bir şey olmaz ama Türkiye yine belirli bir ölçüde Avrupa sisteminin bir parçası gibi kalmak istiyorsa öncelikle kurucusu olduğu Avrupa Konseyi'nin kararlarına uymalı" değerlendirmesinde bulundu.

 

Mehmet Emin Aktar
Mehmet Emin Aktar / Fotoğraf: Twitter

 

"Serbest bırakılmaları bir yumuşamaya neden olur"

AİHM'in de konseye bağlı mekanizmalardan biri olduğunu anımsatan Aktar, "Türkiye buna uygun davranmak zorunda. Batı ile iyi ilişkiler geliştirmek istiyorsa AİHM kararlarını ki bunların başında Demirtaş ve Kavala kararları geliyor, iç hukukta bunlara uygun kararlar oluşturması gerekiyor" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dolayısıyla kararların gereği de söz konusu isimlerin serbest bırakılmalarıdır. Sadece onlar değil, bunlara bağlı olarak diğer politik figürlerin de bırakılmaları lazım. Bu da yeni bir yumuşamaya neden olur. Belki önümüzdeki 2024 yerel seçimlerinde toplumun bakışını belki de siyasetin iyileşmesi ve dönüşmesine katkı sağlar. Aksi durumda insanlar seçime de demokratik mekanizmaların işleyişine de inancını kaybeder."

"Para bittiği için şartlar buna zorluyor"

Hukukçu yazar Figen Çalıkuşu da Türkiye'nin yönünü değiştirmeye çalıştığını ve Batı partnerleriyle ilişkilerini yeniden düzenlemek istediğine değindi.

Çalıkuşu'na göre AB'ye tam üyelik her ne kadar zor olsa da Erdoğan'ın "biz demokratik bir ülkeyiz, hukuk devletiyiz ve AB'ye girmeyi hak ediyoruz" açıklaması hem iç siyasete hem de NATO üyesi olarak tercihinin artık bu noktada olması gerektiğini anlamış, çünkü para bitti ve şartlar onu zorluyor.

 

Figen Çalıkuşu
Figen Çalıkuşu / Fotoğraf: Twitter

 

Batı'da hiçbir yatırımın gelmediği ve Arap sermayesinin de yetersiz kaldığı için Türkiye'nin Batı ile ilişkilerini düzeltmek başka bir çaresinin olmadığını belirten Çalıkuşu, "İlişkileri yeniden düzenlemek bir zorunluluk ve bu zorunluluğun içerisinde tabii ki siyasi tutsaklar meselesi de var ve belli amaçlar uğruna orada tutuluyor" dedi.

"Siyasi tutukluların tahliyesini bekliyorum"

Siyasi tutsaklar serbest bırakılmadıkça her ne kadar "Batı'ya yaklaşıyorum, AB'ye üye olmak istiyorum" denilse de oradan Türkiye'ye herhangi bir yatırımın gelmeyeceğini dile getiren Çalıkuşu, "Bu yüzden Türkiye'nin mecburen söylediklerimi de pekiştirecek birtakım eylemlere, ispata ihtiyacı var" dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu anlamda ben de siyasi tutukluların tahliyesini bekliyorum. Çünkü Türkiye'nin terör tanımı ile Avrupa'nın terör tanımı birbirine uymuyor. Zaten uymadığı için bu insanlar hukuk vasıtasıyla zulüm görüyorlar. Dolayısıyla para bitti, deniz bitti ve yön değişti denilebilir. Yön değişince de mecburen bir şeyler de yapmak zorunda kalacaklar. Daha önce 'Havada genel af kokuş var' başlıklı bir yazı da kaleme aldım ve 29 Ekim de böyle bir af olabilir. Bu toplumsal bir barışın da ilk adımı olabilir." 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU