Türkiye rotayı AB'ye mi çevirdi, müzakereler tekrar başlar mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yıllar sonra Avrupa Birliği üyelik sürecine değinmesi heyecan yarattı. Ankara AB konusunda ne kadar samimi? Uzmanlar yanıtladı

Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik süreci tekrar gündemde / Fotoğraf: Twitter

Türkiye 60 yıldan fazladır Avrupa Birliği'ne (AB) üye olmak için çaba gösteriyor.

İkili ilişkiler 31 Temmuz 1959'da Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) yaptığı başvuru ile başladı. 

AET Bakanlar Konseyi'nin başvuruyu kabul etmesi sonrasında 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara Antlaşması imzalandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Süreç ortaklık antlaşmasının imzalanmasıyla 1987'de tam üyelik başvurusuyla ivme kazandı.

1999'da AB üyeleri tarafından aday olarak kabul edilen Türkiye, AK Parti'nin iktidara gelmesiyle 3 Ekim 2005'te tam üyelik müzakerelerine geçildi.

2016'dan beri müzakereler durma noktasında

Ancak ilerleme yavaştı ve katılım sürecini tamamlamak için gerekli olan 35 fasıldan sadece 16'sı açılmıştı ve biri Mayıs 2016'ya kadar kapatıldı. 

Avrupa Birliği'nin insan hakları ihlalleri ve hukukun üstünlüğü konularında Türkiye'yi birçok defa eleştirmesine rağmen, Ankara'nın gerekli adımları atmaması 2016'dan sonra müzakereleri durma noktasına getirdi.

Erdoğan'ın AB çıkışı

ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11-12 Temmuz'da Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta yapılacak NATO Liderler Zirvesi öncesi bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre görüşmede Ukrayna'nın NATO'daki konumu, İsveç'in NATO üyeliği ve F-16'ların teslimi gibi konular konuşuldu.

 

Joe Biden - Recep Tayyip Erdoğan
Joe Biden - Recep Tayyip Erdoğan / Fotoğraf: AA

 

Görüşmede ayrıca Erdoğan'ın AB'ye tam üyelik sürecine de değinerek tam üyelik sürecini canlandırmak istedikleri ve destek istediği belirtildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bununla da yetinmedi. NATO Zirvesi'ne katılmak üzere Litvanya'ya gitmeden önce Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde açıklamalarda bulunan Erdoğan, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Türkiye'nin 50 yılı aşkın zamandır AB kapısında bekletildiğini hatırlatan Erdoğan, "Türkiye'yi bekleten bu ülkelere buradan sesleniyorum. Türkiye'nin AB'de önünü açın. Finlandiya'nın önünü nasıl açtıysak İsveç'in de önünü açalım" dedi.

Erdoğan'ın bu mesajları, AB üyelik sürecinin tekrar canlandırılması olarak yorumlandı. Ancak bu durum beraberinde de bazı soru işaretlerini akla getirdi. 

Türkiye rotasını Avrupa Birliği'ne mi döndürüyor?

Ankara üyelik konusunda ne kadar samimi, kriterleri yerine getirebilir mi?

Uzmanlar, konuyu Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

"Önce demokratik bir sisteme geçmeli"

Eski Bilgi Üniversitesi Rektörü ve uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. İlter Turan, rota konusunda hükümetten bir niyet sezemediğini söyledi.

Turan'a göre Ankara'nın rotayı AB'ye döndürmesi için her şeyden önce bugünkü sistemden kurtularak, kuvvetler dengesinin egemen olduğu bir demokratik sisteme geçeceğini ifade etmesi gerekir.

 

İlter Turan
İlter Turan / Fotoğraf: AA

 

"ABD'den birtakım jestler bekleniyor olabilir"

Erdoğan'ın AB'yi gündeme getirmekle "ne demek istedi?" sorusunun üzerinde düşünülmesinin daha önemli olduğunu belirten Turan, "Bu konuda iki husus akla geliyor; birincisi İsveç'e karşı yumuşak davranmak, hatta mümkünse Vilnius'ta Biden'in talebi üzerine NATO üyeliğini onaylamak ve bunun için ABD'den de birtakım jestler bekleniyor olabilir" yorumunda bulundu.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. İlter Turan, devamında şunları kaydetti:

"Bir diğer hususta AB'nin Türkiye ile ilişkilerini yeniden canlandırmak istemesidir. Ankara da birtakım adımlar atarak üyelik yolunda ilerlemekten önce Gümrük Birliği Antlaşması'nı yeniden düzenlemek ve özellikle Türk hükümeti için sıkıntı olan vize sorununu bir sisteme bağlamak için Sayın Cumhurbaşkanı bu konuyu gündeme getirmiş olabilir."

"İki taraf da ilişkileri canlandırmak istemiyor"

Eski Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. İlhan Uzgel de Türkiye'nin rotayı AB'ye döndürmediği görüşünde.

Ankara'nın AB konusunda samimiyetsiz olduğunu ve Erdoğan'ın üyelik istemediğini aktaran Uzgel, AB'nin de Türkiye'yi üye olarak görmek istemediğini söyledi.

Karşılıklı iki tarafın da ilişkileri canlandırmak istemediğini kaydeden Uzgel, "Çünkü AB sürecini canlandırırsanız bu sefer Erdoğan'ın demokratik reformlar yapması gerekiyor. Şu koşullarda Erdoğan bunu tercih etmez" dedi.

 

İlhan Uzgel
İlhan Uzgel / Fotoğraf: Twitter

 

"Erdoğan'ın AB merakı yok"

Prof. Dr. Uzgel, "Erdoğan ilişkileri canlandırmak istemiyorsa neden bu çıkışı yaptı?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"Aslında çıkış ile biz Batı'ya daha yakınız mesajı verilmek isteniyor. Yani bu konu genel bir çerçeve içerisinde değerlendirilmeli. Erdoğan'ın Batı'ya yakın olma isteği var. Mesela Ukrayna konusundaki son çıkışları buna örnektir. Ukrayna'nın NATO üyeliğini destekliyoruz demesi, Azov komutanlarının Zelenksi ile birlikte göndermesi, Kırım konusuna tekrar vurgu yapması ve AB çıkışı hem NATO Zirvesi öncesi üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik bir hamle hem de ben Batı'ya daha yakınımı mesajı vermek istiyor. Bunun simgesel bir anlamı var, yoksa içerik olarak AB konusunda Erdoğan'ın özel bir isteği veya merakı yok. AB'nin de böyle bir isteği yok, çünkü AB kafasını Türkiye ile meşgul etmek istemiyor."

"Ankara bir türlü rotasını belirleyemedi"

Emekli büyükelçi Süha Umar ise Ankara'nın bir türlü rotasını belirleyemediğini, birçok tarafa yalpaladığı görüşünde.

Birçok tarafa yalpalamanın bir yönden sakıncalı olduğunu belirten Uran, "Önemli husus karşıdaki devletler sizi böyle yalpaladığınızın farkındalar. Onun için de ciddiyet ve samimiyetinizden kuku duyuyorlar. Dolayısıyla bu tür açıklamalar bir yarar sağlamaz" diye konuştu.

Türkiye'nin belirlenmiş, üzerinde karar verilmiş ve izlenen bir dış politikasının olmadığına değinen Umar, "Sadece bir kişinin o gün aklına ne geliyorsa, nasıl istiyorsa öyle hareket etmesi durumuyla karşı karşıyayız. Bu işin psikolojik yönüdür. ABD'den AB süreci için destek istemek, geçmişte olduğu gibi gelecekte de AB'yi kuşkuya düşürecektir. Yani acaba Ankara AB'ye ABD'nin temsilci veya onun görüşlerini savunmak için mi girmek istiyor? Kuşkusunu canlandıracaktır. Bu böyle olmaz" yorumunda bulundu.

 

Süha Uran
Süha Uran / Fotoğraf: Twitter

 

"Önce ilkelerin uygulanması gerekiyor"

Ankara'nın her şeyden önce yön, strateji ve politikasını belirleyerek, daha temel kararlar almak suretiyle adımlar atmasının daha yararlı olacağına vurgu yapan Umar, "Örneğin Biden Ukrayna'nın NATO üyeliğiyle ilgili konuşurken 'Kiev'in NATO üyeliği için henüz erken' demesi ve bunu söylerken bazı konulara gönderme yaptı. Bunlardan bir tanesi insan hakları, bir diğeri hukukun üstünlüğü… Bununla bize bir mesaj veriyor" dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:

"AB'ye yüzünü dönen bir Türkiye'nin önce kendi ülkesinde AB'nin bizim kazanılmış haklar dediğimiz o ilkelerini kabul etmesi, sadece kabul etmekle kalmayıp bunları uygulaması gerekiyor. Bakın Türkiye AİHM'in verdiği kararlar bile uygulamıyor. Onun için bu konumdaki bir Türkiye'nin Biden'dan AB üyeliği için destek istemesinin bence olumlu olmaktan çok olumsuz bir etkisi olur."

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU