İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un 19 Haziran'da Washington'a yaptığı resmi ziyaret sırasında ABD Senatosu'na yaptığı konuşma ve Başkan Joe Biden ile görüşmesi, ABD ile İsrail arasındaki ilişkinin derinliğinin bir başka kanıtı olurken bu ziyaretin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun geçen haftalarda ABD'nin başlıca rakibi olan Çin'i ziyaret edeceğini açıklamasından sadece iki gün gerçekleşmesi nedeniyle zamanlaması pek çok soru işaretine neden oldu. Kim kime mesaj gönderdi?
ABD'nin İsrail ile ilişkileri, İsrail Başbakanı Washington'ın çıkarlarına meydan okurken ve ABD ile olan bu özel ilişkileri riske atarken güçlendirilebilir mi?
Yoksa tüm bunlar Netanyahu'nun kendisini görmezden gelen ve hükümetini defalarca kez eleştiren Biden yönetimine karşı duyduğu kin mi?
Netanyahu hükümeti ile Biden yönetimi arasında gerginlikler var
Washington, benzer bir konuşma yapması için 2015 yılında Netanyahu'ya yapılan davetin aksine İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'u ABD Senatosu'na hitap etmek üzere davet etti.
İsrail Cumhurbaşkanı, Senato Çoğunluk Lideri Demokrat Chuck Schumer, Senato Azınlık Lideri Cumhuriyetçi Mitch McConnell, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy ve Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Hakeem Jeffries tarafından iki parti adına Senatoya davet edildi.
Buna karşın Netanyahu'nun 2015 yılında Senato'da yaptığı konuşma, Beyaz Saray'a danışılmadan ve İran nükleer anlaşmasıyla ilgili yoğun anlaşmazlıkların yaşandığı bir dönemde Demokratların tüm karşı çıkmalarına rağmen yalnızca dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner'in daveti üzerine gerçekleşti.
Herzog soyadı ile İsrail'in ikinci cumhurbaşkanı olan Isaac Herzog'un (ilki 1988'de cumhurbaşkanı seçilen babası Chaim Herzog'du) Senato'ya hitap etmek üzere davet edilmesi bir başka önemli sembolik anlam daha taşıyor.
ABD, 1948 yılında İsrail'in kuruluşunun ilan edilmesinden 11 dakika sonra dünyada ilk tanıyan ülke olarak İsrail'in kuruluşunun 75'nci yıl dönümünü de bu vesileyle kutladı.
İsrail Cumhurbaşkanlığı, çeşitli etnik kimliklere sahip ve genellikle bölünmüş bir ülkede birleştirici bir güç görevi gören fahri bir makamdır.
İnternet haber sitesi Axios, Netanyahu'nun altı ay önce yeniden başbakanlık görevini üstlenmesinden bu yana Beyaz Saray'a davet edilmediğine dikkati çekti. Netanyahu hükümeti ile Biden yönetimi arasında çeşitli konularda gerginlikler söz konusu.
Kaçan fırsat
İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Senatosu'na sonuncusu 2015 yılında olmak üzere daha önce üç kez hitap etmişti.
Onlarca yıldır tanıdığı Başkan Biden tarafından Washington'a bir kez daha davet edilmeyi bekliyordu.
Fakat Başkan Biden, Netanyahu'nun İsrail yargı sistemiyle ilgili önerdiği ve kendisini eleştirenlerin 'diktatörlüğe atılan bir adım' olarak gördüğü reform konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle Netanyahu'yu bu konudahayal kırıklığına uğrattı ve böylece bir fırsat kaçmış oldu.
Aşırı sağcı Netanyahu hükümetinin Batı Şeria'daki yerleşim birimlerini genişletmesi, Filistinlilere yönelik cezai uygulamalar ve Netanyahu'nun tutumu, Biden'ın ABD-Filistin ilişkilerini güçlendirme hamleleriyle ve İran ile ABD arasındaki olası geçici nükleer anlaşmaya ters düştü.
ABD Kongresi'nin her iki kanadında (Senato ve Temsilciler Meclisi) konuşmalar yapmanın, son zamanlarda yabancı liderlerin ABD'ye yaptıkları resmi ziyaretler sırasında bir gelenek haline gelmesi, Netanyahu'nun hayal kırıklığını daha da artırdı.
Başkan Biden'ın Beyaz Saray'a girmesinden bu yana geçen yıl Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis ve Ukrayna Devlet Başkanı Viladimir Zelenski, geçen nisan ayında Washington'a sürpriz bir ziyarette bulunan Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol ve geçen hafta Hindistan Başbakanı Narendra Modi olmak üzere dört lider ABD Kongresi'ne hitap etmişti. Hiçbiri İsrail Cumhurbaşkanı gibi fahri bir makamda değil, yönetici makamlardaydı.
Karşılıklı mesaj alışverişi
Bazıları, Herzog'a yapılan davetin, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy'nin geçen mayıs ayında İsrail parlamentosu Knesset'te 25 yıl sonra ilk kez bir ABD Temsilciler Meclisi başkanının yaptığı konuşmaya verilen bir yanıt olduğuna inanırken, davetin Netanyahu'nun geçtiğimiz haftalarda Çin'i ziyaret edebileceğini açıklamasından sadece iki gün sonra yapılması, iki taraf arasında stratejik olarak rakip iki başkente yapılan resmi ziyaretlerle karşılıklı mesaj alışverişi olduğuna dair şüpheleri arttırdı.
Bazıları ise Netanyahu'nun Washington'dan başka diplomatik seçenekleri olduğunu göstermek amacıyla Pekin'i ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer üst düzey yetkililerle olası görüşmesini ziyaret ederek Biden yönetimine bir mesaj gönderdiğine inanıyor.
Oysa Herzog'a yapılan davet, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin Netanyahu'yu görmezden gelme konusundaki fikir birliğini ve ABD'nin en büyük jeopolitik rakibine olan öfkelerini ortaya koyuyordu.
"Büyük zarara yol açabilir"
Ancak Netanyahu'nun Çin'i ziyaret edebileceği açıklaması hem ABD'de hem de İsrail'de endişelere yol açtı.
Haber sitesi Times of Israel, İsrail Ordusu İstihbarat Daire (AMAN) eski Başkanı ve Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS) Direktörü Tümgeneral Tamir Hayman, böyle bir ziyaretle ilgili açıklamanın zamanlamasının hem taktik hem de stratejik açıdan korkunç olduğunu, bunun büyük bir hata olacağını söylediğini aktardı.
ABD ile İsrail arasındaki özel ilişkilerin tehlikede olduğunu belirten Hayman, böyle bir adımın büyük zarara yol açabileceği uyarısında bulundu.
ABD merkezli haber sitesi The National Interest, Netanyahu'nun Çin'e olası ziyaretinin, uzun süredir müttefikler arasındaki geçici anlaşmazlıkların yaşanmasına rağmen, ABD'nin ve İsrail'in onlarca yıldır ortak değerlere, tarihsel bağlara ve birliği tutarlı bir şekilde besleyen stratejik hedeflere dayalı pragmatik bir ortaklığı sürdürdüğü göz önüne alındığında büyük bir stratejik hata olduğu değerlendirmesinde bulundu.
The National Interest, Çin ziyaretinin, kısa vadeli ekonomik beklentiler ve ani bir diplomatik başarı duygusuna yol açabileceğini, ancak Çin'e ABD ile müttefikleri arasındaki bölünmeleri genişletme, ABD'nin stratejik çıkarlarını baltalama ve Çin'in jeopolitik dayanağını güçlendirme fırsatı sunduğu uyarısında bulundu.
ABD'nin savunma kurumlarına yakınlığıyla bilinen İsrail'in eski AMAN Başkanı Amos Yadlin, böyle bir adımın İsrail'in çıkarlarına zarar vereceğini ve İsrail'İn her yıl ABD'den milyarlarca dolarlık askeri yardım aldığı ve bunun yanında ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) veto hakkına, ABD mali garantilerine ve en gelişmiş ABD silah sistemlerine bağımlı olduğu için Netanyahu'nun Biden'ı kızdırmak amacıyla Çin'e gitmesinin büyük bir hata olacağını vurguladı.
İsrail ayrıca, İran'ın nükleer silah edinmesini engellemek ve Arap ülkeleriyle imzalanan 'İbrahim Anlaşmaları'nı daha fazla ülkeyle imzalamak gibi stratejik hedeflerini ilerletmek için Biden yönetimine muhtaç.
Çin, ABD'nin İsrail'i destekleyen tutumunun aksine BM'de düzenli olarak İsrail'e karşı oy kullanıyor, uzun süredir Filistinlileri destekliyor ve İran ile stratejik bir ittifaka sahip. Çin, İsrail ile güvenlik ve stratejik iş birliği açısından ABD ile boy ölçüşemez.
Soğuk Savaş'ta bir piyon
Eski yetkililer ve analistler, özellikle Netanyahu'nun Pekin'i ziyaret edebileceği açıklamasını ABD ile İsrail arasındaki ilişkilerin mevcut İsrail hükümeti döneminde sıkıntılı olduğu bir zamanda yapması ve ABD İsrail'e karşı herhangi bir adım atmasa da Biden yönetiminin İsrail politikalarına yönelik eleştirilerinde sesini giderek yükseltmesi çerçevesinde İsrail'in Çin ile ABD arasındaki Soğuk Savaş'ta bir piyon haline gelmesinden çekiniyorlar.
Olası ziyaret, Biden'ın dikkatini çekmeyi amaçlasa da Netanyahu'nun Çin'e karşı daha katı bir tutum benimseyen Cumhuriyetçilerle arasını açması da muhtemel.
Temsilciler Meclisi Başkanı McCarthy de geçtiğimiz ay Knesset'te yaptığı konuşmada Çin'in ticari uygulamaları ve insan hakları alanındaki sicili nedeniyle eleştirdi.
Bunun üzerine Çin'in İsrail Büyükelçiliği, McCarthy'i Çin ile İsrail ilişkilerini bozmaya çalışmakla suçladı.
ABD'nin endişesi
Washington'da peş peşe göreve gelen yönetimler, İsrail ile Çin arasındaki sıcak ekonomik ilişkilerle ilgili endişelerini dile getirdi.
ABD'li bir yetkili geçen aralık ayında, İsrail'i yerel teknoloji endüstrisini Çin etkisinden korumak için daha büyük önlemler almaya çağırdıysa da ABD ile Çin arasında son yıllarda hem Biden hem de eski Başkan Donald Trump yönetimleri sırasında tırmanan ticaret savaşına rağmen İsrail ve Çin, daha sıcak ilişkilere ve özellikle tıbbi teknoloji, robotik, gıda teknolojisi ve yapay zeka olmak üzere İsrail'in yeniliklerine Çin'in daha fazla ilgi gösterdiğine tanık oldu.
İsrail'in ABD'nin şiddetli muhalefeti sonucu Çin'e gelişmiş radar sistemlerinin satışını iptal etmek zorunda kaldığı 1990'lardaki anlaşmadan bu yana hassas teknolojinin Çin ordusuna ve diğer ülkelere satışını önlemeyi amaçlayan bazı düzenlemeleri yürürlüğe girmiş olsa da farklı teknolojilerin hem sivil hem de askeri uygulamaları olacağından, Washington'ın başlıca endişeleri potansiyel ikili kullanım teknolojilerinde yoğunlaşıyor.
İsrail'in hesapları
Netanyahu, her ne kadar Biden ile arasındaki anlaşmazlığı en aza indirmeye çalışıp, ABD Kongresi üyelerine İsrail ile ABD arasındaki güvenlik ve istihbarat iş birliğinin zirvede olduğuna dair güvence verip ABD'nin İsrail için her zaman hayati ve vazgeçilmez bir müttefik olacağını vurgulasa da İsrailli bazı yetkililer, Netanyahu'nun olası Çin ziyaretini Biden yönetimine yönelik kasıtlı ve tehlikeli bir provokasyon olarak görüyorlar.
ABD merkezli haber sitesi The Monitor'e göre İsrail'in Çin ile ilişkilerde karmaşık hesapları var. İki ülke arasındaki ilişkiler son on yılda kayda değer bir yükselişe sahne oldu. İki ülke arasında ticaret hacmi 2012 yılında 9,16 milyar dolara ulaşsa da 2022 yılında sıçrama yaparak 21,8 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Çin'in İsrail'deki yatırımları ve ulaşım, enerji ve su altyapı projelerine katılımı da arttı. Örneğin 2019 yılında Çinli bir şirket, Hayfa Limanı'nın yeni bölümünü işletmeye başladı ve Çinli şirketler, Tel Aviv'deki hafif raylı sistem projesine katıldılar.
İsrail'in eski Başbakanı Naftali Bennett, 2021 yılında Washington ziyaretinden önce yaptığı açıklamada ABD'nin İsrail ile Çin ilişkileri hakkında yaptığı tüm endişeleri ciddiye aldığının altını çizdi.
2022 aralığında ABD'nin İsrail Büyükelçisi Tom Nides ise İsrail'in yaklaşımından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, iki ülkenin İsrail'in Çin ile ticareti ve Pekin'e ulaşmaması gereken hassas teknolojilerin kontrol edilmesi konusunda anlaşmaya vardıklarını söyledi.
Çin ve Ortadoğu ülkeleri üzerinde uzman olan İsrail merkezli Çin-İsrail Global Ağ ve Akademik liderlik (SIGNAL) Vakfı Yönetici Direktörü Carice Witte, ABD yönetimlerinin son on yılda İsrail'deki Çin yatırımları konusunda İsrail hükümeti ile sürekli diyalog içinde olduğuna dikkat çekti.
Özellikle limanlar, teknoloji şirketleri ve gıda şirketleri gibi hassas alanlarda Çin'in yatırımları ve Körfez ülkeleriyle iş birliğinin, İsrail için işleri karmaşık hale getirebileceğini söyleyen Witte, "Çin, İsrail'in İbrahim Anlaşmaları'ndaki ortaklarıyla teknolojik iş birliğini geliştirdiğinde bu durum, İsrail şirketlerini felce uğratabilir. Bunun nedeni İsrail güvenlik ihracatçılarına bazı ileri teknolojileri Çin gibi belirli ülkelere ya da bu teknolojileri üçüncü taraflara devredebilecek ülkelere satma konusunda getirilen kısıtlamalardır" değerlendirmesinde bulundu.
Independent Arabia