Geçen gün Fibromiyalji ile alakalı bir araştırma okudum. Bu araştırmaya göre, Fibromiyaljilı hastalarda gösterilen beyin MR'ları ile beynin farklı yerlerinde aktivite ve hacim değişiklikleri tespit edilmiş.
Buna şaşırmadım çünkü Fibromiyalji hastalarda hangi çalışmayı yaparsanız yapın, mutlaka bir şeyler bulmanız mümkündür.
Zaten araştırmacılar da bu hastalığın teşhisinin çok zor olduğunu ve birçok hastada Fibromiyalji diyebilmek için 5 sene gibi bir süre geçmesi gerektiğini söylüyorlar.
Fibromiyalji, birçoğunuzun mutlaka duymuş olduğu bir hastalıktır ama halk arasında bu hastalık, kulunç, yumuşak doku romatizması ya da kas romatizması gibi isimlerle de bilinir.
Bu hastalığın kesin bir laboratuvar bulgusu yoktur. Herhangi bir röntgende, tomografide, MR'da, endoskopide, anjiyoda ya da kanda yapılan envaı çeşit tahlillerde bu hastalığın teşhisini sağlayacak bir bulgu elde edilemez.
Bu tetkikler yine de yapılır, bunun sebebi de bu hastalıkta görülen şikayetlere sebep olabilecek başka bir hastalık olup olmadığını araştırmak içindir.
O sebeple de hastalar ellerinde tomar tomar tahliller ve filmlerle doktor doktor gezerler, her biri başka bir tedavi tavsiye eder, başka bir ilaç verir ve hasta da çoğu zaman bir türlü iyileşmez.
Kitaplarda, "Bu hastalık daha çok kadınlarda görülür" diye yazar; ama bana soracak olursanız, "daha çok kadınlarda" değil, sadece kadınlarda görülen bir hastalıktır. Ben bugüne kadar Fibromiyalji teşhisi konmuş bir erkek hasta görmedim.
Bu hastalıkta, vücutta "tetik noktası" adı verilen ve basıldığı zaman şiddetli ağrıya yol açan böyle noktalar vardır. Ama teşhis için artık üç aydan beri devam eden ve herhangi bir sebebe bağlanmayan ağrılar olması da yeterli kabul ediliyor.
Bu hastalarda kas ağrıları (bunlar daha çok boyunda, omuzda, sırtta, bacaklarda, vücudun çok farklı yerlerinde olabiliyor) dışında, bazı ruhsal hastalıklar ya da belirtiler de beraberinde gelebiliyor.
Örneğin hastalar, sabahları genellikle uyumuş olsalar bile çok yorgun olduklarını söylüyorlar. Anksiyete, depresyon gibi belirtiler, şikayetler de çok olabiliyor.
Mide bağırsak şikayetleri, elde kaşınmalar, karıncalanmalar, hissizlik gibi yani birçok belirti bu hastalıkla beraber görülebiliyor.
Onun için ben Fibromiyalji'yi son senelerde gündemimize gelen "Uzayan Kovid"e çok benzetiyorum. Biliyorsunuz "Uzayan Kovid"de de hemen her semptom bu hastalıkla ilişkilendirilmişti. Fibromiyalji de bir bakıma böyle bir hastalık.
Bu hastalığın teşhisinin zor olması ve kesin teşhis kriterlerinin bulunmaması, tedaviyi de tabii ki sorunlu hale getiriliyor.
Şunu da söylemeye de fayda var: Bu hastalığın kesin bir teşhisi olmadığı için de her sene yapılan kongrelerde teşhis yöntemleri de teşhis ölçüleri de sürekli olarak değişiklik gösteriyor.
Eh sebebi bilinmiyorsa, bunun hangi organla alakalı olduğu hakkında bir laboratuvar bulgusu da yoksa, böyle olması normaldir.
Onun için bu hastalara teşhis konmadan önce yapılmayan tetkik genellikle kalmıyor. Tepeden tırnağa bu hastalara bir hastanede yapılabilecek her türlü tetkik yapılıyor ve sonunda da hastalara Fibromiyalji teşhisi konmuş oluyor.
Tedavide de antidepresanların kullanıldığını çok sık görüyorum. Bundan fayda gördüğünü söyleyenler de yok değil.
Bunun dışında bu hastalık alternatif tıp için de bence şahane bir hastalık. Çünkü bunda ozon tedavisinden mezoterapiye, nöral tedaviden yogaya, akupunktura aklınıza ne geliyorsa fitoterapiye kadar her türlü tedaviyi deneyen ve bundan hastalarının çok iyi olduğunu söyleyen doktorlar olduğu gibi, gittiği doktora olan bence güvenine göre, bu tedavilerden çok faydalandığını söyleyen hastalar da oluyor.
Ben bu hastalığın genel manada vücuttaki kronik bir enflamasyonla alakalı olma ihtimalini daha çok görüyorum.
Ve bu sebeple size her zaman anlatmaya çalıştığım gibi, hayat tarzının bu hastalığın ortaya çıkmasında ve tedavisinde de çok önemli olduğunu söylemek isterim.
Nitekim yeni yapılan iki çalışmadan birinde bu hastaların bağırsak bakterilerinde de sağlıklı insanlara göre, Fibromiyalji hastalığı olmayanlara göre birtakım değişiklikler olduğu (19 bakteri türüyle ilgili) tespit edilmiş.
Gene başka bir araştırmada da Fibromiyaljili kişilerde hemoglobin A1C yani halk arasında "üç aylık şeker" diye bilinen kan değerinin bunlarda daha yüksek olduğu, yani insülin direnci olduğu belirlenmiş.
Bana bu yorumlar, bu araştırmalar çok daha makul geliyor. Ve neticede de zaten bütün mesele sağlıklı yaşamak için gereken tüm unsurları yerine getirmek ve daha sonra da tabii bunları yaptıktan sonra kadere razı olmaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.