Eğitimde kitap ve kalemden kurtulup teknolojiye ağırlık verme konusunda en hevesli ülkeler arasında yer alan İsveç, şok edici bir hamleyle okullarda ekran ve elektronik cihaz kullanımını bırakma kararı aldı.
Her zaman eğitim seviyesi ve mezunlarının rekabet gücü ile övünen bu İskandinav ülkesi, mürekkep, kağıt ve diğer geleneksel yöntemlerden 15 yıl uzak durduktan sonra öğrencilerine ve onların bilgileri alma yetilerine zarar verdiğini fark etti.
Tabii ki, dünyadaki diğer birçok ülkede olduğu gibi, bütün bir nesil denek olduktan sonra en nihayetinde geçen ayın sonunda Eğitim Bakanı Lotta Edholm ve Kültür Bakanı Parisa Liljestrand, kağıda ve kitaplara geri dönüp bilgisayar ve tabletlerden vazgeçme planlarını açıkladılar.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bunun nedeni, İsveçli öğrencilerin okuma ve yazma becerilerindeki gözle görülür düşüştü.
Ülkece İsveç'in geleceğine yönelik oluşturduğu tehlikeler göz önüne alındığında hükümet bunu ele alınması gereken büyük bir ulusal sorun olarak gördü.
Zira okuma ve yazmadaki zayıflık, öğrencinin bilgiye erişememesi veya başkalarıyla iletişim kuramaması anlamına geliyor.
Yapay zeka, ChatGPT ve ne kadar zor olursa olsun herhangi bir soruyu yanıtlamadaki hayranlık uyandıran becerisinin reklamının yapıldığı ve öğrenme ihtiyacının geçmişte kalan bir gelenek haline geldiği bu dönemde, bazı Avrupa ülkeleri, sınıflarda tablet ve ekran kullanımına yönelik hızlı yönelimlerinden geri adım atıyor.
Eğitimde dijital dönüşüm konusunda aşırı iyimserliğe karşı uyarıda bulunan alarm çanlarının sürekli çalmasına rağmen, sonuçları görmek için denemek ve on milyarlarca dolar değerinde ekipman bedeli ödemek gerekiyordu.
Fransa tek başına -Avrupa'nın en az teknolojiye hevesli ülkelerinden biri olmasına rağmen- 2014 yılında Cumhurbaşkanı François Hollande döneminde eğitimi geliştirmek, dijitalleştirmek ve modern gereçlere ve tabletlere sahip olmayan yoksul öğrenciler ile her şeye erişimi olan akranları arasındaki uçurumu kapatmak amacıyla okullara yaklaşık 4 milyar euro yatırım yaptı.
Ancak 10 yıldan uzun bir süre sonra, araştırmalar bize gösteriyor ki, 10 öğretmenden 9'u eğitimin teknoloji ile buluşturulmasının faydalarını kabul etse de Fransa'da eğitim seviyesinde bir iyileşme olmadı.
İstenenin aksine beceriler azaldı ve zengin ve fakir arasındaki uçurum genişledi. En mütevazı sınıftan insanlar tablet kirliliğinde, ekranların cazibesinde ve kaotik sörf çılgınlığında boğuldu.
Zengin aileler ise çocuklarını dizginledi, teknoloji kullanımlarını kısıtladı, daha akılcı davranışlar benimsemelerine teşvik etti ve bu da çocukların okul başarılarına olumlu yansıdı.
Bu, ideal reçetenin geçmiş yüzyılda olduğu anlamına gelmez. Ancak İsveç'te olduğu gibi, yeni buluşları benimseme telaşı ile onlarca yıl denenmiş gereçlerin tamamen terk edilmesi ille de faydalı olacak değildi.
Bazıları eğitimdeki teknolojinin mucizelerini o kadar ballandıra ballandıra anlattı ki, insan zekasının ikiye katlanacağını ve ellerindeki imkanlar göz önüne alındığında bugünün çocuklarının ebeveynlerine kıyasla dahi olacaklarını sandık.
Ancak makineye bağımlılık zihinleri tembelleştirdi, zihinsel çaba sarf etme isteği eskisine göre daha azaldı, ifade etme yeteneği zayıfladı ve okumada gerileme kaydedildi. Tüm bunlar, modern eğitime bağlanan umutlarla ters orantılıydı.
Eğitimde makinelerin benimsenmesiyle elde ettiğimiz zaferler ve çağın anahtarlarına sahip olmanın tek yolunun bu olduğu hakkında uzun uzun yazılar okurken, çoğu öğrencimiz hala okuma konusunda zorluk çekiyor ve liseye hazırlanırken bile ilkokuldan çıkmamış gibi yazıyor.
Öğrencilerinin seviyesi hala Avrupalı komşularından daha yüksek olmasına ve dünyanın ilk 15'i arasında olmasına rağmen İsveç, bu felaketin farkına vardı.
Biz Araplar ise algoritma yazmakta ve uygulamaları çalıştırmakta iyi olsa bile kendi dilinde dahi yazma ve okumada bocalayanların resmen okuma yazma bilmeyen bir cahil olduğunu kabul etmeyi reddediyoruz.
İnsanlık, geleceğin buradan geçtiğini düşünerek geride kalma korkusu ve rekabet, kâr ve başarı arzusuyla eğitimin makineleştirilmesine doğru koşuyor.
Ne var ki, şimdi bunun maliyetleri ortaya çıkıyor. Tabletlere duyulan aşırı güven, çocuklara inkar edilemeyecek başka yetenekler kazandırmış olsa bile, çocukların yazı yazarken ellerini kullanma, doğru imlayı bulmak için kafalarını çalıştırma, bilgi arama ve peşinden koşma becerilerini kaybetmelerine neden oldu.
Bugün ihtiyacımız olan şey, kazanımlar kadar kayıpları da kabul etmek ve kaybettiklerimiz ile kazandığımızı sandığımız şeyler arasında denge kurmaktır.
Bugün, insanlığın en etkili çözümleri bulmak için her zamankinden daha fazla eleştirel hassasiyet ve düşünce esnekliği geliştirmesi gerekiyor. Eğitim, "dünya üzerinde düşünmek için bir şeyleri keşfetmektir."
Teknoloji firmalarının bu oyunda masum olduğunu ve ürünlerini en büyük kurtuluş yoluymuş gibi pazarlamadıklarını düşünenler yanılıyor.
2025 yılına kadar, yüksek öğretim teknolojisi pazarının başlı başına değeri 400 milyar dolardan fazla olacak.
Fransızlar, eski Cumhurbaşkanları Hollande'nin sınıflarda teknolojiyi tanıttığı projesini suçlayarak en büyük kazananın Microsoft olduğunu söylüyorlar.
Modern eğitimin maliyetine bakarsak, eskiye nazaran kat be kat fazla olduğunu, ancak sonuçların daha kötü olduğunu, öğrenimin daha zayıf olduğunu ve gençlerin ruh halinin iyi olmadığını görürüz.
2020'de ABD, salgın dönemindeki teknolojik ihtiyaçları karşılamak için 35 milyar dolardan fazla para ödedi ve bu bir önceki yılın maliyetinin iki katına tekabül ediyordu.
Kovid-19 salgını patlak verdi ve eksiklikleriyle birlikte uzaktan eğitim hayatımıza girdi.
Bu iki olay, durumu hemen gözden geçirmenin gerekliliğini ve makinelere, yapay zekaya ve uygulamaların hayatı değiştireceğine dair abartılı umutlar bağlamanın sadece bir hayal ve yanılsama olduğunu kanıtladı.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.