Fatih, Roma'ya ilerleyebilse muhtemelen Endülüs düşmeyecekti

Eğer ki Fatih'in ömrü vefa edip Roma'ya ilerleyebilseydi, muhtemelen Endülüs de bu denli kolay ve acımasızca yok edilmeyecekti

Pazzi komplosu / Görsel: Wikipedia

Müslümanlar ilk kez İtalya'yı fethetmeye başladıklarında tarihler 827 yılını gösteriyordu.

Üstelik Sicilya adasını Bizanslıların yardımıyla fetheden Müslümanlar, burada Palermo adını verdikleri başkentte ve sırasıyla üç farklı İslam devletine bağlı (Aglabiler, Fatimiler ve Kelbiler) yönetimler kurarak tam 230 sene sürecek bir hakimiyet inşa etti.
 

Müslümanlar Sicilya'da 827.jpg
Müslümanlar Sicilya'da, 827

 

Bu ihtişamlı İtalya günleri İbn at-Timnah isimli Müslüman valinin diğer emirleri kıskanarak Normanları adaya çağırmasıyla ancak son bulacaktı.

Bu süre zarfında Vatikan, Aziz Petrus Bazilikasında Müslüman sarığını görmenin travmasını uzun süre atlatamayacaktı.

Sicilya İslam Devleti yıkıldıktan tam 400 sene sonra İtalya adasını dehşete düşürecek isim ise Fatih Sultan Mehmet ve onun fetihle görevlendirdiği komutanı Gedik Ahmet Paşa olacaktı. 
 

 

Fatih Sultan Mehmet'in İtalya siyaseti

Fatih (1).jpg
Fatih Sultan Mehmet

Fatih Sultan Mehmet'in hükümdarlığı sırasında İtalya'da birer şehir devletleri olan Venedik, Ceneviz, Napoli ve Floransa bulunmaktaydı. 

Bu dört devletçik de Osmanlı ile bilhassa ticari anlamda münasebet içerisindeydi ve siyasi diskurunu buna göre belirliyordu.

Bu yönetimden Fatih'in en yakın ilişki içerisinde bulunduğu şehir devleti Floransa'ydı ve şehirlerin kendi arasındaki mücadelelerini hem diplomatik kaynaklardan hem de casusları vasıtasıyla yakından takip ediyordu.

Özellikle Pazzi Komplosu sonrası Floransa'nın İstanbul ile daha yakın ilişkiler geliştirdiğini görüyoruz.

Mediciler, özellikle "Muhteşem" Lorenzo liderliğinde Floransa'yı zenginleştirirken ailenin de gücüne güç kattılar.
 

Lorenzo Medici.jpg
Lorenzo Medici

 

Elbette Avrupa'daki tüm tahtların sahipleri varlıklarını ontolojik bir meşruiyete ve güçlü ordulara dayandırıyordu. Mediciler bu ikisinden de mahrum bir iktidara sahipti. 

Medicilerden tüm varlıkları ile nefret eden Pazzi ailesi kısa süre içerisinde Papalıktan gereken desteği sağladı. 

Pazziler; Lorenzo ile Julien kardeşleri katletmek için birkaç teşebbüste bulunmuş; ama iki kardeşi birden yok edememe ihtimalleri nedeniyle planlarını hep tehir ettiler.

Sonunda ikisini de birlikte öldürebilecekleri tek yerin kilise olacağına karar verdiler. Papalığın desteği ile Tanrı'nın evinde büyük bir katliam yapmak konusunda uzlaştılar.

Montesecco isimli Floransalı burjuva bu fikre karşı çıkarak komplodan ayrılınca yerine iki Vatikan rahibinin gönüllü olması hiç de şaşırtıcı değildi.

Plana göre Medici kardeşler katledilirken, ailenin sarayını Başpiskopos Salviatti işgal edecek ve Floransa yönetimi tamamen Papalığa geçecekti. 

Lorenzo Medici, bu alçakça darbeyi engelledikten sonra faillerin peşine düştü. Katillerden Bernardo Bancini Baroncelli'nin Osmanlı'ya kaçtığını tespit etti ve Fatih Sultan Mehmet'e bir mektup yazarak yardım istedi. 

Fatih Sultan Mehmet, siyaseten farklı şekillerde yararlanabileceği bu olaydan öylesine tiksinmişti ki katili yakalatarak hiçbir karşılık istemeden Lorenzo'ya teslim etti. 

Lorenzo, Baroncelli'yi hemen idam ettirdi. Davinci bu idamı resmetmekle görevlendirildi.

Ardından da Floransa'nın en önemli sanatçılarından birisi olan Bertoldo di Giovanni'ye Fatih Sultan Mehmet'in portresinin olduğu bir madalyon yaptırdı.

Bu hediyedeki en ince ayrıntı Sultanın "Asya, Trabzon ve Büyük Yunanistan Fatihi Mehmed" olarak belirtilmesiydi.

Medici ailesi Papalığın en büyük düşmanını bu coğrafyaların hükümdarı olarak tanıması son derece ince bir siyasetti.

Fatih'in İtalya'daki siyasete bu denli ilgi duymasının bir diğer nedeni "Rodos Şövalyeleri" olarak bilinen korsanların bu şehir devletleri ile kurdukları yakın münasebetti.  

Hem Rodos üzerine hem de İtalya'ya yönelik bir sefer İstanbul Fatih'i için kaçınılmaz bir zorunluluktu artık. 
 

otranto'nun fethi.jpg
Otranto'nun fethi

 

Otranto seferi ve Müslümanların adaya dönüşü

Piri Reis Kitab-ı Bahriye'de Otranto'yu şu şekilde betimler:

Limanın karşısında Avlona Şehri güneydoğusunun poyraz istikametindedir. Otranto Kalesinden Kav Santa Maeriye kıble gün doğusuna otuz mildir. Üç Evler anlamına gelen Tri Kare Kale'si vardır. Tri Kare'nin iskelesi ve ambarı olan gemilerin yükleme yaptığı bir limanı vardır. Arka tarafında Santa Meriye Dağları bulunmaktadır. Kav Santa Meriye'den Polye Gelibolu'su gün batımı istikametinde kırk mildir. Bu yolda denize doğru uzanan sığlık ve taşlıklar bulunmaktadır. Buranın sahil kenarında liman şeklinde mendirek taşları vardır. Karşıda üç mil ötede Lösenti Kalesi yer almaktadır.


Arnavutluk hükümdarı İskender Bey'in çıkardığı isyanlar ve Napoli'nin bu isyandaki rolü İtalya'ya bir sefer kararının en önemli nedeni olacaktı.

Papa IV. Sixtus ile Napoli Kralı V. Alfonso daha sonra Floransa, Venedik, Milan ve Ferrara yönetimleri de Osmanlı'nın olası müdahalesine karşı ortak irade kararı almışlardı; ama özellikle Floransa ortak hareket etmek konusunda diğer şehir devletleri kadar hevesli değildi. 

gedik ahmet paşa.jpg
Gedik Ahmed Paşa

Gedik Ahmed Paşa, Avlonya'yı üs olarak kullanarak İtalya yarım adasının fethine süratle başladı. 28 Temmuz 1480'de Pulya'yı ele geçiren Osmanlı güçleri Otranto'ya yöneldi.

Beklenildiği üzere İtalya şehir devletleri bir bütünlük oluşturarak Osmanlı'ya karşı ciddi bir mukavemet gösteremedi. 

Papa, İtalyan şehir devletlerini örgütleyemeyeceğini anladığında Macar Kralı Matthias Corvinus aracılığı ile Arnavutluk'taki isyanı körüklemeyi deneyecekti.

Bu teşebbüs kısmen başarılı olmuş, Osmanlı'yı yavaşlatmıştı; ama Otranto'nun düşüşünü engelleyememişti. 

Artık Roma, Türkler için çok uzakta değildi…
 

Otranto'da Gedik Ahmet Paşa heykeli.jpg
Otranto'da Gedik Ahmet Paşa heykeli

 

Fatih'in ölümü ve Otranto'nun düşüşü

Fatih Sultan Mehmet 3 Mayıs 1481 yılında Memlukler üzerine sefere çıktığı bir sırada Gebze tarafında bulunan Tekfur Sarayı civarında hayatını kaybetti. 

Öldüğünde daha 51 yaşındaydı.

Padişahın na'şı gizlice İstanbul'a gönderildi.

Kısa bir süre sonra iktidar savaşı başlayınca devlet ricali ne yazık ki Fatih Sultan Mehmet'in cansız bedenini unutacaktı.

Daha beteri Sultanın bedeni yıkandığında çoktan çürümeye başladığı da kahreden başka bir detaydır. Ceset öylesine kokmuş ki kimse gidip yıkayamıyordu.

Buyurun, sözü Uzunçarşılı'ya bırakalım:

Bu olaylar cereyan ederken ölümünü müteakip cesedi saraya nakledilmiş olan İstanbul Fatihinin naşının üzerinde üç gün üç gece mum yanmadığı Kapucular Kethüdası vasıtasıyla İstanbul Muhafızı İshak Paş a'ya bildirildiğinden Paşa'nın emri üzerine teneşirine mum yakılmıştır.

Fatih Sultan Mehmed'in gasl edilmesi de elemli olmuştur. Yazın sıcağında on günden ziyade elbisesi ile kapalı kalan ceset koktuğundan yanına kimse gidememiş, Baltacılar Kethüdası Kasım ile anın usta dediği tahnit memuru ölüyü beraber soyup dahili ahşasını çıkartmak suretiyle mumyaladıktan sonra kefenlemişler ve sonra da merasimle defnedilmiştir.
 

fatih sultan mehmetin kabri (1).jpg
Fatih Sultan Mehme'tin kabri 

 

Bakınız Uzunçarşılı'nın referans aldığı arşiv kaydı da aynen şöyledir:

... O halde Hünkâr müteveffa oldu üzerinde üç gün üç gece mum yanmadı, Vardım Kapucular Kethüdasına söyledim. Dahi İshak Paşa'ya söyledi, emreylediler, mum yaktılar. Rayihası ucundan kimse yanına varmadı. Ben fakir usta ile bilece içini ayırtladım. Bu zikr olan sözleri kethüdamız dahi bilür...

(Topkapı Sarayı Arşivi, 735121)


Bu ölümün ardından Otranto Fatih'i Gedik Ahmet Paşa ucu yine Roma'ya dayanacak başka bir hadise, Cem Sultan isyanı, ile ilgilenmek üzere vatana döndü.

Yerine atanan Süleyman Paşa, Gedik Ahmet Paşa kadar liyakatli bir devlet adamı değildi. Öyle ki Otranto'yu kaybettiği gibi İtalyanların eline esir de düşecekti.
 

Gedik Ahmet Paşa'nın otranto izi.jpg
Gedik Ahmet Paşa'nın Otranto izi

 

Otranto'nun düşüşü sonrası Endülüs

Arapların bölgeye ilk defa 711 yılında Velid bin Abdülmelik halifeliği sırasında Tanca Valisi Tarık bin Ziyad komutasında geldiği bilnmektedir.

Endülüs ismi tek bir devlet izlenimi oluştursa da aslında 800 yıl içerisinde bölgede yaklaşık beş yönetim kurulmuştu.

Bunlar sırasıyla Endülüs Emevîleri (756-1031), Tavâifu'l-Mülûk dönemi (1031-1090), Murâbıtlar dönemi (1090-1147), Muvahhidler (1147-1229) ve Gırnata Benî Ahmer Emirliği (1238-1492) yönetimleriydi.
 

Yahudilerin sürgünü.jpg
Yahudilerin sürgünü

 

Arap Müslümanlar, İspanya kıyılarına ilk defa çıktıklarında onlara ilk biat eden ve fetihlerde büyük yararlılık gösteren Yahudilerdi.

Vizigotların zulmü altında büyük acılar yaşayan Yahudi milleti Arap fetihlerini büyük bir memnuniyetle karşılamış ve gereken desteği sağlamıştı.

İspanyollar milli birlik ve yeniden toparlanmak için ülkülerini Endülüs'ün işgal edilmesi olarak belirlemişti.

Siyaseten büyük bir Emevi devletinin gücünü arkasına alan Endülüslüler kısa sürede bu güçten yoksun kalmışlardı.
 

İtalya'da Müslüman varlığını çarpıtan bir tablo.jpg
İtalya'da Müslüman varlığını çarpıtan bir tablo

 

Türklerin Otranto'ya kadar gelmeleri hem İspanyolların gözünü korkutmuş hem de Müslümanlara yeni bir umut kapısı aralamıştı; fakat şehrin düşüşü bu umutları tüketmişti.

Afrika'da Muvahidler Endülüslülere askeri destek sağlasa da Müslümanların iç çekişmeleri Endülüs'ün İspanyollar karşısında güçsüz kalmasına neden oldu. 

Hristiyanların başlattığı işgal hareketi 1492 yılında Gırnata Benî Ahmer Emirliği'nin düşmesiyle başarıya ulaştı. 
 

endülüs.jpg
Endülüs

 

Mekkarî, Gırnata'nın son ve kahramanca direnişindeki şartları şöyle tasvir etmektedir:

Kış mevsiminin gelmesiyle bastıran aşırı soğuklar ve şiddetli bir şekilde yağan kar ile birlikte, şehrin dışarı ile bütün giriş-çıkışları kapanmış oldu. Şehirde yiyecek maddeleri iyice azaldı. Bu yüzden fiyatlar son derece arttı ve sefalet yaygın bir hal aldı. Bu kuşatma esnasında düşman, şehir surları dışında kalan her tarafı, bir karış yer bırakmaksızın işgal altına almış, Müslümanlara ekin ekip mahsul yetiştirme imkânı bırakmamıştı. Şartlar, gün geçtikçe daha kötüye gidiyordu. Bu sırada hicrî 897 yılının başlarıydı. Düşman, Müslümanları aç bırakarak, savaşsız teslim olmalarını sağlamak arzusunu taşıyordu. Halktan pek çoğu, açık yüzünden Büşşerat bölgesine kaçmıştı. Neticede safer ayı girdiğinde, içinde bulunulan sıkıntı ve sefâlet en yüksek noktasına ulaşmıştı.

(İsmail Yiğit - Siyasi-Dini-Kültürel-Sosyal İslam Tarihi:
Endülüs 'Gırnata'-Beni Ahmer Devleti
ve Kuzey Afrika İslam Devletleri)

 

Yahudi ve Müslüman sürgünü 2.jpg
Yahudi ve Müslüman sürgünü 

 

Bu çöküş İspanya Müslümanları ve Yahudi halkı için eziyetli ve mihnetle geçecek günlerin başlaması anlamına geliyordu.

Bir milyona yakın masum Yahudi, tarihin gördüğü en barbar mahkemelerinde (Engizisyon) yargılanarak sürgün edildi, hapse atıldı, din değiştirmeye zorlandı veya idam edildi.

Müslümanların 827 yılında başlayan İtalya macerası 1481 yılında Fatih Sultan Mehmet'in vefatıyla nihayete erdi.

Bu defterin kapanması Endülüs'teki Müslüman varlığının da ortadan kalkmasının önünü açtı.

Eğer ki Fatih'in ömrü vefa edip Roma'ya ilerleyebilseydi, muhtemelen Endülüs de bu denli kolay ve acımasızca yok edilmeyecekti.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU