Türk Nostradamus olarak bilinen Şair Müştak Baba ve kehanetleri

Peygambere yazdığı naatlarla bilinen Bitlisli Divan şairi Müştak Baba sıklıkla Türk Nostradamus'u olarak takdim ediliyor

Kolaj: Independent Türkçe

Şair Müştak Baba'yı kamuoyu Murat Bardakçı'nın 2007 yılındaki şu sözleri ile yakından tanıdı:

Nostradamus'un kehanetleri, Müştak: Baba'nın yazdıklarının yanında basit bir masal gibi kalır. Hurufi inancının ileri aşamalarında 'ebced' denilen bir hesap metodundan kaynaklanan ve sayılar yardımıyla geleceği bildirdiğine inanılan bir sisteme rastlanır.

'Cifr' adı verilen, yüksek matematiği andıran ve sıkı kurallara bağlı olan sistemin temeli, alfabedeki her harfin belli bir rakam değeri taşımasına dayanır. Her kelimenin, kendisini meydana getiren harflerin değerlerinin toplamı olan bir sayı karşılığı vardır.
Geçmiş asırlarda yaşayan ve çoğu Hurufi olan cifirciler, kehanetlerini açık açık değil, şifreyle yazmışlardır ve cifrin Türkiye'deki bilinen en büyük üstadı, 1830'ların başında büyücülük suçlamasıyla idam edilen şair Müştak Baba'dır. Müştak: Baba'nın ölümünden sonra 1846'da basılan 'Divan'ındaki bazı şiirlerinde çok sayıda kehanete rastlanır. Şair, Ankara'nın 1923 yılında İstanbul'un yerini alıp başkent olacağını ta yüz küsur sene önceden söylemiştir.

 

Müştak baba temsili.jpg
Müştak baba temsili

 

Öncelikle bu dosyayı okumaya başlayan okurlarımıza şunu belirterek başlamak isterim.

Konuya dair şahsi görüşüm Neml Suresi 65'inci ayetine dayanıyor ve ayette şu kesin çizgi çekiliyor:

De ki: 'Göklerde ve yerde Allah'tan başka hiç kimse, idraki aşan hakikatleri asla bilemez; Nitekim onlar da öldükten sonra nasıl ve ne zaman diriltileceklerinin bilincinde değiller.'


Dolayısıyla Müştak Baba'nın ebced hesabı ve söylediklerini yalnızca kültür tarihi çerçevesinde ele alıyor ve okuyucumuzun da meseleye yalnız bu zaviyeden yaklaşmasını telkin ediyorum. 
 

 

Ebced hesabı nedir?

Ebced esasen Arapçadaki harflerin kolay şekilde ezberlenmesi için geliştirilmiş manasız 8 kelimeyi içeren bir sistemden ibaret.

Bu kelimeler ebced (أبجد), hevvez (هوز), huttî (حطي), kelemen (كلمن), sa'fes (سعفص), karaşet (قرشت), sehaz (ثخذ), dazağ (ضظغ) şeklinde sıralanır.

Ebced de görüldüğü üzere ilk kelime ve sistemin de genel adına dönüştü. 

Bu sistemin İbranice ve Aramiceye Nabatîceden geçtiği düşünülüyor. 

Romalılardan beri kullanılan bu yöntem Yahudi tefsir anlayışı olan Kabalacılıkta öne çıkar ve bizim geleneğimizdeki "ebced hesabıyla tarih düşme âdeti" büyük oranda bu şekilde ortaya çıktı.

Bu yöntem daha çok Divan edebiyatında eserin yazıldığı tarihi not düşmek için kullanılır; ama öte taraftan sihir ve efsunla uğraşan kimi kişiler bu yönteme başvuruyor.

Gelelim Müştak Baba'ya ona atfedilen kehanetlerin çoğu hurafe ve yalandan ibaret.

Öyle tuhaf iddialar, daha doğrusu kuyruklu yalanlar, söz konusudur ki insan şaşırmadan edemiyor.
 

Osmanlı'da Ankara.jpg
Osmanlı'da Ankara

 

Müştak Baba'yı bu kadar popüler kılan ise ebced hesabıyla yazdığı şiirde çıkan Ankara ismi ve tarihi.

Buyurun bu hesaba yakından bakalım.

Müştak Baba, Hacı Bayram Veli'nin türbesini ziyaret ettikten sonra şu şiiri yazar:

Me'vâ-yı nâzenîne kim elf olursa efser
Lâ-büdd olur o me'va İslâmbol ile hemser
Nun ve'l- alem başından alınsa nun-ı Yunus 
Aldıkda harf-i diger olur bu remz ızhâr 
Miftâh-ı sure-i Kaf ser-had-i kaf tâ kaf 
 Munzamm olunmak ister Râ-yı Resul-i Peyamber
Hây-ı huy ile âhir maksud oldu zâhir 
Beyt-i veliyyü'l-ekrem Elhâc Abd-i ekber 
Ey pâdişâh-ı fehhâm Sultan Hacı Bayram
Revhân ister ikram-ı Müştâk-ı abd-i çâker


Günümüz Türkçesi ile:

Güzel memlekete kim binler taç olursa, 
Mutlaka o memleket İstanbul ile aynı olur. 
Nun ve kalem başından alınsa nun Yunus, 
Alındığında diğer harf açık bir işaret olur. 
Kaf Suresinin anahtarı en sonundadır, 
Peygamber Efendimizin hürmetine düzenlenmesi gerekir.
Haber olunsun ki Allah'ın sayesinde son maksat ortaya çıktı, 
Velilerin en büyüğünün evinde arafesi Cuma olan hac günü. 
Ey yüce padişah sultan Hacı Bayram, 
Ruh ikram isteyerek aşık bir kul olmayı diler.

 

Osmanlı'da Ankara 2.jpg
Osmanlı'da Ankara

 

Bu şiirin orijinalini ebced hesabı ile tablolaştırdığımızda şöyle bir sonuç çıkıyor:

Efser'den Türkçe "A" harfmin karşılığı (elif) A
Nun'dan Türkçe "N'' harfinin karşılığı (nun) N
Kaf'tan Türkçe "K" harfinin karşılığı (kaf)   K
Resul'den Türkçe "R" harfinin karşılığı (rı) R
Hay'dan Türkçe ismin "e, a" halinin karşılığı (he) A


Sonuç olarak karşımıza "ANKRA" kelimesi çıkıyor ki bunun eski dilde Ankara'ya karşılık geldiğini biliyoruz.

Bu şiirin ebced hesabı yapıldığında ortaya aşağı yukarı Ankara'nın başkent yapıldığı tarih çıkıyor. 

Müştak Baba'nın kâhin olduğuna dair en büyük iddia yukarıda okuduğunuz meseleye dayanıyor.

Müştak Baba'yı Türk Nostradamus'u olarak tanıtan çalışmaların delil olarak sundukları diğer önemli argüman Müştak Baba'nın ölümüne dair.
 

Nostradamus.jpg
Nostradamus ya da asıl adıyla Michel de Nostredame, Fransız hekim, eczacı, kâhin ve astrolog

 

1758 yılında Bitlis'te doğan Müştak Baba, İstanbul'a göçmüş ve devlet ricalindeki birçok kişi ile yakın münasebetler kurmuştu.  

Memleketine döndüğü bir sırada büyü ve sihirle uğraştığı gerekçesi ile öldürülmüştü (ö. 1247/1831-32).

Şair kehanet mi, yoksa içine mi doğmuş bilinmez; şu beyiti ölümünden çok önceleri kaleme almıştı:

Vefası yok bu çarhı bi vefanın ahiri matem, 
Müebbet olmadı ziri felekde Rüstemi Dara.

 

Osmanlı'da kehanet.jpg
Osmanlı'da kehanet

 

Şiirlerinde Müştak Baba'nın ölümünü tahmin etmesinden ziyade yaşadığı coğrafyanın siyasi kıskançlıklarına bir eleştiri söz konusu.

Nitekim onun sahip olduğu konum ve itibar, belli ki bir kısım kişi de ciddi bir hazımsızlık oluşturmuştu.

Ölümünden sonra "sihirle uğraşıyordu" gerekçesi de muhtemelen cinayetin üzerini örtmek teşebbüsünden başka bir şey değildi. 

Sonuç olarak, peygambere yazdığı naatlarla bilinen Bitlisli Divan şairi Müştak Baba sıklıkla Türk Nostradamus'u olarak takdim ediliyor. 

Hacı Bayram Veli'nin türbesini ziyaret ettikten sonra yazdığı şiir bu iddiaların temelini oluşturur; çünkü ebced hesabı ile Ankara isimlerini ve başkent yapıldığı tarihlerini bulmak mümkün.

Bunun maksadını doğrusunu biz de tam olarak tespit edemiyoruz; ama buradan hareket ederek şairi kehanetlerle uğraşan bir kimse olarak takdim etmek biraz aşırı yorum olarak duruyor.

Oysa Müştak Baba son derece önemli bir Divan şairi ve seyyah olarak birbirinden değerli eserler bıraktı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU