İzmir İktisat Kongresi'ne giderken… (1)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: ataturk.org

Mustafa Kemal'e göre;

Bizim milletimiz birbirinden çok farklı menfaatler takip edecek ve bu itibarla birbiriyle mücadele halinde bulunagelen muhtelif sınıflara malik değildir. Mevcut sınıflar birbirinin lazımı ve melzumu (birbirinden ayrılmama) mahiyetindedir. 1


Anlaşılacağı üzere bu görüş çoğulcu demokratik siyasal yaşamın ihtiyaç olmadığı anlamına gelmektedir. Nitekim siyaset de böyle tasarlanmıştır.

Güya bizim memleketimizde de ayrı ayrı sınıflar varmış gibi teessüs eden partiler yüzünden şahit olduğumuz neticeler malumdur. Halbuki Halk Fırkası dediğimiz zaman bunun içinde bir kısmı değil bütün millet dahildir. 2


Halkın büyük çoğunluğunun köylü olması, büyük toprak sahibi, büyük ticaret burjuvazisi ve sanayicinin olmadığı tespitinden hareketle Mustafa Kemal, "Bizim halkımız, menfaati birbirinden ayrılır sınıflar değil, bilakis mevcudiyetleri ve çalışmalarının bileşkesi birbirine lazım olan sınıflardan ibarettir" sonucuna varıyor.

Yani belirgin büyüklükte bir egemen sınıf yok, dolayısıyla sınıf mücadelesi de yok, demiş oluyor.
 

 
"Halkçılık" çözüm (mü?)

Mustafa Kemal'in ifadesiyle, "Halkçılık sosyal düzenini çalışmasına, hukukuna dayandırmak isteyen bir mesleki içtimaidir." 3

Bir amaç ve "siyasi iktidar teorisi" olarak ifade edilen"halkçılık" anlayışı, aynı zamanda "toplumsal kalkınma" ilkesi olarak ortaya çıkmıştır.  

Belirli bir sınıf anlayışına dayanmayan "halkçılık" ilkesi bütün sınıfları korumak ve zenginleştirmek yoluyla toplumsal kalkınmayı sağlamak anlamına da geliyordu.

Halka dönük bir yönetim biçiminin, değişik sınıflardan gelen ve "halk" kavramı içinde birleştirilen tüm yurttaşları zenginleştireceği ve dolayısıyla toplumsal kalkınmanın gerçekleştirileceği sanılmıştır.

Rusya'daki Narodnik hareketin etkilerini taşıyan böyle bir "halkçılık" anlayışının, sonuçta, belirli sınıflara ayrıcalık ve zenginlik sağlaması, toplumsal kalkınmayı gerçekleştirememesi ise doğaldı. 4

Mustafa Kemal tarafından başlangıçta "bizi mahvetmek isteyen kapitalizme karşı bir meslek" tanımıyla ortaya atılan halkçılık ilkesine dayanılarak halk-aydın ilişkisinin de kurulacağı sanılmıştır.

Ancak kısa sürede bu yaklaşımdan uzaklaşılmış, "köylü efendimizdir" popülizmine kadar varmıştı.

 
Kemalist liderliğin tutumu

Aslında Osmanlı askeri bürokrasinin bir bölümünden olan Mustafa Kemal ve arkadaşları, üretim araçlarına sahip bir sınıfın mensubu olmadıklarından ekonomik kalkınmayı kendilerine dayanarak gerçekleştirecek imkanlara sahip değillerdi.

Halk, köylü vs. söylemleri üzerinden belli bir dinamizmi ortaya çıkarma amacı da vardı ama Kurtuluş Savaşı sürecinde varını yoğunu ortaya koymuş olan halk yoksul ve Mustafa Kemal'in ifadesiyle "zavallı" durumdaydı.

Mustafa Kemal ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı sürecinde Batıda eşrafla vs. iş birliği yapmışlardı ama kuruluş sürecinde bu ilişkilerle ne kadar ve nasıl yürüyeceklerdi belirsizdi. Doğuda ise Kürtlerle ittifak geçiciydi. I. Meclis-II. Grubu'nu tasfiye bekliyordu…

Bütün bunlarla beraber en önemlisi lider kadronun tutumu idi.

Ancak Osmanlı, İttihat-ı Terakki risalesinden geçmiş, savaşta güç kazanmış, savaş sonrasında ayrıcalıklı hale gelmiş bürokrat yöneticilerin, en büyük bedeli ödeyen yoksul emekçi halkın üreticilikten gelen gücünü toplumsal kalkınma için ne kadar kullanacakları, ilişkileri ve yaşam tercihleri ne kadar buna uygundu bu belirsizdi.

Aslında bu kadrodan bir toplumsal yapı değişimi ve bu çerçevede halkçı bir toplumsal düzen çözümü beklemek herhalde hayal kırıklığından başka bir şey getirmezdi… 

Bin bir olanaksızlıklar içinde tek çözüm yolunu halk iktidarı olarak görmek bu yönetici kadro için olanaksız göründüğü kadar kendi sınıfsal konumları için de tehlikeli görünüyordu.

Halkçılık ilkesinin kısa sürede yozlaşması, Mustafa Suphi olayı başta olmak üzere sol hareketleri ezerken, bir bütün olarak sol hareketin yasaklanması ve sınıfları yok sayarak, sınıf mücadelesini yok sayma tutumu bu bütünlük içinde bir yerlere oturuyor.


Kapitalist kalkınma ve ulusal burjuvazi tercihi

Artık şunu söyleyebiliriz: Sovyet Rusya desteğini kendi ölçüleri içinde akılcı biçimde kullanan Mustafa Kemal liderliği Kurtuluş Savaşı'nı kazanmıştır.

Şimdi sıra Sovyet Rusya ile ilişkileri bozmadan ve bu ilişkiyi belli bir dengede tutarak Lozan'a hazırlanmak, Lozan'da elde edilecek uluslararası kabul ve meşruiyetle yeni Türkiye'nin kuruluşunu tamamlamaktır.

Bu çerçevede seçilecek model kapitalist kalkınma olacaktır. Bu nedenledir ki "ulusal burjuvazi" yaratmak tek yol olacaktır.

Ulusal burjuvazi, Türk Ulusal Burjuvazisi olacak ama öte yandan bu burjuvazinin iç dinamiği son derece zayıf ve güçsüz olduğundan, devlet fidelerinde yaratılacaktır bu burjuvazi…  

 
İngiltere'ye verilen mesaj

17 Şubat - 4 Mart 1923'te toplanan İzmir İktisat Kongresi bu bakımdan tarihi önemde bir kongredir.

Bu kongreyle Türkiye sadece bir kongre yapmamıştır. Lozan'a giden yolda herhangi bir engelle karşılaşmamak için İngiltere'ye "kapitalizm" mesajını da vermiştir.

 

Devam edecek...

 

Kaynaklar:

1. Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, ATAM Yayınları, Ankara, 1997.
2. 7 Şubat 1923 tarihli konuşma, age.
3. age.
4. Taner Timur, Türk Devrimi: Tarihi anlamı ve Felsefi temeli, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Ankara, 1968.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU