Celal Bayar 1950 seçimlerinden hemen sonra Cumhurbaşkanı seçilmişti. Bu kritik eşiğin aşılmasıyla beraber yeni tartışmalar da beraberinde başlatmıştı: Başbakan kim olacak?
O gün Bayar, Çankaya’daki ofisinde çalıştığı sırada İstanbul mebusu Adnan Menderes’in kendisini ziyarete geldiği haber verildi. Cumhurbaşkanı Bayar, konuğunu büyük bir misafirperverlikle karşıladı. Bayar yerine oturdu ve Menderes’e karşısındaki sandalyeyi göstererek oturmasını rica etti. Fakat konuğu oturmayacağını belirtti, oldukça mahcup bir tavırla ayakta daha rahat olduğunu söyleyen Menderes; Cumhurbaşkanından gözlerini kaçırıyor, ellerini ovuşturuyor ve söze bir türlü giremiyordu. Durum karşısında şaşkınlık yaşayan Cumhurbaşkanı Celal Bayar o gün yaşananları şöyle anlatmıştır:
'-Buyurun, oturun Adnan Bey' dedim. Yine oturmadı. O nazik gülümsemesi içinde yumuşak bir sesle:
'-Sizden, bir ricada bulunmaya geldim, Beyefendi' dedi. 'Beni mazur görmenizi rica ederim.'
'-Buyurun, söyleyin öyle ise' dedim, 'sizi dinliyorum.'
-Arkadaşlarımızdan birini nasıl olsa hükümet kurmağa memur edeceksiniz. Mahzur görmezseniz, Fuat Köprülü arkadaşımızı tavsiye edecektim.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar karşısındaki mahcup adamı ilk kez böyle görmemişti. Yıllar önce kendisinin bir devlet memuru Adnan Menderes'in ise bir lise öğrencisi olduğu dönemde, ilk tanışmaları da hemen hemen buna benzer bir sahne ile gerçekleşmişti. Genç lise talebesi Adnan Menderes yanında bulunan bir sınıf arkadaşıyla beraber İttihat ve Terakki mesul kâtibi olan Celal Bayar’ı ziyarete gelmiş ve İzmir Amerikan Koleji'nde rahiplerin birçok arkadaşına yönelik misyonerlik faaliyetleri yürüttüğünü ve bazılarının dinden döndüğünü büyük bir mahcubiyetle Bayar’a şikâyet etmişti.
O genç adam şimdi Cumhurbaşkanının huzurunda elinin tersiyle Başbakanlık makamını itmek için bulunuyordu.
Celal Bayar sonrasında yaşananları şöyle anlatıyor:
Oturmadı. Ayakta duruyor, ellerini ovuşturarak yere bakıyordu. Benden bir karşılık beklediği belli idi.
'-Başvekil sizsiniz Adnan Bey' dedim. Şaşırdı. Böyle bir şey beklemiyordu. Biraz da sanırım telaşlanıyor gibi oldu.
-Bendeniz, Fuat Köprülü arkadaşım için ricaya gelmiştim.
Ben sözümü teyit ve tekrar ettim:
-Başvekil sizsiniz, Adnan Bey. Fuat Köprülü arkadaşımız da değerli bir insandır. Bilim adamıdır, tecrübelidir, dil bilir. Kendisine kabinenizde uygun bir görev verebilirsiniz. Dışişleri Bakanlığına uygun bir formasyonu vardır, sanıyorum. Tabiî, bu sizin bileceğiniz bir iştir. Kabinede, herhangi bir şekilde beraber çalışabilirsiniz.
Hâlâ, oturmuyor, ayakta duruyor, yüzüme bakıp gülüyordu. Ne diyeceğini kestirememiş bir hali vardı.
'-Sizin başvekil olmanız yetmez' dedim. 'Parti liderliğini de üzerinize alacaksınız. Muvaffakiyetler dilerim'
Bu olaydan sonra 22 Mayıs 1950 yılında Adnan Menderes ilk kabinesini kurdu. Bu hiçbir makama talip olmayan ama önce il başkanı sonra milletvekili ve nihayetinde Başbakanlık makamını kabul etmek zorunda kalan mahcup bir Aydınlının hikayesidir.
Verem hastalığı Menderes’in tüm sevdiklerini elinden aldı
Aydın’da dünyaya gelen Adnan Menderes’in doğum tarihi net değildir, 1899 veya 1900 yılı olduğu tahmin edilmektedir. Menderes’in bir ismi de Ali’dir; ama bu ismi hiç kullanmadığı gibi resmi kayıtlara da işletmemiştir. Babası İbrahim Etem Bey düşük rütbeli bir devlet memuru, annesi Tevhide Hanım ise toprak zengini bir aileye mensuptu. Tevhide Hanım’ın ailesi, İbrahim Etem ile Tevhide Hanım’ın evliliğine karşıydı; çünkü İbrahim Bey hem düşük rütbeli bir memurdu hem de verem hastasıydı. Tevhide Hanım bu karar sonrası İbrahim Etem’e kaçarak onunla evlendi. Aile kısa bir süre sonra yumuşadı ve bu evlilik benimsendi.
Adnan Menderes henüz hatırlamayacak kadar küçük bir çocukken verem önce annesi Tevhide Hanım’ı hayattan kopardı. Kısa bir süre sonra ise babası İbrahim Etem Bey de veremden öldü. Adnan Menderes bu iki ölümü hatırlamayacak kadar küçüktü; ama kendisinden iki yaş büyük ablası Hatice Melek’in de veremden ölmesi Adnan Menderes’i derinden yaraladı ve Menderes bu olayı yıllar sonra şöyle anlatacaktı:
Melike’nin ölebileceğini hiç düşünmemiştim. Onunla canımız, kanımız bir gibiydi. Sanki yekpâre bir gövde idik. Ve ben onda yaşıyordum. Melike’yi çok küçük olmasına rağmen anne gibi seviyordum, onu minik yaşı içinde bütün sıcaklığı ile babaannemden daha yakın hissediyordum.
Bu ölümle beraber bütün çekirdek ailesini kaybeden Adnan Menderes’i hayata bağlayacak ve ona bildiği her şeyi öğretecek kişi Babaannesi Fatma Fıtnat Hanım olacaktı.
Kurtuluş Savaşı kahramanı çiftliğine döner
Adnan Menderes büyük acılar yaşadığı Aydın’dan babaannesi Fıtnat Hanım ile beraber ayrılmış ve İzmir’e yerleşmişti. Burada İzmir Amerikan Lisesi'nde son sınıfta bulunduğu bir sırada Dünya Savaşı başlamış ve yedek subay olarak askerliğe çağrılmıştı. Askerlik görevini İstanbul’da sürdürdüğü bir sırada kendisini ziyaret etmeye gelen babaannesi Fıtnat Hanım kaldığı otelde hayatını kaybetmişti.
Dünya Savaşı boyunca cephe gerisinde mücadele eden Menderes, Kurtuluş Savaşı’nda ise ön cephede çarpışmıştı. Adnan Menderes, Mondros Mütarekesi sonrasında memleketine dönmüş ve arkadaşlarıyla beraber Ay Yıldız isimli bir direniş örgütü kurmuştu. Bu örgüt Yunanlılara karşı mücadeleye başladı, kısa bir süre sonra düzenli ordunun kurulmasıyla beraber Menderes ve arkadaşları Ankara hükümetine katıldılar. Menderes, Büyük Taruz Savaşı’nda da ön cephede yer almıştı. Bu kahramanlıkları sebebiyle 26 Ocak 1931 yılında kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmişti.
Menderes savaş bittiğinde çiftliğine geri döndü. Adnan Menderes’in topraklarının bir kısmına konmuş köylüler toprak ağasının döndüğünü işitince Menderes’i görmeye geldiler. Menderes savaş yorgunu ve 40 kiloya kadar düşmüş, konuşmakta dahi zorlanan bir genç olarak karşılarına çıkmıştı. Kısa süre sonra kendisini toparlayan Menderes bu toprakların önemli bir bölümünü kendisini kaygıyla ziyaret eden köylülere bağışlayacaktı.
Serbest Cumhuriyet Fırkası Genel Başkanı Fethi Bey Menderes’i keşfeder
Adnan Menderes 1928 yılında Fatma Berin Hanım ile evlenmişti. Berin Hanım İttihatçıların önemli ismi Doktor Nazım’ın uzaktan akrabasıydı. İzmir Suikastı sonrası Doktor Nazım tutuklanmış ve idam edilmişti. Bu idamla yaşanan birçok acıyı da yakinen bilen Fatma Berin Hanım, Adnan Menderes’in ne pahasına olursa olsun siyasetten uzak durmasını istiyordu. Fakat bu temenni Serbest Cumhuriyet Fırkası Genel Başkanı Fethi Bey’in Aydın ziyareti sebebiyle asla gerçekleşmemişti.
Fethi Bey, Aydın’a geldiğinde Aydın’da partisinin İl Başkanlığını kuracak birini arıyordu. Bölge Milletvekili Reşit Bey bunun için en uygun ismin Adnan Menderes olacağını söyledi. Menderes, henüz 30 yaşlarında çiftliği ile uğraşan yerli halkın sevdiği bir gençti. Bir araba Menderes’in evine gelerek Fethi Bey’in kendisi ile görüşmek istediğini söyledi. Menderes siyasetten uzak duruyordu; ama CHP Aydın İl teşkilatı ve ileri gelenlerinden hiç hoşlanmıyordu. Fethi Bey’in davetini kabul ederek görüşmeye gitti. Sonrasında yaşanan gelişmeleri Adnan Menderes şöyle anlatacaktı:
Fethi Bey İzmir’de esas (5 Eylül 1930) konuşmasını yaptıktan sonra, konuşma yapmak, halkla tanışmak ve Serbest Fırka'nın örgütünü kurmam üzere Aydın’a doğru giderken, yanındaki arkadaşları, il başkanlığı için, tanınmış bir aileden gelen, sevimli ve kabiliyetli bir arkadaştan kendisine bahsettiler ve beni il başkanı olarak tavsiye etmişler.
Çiftliğe gelenler Aydın’da, beni Fethi Beyin beklediğini söyleyince arabaya binip yanına gittim. Beni, samimi bir tarzda karşıladı, ülkenin hayatını değiştirecek olan yeni fırkanın programından bahsetti ve Aydın’da Serbest Fırka'nın başkanı olmamı teklif etti.
Ben, yeni partiye sempati ile bakıyor, başarılı olmasını arzu ediyordum. Ancak, bağlı bulunduğum çiftlikten ayrılmak istemiyor ve doğrusu politikaya atılmaktan çekiniyordum. Bu düşüncelerimi ifade ederek, Fethi Beye teşekkür ettim ve kendisinden özür diledim.
Cevabı, hiçbir mazeret kabul etmeyeceğini ve ülkenin kıymetli evlatlarının hizmetten kaçamayacaklarını, açılan yeni ufuklara beraberce yürüyeceğimiz, şeklinde oldu. Konuşmamız gecenin geç vakitlerine kadar heyecanlı bir hava içinde sürdü, nihayet ikna oldum ve Serbest Fırka'yı Aydın’da kurmayı kabul ettim.
Adnan Menderes süratle SCF Aydın İl Başkanlığını kurmuş, belediye seçimlerinde birçok hileye rağmen önemli neticeler elde etmişti. Sonrasında SCF’nin kapatılması üzerine siyasetten ayrılmış; ama gençliğinden beri tanıdığı Celal Bayar’ın Başbakan olması üzerine tekrar ikna edilerek CHP Aydın il Başkanlığı görevine getirilmişti.
Atatürk Türk Siyasetine Adnan Menderes’i hediye ediyor
Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kapanmasından sonra Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal büyük bir yurt gezisine çıkmaya karar verdi. Rotasında Aydın da bulunuyordu. Aydın’a geldiğinde Atatürk’e Aydın CHP İl Başkanı Menderes’in Serbest Cumhuriyet Fırkası'ndan görev aldığını ve kendisine muhalif bir isim olduğu söylenmişti. Bu yüzden Mustafa Kemal İl binasına uğramak istemiyordu. İl binasında ise genç Menderes ve arkadaşları gergin bir bekleyiş içindeydi.
Yoğun ısrarlar sonucu Mustafa Kemal CHP İl binasını ziyaret etmeye ikna edildi. Cumhurbaşkanı asık bir suratla gelmiş, kimsenin yüzüne bakmıyordu. Yanındakilere sürekli olarak fazla zamanı olmadığını ve bir an önce ayrılmaları gerektiğini söylüyordu. Hatta sigara ve kahveye düşkünlüğü ile bilen Mustafa Kemal, Menderes’in sigara ve kahve teklifini reddetmişti. Sonrasını Menderes şöyle anlatıyor:
(Atatürk) Aydın’a geldiler. Ben, Halk Partisi Reisi idim. Bütün Serbest Fırka mevcutlarının Halk Partisi’nin kademelerine girmiş oldukları kendilerine jurnal edilmiş olduğu için, Aydın’da birçok ziyaretlerini yaptıkları halde, Halk Partisi’ne gelmeyi arzu etmediler. Nihayet, Vasıf Çınar ve arkadaşlarının ısrarları üzerine ve eminim ki, istemeyerek, sırf usûl zaruretiyle yaptıkları bu ziyaretin uzamamasını, mümkünse beş dakikada bitirilmesini arzu ediyorlardı. Nitekim teşriflerinden sonra, ikram ettiğimiz sigarayı dahi almak istemediği gibi, kahve emredip etmediklerini sordum, onu da istemediler.
Tam bu noktadan sonra Adnan Menderes hitabet gücü ve zekâsı ile Mustafa Kemal Paşayı tesiri altına almayı başarır:
Başladığımız sohbette, o zamanki isimleri ile Gazi Hazretlerinin son derece alakalandıkları aşikâr görünüyordu. Orada İl İdare Kurulundan 7 aza ve İlçe İdare Kurulundan 7 aza hazırdılar. Fakat iltifat buyurdular. Sohbet Atatürk’le, hemen hemen aramızda geçti.
İlk defa teklif ettiğim sigarayı almayan ve kahve istemeyen Büyük Gazi’nin, memleket meseleleri üstünde sohbet derinleştikçe, kendilerine zaman zaman takdim ettiğim bir paket Gazi sigarasını içip bitirmiş olduklarını, dönüşlerinde müşahede ettim. Ve ayrıca dört kahve emir buyurdukları da bugünkü gibi hatırımdadır.
rogramlarında da aksaklık oldu. Çünkü, birkaç dakikalık bir ziyaret için teşrif buyurdukları orada tam dört saat kaldılar.
Bu ziyaretten bir yıl sonrası Adnan Menderes çiftliğinde işleriyle ilgilenirken dostları kendisini tebrik etmek için evine akın etti. Menderes aday olmadığı halde Mustafa Kemal Paşa tarafından milletvekili adayı gösterilmişti. Adnan Menderes’in Ankara macerası da böylece başlamış oluyordu.
Adnan Menderes Mecliste evvela rüşvete savaş açar
Menderes’in Ankara siyasetindeki ilk yılları daha çok kendisini geliştirmek üzerinedir. Bunun için Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydını yaptırır. Okulu tamamlar ve hükümetin tarım politikaları ile yakından ilgilenir. Mecliste yaptığı ilk konuşma ise gümrük memurlarının bahşiş adı altında aldığı rüşvettir:
Efendim, bendeniz bahşiş hakkında gelen bu kanun tasarısı münasebetiyle bir iki kelime arz etmek istiyorum. Şimdiye kadar bahşiş, rüşvet gibi, cezaî yaptırım altında bulundurulmamış bir haldir. Gümrükte birçok tecrübelerle bahşişin salgın bir halde olduğu görülmüş ve memurların haysiyetini kıracak, memurluk görevlerini suiistimale sevk edecek bir mahiyet almıştır.
İnhisar (Tekel) Bakanlığı gerçi inhisar, gümrük memurlarını bahşiş almalarından dolayı cezalandıracak bu kanun tasarısını huzurunuza getirmiş oluyor, ancak bahşiş Hükümet memurlarının haysiyetini kıracak ve onlara görevlerini suiistimal ettirecek bir mahiyet aldıktan sonra, bunun yalnız gümrük ve inhisarlarda değil, bütün devlet dairelerinde uygulanmasını çok doğru buluyorum.
Hiçbir zaman iddia edilemez ki bu, yalnız gümrük ve inhisarlar memurlarına özgü bir haldir. Bundan başka, biz böyle söylemekle, bahşiş, gümrük idarelerinde alınacak olursa suçtur; gümrük idarelerinden başka bir yerde alınacak olursa mubahtır gibi mahzura, yanlış bir ifadeye de düşmüş oluruz.
Vatandaşı Topraklandırma Kanunu ve Menderes
Mustafa Kemal toprak reformu ile Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki çiftçiye yönelik bazı tedbirler almak istemişti; ama ömrü bu düzenlemeyi gerçekleştirmeye yetmedi ve 1938 yılında hayatını kaybetti. İsmet İnönü Cumhurbaşkanı olduktan sonra benzer bir teşebbüs girişti; ama bu kez İkinci Dünya Savaşı buna engel oldu.
Savaştan hemen sonra Şükrü Saraçoğlu Başbakanlığında bu kanunun hayata geçirilmesine hız verildi ve bir komisyon kuruldu. Adnan Menderes bu komisyonun sözcüsüydü, yaklaşık 3 ay süren çalışmalar sonucu bir tasarı hazırlandı.
Başbakan komisyonu dinlemek üzere toplantıya gelir, ama komisyonun her kelimesi üzerine günlerce tartışarak vardığı birçok kararı Başbakan süratle değiştirir. Menderes bu duruma çok kızar ve dosyanın altına birçok maddeye karşı olduğu şerhini düşer.
Bu şerh Türk siyasetinde büyük bir kırılmaya sebep olacak olaylar dizisinin ilk halkasıdır.
(Devam edecek...)
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish