Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, son birkaç yıldır başta ABD olmak üzere, Latin Amerika'da sağcı hükümetlerin iktidar olduğu yıllarda ağır ekonomik, siyasi ve sosyal yaptırımlara maruz kaldı.
ABD, Hugo Chavez'in Venezuela'da iktidarı ele aldığından beri başlattığı yaptırımlar, Maduro'nun devlet başkanı olmasıyla birlikte daha da sertleşti.
Maduro, darbe kalkışmasından suikast girişimlerine, paralel cumhurbaşkanından, ekonomik krize ve deniz ablukasına kadar geniş bir siyasi, ekonomik ve askeri baskıya maruz kaldı.
Ancak bir süredir Latin Amerika'da solcu liderler dalgası zirve yaptı.
Son olarak 2022 yılında Brezilya'da Lula da Silva ve Kolombiya'da Gustavo Petro, ülkelerindeki seçimleri kazanmasıyla bölge bir kez daha sola döndü.
An itibarıyla Latin Amerika'nın en kalabalık 7 ülkesini solcu başkanlar yönetiyor.
Özellikle ABD'de muhafazakar-cumhuriyetçi Donald Trump'a karşı seçimi kazanan demokrat Joe Biden'ın başkan seçilmesiyle uluslararası toplumun Maduro hükümetiyle daha fazla işbirliği sağlamaya çalışıyor.
Elbette bu durum Maduro üzerindeki baskıyı azalttığı gibi hükümetine yönelik izolasyonu da gevşetiyor.
BD'de pek çok kişi, Maduro yönetiminin çökmesinin demokratik açıdan bir kazanım değil, kaotik bir duruma yol açacağına inanıyor.
Dolayısıyla ABD ve dünyanın pek çok ülkesinde, içeride (enflasyon) ve dışarıda (Rusya-Ukrayna savaşı) büyük sorunlar varken Washington'un, Venezuela dosyasını "art niyetle ihmal ettiğine inanıyor."
Bu bağlamda Latin Amerika'nın pek çok ülkesinde sağcı aktörler koltuklarını kaybetmesiyle ABD, bölgesel destek bulmak konusunda sıkıntı yaşadı.
Brezilya'da Bolsonaro, Kolombiya'da Duque, Şili'de Pinera, Arjantin'de Macri, Honduras'ta Hernandez, Paraguay'da Abdo, Ekvador'da Lenin Moreno, Bolivya'da Jeanine Áñez ve ABD'de Trump'ın koltuklarını kaybetmesiyle Maduro hükümeti büyük bir nefes aldı.
Latin Amerika'daki sağcı liderler tek tek koltuklarını kaybettiler ama Maduro halen ayakta ve hayatta kalmayı başardı.
ABD'nin Paralel Cumhurbaşkanı Guaido projesi çöktü
Değişen siyasi manzarada ABD'nin Venezuela politikası, bugünün Latin Amerika'sından farklı olarak, 2019'un ilk günlerinde, Juan Guaido'yu Venezuela'nın geçici başkanı olarak tanıdı.
Bu durum Maduro rejimine karşı ciddi baskı kurmak için önemli bir hamleydi.
Juan Guaido'nun Venezuela muhalefeti içindeki desteğini istikrarlı bir şekilde kaybetmesi; 30 Nisan 2019'daki darbe girişimi, Kolombiya kaynaklı Gideon Operasyonu işgali ve Kolombiya'daki Venezuela şirketlerinin (Monomeros) ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (Citgo) şirketin kötü yönetilmesi ve geliri Guaido'nun paralel hükümetine teslim edildi.
Guaido'nun geriye kalan tek varlığı, Washington'un onu başkan olarak tanımasıydı.
Ancak Guaido'nun Ocak 2019'da kendini başkan ilan etmesinden bu yana ABD'nin onun adına Venezuela'ya müdahalesi muhalefete yalnızca zarar verdi.
ABD liderliğinde Latin Amerikalı sağcı liderler Guaido'yu hızla tanıdı ve kendilerini Maduro'dan uzaklaştırmaya çalıştılar.
Kolombiya, Brezilya, Peru ve Kanada'nın yanı sıra, Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda birçok Avrupa ülkesi de desteğini ilan etti.
Guaidó, Başkan Nicolás Maduro'nun yeniden seçilmesine meydan okuduktan sonra 2019'da ülkenin geçici cumhurbaşkanı olarak uluslararası tanınırlık kazandı.
Ancak Guaidó, geçen yıl onu geçici başkan olarak tanımayı bırakan Avrupa Birliği de dahil olmak üzere desteğini yitirdi.
Maduro karşıtı 13 ülkenin dahil olduğu bir platform olan Lima Grubunun üyesi ülkeler Arjantin, Brezilya, Kanada, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Guatemala, Honduras, Panama, Paraguay ve Peru Maduro hükümetini deviremeyince meşruiyetini yitirip dağıldı.
Guaido başarısız olunca Venezuela muhalefeti gücünü ve birliğini kaybetti ve cumhurbaşkanını iktidardan uzaklaştırmayı başaramadı.
Maduro şimdi 2024'te üçüncü bir altı yıllık görev süresi arayacak.
Küba'da siyasi eğitim almış eski bir otobüs şoförü ve eski dışişleri başkanı olan Maduro, ABD ve Latin Amerika'daki sağcı başkanlara rağmen hayatta kalmayı başardı.
ABD ve AB tarafından yaptırım uygulanan sosyalist hükümeti, kilit müttefikleri olan Rusya, Çin, Küba ve İran'a daha da yaklaştı.
ABD'li yetkililere göre, Maduro'nun Silahlı Kuvvetlerin yanı sıra devlet dışı güçlü destekçileri de var.
Örneğin yasadışı altın madencileri, kokain kaçakçıları ve Kolombiyalı Marksist gerillalar gibi…
Bunun dışında Küba istihbaratını ve Rus askerlerini de unutmamak gerekiyor.
Eski Başkan Donald Trump'ın Maduro'yu iktidardan uzaklaştırmak için yürüttüğü "azami baskı" kampanyasının başarısızlığı göz önüne alındığında, şimdi gözler Maduro'yu gelecek yıl yapılacak olan seçimleri müzakere etmeye odaklanıyor.
Bu arada, Latin Amerika'daki seçimler sayesinde Venezuela ile ilişkileri normalleştirmek isteyen yeni solcu hükümetler de iktidara geldi.
Meksika: Andrés Manuel López Obrador (2018'den beri), Arjantin: Alberto Fernández (2019'dan beri), Bolivya: Luis Arce (2020'den beri), Peru: Pedro Castillo (2021'de) Honduras: Xiomara Castro (2022'den beri), Guatemala Devlet Başkanı Alejandro Giammattei (2022'den beri), Şili: Gabriel Boric (2022'den beri), Kolombiya: Gustavo Pedro (2022'den beri) ve Lula da Silva(2023'den beri) iktidara geldiler.
Halihazırda Nikaragua'da Daniel Ortega, Küba'da Komünist Parti ve Venezuela'da Maduro ile birlikte güçlü bir sol blok oluşturdular.
Kolombiya'da Gustavo Petro'nun yeni hükümeti Maduro'yu tanıdı.
Venezuela devletine ait Petróleos de Venezuela'nın (PDVSA) bir gübre şirketi olan Monómeros Colombo-Venezolanos'un kontrolünü ona geri verdi. Ekonomik ve diplomatik ilişkileri yeniden tesis etti.
Biden yönetimi, Trump döneminde başarısız olan "maksimum baskı" stratejisinden uzaklaşmak istiyordu.
Bu sırada Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile yeni petrol kaynakları arayışına yol açtı.
Geçen yıl mart ayında, aralarında Biden'ın Latin Amerika danışmanı Juan González'in de bulunduğu üç üst düzey ABD yetkilisi, yaptırımların hafifletilmesi ve Amerikalı rehinelerin serbest bırakılması konusunda Maduro ile görüşmek üzere Karakas'a uçtu.
O sırada Maduro, ABD hükümeti tarafından başına 15 milyon dolar bedel ödenerek uyuşturucu kaçakçılığı yapmaktan aranıyordu.
Görüşmelerin ardından, 7 Amerikalı mahkum takasıyla serbest bırakıldı ve geçen Kasım ayında ABD, Chevron'un Venezuela'dan sınırlı petrol üretimini yapmasına ve satmasına izin verdi.
ABD'li yetkililer ve Venezuelalı muhalefet liderleri, Maduro rejiminin göründüğünden daha kırılgan olduğu konusunda ısrar ediyorlar.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Maduro'nun Moskova ile ilişkisini karmaşık hale getirdi.
Washington ve Brüksel, yaptırımların daha fazla hafifletilmesi ve daha fazla uluslararası meşruiyetin; Maduro'yu gelecek yıl yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanma şansını yüksek bulsa da demokratik reformların yapılması konusunda karamsar bir tablo çiziyorlar.
Sonuç olarak Latin Amerika sağının aksine Latin solu Venezuela ile yakınlaşarak Maduro hükümetiyle ekonomik, politik ve diplomatik işbirliklerini geliştiriyor.
Gelişen ekonomi sayesinde binlerce Venezuelalı Kolombiya'dan evlerine dönüyor.
Venezuela ile Bolivya, Meksika, Brezilya ve hatta ABD diplomatik ve ekonomik işbirliklerini yeniden geliştirmeye çalışıyor.
Ancak Maduro'yu devirmek isteyen Latin Amerikalı sağcı politikacılar koltuklarını koruyamadı.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish