Evliya Çelebi ve beyin ameliyatı: Kurşunu çıkarıp iri karıncayla dikiş attılar

Evliya Çelebi'nin büyülü dünyasında sağlık önemli bir yer tutar çünkü sınırlı sağlık sistemi ve salgın hastalıklar insanların belini bükmekteydi

Evliya Çelebi temsili

Türk dünyasının belki de en büyük seyyahı Evliya Çelebi'nin "Seyahatname" eseri birbirinden ilginç olaylarla dolu.

Böylesi muazzam eser insanın gönlü daraldıkça sığındığı büyük bir medeniyet hazinesi. 

Biz de bu köşeden sık sık bu eserin hazinelerini mümkün olduğunca okuyucuya aktarma gayretindeyiz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Çelebi'nin aldığı gezi notlarından meydana gelen Seyahatname'sinde birçok gerçeküstü olaya yer verildiği gibi, veba, cüzam gibi salgın hastalıklar, alternatif tıp yöntemleri ve birçok şifa kaynağı hakkında ayrıntılı bilgiler verilir. 

Çelebi'ye göre Raba Suyu isimli savaşta kralın bir akrabasının başına kurşun saplanmış; ama bu kurşun çıkartılamamıştı.

Kral doktorlara akrabasını tedavi etmelerini aksi halde hastaneyi kapatacağı tehdidi savurması sonrası tecrübeli bir doktor hastayı ameliyata aldı. 
 

 

Çelebi ameliyatın ayrıntılarını (günümüz Türkçesi ile) şöyle aktarır:

(...) Raba suyu savaşında kralın bir akrabasının kafasına kulağının yanından bir kurşun girip kafasının içinde kalmış. Bu yaralı kefere ne ölür ne de ilaçla iyileşir. Sonunda kral: Benim atalarımın hastanelerinde görevli yetkin cerrahlar ve fassadlar var. Benim bu akrabamı mutlaka iyileştirsinler. Yoksa hepsinin erzakını keserim' deyince, Stefan Kilisesinin baş cerrahının tedaviyi yapacağını duyduğumda, baş cerraha gidip ahbaplık ederken o sırada yaralı kefereyi getirip dört ayaklı ipek örtülü bir sedye üzerine kör gibi yatırdılar. Ama kafası Adana kabağı, gözleri Mardin eriği, burnu Mora patlıcanı gibi tümden şişmiş.

Hekim başı bütün kâfirleri hemen dışarı kovdu, bir hizmetçi ve ben, sıcak cam bir odada kaldık. O sırada yaralıya bir fincan safran gibi bir su içir erek kefere kendinden geçip bayılınca, oda içinde bir mangal ateş yakıp bir köşeye bıraktı ve o an yaralının gövdesini hekimin yardımcısı kucaklayıp, cerrah yaralının başına kafasını örten yerin et rafına diz bağı gibi bir tasma kayış bağladı. Cerrah başı eline keskin bir ustura alarak yaralının önüne oturup adamın alnının derisini çizip sağ kulağının yanından deriyi yavaşça yüzüp kafa kemiği bembeyaz görün erek zerre kadar bir damla kan akıtmadı.

Cerrah o an yaralının kulağından ileriye şakak denen yerden kafanın eninden , kafayı yavaşça delip bir demir mengene sokup mengenenin burmasını burdukça adamın kafa derisi çizilen yerden kafanın örtüsüne kadar kafa tası kalkmaya başlayıp yaralı hafifçe kımıldadı.

Sonra yine mengeneyi burdukça adamın kafatası Allah'ın izniyle eklentili yerlerinden diş diş açılıp kafatası içinde beyni enseden tarafından görünerek, kellenin içi kulaklar arasına kadar sulu kan ve sümük gibi bazı karışımlarla dopdolu durumda tüfek kurşunu, beynin yanında kâğıdıyla duruyor. Meğer beş dirhem çakmaklı tüfek kurşunuymuş.

Beyin zarı yanında kırmızı kan ile dolu durmakta. O zaman yetkin usta cerrah bana dedi: 'Gel bak, bu insanoğlunun bir parça ekmek için düştüğü hali gör' deyince ben de ileri varıp ağzımı burnumu koyun makromesiyle kapatıp yaralı adamın kellesinin içine baktım. Tanrı'nın büyüklüğü, garip insanın beyni kafatası içinde sanki tavuk yumurtasından henüz çıkmış yavrusu gibi kıvrılmış başı, gözleri, burnu, kanatları ile büzülmüş duruyor. Amma üzerinde bir kalın deriden zarfı yani bir beyaz zarı var. 

Cerrah başı benim ağzıma makromeyi koyup kafa içine öyle baktığımdan dedi: 'Niçin ağzını ve burnunu makromeyle kapatıp bakıyorsun?' deyince: 'Belki bakarken ya aksırırım ya öksürüp nefes alıp verirken adamın kafatası içine hava girmesin diye ağzımı burnumu kapadım' deyince cerrah dedi:

'Aferin, yüzlerce mübareklik işte sen bu bilime yönelsen yetkin bir üstat olurdun, bu meraklı bakış ile dikkatli davranışından anladım ki dünyada çok şey görmüşsün'.

O sırada acele ile yaralı adamın beyni yanından bir çifte ile kurşunu alıp sarı, sünger gibi bir şeyle kurşunun bu kadar zamandan beri durduğu yerdeki pıhtılaşmış kanları ve sarı sulu karışımların hepsini sünger ile al arak süngeri şarap ile yıkayıp yine kafa içini ve beyin çevresini tertemiz silip hemen yine çabucak kafatasını yerine koyup tepesinden ve çenesi altından yassı kayışlarla sıkıca sarıp bir kutu getirip ortaya bıraktı. 

Adamın daha önce başının derisi iki kulağına varıncaya dek çizilmişti. Hemen o derileri birbirlerine yakın getirip zikredilen kutu içinde iri, atlıkarınca dediklerinden birini demir 'hokkaya' ile kutudan alıp, adamın kafası derisinin kesilen yerlerine karıncanın başını koyunca, aç karınca hemen iki deriyi bir yerden ısırınca, cerrah karıncayı belinden makas ile kesip karıncanın kafası iki deriyi kenarından ısırmış olarak kaldı.

Onun yanında bir karıncayı daha öyle yapıp kısaca bir kulaktan diğer kulağa varıncaya dek seksen karıncaya yaralının kafasının derisini ısırtıp merhemler sürüp sarmalayarak adamı kuş tüyü döşek üzerinde bir köşeye dayayıp iki yanlarına yastıklar koyarak, adamın kafasında olan kurşun deliğine bir fitil sokup onun da üzerine merhem sürüp sardı.

Sonra oda içinde kötü kokulu bir buhur yakıp, yaralının burun deliklerine kırk elli yıllık şarap sürüp, ellerine, kollarına, göğsüne ve gerdanına kısaca mümkün olan yerlerine Çin amberi kilini sürerek sonra yine oda içinde 'mumyâ-yı kânî' yaktı.

Sonra ortaya yiyecek gelip yemek yediğimizde tam bir saat olunca adam gözlerini açıp yiyecek isteyince badem ezmesi ve tavuk suyu çorbası içirip sonra beş dirhem kadar şarap verip başka şey vermedi. Hakir bunu izlemeye yedi gün devam ettim.

Sekizinci gün adam sağlığına kavuşup yavaşça hastane içinde hareket etmeye başladı. On beşinci gün kral huzuruna çıktı. Yani bu Viyana kalesi içinde böyle yetkin usta cerrahlar, fassadlar ve hikmet sahibi bilginler var ki sanki İbni Sina ve Pisagor'durlar.

 

Beyin ameliyatı.jpg
Beyin ameliyatı

 

Aslında Evliya'nın çok şaşırmasının aksine Doğu dünyası beyin ameliyatına çok yabancı değildi.

1564'te Cerrah Mesud'un aktardığı beyin ameliyatı ayrıntılarındaki kusursuzluktan anlayabiliyoruz:

Başa taş ya da ağaç ya da çomak ya da başka türlü darbe dokunursa ve kafa çökerse. Sebebi ya savaştan ya da düşmekten olur. Belirtisi odur ki katı nesne çiğneyemez, gözleri şişer ya da kızarır. Onun tedbiri odur ki önce yaralıya su ile birlikte şeker şerbeti (ya da elma şarabı) içirsinler. Ondan sonra orayı haç gibi yarsınlar (ama atardamardan ve dalından sakınsınlar).

Eğer damar kesilip kan atılırsa, o kan çıkan yeri demirle mastakî [damla sakızı; Resina Pistacia lentiscis L.] ile dağlasınlar ve o derinin uçlarına iğne ile ibrişim geçirsinler ve boğazının altında bağlasınlar ki kafa açık kalsın.

Ondan sonra kemiği kazısınlar çıkan kanı pamuk ile (ya da sünger ile) alsınlar. O (kırılmış) kemiği uygun bir şekilde (sakınarak) çıkarsınlar. Eğer tutan bir yeri varsa testereyle ya da kerpeten ile alsınlar, korkmasınlar. Eğer beyin sağlam ise ve o beyne kan inmişse (şeker eksinler. O kanı keser, su gibi yapar) o kanı beyin hücrelerinde bir zerre kan kalmayana kadar pamuk ile silsinler ve yerine şeker eksinler.

Ondan sonra derhal o çıkan kemiğine (kemiğin yerine) uladı koysunlar. (Ondan sonra) 'anzerut [enzerut, göz otu; Herba sarcolla L.], mastakî ve çam sakızını (râtînec: çam sakızı; Resine Picea orientalis L.) yumuşak dövsünler, un gibi yapsınlar. (Ondan sonra) o kafada yarılan derileri bir temiz bez ile silsinler, şöyle ki kanları çıksın. Bu un gibi dövülmüş otları o derilerin üzerlerine saçsınlar ve geri yerli yerine koysunlar. İbrişim ile diksinler ya da iğne koysunlar.

Derilerin yerini biraz delik bıraksınlar (alçak yerine biraz açık yer bıraksınlar) ki irin ve su toplanıp beyne sataşmasın, ki sakınsınlar. Günde iki (üç) kez mısrî merhemi ile fitil yapsınlar.


Yüzyıllar önce gerçekleşen bu ameliyatların ayrıntılarını bugün bile okurken etkilenmemek elde değil. 

Çelebi'nin dikkatini çeken bir başka konu da ölü insan bedenleri üzerinde yapılan teşrihat yani otopsi çalışmalarıydı.

İnsanların hangi hastalıklardan nasıl öldüğünü tespit etmek için kullanılan bu yöntem seyyahımızın hayranlığına gark olmuştu.

Çelebi, otopsi ayrıntılarını (günümüz Türkçesiyle) şöyle aktaracaktı:

Teşrihat odur ki herhangi bir hastalıktan ölen adamların kral izniyle veya ölen kişilerin vasiyetiyle karnını yarıp ölüm sebebi olan hastalıklarına bakıp bazı vücudu tuzlayıp muğlablar ile iskelet edip yani kurutup bir dolapta saklayıp ölüm sebebi olan hastalığı yazarlar. Nicesini derisiz bütün sinirleriyle teşrih edip saklarlar ve nicesinin sinirlerini kezzap ile giderip bütün sinirleriyle bir dolapta saklarlar.
 

Doğuda ameliyat.jpg
Doğuda ameliyat

 

Bir diğer cerrahi operasyon gerektiren sağlık sorunu da çürük diş çekme işlemiydi.

Göz ve diş sağlığına büyük ehemmiyet veren seyyahımız, Ermeni şifacıların bu konudaki uzmanlığını şu sözlerle belirtiyordu:

Bunlardan Boyacı Kapısı'nda zimmî Karakaş Ermeni gayet usta cerrahtır. Cerrahlık ilmini tamamlamak için Frengistan'ın İspanya ülkesine gitmiştir. Hatta bir adamın dişi ağrısa bir mavi su sürer dişin ağrısı diner. Eğer o dişi çıkartmak istersen o ağrıyan dişe bir kırmızı renkli su sürer, kerpetene muhtaç eylemeyip o dişi elinle çıkarırsın. Bu cerrah Karakaş zimmînin iki oğlu var, biri Ucan ve biri Balıhan, ikisi de benzersiz ve tartışmasız üstatlardır.


Evliya Çelebi'nin büyülü dünyasında sağlık önemli bir yer tutar çünkü sınırlı sağlık sistemi ve salgın hastalıklar insanların belini bükmekteydi.

O karşılaştığı birçok örneği biraz da kendi hayal dünyasını katarak zenginleştirdi.

Bunu yaparken halkın kullandığı dili seçti ve hatta döneminde çok sık görülmeyecek bir biçimde yerel deyişleri eserine aynen nakletti. 

 

 

*Daha ayrıntılı bir okuma için;

Evliya Çelebi – Seyahatname 
Şeyma Şaşkın - Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde Sağlık
Cihan Erden - Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde Türk Hamamları
Ülkü Çelik Şavk - Sorularla Evliya Çelebi 
Yeliz Özay - Evliya Çelebi'nin Acayip ve Garip Dünyası

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU