Bir "cengiz" oyunu...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Bu bölümde size trajikomik bir hikaye anlatacağım.

Evet, çok kötü günlerden geçiyoruz, kimsenin gülecek hali yok ve en önemlisi trajikomik her hikaye bizim halimizi anlatıyor.

Zaten bizim trajedimiz tam olarak bu...
 


Neyse hikayeye geçeyim...

Geçenlerde yayımladığımız videoda, iktidarın televizyondan canlı bağış toplama şovuna dair şu sözleri sarf etmiştim:

İnanılır gibi değil.

Millete söven Mehmet Cengiz canlı yayına bağlanarak depremzedeler için 3 milyar lira bağış yaptığını açıklıyor, ertesi gün Cengiz Holding'e 3 milyar lirayı da aşan teşvik kararı açıklanıyor!

Bunun üzerine daha ne konuşacağız?


Evet, tam olarak bunları söyledim.

Peki sonra ne oldu, biliyor musunuz?

Cengiz Holding'in halkla ilişkiler şirketinden bir "bilgi notu" yolladılar.

O notta özetle şöyle diyorlar:

2016 yılında çıkan bir kanuna göre, bölgelere göre, sanayi yatırımı yapan herkese teşvik veriliyor. Geçmişte bunun falanca şirketler gibi örnekleri var. İster yerli olsun ister yabancı, tüm yatırımcılara bu kanunla teşvik veriliyor. Seydişehir'deki alüminyum teşviki de bir, bir buçuk yıl önce müracaat edilmiş bir konu aslında...


Yani bir nevi benim dediklerimi tekzip ediyorlar.

Dikkat! Laflarım içinde Mehmet Cengiz'in bu millete, o halkla ilişkiler şirketi sahipleri ve çalışanları dahil topumuza sövdüğünü söylemişim, o konuda bir tekzip yok!

3 milyar liranın üzerinde 'teşvik'in kanuni olduğunu söylüyorlar. O kadar!

Tesadüf işte!

Bir gece önce depremzedelere 3 milyar lira bağış yaptığını açıkla, ertesi gün 3 milyar lirayı da aşan teşvik cebine indirilsin!

Ayrıca, neymiş?

Bölgelere göre, sanayi yatırımı yapan herkese teşvik veriliyormuş!

Bak sen!

O bölgeye o sanayi yatırımını Mehmet Cengiz mi yapmış?!

Çok yatırımcıymış!

***

Lütfen dikkat edin, bu hikaye çok daha acayip...

Seydişehir'deki alüminyum fabrikası 1973 senesinde halkın parasıyla, kamuya ait olan Etibank tarafından kuruldu.

Türkiye'nin tek ciddi alüminyum üreticisidir.

Bu fabrika ve tesisleri, evet bir sürü tesisi, 2005 yılında yok pahasına, 300 milyon dolara Mehmet Cengiz'e verildi.

300 milyon dolar dediğime bakmayın. Alış fiyatı üzerinden hemen yüzde 8'lik indirim yapıldı.

Bu işletmenin alacakları, likitleri, 24 milyon dolarlık satışa hazır stok mamulü, her şey Mehmet Cengiz'e devredildi.

Yani Mehmet Cengiz maliyeti 200 milyon dolar civarına düşürdü.

Peki, karşılığında ne aldı?

Dudağınız uçuklar!

Bir kere, alüminyum fabrikasını aldı. Yanında yedi adet ruhsatlı maden ocağını aldı, üç adet kırmızı çamur barajını aldı, tam 1,304 adet lojmanı, 210 yataklı misafirhaneyi, çocuk ve çay bahçelerini, yüzme havuzunu, tenis, voleybol, futbol ve güreş kompleksleri olan şehir kapasitesindeki sosyal tesisleri, Antalya limanı, silolar, yükleme tesisleri ve sıkı durun, Oymapınar Hidroelektrik Santrali'ni aldı.

O Oymapınar Hidroelektrik Santrali her yıl milyonlarca dolar kâr ediyordu ve değeri 1 milyar doların üzerindeydi!

Fabrika binalarına beş yıl içinde 110 milyon dolar yatırım şartı vardı, bir sürü binayı yıkıp yatırım diye Antalya Limanı'na mobilya fabrikası yaptılar!

Bakın tüm milletin, hepimizin olan devasa bir tesis, aslında lojmanlarıyla, tesisleriyle koca bir şehir, koca bir baraj ve tabii liman, sözde 200 milyon dolar karşılığı Mehmet Cengiz'in malı haline geldi!

'Sözde 200 milyon dolar' diyorum çünkü Cengiz Holding'in bir kalemde 425 milyon dolar vergi borcunun silindiğini biliyoruz.

Başka kim bilir ne kadar borcu silindi, ne kıyaklar geçildi, neler devredildi...

Cengiz, Türkiye'nin en doğusunda, Artvin Cerattepe'den Kaz Dağları'na kadar her yerde maden işletiyor şimdi.

Doğayı yok ediyor...

Kendi memleketi Rize'de bile İkizdere'yi, Cehennem Deresi Vadisi'ni mahvetti!

Zarf içinde verilen ihaleleri, inşaatları, şunu, bunu saymıyorum.

İstanbul Boğazı'nda, içindeki tarihi Hüseyin Avni Paşa Köşkü'nde çıkan şaibeli yangından sonra malikane inşa ettirdiği 81,5 dönüm arazinin kendisine 'sıfır' liraya, evet, bedelsiz olarak devredilmiş olmasını da saymıyorum!..

Kardeşinin Bodrum Yalıkavak'ta dağı oyup yaptığı dev malikane falan...

Özet geçiyorum:

Mehmet Cengiz'in, tüm sülalesinin şu anda neyi varsa, hepsi halkın malıdır. Halktan siyasi iktidar gücüyle gasp edilmiştir.

Bütün bu servet incelenmeli ve el konulmalıdır. Bir cumhurbaşkanı adayı çıkaran muhalefet bundan daha azına razı olamaz.

***

Bu yeterli değil...

Dahası var...

Dünyayı sarsan meşhur Panama Belgeleri bir sürü şeyi ortaya çıkardı.

Belgelere bakıyoruz, Mehmet Cengiz'in, tabii Cengiz Holding'in en az altı off-shore şirket kurduğu, bu şirketler aracılığıyla yurtdışına para kaçırdığı iddiası açıkça ortaya çıkıyor.

Ayrıntısına girip kafanızı şişirmeyeyim. Belgeler ortada. Bir sürü sahtekarın ismi havada uçuşuyor...

***

Demem o ki, sadece memleketimizde milletimizden gasp edilen değerlerimiz değil konu.

Yurtdışına kaçırılan koskoca bir servet var.

Bu ülkeyi soyup soğana çevirdiler ve Mehmet Cengiz bunun faillerinden sadece bir tanesi.

Ülkemizin dış borcu neredeyse milli geliri kadar oldu.

Her şeyi sattılar ve dış borcu beş katına çıkardılar.

Üstüne her bir yurttaşımızın yaşam standardını en az beşte birine gerilettiler.

Millet pazardan domates alamaz hale geldi. Hepimizin sofrasından çaldılar.

Sadece, "Bu parayı kim çaldı?" diye sorsanız yeter.

***

Evet, ben bugün sadece Mehmet Cengiz'in hikayesini, onun da çok küçük kısmını anlattım.

Muhalefetin 'Beşli Çete' diye andıklarını, onların irili ufaklı benzerlerini düşünün...

Dünyanın akbabaları olan ve her sene kârlarını dörde, beşe, sekize katlayan emperyalist bankaları düşünün...

Bunların hepsinden komisyon alarak milyar dolarla ceplerine tıkıştıran arsızları, onların çeşitli kurumlara yerleştirdiklerini, üç kuruşluk kıyak maaşlar için milletini satanları düşünün...

***

Az kaldı...

Türkiye seçime gidiyor.

Tercih sizin.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU