Japonya'nın aşırı çalışma salgını "karoshi" küresel bir sorun haline mi geliyor?

Canan Duman Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Gig ekonomisinin yükselişi, istihdam belirsizliği ve Kovid-19 salgınının getirdiği yeni düzenlemeler, çalışma saatlerini uzatıyor.

Çalışma yaşamında işle ilgili stres faktörleri katlanmak zorunda olunan bir şey olarak çerçeveleniyor.

İşle ilgili stresin artması, kişinin yalnızca psikolojik sağlığını değil fiziksel sağlığını da riske atan psikososyal tehlikeler yaratıyor.

Uzun saatler çalışmanın yarattığı stres, mesleki bir tehlike haline geliyor. Veriler, stresin yüksek sayıda beyin, kalp hastalığı ve ruh sağlığı vakasını, inmeyi tetiklediğini ortaya koyuyor.

Modern çalışmanın yarattığı stres etkenleri, toplumlarda göz ardı edildiğinden çoğu insan, işin sağlıkları üzerindeki etkisinin ne olduğunun farkında değil.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), haftada 55 saatin üzerinde çalışmayı tehlikeli olarak etiketliyorken Japonya'da ve daha birçok ülkede bu süre aşılıyor.

Japonya'da her yıl aşırı çalışmaya bağlı olarak felç, kalp krizi ve intihardan kaynaklanan yüzlerce ölüm rapor ediliyor. 
 


Karoshi nedir? 

Karoshi, aşırı çalışmadan ölüm anlamına geliyor. Japonya'da karoshi deniliyor, Çin'de guolaosi. Henüz İngilizcede ölümüne çalışmak için bir kelime yok…

Karoshi, 1970'lerden bu yana Japonya'da bir sosyal sorun olma özelliğini taşıyor. Çünkü Japon kültürü çok çalışmaya ve uzun çalışma saatlerine her şeyden çok değer veriyor.

Uzun çalışma saatleriyle ünlü bu ülkede, kişinin kişisel ihtiyaçlarından, şirketin iyiliği için feda etmesi uzun zamandır bir sadakat ve bağlılık işareti olarak görülüyor.

Çalışanların üzerinde kendilerini kanıtlamaları için önemli bir baskı var. İşten erken ayrılanlar, mesai arkadaşları tarafından çalışkanlık ve sadakatten yoksun olarak görülüyorlar.

Japonya çalışma kültürü, adeta uzun çalışma saatlerini kutsuyor. Bu samuray iş ahlakı hüküm sürdüğü sürece Japonya için iyimser olmak zor.

Aslında sadece Japonların değil dünya çapında milyonlarca insanın tehlikeli derecede uzun çalışma saatlerine maruz kaldığı ortada.

Ne yazık ki, fazla çalışmaya atfedilebilen ölümler dünya çapında arttığından, dünyanın geri kalanı ders almış gibi görünmüyor.

Karoshi sorununu çözmek, insan haklarını yeniden düşünmemizi, işletmeleri ve hükümetleri onları korumak için sorumlu tutmamızı gerektiriyor. 


Japonlar onlarca yıldır işgücü piyasasındaki kıtlığa katlanıyor 

Japonya, düşen doğum oranı nedeniyle azalan bir işgücü, yaşlanan bir nüfus, azalan üretkenlik, uzun çalışma saatleri ve fazla çalışma ölümleri dahil olmak üzere çeşitli işgücü sorunlarıyla karşı karşıya...

Japonya'da çalışan Baby Boomers kuşak yaşlandıkça işgücü küçülmeye devam ediyor. Japonya'da insanlar fazla mesai yapıyor çünkü tek bir kişinin kaldıramayacağı kadar çok iş var.

İşgücü kıtlığı ve azalan üretkenlik, kalan işçiler üzerinde yoğun talep ve baskıların oluşmasına neden oluyor.

Bu talepler, uzun çalışma saatlerini, aynı zamanda yoğun iş yüklerini ve stres faktörlerini içeriyor. 


Halka açık bir alanda uyumak, "inemuri" işteki itibarı artırıyor  

İşteyken uyumak dünyanın çoğu yerinde hoş karşılanmıyor olabilir ama Japonya'daki birçok işçi için ofis hayatının bir parçası haline gelmiş durumda.

Japonya'daki karoshi ile mücadele etmek için bazı firmalar yorgun işçilerin iş başında şekerleme yapmasına izin veriyor.

Japonya'da halka açık alanda yapılan şekerleme inemuri olarak adlandırılıyor. Japon kültüründe işte uyumak, kişinin işine adanmışlığını ortaya koyuyor.

Kişinin geç saatlere kadar çalışmış olduğunu gösteriyor ve işteki itibarı artırıyor. Japonya, karoshi sorununu çözmek için yıllarını harcadı.

Karoshi'yi çözme mücadelesine, hükümetin attığı adımlara rağmen Japonya'da durum henüz net bir şekilde iyileşmiş değil. Çünkü, birçok Japon hala uzun çalışma saatlerinin değerli olduğunu düşünüyor.

Bu da hükümetlerin, büyük şirketlerin, küçük işletmelerin ve bireysel işçilerin zihniyetinde bir değişiklik gerçekleştirmenin inanılmaz derecede zor bir iş olduğunu gösteriyor. 


Ne yapmalı?  

İnsanlar ne kadar uzun süre çalışırsa, performansları o kadar düşük oluyor. Bu da zayıf konsantrasyon ve hafızaya, problem çözme ve yaratıcılıktan taviz vermeye neden oluyor.

Bu nedenle zihinsel ve fiziksel sağlığın yanı sıra mutlu ve tatmin edici bir kişisel yaşam için iş ve özel yaşam dengesi kurmak önem arz ediyor.

İş stresi, çalışanların sağlığını ve üretkenliğini etkilediği için şirketlerin kar hanesini etkiliyor.

Hükümetlerin, psikososyal tehlikeleri ulusal iş sağlığı ve güvenliğinin bir parçası olarak kabul etmesi, bu tür zararları önlemek için yasalar oluşturması ve uygulaması gerekiyor.  

Japonya gibi ülkelerdeki aşırı çalışma kültürü eleştiriliyor ancak belki de karoshi farklı ülkelerde farklı biçimlerde karşımıza çıkıyor.

Fazla çalışmanın stresinden ölüm yerine, çalışmaya çalışmanın ya da çalışamamanın stresinden ölüm gibi… 

Araştırmalar, ortalama çalışma gününün uzadığını ortaya koyuyor. Dünya çapında yaygınlaştırılabilecek her duruma uyan tek bir çözümün olmaması, bu işi daha da zorlaştırıyor.

Almanya ve İsviçre gibi ülkelerin çalışma saatleri bazı ülkelere göre daha az olmasına rağmen yüksek verimlilik elde ediliyor.

Aslında araştırmalar, verimliliğin belirli eşiklere ulaştıktan sonra düştüğünü öne sürüyor. Odaklanmış, kaliteli iş performans değerlendirmesinin olması gerekiyor.

İşletmeler ileriye dönük olarak değişen iş yeri kültürü ve beklentileri konusunda daha proaktif olmalı ve bunun sadece bireysel bir sorun olmadığını anlamalı. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU