Türkiye hızla 14 Mayıs seçimlerine doğru yol alırken, tabii ki ülkenin esas gündemini yine deprem teşkil ediyor.
Nasıl etmesin ki... Ülkenin neredeyse 4'te 1'i nüfus olarak potansiyel olarak, metropollerdeki akrabalarıyla birlikte direkt olarak büyük bir felaketten etkilendi.
Tabii ki ister bölgede bir yakını olsun olmasın, ister Artvin'de, Edirne'de, Muğla'da veya Hakkari'de olsun herkesin yüreği yanıyor.
Birinci gündemimiz bu yaraların bir an önce sarılması.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu konuyla ilgili ciddi hazırlıklar, çalışmalar yapıyor. Bunlar güzel. Ama bizim de görevimiz hatırlatmalarda bulunmak.
Birincisi, bu artçı sarsıntılar devam ettiği müddetçe temel atmak, inşaat yapmak maalesef yine tehlikeli.
Yani düşünün bir demir bağladınız, kalıp bağladınız, betonu döktünüz, üç saat sonra, beş saat sonra veya gece yarısı o zemin tekrar sallanmaya başladı.
İşte bizim inşaatçıların tabiriyle priz almaya başlayan, yani halk tabiriyle donmaya başlayan, katılaşmaya başlayan beton, tıpkı yarı kıvamını almış bir yoğurt mayası veya bir pasta gibi çalkalanmaya başlar. İşte o da büyük bir tehlike, bir bu.
İkincisi, bu konutlar tabii ki mümkün olan en hızlı şekilde yapılmalı.
Bir yıllık bir süre konuldu, insanlar tekrar normal hayatlarına dönmeli, sıcak bir çatının altında yaşam devam etmeli, başlamalı.
Başlamalı ama bu çok hızlı yapayım derken, eğer doğru düzgün planlamalar, şehir planlamaları zemin etütleri, master planları, yeni caddeler, parklar, oyun alanları, sosyal donatılar, okullar, hastaneler, doğru düzgün planlanmazsa yine bir curcuna ortaya çıkacak.
Onun için şunu söylüyoruz. Çok hızlı davranın. Ama acele etmeyin.
Acele ne deme, hızlı ne demek?
Hızlı; doğruyu, mümkün olan en süratli bir şekilde yapmak.
Acele etmek; paldır küldür, ölçüp biçmeden hesap kitabını yapmadan bir işe girmek.
Onun için önce tüm bu şehirlerin master planları mümkün olan en hızlı bir şekilde, doğru düzgün, modern dünyanın gereksinmelerine ve kültürel dokumuzla uyumlu bir şekilde sosyal yaşantımızla uyumlu bir şekilde hazırlanmalı; ondan sonra bu planlamalar yapıldıktan sonra yine artçı depremler kollanarak gözlenerek bu inşaatlara süratle başlanılmalı.
Dileğimiz bu yaraların bir an önce sarılmasın.
Tabii seçimde hayatın bir gerçeği.
Erteleyemedik, geri bırakamadık.
Çünkü daha büyük sosyal ve siyasal çalkantılara yol açacaktı böyle bir şey.
E bu seçimlerde yapmak zorundayız. Bu belirsizliği gidermek zorundayız.
Tabii muhalefet, uzun tartışmalardan sonra nihayet adayını belirleyebildi.
Ama öyle bir enteresan durum ortaya çıktı ki bu 50+1'den sonra, hem AK Parti hem CHP'nin başını çektiği muhalefet, kendilerine fikren ve zikren uyumlu olsun, olmasın birçok çevreyi yanlarına aldılar.
Şimdi en fazla tartışılan konulardan birisi Kürt meselesi.
Millet İttifakı HDP'yle iş birliği yaparsa eğer işte PKK'yi yanına almış olacak, şöyle yapacak, böyle yapacak.
E ama öbür taraftan bakıyorsunuz, HÜDA PAR'ın AK Parti'yle olan ittifakıyla ilgili de bir sürü spekülasyon var.
Tabii bu spekülasyonlar neyle alakalı?
Bir, HDP'nin PKK'yla bağlantısı veya HÜDA PAR'ın geçmişte Hizbullah'la olan bağlantısını mı yargılanıyor?
Yani işte bu cinayetler, şiddet eylemleri, terör eylemleri bunlar mı yargılanıyor?
Yoksa her iki partinin Kürt meselesine bakışları mı yargılanıyor?
Eğer Kürt meselesine bakış yargılanıyorsa bu yanlış.
Yani Türkiye'nin bütünlüğü içerisinde, Kürtçenin ana dilde eğitim taleplerinden tutun, Kürtçenin ikinci resmi dil olmasına kadar, ne kadar demokratik talep varsa demokrasi sınırları içerisinde doğrudur.
Bunu ister HDP savunsun ister HÜDA PAR savunsun... Türkiye'yi demokratikleştirmek; birlik ve bütünlüğü pekiştirmek lazım.
Yok eğer bu iki partinin de geçmişteki bağlantıları ve bugünkü duruşları yargılanıyorsa, orada da eğer şiddet ve silahtan uzak durulmuşsa, bugün şiddet ve silahla bir bağlantı yoksa bunu teşvik etmek lazım.
Demokratik kanallara girmelerini teşvik etmek lazım.
Çünkü demokratik kanallar kapalı olduğu an enfeksiyon başlar.
Birlik, beraberlik ve kardeşlik kazansın.
Demokrasi kazansın.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish