Depremin 18’inci gününde Hatay’ın genelinde gündüz terleten, akşamları üşüten bir hava.
İlk gününden bu yana “çadır” diye bağıran vatandaşların bir bölümü çadır kentlere yerleşti. Ama halâ evinin önünde derme çatma battaniye ve muşambaların altında barınmaya çalışan çok sayıda insan var.
Klimadan zehirlenme korkusuyla aracında yaşayan da var, halihazırda aracı klimasız olan da.
Bütün bu insanların tek ortak yanı, çadır bekliyor olmaları. 6 Şubat’tan bu yana bütün gelişen olaylarda dillerden düşmeyen tek sitemkâr istek “başımızı sokabileceğimiz bir çadır olsun”.
Şehirden gidebilenler, ülke coğrafyasının dört bir yanına dağılmaya başladı. Bursa’da kardeşinin yanına giden de var, İstanbul’a oğlunun yanına yerleşen de.
İnsan doğasının öncelikli temel iki ihtiyacı beslenme ve barınma. Depremzede vatandaşlar beslenmeden geçmişler ancak barınmadan olmaz diyorlar. Köylerinde hayvanlarını bırakamayanlar, kişisel ihtiyacı için yıkılmamış evinin tuvaletine girenler… Hepsi evlerinin önünde bir çadıra yerleşmek istiyor.
Bu şekil bir barınma sorunu çözülemeyince, Hatay’da yıkımın az olduğu Dörtyol’da bir grup insan topladıkları paralar ile çadır üretmeye başladı.
“İlk günden beri gönüllüyüz”
Dörtyol’da ufak bir mobilya imalathanesi olan usta İbrahim Ertunç kollarını depremzedeler için sıvadı.
Mobilya ustası Ertunç, temin ettikleri demirleri çadır ölçülerine göre keserek çadır şemasına uygun hale getiriyorlar.
İlk günden beri gönüllü olarak çalışıyoruz. Gece gündüz İskenderun'da çalıştık. Sade çadır için değil. Erzak ve giysi dağıtımında da… Uç noktalara kadar gittik gönüllü olarak. Çünkü o noktalara büyük arabalar gitmiyor. Biz kendi araçlarımızla dağıttık. Çadır konusu eksik olunca bu işe başladık. Bir haftadır burada kendi el makinemizle amatör olarak yapıyoruz. Sonra arkadaşlarımızla ihtiyaç sahiplerine gönderiyoruz.”
Üretim yaptıkları bölge olan Dörtyol’da da çadır sorunu olmasına rağmen ürettiklerini diğer ilçelere gönderdiklerini söylüyor usta Ertunç: “Bir gün beş tane aile istiyor, beş tane buradan atıp götürüyoruz. Ertesi gün üç tane isteniyor, üç tane atıp götürüyoruz. Bizim Dörtyol'a çadır gelmese de biz yine de Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan, Arsuz bölgelerine gönderiyoruz. Elimizde 100 çadırlık malzeme daha var bir kısmını da Kahramanmaraş’a göndereceğiz.”
“Çadır sorunu var diyorlar”
Kurtoğlu ailesi, günlerdir İskenderun’daki evlerinin önünde battaniye ve muşambalarla kendi kurdukları barınakta kaldı. Dörtyol’da üretilen o çadırlardan bir tanesi, depremin 18’inci gününde bu aileye ulaşabildi.
Heyecanlı ama mahcup bir ses tonuyla “Bunu nasıl kuracağız?” diye soruyor Selami Kurtoğlu.
Dağıtıcı ekipten kurulum şemasını aldıktan sonra birlikte o ana kadar 20 kişi kaldıkları barınma alanlarına giriyorum.
Ortaya kurulmuş bir kömür sobası, köşelere yerleştirilmiş yer yatakları, ufak bir masa, çocuk sandalyeleri ve 20 kişilik hayatın döndüğü 12-13 metrekarelik bir alan.
Evlerinin hemen önünde “Evimize girmeye korkuyoruz. 10 gündür aramadığım yer kalmadı. ‘Tamam getireceğiz, biz size ulaşırız’ diyorlar. Bir daha aradım ‘yoğunluk olduğu için ulaşamıyoruz, çadır sorunu var’ diyorlar. Tamam deyip boynumuzu bükmek zorunda kalıyoruz. AFAD’ı da aradım. Hatta gıda ihtiyacımız var mı diye sordular ‘var’ dedim. Telefon numaramızı da aldılar ‘biz size döneriz’ diyorlar ama şu ana kadar kimse dönüş yapmadı”
Yaşantılarını derme çatma kurdukları barınak ve arabaya sığdırmış Kurtoğlu ailesi ne eve girebiliyor ne evlerini terk edebiliyor… “Bütün yaşantımız burası. 5 aile varız. 20 kişiyiz, sığmıyoruz. Biz bir yere gidemeyiz mecburen burada kalacağız. Her şeyimiz burası. Burada doğduk, büyüdük…”
“Çadır kentlere gidemeyen köylere ulaşmaya çalıştık”
Bu sivil inisiyatifin idari süreçlerini takip eden kişi Avukat Ecem Nazlı aslında Adana’da yaşıyor. Fakat depremin ilk gününden beri Hatay ve ilçelerinde gönüllü olarak çalışıyor.
Sadece idari süreçlerini takip etmiyor. Çadır için demir de taşıyor, kurulum da yapıyor, dağıtama da çıkıyor… Çadır üretme sürecine nasıl başladıklarını da şöyle anlatıyor:
İlk hafta biz sadece erzak, giyim yardımı yaptık. Fakat ikinci haftadan itibaren çadır ihtiyacı çok doğdu. Biz yaklaşık bir 6-7 gündür çadır yapıp gönderiyoruz. Araçlara yükleyip bizzat teslim ediyoruz. Daha çok Antakya bölgesi, İskenderun, Hatay, Hassa oralara. Çadır kentlere ulaşamayan köylere, mahallelere… Bizim amacımız oralara ulaşmaktı.”
Çadır dağıtımında, yatalak hastası olan, yeni doğum yapmış, kanser hastası, engelli vatandaşların olduğu ailelere göre öncelikler verildiğini belirten Ecem Nazlı, “Şu ana kadar 6-7 günde 130 civarı çadır imal ettik ve dağıttık. Çadırlar 6 kişilik, bu da 600 – 700 kişiye tekabül ediyor” diyor.
Çadırı satın almak ile üretmek arasında bin 350 lira fark
Üretim sürecinden önce satın alma işlemiyle çadır dağıttıklarını söylüyor Ecem.
Çadır üreten firmaların stok sıkıntısı, satın alımlardaki fiyat farkı ve daha fazla sayıya ulaşmak istemeleri nedeniyle üretime geçtiklerini anlatıyor.
İlk başta çadırı komple satın alıyorduk. Demirleri ve brandasıyla. Bu KDV ile birlikte 4 bin 700 liraya denk geliyordu. Çadır üreticileri demiri kendimizin yapabileceğini söylediler. Tarifini verdiler. Bu şekilde maliyeti 3 bin 350 liraya kadar düşürdük. Bu da çadır sayısında ciddi artışa sebep oldu.”
Hiçbir kurum veya kuruluş çatısı altında olmadan, sivil inisiyatif şeklinde çadır üreten bir grup insan.
Ecem Nazlı, İskenderun’da çadır dağıtılan ailelerden birinden gelen “Siz kimsiniz?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Hiçbir kuruma, bir şeye, devlete vesaire bağlı değiliz” deyince “Teşekkürler, Allah kabul etsin” şeklinde karşılık alıyor.
Bazen para var ham madde yok ya da tam tersi
Çadır üretim sürecindeki finans ve insan gücü desteğinde her kesimden insan olduğunu söyleyen Ecem Nazlı, “Avukatı var, aşçısı var, kurtarma görevlileri var, enkazda çalışanlar var, profesörler var, yurt dışında bağlantı kurduğumuz şirketler ve arkadaşlarımız var. Finansı daha çok bu şekilde ayarladık.” diyor.
Gönüllü bir sivil inisiyatif olmasından kaynaklı olarak para ve malzeme iniş çıkışları yaşadıklarını anlatıyor:
Bir gün para sıkıntımız olmuyor ama bu sefer de ham madde bulmakta zorlanıyoruz. Ya da malzeme buluyoruz bu sefer para akışı yavaşlamış oluyor. Nakliyesi, lojistiği derken, bunlar aksamaya sebep oluyor.”
AFAD ve AHBAP gibi kuruluşlardan bir destek almadıklarını, böyle bir taleplerinin olmamasını şu cümlelerle açıklıyor Nazlı: “Şu an koordinasyonsuzluktan kaynaklı sıkıntı yaşanıyor. Bizi yavaşlatacaklarını düşünüyoruz.”
Deprem mağduriyetinin uzun süreli olacağını hatırlatan Ecem Nazlı, maddi yardım gelmeye devam ederse daha üretim kısmını genişletmek istediklerini söylüyor: “Bu uzun bir süreç insanlar belki aylarca çadırlarda kalmaya devam edecek. O yüzden vatandaşlardan yardımı kesmemelerini istiyoruz.”
© The Independentturkish