Deprem ve medya

Naman Bakaç Independent Türkçe için Faruk Bildirici, Ali Duran Topuz, İdris Saruhan ve Mehmet Akif Ersoy ile konuştu

Fotoğraf: AA

Türkiye 6 Şubat'tan itibaren yaşadığı büyük ve yıkıcı depremlerle birlikte yaralarını sarmaya çalışıyor.

Bu süreçte; iktidarından muhalefete, yerel yönetimlerden sivil toplum kuruluşlarına, medyadan bilim insanlarına, gönüllü bireylerden yurt dışından gelen ekiplere kadar her kurum ve aktör, bu yaraların sarılmasında sahada ve masada rol aldı ve hala bir şekilde bu rolünü sürdürüyor.  

Medyanın deprem süresince ortaya koyduğu duruş; kimi zaman ülkedeki siyasal kutuplaşmanın kimi zaman toplumsal gerilimin kimi zaman da medya grubunun öncelikleri ekseninde sürdürdüğü yayın politikasından dolayı tartışmaların odağında yer almasına yol açtı.

Kamuoyunu bilgilendirmedeki yeterliliği veya yetersizliği, sahadaki gerçekleri sunma veya sunmama, kasıtlı veya kasıtsız bilgilerin yayılmasında rol alıp almama, provokasyon-dezenformasyon ve mezenformasyon haberlerine karşı etik davranıp davranmadığı, geçmiş yıllarda olduğu gibi deprem süresince de konuşuldu, tartışıldı, eleştirildi veya takdir edildi.

Deprem süresince medyanın pratikte nasıl bir sınav verdiğine, teorik olarak da nasıl bir yayın politikası ve ilkeler etrafında faaliyetlerini sürdürmesi gerektiğine dair bir soruşturma dosyası hazırladık.

Dosya kapsamında yönelttiğimiz iki soruya; Medya Ombudsmanı, gazeteci Faruk Bildirici, ArtıTv ve ArtıGerçek Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz, Yenişafak Gazetesi Yazı İşleri Müdürü İdris Saruhan ve Habertürk ana haber sunucusu Mehmet Akif Ersoy görüşleriyle katkıda bulundular. 

Soru 1: Genel olarak medyanın deprem süresince; sahada var olan sorunları, gelişmeleri ve gerçekleri kamuoyuna bilgilendirme noktasında nasıl bir sınav verdiğini düşünüyorsunuz? Yalan yanlış, kasıtlı veya kasıtsız, gerçek veya sahte haber, bilgi ve görüntülere karşı yani dezenformasyon, mezenformasyon ve manipülasyon noktasında medya nasıl bir duruş sergiledi?

Soru 2: Bir de işin olması gereken boyutuna dair görüşlerinizi öğrenmek için şunu sormak isteriz; medyanın deprem süresince yayınları sizce hangi ilkeler ve öncelikler üzerine kurulu olmalı(ydı)? Var olanı mı kamuoyununa yansıttı yoksa gösterilmek isteneni(sansür, kırpma, eksiltme, çıkartma, medya grubunun işine geleni görmesi vs) mi kamuoyununa yansıttı?

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'nin deprem süresince medyanın sahada var olan sorunları, gelişmeleri ve gerçekleri yansıtma hususundaki sınavı ile olması gereken yayıncılık anlayışı ve ilkelerine dair görüşleri podcast yayınımızda şu şekilde ifade etti:
 

 

ArtıTV ve ArtıGerçek Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz'un deprem süresince medyanın sahada var olan sorunları, gelişmeleri ve gerçekleri yansıtma hususundaki sınavı ile olması gereken yayıncılık anlayışı ve ilkelerine dair görüşleri podcast yayınımızda şu şekilde değerlendirdi:
 

 

Habertürk Ana Haber Bülteni Sunucusu Mehmet Akif Ersoy'un deprem süresince medyanın sahada var olan sorunları, gelişmeleri ve gerçekleri yansıtma hususundaki sınavı ile olması gereken yayıncılık anlayışı ve ilkelerine dair görüşleri podcast yayınımızda şu şekilde değerlendirdi:

 

Yeni Şafak Gazetesi Yazı İşleri Müdürü İdris Saruhan ise deprem süresince medyanın rolüne ve olması gereken yayıncılık anlayışına dair görüşlerinde yazılı olarak şu hususları ön plana çıkardı:


"Yüz binlerce hikâye vardı, gazeteciler hepsine yetişemedi"

50 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği büyük bir deprem, büyük bir afet yaşadık. 15 milyon nüfusluk bölgeyi etkileyen depremde arama kurtarma ekipleri ve yardımların her noktaya hemen ulaşması nasıl mümkün olmadıysa, gazeteciler de her habere yetişemedi. On binlerce, yüz binlerce hikâye, dram vardı. Bunların çok az kısmı gazetelere, televizyonlara, internet sitelerine yansıdı.

Ancak eksiklik ve hatalar olsa da medya genel anlamda kamuoyunun felaketin boyutlarını fark etmesine, tüm Türkiye'nin acıyı hissetmesine katkı sağladı, yardımları teşvik etti, aksaklıkları gösterdi diyebiliriz. Kamuoyu, en acil ihtiyaç malzemelerinin ne olduğunu, deprem uzmanlarının uyarılarını, inşaat mühendislerinin önerilerini ve eleştirilerini medya aracılığıyla öğrendi. 
Bardağın hep boş tarafına bakılmasını isteyenleri ya da depremden siyasi beklentisi olanları memnun etmek tabii ki mümkün olamaz.

Tamam, her şeyin kusursuz çalıştığı ve tüm yetkililerin görevlerini layıkıyla yaptığını söylemeyelim ama bir can daha kurtarmak, yaraları sarmak için fedakârca çabalayanların emeklerine de saygısızlık etmeyelim. Vatandaşı, mühendisi, mimarı, yöneticisiyle kolektif hatalarımızın tüm çözümünü medyadan beklemeyelim.

Kurtarma çalışmalarını sekteye uğratan "baraj patladı" yalanı sosyal medyada yayıldı. Bilebildiğim kadarıyla adresi, künyesi belli bir yayın organında böyle bir haber yer almadı. Zaten klasik gazetecilikte böylesine ciddi bir iddiayı doğrulatmadan yayınlamak söz konusu olamaz. Sosyal medya fenomenleri ve kendilerine içerik üreticisi diyenler ile gazeteciler karıştırılıyor. Bunda belki bazı meslektaşlarımızın haberden çok kendilerini özne haline getiren tarzı, sosyal medya fenomenleri gibi davranmasının da etkisi vardır. 

"Suriyelilerin yağma yaptığı ve depremzedelerin yerleştirilmesi gereken yurtlara Suriyelilerin yerleştirildiği" yalanına gelince… Maalesef Suriyelilerle ilgili her türlü yalanın alıcısı bir kitle, bunu istismar eden siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler, STK'lar var. Suriyelilerle ilgili birçok ırkçı yalan da daha çok sosyal medya üzerinden yayıldı. 

Gazetecilerin deprem gibi felaketlerde öncelikle olanı, sahada tanık olduklarını yansıtması gerekiyor. Açık mühendislik faciaları ve can kayıplarına yol açan yönetici usulsüzlüklerini sorgulamalı.

Barınma, gıda, ısınma, hijyen sorunlarını gündemden düşürmemeli. Acıyı verirken, afeti yaşayanın acısına da saygı duymalı. Sorumluları ararken kahramanları da görmeli. 

"Kötü haber iyi haberdir" tamam ama bu gibi afetlerde en başta afete uğrayanların morale ihtiyacı var, bunu da unutmamalı.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU