Evet, asrın felaketi ama sebebi deprem değil

Fotoğraf: Mansur Karaca

6 Şubat Pazarcık depreminin ardından 28 gün geçti. 

İçişleri Bakanı'nın kamuoyuyla paylaştığı can kaybı sayısı 43 bin.

Yaşanan bu elim hadise güçlü afetlere karşı ne kadar kırılgan şehirlerde yaşadığımızın ispatı oldu. 

6 Şubat depremi aynı zamanda devletin afet müdahale birimlerinin organizasyon ve koordinasyon eksikliklerini de gözler önüne serdi. 
 


Özellikle depremin ilk 48 saati enkaz alanlarına gerekli yardım ulaşamadı. Yıkılan binaların altında kalan binlerce afetzedeye ilkyardım müdahalesi yapılamadı. 

Gerek deprem öncesi hazırlık safhasında, gerekse deprem ânında ve sonrasında yaşanan bütün yönetim sorunları, deprem sonrası normalleşme ile yeniden inşa ve onarım sürecinin de sağlıklı yönetilemeyeceğine dair ipuçları veriyor.
 

aa.jpg
Fotoğraf: AA

 

Yetkililer felaketi körükledi

Hükûmet sözcüleri yıllardır alışık olduğumuz suçlayıcı tavrı takınmakta gecikmedi.

Deprem sonrası yetkililerden gelen açıklamalar âdeta yangını körükler nitelikteydi.  

Sanki yıkımın suçlusu halkmış gibi, yapı güvensizliğinden ve yardımların yetersizliğinden dert yananlar hedef gösterildi. 

Henüz enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken, halk sosyal medya üzerinden örgütlenmişti. Sivil inisiyatifler depremzedeler için yardıma gidiyordu. 

Yıkımın büyüklüğünü örtbas etmeye çalışan hükûmet yetkilileri sosyal medyaya sınırlandırma getirdi.

Kurtarma çalışmalarının en kritik anlarında insanların birbirleriyle iletişim ağı engellendi. 

Cumhurbaşkanı'nın deprem sonrası tehditkâr ve hedef gösteren dili; onarıcı olmaktan çok yıkıcıydı.

Depremle ilgili ana akım dışında söz söyleyen gazetecileri "yalan haber yaymakla" itham edip onları ileride açılmak üzere not defterine kaydettiğini bildirdi.

Depremden 16 gün sonraysa, yine aynı tavırla devletin müdahale birimlerinin yetersiz olduğunu düşünenlere "Be ahlaksız, be namussuz, be adi" sözleriyle ateş püskürdü.
 

3.jpg
Fotoğraf: bbc.com

 

Dezavantajlı gruplar göz ardı edildi

Afetin sonuçlarından herkes eşit derecede etkilenmedi. 

Deprem bölgesinde yoğun nüfusa sahip mülteciler; çadır, erzak vb. hayati ihtiyaçlara erişim sağlama konusunda zorluk çekti.

Zaten hâlihazırda toplumda varolan mülteci karşıtı tutum, deprem ânında bazı siyasilerin söylemleriyle birlikte alevlendi. 

Aynı şekilde LGBTİ bireyler de yemek dağıtımı ve şehirlerarası otobüse binme gibi topluluk içerisinde gerçekleşen hizmetlerden yararlanırken zorluklarla karşılaştılar.

Pek çok kişi topluluk içinde kimliklerini gizlemek zorunda kalığını ifade etti. 

Paralel düşünürsek, kalıcı barınma sorunu aşamasında da dezavantajlı grupların yeni yuva kurma süreçlerinin sancılı seyredeceğini görebiliriz. 
 

aa.jpg
Fotoğraf: AA

 

Hayvanların yaşadığı bilinen binanın yıkılmasına karar verildi

Deprem esnasında psikolojik ve fiziksel olarak ağır yaralanan hayvanlar, kelimenin tam anlamıyla yok sayıldılar.

Öylesine ki, içinde canlı hayvanların olduğu bilinen Galeria İş Merkezi'nin yıkımına karar verildi.

Neredeyse göz göre göre yıkılacak olan bu binadaki hayvanlar, hayvanseverlerin yarattığı kamuoyu sayesinde ertelendi ve içerideki hayvanların tümü kurtarıldı.

İnsanlar, beraberinde yaşadığı canlıları da felakete sürükledi. Ahırlarda, mezbahalarda ve barınaklarda hapsolan hayvanlara günlerce kimse yardıma gitmedi.

Yıkımdan kurtulup hayatta kalan canlılar, deprem sonrasında soğuktan ve açlıktan hayatını kaybetti.


Göstermelik gözaltılar

Elbette depremin faturası birilerine kesilmeliydi.

Yıkılan binalarda suçlu olduğu düşünülen yaklaşık 400 kişi hakkında işlem başlatıldı.

Bunlar arasında 133 kişi tutuklandı. 

Bana sorarsanız, "Depremin suçluları bunlar, biz de devlet olarak cezalarını kesiyoruz" gösterisi bu.

Depremin yönetilme sürecinde gördük ki yetkililerden hiçbiri ufacık bile sorumluluk almaya niyetli değil.

Aradan 20 gün geçti fakat istifa etmeye niyeti olan da yok.

Elbette yıkılan binayı inşa edenler suçlu. Fakat bu yapının inşasına kanunlarla izin verenler, yönetmeliklere rağmen görmezden gelenler ne olacak? 

Ya da İmar Barışı'yla yüz binlerce vatandaşın konut sorununu çözdüğüyle övünenler de yargılanacak mı?


Yeniden inşa süreci

6 Şubat depremi yalnızca kurtarma ekiplerinin eksikliklerini göstermedi.

Halkın da bir o kadar acil eylem planı oluşturmada kararlı olduğunu gösterdi.  

Türkiye'de hâlâ derneklere ve sivil toplum kuruluşlarına güvenilebileceği görüldü.

Türkiye'nin her yanından insanlar depremzedelere yardım eli uzattı. 

Gece gündüz yardım paketleri hazırlayanlar, işini gücünü bırakıp deprem bölgesine koşanlar, depremzedelere ulaşılması için uygulama geliştirenler eldeki bütün imkânlarını zorladı.

Enkaz altında kalanların yalnız bırakılması, bundan sonraki süreçte de insanların yalnız bırakılacağını gösteriyor. 


Felaketin sebebi deprem değil

99 Depremi'nden bu yana bir arpa boyu yol kat edilmemesi halkın devlete olan güvenini sarstı.

Deprem yönetmeliğine uygun denilen binaların enkaza dönüşmesi, bundan sonra "yönetmeliğe uygun" inşa edilen yapılara da güvenilmemesine sebep olacak.

Belki de cumhuriyet tarihi boyunca halk ilk defa bu kadar yalnız hissetti.

Bu yüzden evet, yüzyılın felaketi nitelendirmesi doğru olabilir. Fakat bu felaketin sebebi kesinlikle deprem değil.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU