Yaşadığımız büyük deprem felaketinin üzerinden bir hafta geçti.
Bu bir hafta zarfında neredeyse bütün Türkiye televizyonlara kilitlendi.
Elinden yapabilecek bir şey gelenler; fiilen böyleye gitmek veya yardım malzemelerini toplama, dağıtma, gönderme anlamında, herkes elinden ne geliyorsa yapmaya çalıştı.
Hala da milletin bu gayreti devam ediyor.
Millette bir sorun yok.
Bu millet yüzyıllardır, bin küsur yıldır, ne zaman başına bir felaket gelse, kendi arasındaki bütün ihtilafları, farklılıkları bir yana bıraktı ve dört elle birbirine kenetlenerek elinden ne geliyorsa yapmaya çalıştı.
Bu millet, bunu defalarca ispatladı.
Bu çok sevindirici bir şey. Çünkü
ünyada çok az halkta böyle birbirine kenetlenme duygusu, inancı, imanı var.
Ancak tabii bütün felaketlerde olduğu gibi, bir müddet sonra suçlu aranmaya başlanıyor.
Tabii şimdi hemen deprem felaketinden sonra, art arda bazı müteahhitlerin tutuklandığını görüyoruz.
Ve en çok dile donanan da Hatay'da yaklaşık bin kişinin enkaz altında kaldığı ve yapıldığı zaman "Cennetten bir köşe" sloganıyla satılan rezidansın müteahhidi.
Şimdi tabii iki görüş var;
Birincisi, "Böylesine büyük bir felaketin olduğu yerde durun, önce cenazelerimizi kaldıralım. Kurtarabildiğimiz kadar canımızı sağ kurtaralım. Ondan sonra enkazlarımızı kaldıralım. Ondan sonra da dönelim sorumlulara bakalım" şeklinde görüşler.
Ama maalesef ikinci görüşte olanlar; çoğunlukla siyasiler, hemen birbirlerini suçlamaya başlıyor veya kamuoyuna polemiklerle veya şovlarla bazı mesajlar vermeye çalışıyorlar.
Bunu ister iktidar ister muhalefet yapsın yanlış.
Bunun bir sırası, usulü, şekli var.
Bir de tabii Osmanlı'dan bu yana gelen bir gelenek söz konusu.
Bir yerde bir hadise; halkta bir rahatsızlık ve tepki olduğu zaman, hemen padişah en sevdiği vezirlerinden üç-beş tanesinin kellesini keser.
Ve Topkapı Sarayı'nın kapısından dışarıya, isyancıların önüne atar.
Bir müddet isyancılar siner ama düzen yine aynı şekilde devam eder.
Çünkü işin esas sorumluları o üç-beş kişi değildir; düzenin, sistemin ta kendisidir.
Burada da ne yazık ki iktidar böyle bir yola girdi;
"Hemen müteahhitleri tutuklayalım. Hatay'dan başlayalım."
Hatay'daki "Cennetten bir köşe" sloganlı rezidans yapıldı ve satıldı.
Peki, bunun imarını kim verdi?
Ruhsatını, zemin emniyet raporunu, jeoloji raporlarını kim verdi?
Tabii ki biliyorsunuz, bunu yapan kurumlar var.
Ben de inşaat mühendisiyim, 42 yıllık inşaat mühendisiyim.
Hem belediyede çalıştım hem müteahhitlik yaptım hem mühendislik yaptım;
bunun safhaları var.
Peki, bunların hiçbir suçu yok mu?
"Efendim, bunlar hepsi raporları doğru verdiler ama müteahhit yanlış yaptı."
Peki, müteahhidi kontrol edenler kim?
Şu an Hatay Belediye Başkanı en fazla konuşan belediye başkanı.
İlk günden beri, iş yapmaktan ziyade bir şeyler peşinde.
E peki kardeşim, buna yapı kullanma izin belgesini, iskan belgesini kim verdi; sen verdin, senin belediyen verdi.
Peki kontrolörler ne yaptı?
Bütün bu inşaat süresince hadi müteahhit yüzde 100 suçlu.
Peki sen?
O zaman arkadaşlar, belediye başkanlarının da tutuklanması lazım.
Bu kontrolü yapmayan mühendislerin de tutuklanması lazım.
Bu sadece Hatay'ın CHP'li başkanıyla alakalı değil, zaten daha önce Hatay AK Parti’li bir belediyeydi.
Keza Osmaniye'nin belediyesi MHP'li; Adıyaman, Maraş'ın belediyeleri AK Parti’li…
AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti fark etmiyor.
Bu tip şovlardan ziyade, bir hesap sorulacaksa herkesten sorulmalı.
Sistemin kendisi sorgulanmalı.
Bu yanlış sistemden hesap sorulmalı.
99 Marmara Depreminden sonra bir deprem fonu kuruldu ve neredeyse hayatımıza giren her şeyden bu deprem fonuna kesintiler yapıldı.
Şu an bu deprem fonunda toplanılan para toplam 34,5 milyar dolar olması gerekiyordu.
Ama depremden başka her şeye harcanmış.
Depremle ilgili bir faaliyet yok.
Bu parayla 650 bin konut yapılabiliyor.
Hesap sorulacaksa eğer, gerçekten önce sistemin kendisinden sorulmalı.
Sonra en üstten, belediye başkanlarından, kontrollerden müteahhitlere kadar bir hesap verme süreci olmalı.
Hesap sorulacaksa herkesten sorulacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish