Pompeo'nun anıları ve bilge konuşmalar

Pompeo'nun sözleri, Amerikalı siyasetçilerin ve bilge adamların geçmişte ABD'yi kendisinden ve müttefiklerinden uzaklaştıran anormalliklerden uzak olan konuşmalarını hatırlatıyor

Politikacıların ve diplomatların anıları, olayları takip eden, siyasi pozisyonları analiz eden ve geleceği okumaya çalışan herkes için önemli.

Bu ay, eski ABD dışişleri bakanı ve CIA direktörü Mike Pompeo, "Asla Taviz Verme: Sevdiğim Amerika İçin Savaşmak" başlıklı anılarını yayımladı ve bu gazete, anıların en önemli içerik ve detaylarını Arap okuruna sunarak güzel bir şey yaptı.

Dünyanın dört bir yanından yetkililerin ve stratejik düşünürlerin anıları, yılların bilgeliğin, yaşamın rafine ettiği zihnin damıtılması ve uzmanlığa dönüşen deneyimlerin yoğunlaştırılmasıdır.

O, her okuyucunun içinden istediğini karşılıksız alabileceği bir bilgelik arşivi, akılcılık ve gerçekçilik deposudur.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Antik ve modern tarihin özümsenmesinin, gerçeklik ve imkanları, gelecek ve zorluklarıyla ilgili geniş bilgi birikiminin, mantıksal bağlamlarına yerleştirilmiş olaylarda, pozisyonlarda ve kararlarda birlikte başarılı olduklarını görürüz.

Keza olayların gelişimine aktif olarak katılan anıların sahipleri arasında bu karar ve pozisyonların yapımına yön veren önceliklerde de.

İçinde yaşadığımız bu hız ve bayağılık çağında, bir sanat olarak "hatıratlar" hızlı tüketim ve önemsizlik faktörüne diğer sanatlarda olmadığı kadar maruz kaldı.

Ancak Pompeo'nun kitabı, içerdiği bilgiler ve birçok çağdaşının tanık olduğu pozisyonlarla bundan farklı görünüyor.


Pompeo'nun uluslararası dosyalar ve Ortadoğu'daki sıcak dosyalarla ilgili söyledikleri, bilgili bir diplomat ve deneyimli bir politikacının sözleri.

Bu bölgedeki yetkililerin ve analistlerin iyi bildiği bir dil, çünkü ideoloji değil siyasetin, liberal solun ya da müttefiklerine çılgınca sırtını dönen zayıf ABD'nin değil ortak çıkarların ve eski ittifakların dili.

Bölgeden bazı gözlemci ve analistlerin yıllar önce eski ABD başkanı Barack Obama'nın politika ve stratejilerine yönelik eleştiriler olarak yayınladıkları fikirlerinin bu kitapta bir yansımasını bulmaları şaşırtıcı değil.

Çünkü tarihin ve siyasetin mantığına göre, Obama'nın ve onun yolundan gidenlerin yönelimleri, dünyanın ve dünyadaki müttefiklerinin çoğunun bildiği ABD'den ciddi bir sapmaydı.

Pompeo, "İran rejimi" ve "terör örgütleri", "barış" eğilimleri ve "İbrahim Anlaşmaları", "Suudi Arabistan" ve ılımlı Arap ülkelerinden bahsederken bölgeyi iyi anlayan gerçek bir uzman gibi görünüyor.

Bölgesel sahada neler olup bittiğini, bölge ve dünyaya barış ve yararlı bir kalkınma sunmak için gerçekçi ve geleceğe yönelik seçeneklerin neler olduğunu gerçekten kavrıyor.

Batı'daki bazı siyasi yönetimlerin önemli ölçüde kaybettikleri bu deneyim ve kavrayışın kendilerine hatırlatılmasına şiddetle ihtiyaçları var.


Pompeo'nun Suudi Arabistan'ı savunması doğal, zira ABD içinde siyaset ve medyada bulunan bazı liberal solcuların maceralarından uzakta, on yıllardır Amerika'nın doğal müttefiki.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'dan "Zamanının en önemli liderlerinden biri olduğunu kanıtlayacak ve dünya sahnesinde gerçek bir tarihi figür olacak bir reformcu" diye bahsetmesi doğal.

Zira bu, bazı Amerikalı politikacı ve medya çalışanlarının uluslararası sahneleri gerçekte olduğu gibi görmelerini engelleyen ideolojik at gözlüklerini çıkardıklarında, Ortadoğu'da görecekleri en açık gerçeklerden biri.

Bazı Batılı siyasetçiler ve analistler, Suudi Arabistan ve onun BAE ve Mısır'daki en yakın müttefiklerinin önderliğinde bölgede meydana gelen, bölgenin yazarlarının ve analistlerinin çok iyi bildikleri ve sürekli yazdıkları gerçek yenilenmeyi geç de olsa keşfediyorlar.

Bu geç keşiften sonra da ikiye ayrılıyorlar; bir bölüm Pompeo'nun anılarında yaptığı gibi bunların tarihsel eğilimler, çok yönlü ve üst sınıf bir politika olduğunu kabul ediyor.

Diğer bölüm ise ona düşmanlık ediyor, hiçbir siyasi gerekçe olmadan, mevcut ve gelecekteki stratejik çıkarlara dair bir bilinçsizlikle bölgenin liderlerini ve sembollerini hedef tahtasına oturtuyor.

Dolayısıyla Pompeo'nun 2018'de Riyad'a yaptığı ziyaretin ardından Amerikan liberal sol medyanın tepkisini "Medyayı mezbahadaki bir vegandan daha çıldırtan şey, Suudi Arabistan ile olan ilişkimizdi" sözleriyle tanımlaması şaşırtıcı değil.

Suudi Arabistan'a ve onunla birlikte lider ve öncü ılımlı Arap ülkelerine karşı medyatik ve siyasi kampanyalar, en hafif tabirle çılgın olarak tanımlanabilecek kampanyalardı.

Herkes hiçbir gerekçesi olmayan ve profesyonelliğin caydıramadığı bu çılgınca kampanyaları hatırlıyor.

Cemal Kaşıkçı bir Suudi Arabistan vatandaşı, medyada çalıştı ve Washington'da bir aktiviste dönüştü ve öldürülmesi, Suudi Arabistan'ın kararlı bir şekilde ele aldığı, uzaktan ve yakından bu işe karışan herkesi yargıya sevk ettiği iğrenç bir suçtu.

Pompeo'nun özellikle bu konuda söyledikleri, Amerikan medyasının gerçekte olup bitene karşı ideolojik önyargılı ve taraflı tutumunu teyit ediyor.

Kaşıkçı cinayetinin çirkin ve kabul edilemez olduğunu vurguluyor, ancak onu bir (Suudi Arabistanlı Bob Woodward'a) dönüştüren medyayı eleştirerek Kaşıkçı'nın bir (gazeteci) değil bir (aktivist) olduğunu düşündüğünü belirtiyor.

Bu konudaki sözleri, tecrübeli diplomatın, "ABD ile Suudi Arabistan arasındaki güvenlik ilişkisinin çok önemli olduğuna" dair vurgusundan yola çıkarak sıcak konuları nasıl sağlam bir temele oturttuğunu gösteren bir örnek.
 


Pompeo'nun olaylara dair tanımlamalarını, pozisyonlarla ilgili analizlerini, siyasi eğilimlere bakışını ve ülkelerin gelecek ve kaderlerine dair okumalarını okuduğunuzda, başta eski başkan Obama olmak üzere diğer Amerikalı politikacıların aynı olaylar, pozisyonlar ve siyasi yönelimler üzerine yazdıklarıyla karşılaştırmaktan kendinizi alamıyorsunuz.

ABD'de onlarca yıla uzanan bir siyaset okuluna mensup deneyimli bir siyasetçi ile liberal bir solcuya yakışır şekilde, süslü sözlerle ve popülist bir üslupla örtmeye çalışsa da dosyaları bir havailik ve onlarca yıllık Amerikan siyasi yönelimlerinden bir sapma ile ele alan ideolojik bir siyasetçi arasındaki farkı kolayca keşfediyorsunuz.

Eski başkan Trump, ne o zaman ne de şimdi Cumhuriyetçi Parti'nin en iyi seçimi olmayabilir, ancak kesin olan şu ki, Obama ve onunla birlikte olanlar da Demokrat Parti'nin en kötü seçimleriydi.

Burada kesinlikle bölge ülkeleri olarak bizim açımızdan ve uluslararası dosyalarla başa çıkma konusunda onların en kötü seçim olduğunu kastediyoruz.

İki parti arasındaki iç anlaşmazlıkları kastetmiyoruz, zira bu bizzat Amerikan vatandaşlarını ilgilendirir.


Pompeo'nun kitabı, "İran rejimi" ve onun bölgedeki yıkıcı rolleri hakkında çok gerçekçi ve belgeli konuşmalar, bu rejimin yapısı ve "siyasi İslam"ın Şii versiyonu olan ideolojisi, "siyasi İslam"ın Sünni versiyonu ile yakın ilişkileri, Sünni "el-Kaide" örgütü liderliğinin Afganistan ya da başka bir yerden değil, "Tahran"dan harekete geçtiğiyle ilgili gerçek bir farkındalık içeriyor.

Kaldı ki fikirler, örgütler, ilkeler ve eylemler hakkında yazan birçok kişi, bunu bilimsel ve özgün ayrıntılarla yazmıştır.

Son olarak Pompeo'nun sözleri, Amerikalı siyasetçilerin ve bilge adamların geçmişte ABD'yi kendisinden ve müttefiklerinden uzaklaştıran anormalliklerden uzak olan konuşmalarını hatırlatıyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU