"Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir" diye bir söz var.
Bir önceki yazımda Almanya'nın baskılara dayanamayacağını, tank konusunda ABD'nin son sözü söyleyeceğini ifade etmiştim ki, aynen dediğim gibi oldu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Almanya şansölyesi Olaf Scholz 25 Ocak günü yaptığı açıklamada Ukrayna'ya ilk aşamada 14 Leopar-2 tankını göndereceklerini, ayrıca üçüncü ülkelerin de ellerindeki Leoparları Ukrayna'ya göndermesine izin vereceklerini açıkladı.
İlginçtir, İngiltere, Fransa ve Kanada'nın haftalar öncesinden açıkladıkları Ukrayna'ya tank gönderme kararı pek önemsenmezken, Almanya'nın bu konudaki tutumu, günlerdir dünya kamuoyunun gündemini meşgul ediyor ve haber bültenlerinde genelde birinci haber olarak yer alıyor.
Bunun birinci nedeni, Alman teknolojisinin cephede önemli bir fark yaratacağına inanılması;
İkinci nedense Almanya'nın Ukrayna savaşında hemen hemen bir cephe ülke olması.
Bir başka neden de -bana göre-, uzun süren savaşlar ve acı hatıralarla dolu yakın tarihi geçmişten sonra Avrupa'nın iki büyük gücünün bir kez daha karşı karşıya gelmesi.
Ukrayna savaşında Rusya'nın galip gelmemesi, Almanya için hayati öneme sahip bir konu.
Rus askerlerinin Berlin'e girişini ve Doğu Almanya'nın yarım asrı aşkın bir süre Sovyet/Rus işgali altında kalışını unutamayan Almanlar, ne suretle olursa olsun Rusların bir daha Alman toprağına yaklaşmasını istemiyorlar.
Bu yüzden Rus ordusunun Ukrayna'da iyice hırpalanıp takattan düşmesi, Berlin'in en büyük dileği.
Almanya'nın Ukrayna'ya leopar tanklarını gönderme kararına Rusya'nın verdiği tepki, ilginçtir ki pek sert değil.
Daha doğrusu Ruslar, verdikleri ılımlı tepkiyle bunu pek de önemsemiyormuş gibi görünüyorlar.
Hatta bir Rus yetkili, Rus ordusunun şu an cephede kullandığı T90 tanklarının Alman Leoparlarından teknik açıdan çok daha üstün olduğunu, bu yüzden endişeye gerek olmadığını söyledi.
Rus yetkililer ne derse desin, Rus silah sanayii, teknolojik olarak Batı'nın epey gerisinde.
Bunu Alman piyade tüfeği G36 ile Kaleşnikofları karşılaştırdığınızda da görebilirsiniz. Aradaki fark, Rus yapımı Lada otomobilleriyle Mercedes arasındaki fark gibidir.
Cephede fark yaratmak için teknoloji tek başına yeterli değildir. Teknolojinin yanında onu yerli yerinde ustaca kullanabilecek teknik beceri, ayrıca azim ve irade gücü de gereklidir.
Körfez savaşında Irak ordusunda son teknolojik silahlar olduğu halde teknik beceri ve irade gücünden yoksun olması, onun kumdan bir kale gibi dağılmasına neden olmuştu.
Buna karşın 1980'li yıllarda Afgan mücahitleri, en basit silahlarla ağır donanımlı Kızılordu'yu dize getirmişlerdi.
Ukrayna ordusunun ve halkının şu ana kadar Rus ordusuna karşı verdiği mücadele, tüm dünyanın takdirini ve hayranlığını kazanmış durumda.
Savaşın başında başkent Kiev bile kuşatılmışken kimse paniğe kapılmamış, aksine Ukraynalılar halk olarak sıkıca birbirlerine kenetlenmişlerdi.
1980'li yıllardaki Afganistan işgalinde savaşın gidişatını değiştiren, Amerikan Stinger füzeleri olmuştu.
Peki, aynı şeyi Alman Leopar tankları Ukrayna'da yapabilecek mi?
Bunu, elbette önümüzdeki aylarda bol aksiyonlu bir Hollywood filmi izler gibi Ukrayna cephesini izleyerek göreceğiz.
Savaşın şu veya bu şekilde sona ermesi, iki tarafın da çıkarına. Tıpkı Rusya gibi AB de savaşın getirdiği maddi yüke uzun bir süre dayanamaz.
ABD ve NATO'nun iki hedefi var gibi görünüyor: birincisi, Ukrayna'ya tank gibi ağır silahlar temin ederek bir an önce savaşını gidişatını değiştirip Moskova'yı barışa zorlamak, ikincisi ise bu süreçte Rusya'yı iyice hırpalayarak takatten düşürmek.
Ama "Evdeki hesap, çarşıya uymaz" sözünü de akılda tutmak gerek.
Bu süreçte Moskova'nın elindeki en büyük koz ise, nükleer silahlar.
Ancak bu, yeni bir dünya savaşı anlamına geleceğinden pek geçerli bir seçenek gibi görünmüyor.
Öyle görünüyor ki, yakın gelecek sürprizlerle dolu.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish