Çin'in pandemi ile mücadelesinde U dönüşü

Dr. Ümit Alperen Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Noel Celis/AFP 

Geçen 24 Kasım tarihinde Uygur Özerk Bölgesi'nin başkenti Urumçi'de Kovid-19 nedeniyle karantinaya alınan bir apartmanın 15. katında çıkan yangında 10 kişi öldü.

Yangına maruz kalanlar karantinadan dolayı dışarı çıkamamış, yangına müdahale etmeye gelen itfaiye de karantina nedeniyle oluşturulan bariyerler nedeniyle olay yerine geç ulaşmıştı.

Bu 10 kişinin ölümüne sert pandemi karantinalarının neden olduğu iddiası, yangının çıkış yeri olan Urumçi başta olmak üzere Pekin ve Şanghay'da da protesto edildi.

Çinlilerin 'sıfır vaka' politikasına gösterdikleri sert tepki Çin için çok nadir bir durum. Bu protestolar, Başkan Xi Jinping'in 10 yıllık yönetiminde ilk defa görülen neredeyse sivil itaatsizlik seviyesine ulaşmıştı.

Bazı protestocular Xi'nin istifasını dahi istedi. Protestocular koronavirüs testleri için kurulan çadırları yıktı, test tüplerini kırmaktan çekinmediler. Polis protestoculara müdahale etti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bazı iddialara göre de, Urumçi'de bazı kişilerin hiçbir vaka olmayan yerlerde dahi neredeyse 100 gündür karantinada tutuluyordu.

Ankara'da Urumçi'de hayatını kaybeden 10 kişi için taziye mesajı yayımladı. Aynı zamanda Türk Dışişleri Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada "yangının çıkış nedenine ilişkin kamuoyunun aydınlatılmasını bekliyoruz" dedi. 

Aslında bu durum ilk değildi. Urumçi yangını ve protestoları öncesinde de, Çin'de sıfır vaka politikasından duyulan rahatsızlık ÇKP'nin 16 Ekim'deki 20. Kongresi öncesi Pekin'de pankart açma eylemleriyle de kendini göstermişti.

Pekin'in en işlek caddelerinden birine asılan pankartta şöyle yazıyordu:

Kovid testine hayır, hayatımı kazanmak istiyorum. Kültür devrimine hayır, reform istiyorum. Kapanmaya hayır, özgürlük istiyorum. Lidere hayır, oy kullanmak istiyorum. Yalana hayır, haysiyet istiyorum. Köle olmayacağım, vatandaş olacağım.

Muhtemelen protestocular "sıfır vaka" politikasını bir kamu sağlığı politikasından daha çok siyasi bir karar olarak algılıyorlar. 


Xi yönetiminin 3 yıllık sıfır vaka politikasının ardından, Çin'de geçtiğimiz bir kaç ayda görülen protesto dalgası 1989 Tiananmen Meydanı Olaylarından beri devlet ile toplum arasındaki en büyük kırılmaya neden olabileceğine işaret ediyordu. 

Çin neredeyse pandeminin başından itibaren 'sıfır vaka' politikası ile dünyanın geri kalanından ayrıştı.

Bu ayrışmayı ise Çin kendi ve dünya kamuoyuna nüfusunun fazla olması nedeniyle salgına yakalananların tedavisine mevcut sağlık altyapısının yeterli olmayacağı, yaşlı ve çoçuk nüfusun çok olması ile açıklıyordu.

Dolayısıyla salgının derinleşmesinin ekonomiyi ve tedarik zincirlerinin daha fazla etkileyeceği düşüncesi hakimdi. 


Çin, vaka sayısını düşük tutarak bu süreci atlatmak istedi. Gelinen noktada ise Çin'in uyguladığı 'sıfır vaka' yaklaşımının da gösterdiği üzere emir demiri kesemiyormuş.

Diğer bir ifade ile, insanların sosyal hayatlarının uzun süre kesintiye uğratacak önlemlerin işe yaramadığını ve sürdürülebilir olmadığını Çin örneği gösterdi.

Çin, hem uyguladığı pandemi ile mücadele modelinden vazgeçmek zorunda kaldı hem de ekonomik büyümesi yavaşladı.

Çin, 2022'de yüzde 3'lük bir ekonomik büyüme gerçekleştirebildi. Tabi ki Çin'in yıllık ekonomik büyümesinin yüzde 6'lardan yüzde 3'lere düşmesinde pandemi nedeniyle küresel ekonominin yavaşlamasının Çin ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisi de var. 


Ayrıca, gelinen noktada Çin haricinde dünyanın geri kalanı Kovid-19'a karşı bağışıklık kazanırken, izole Çinliler bunun dışında kaldı. Hatırlanacağı üzere, salgının ilk günlerinde Çin'e ve Çinlilere yönelik tedbirler Pekin tarafından sert bir şekilde eleştiriliyordu.

Salgının Çin dışına taşmasıyla Çin diğerlerine karşı en büyük tedbiri aldı. Kendini dünyadan tecrit etti. Belirli noktalarda aslında pandemi ile mücadelede Batı'nın mı yoksa Çin'in mi yönteminin daha iyi olduğu yarışına döndü.

Pandemi ile mücadele dahi küresel düzeyde belirli oranda bir siyasallaştı. Kısa vadede Çin'in modeli güçlü ve kazanıyor gibi görünse de orta ve uzun vadede sıkı tedbirler kapanmalar pandemiyi geriletmediği gibi toplumun virüse karşı bağışıklık kazanması önünde de engel oluşturdu.

Ayrıca uzun süre bir toplumun normal yaşamından uzakta yaşamasının da insan bünyesinde ne türde bir bağışıklık sisteminde zayıflığa yol açtığı açacağı da sanırım önümüzdeki yıllarda daha çok tartışılır.

Bunun yanı sıra uzun süre kapanmalar, sıkı pandemi politikaları sosyo-ekonomik yapıyı da bozduğu ve toplumsal huzursuzluğu arttığını da görüyoruz. 


Sıkı Kovid tedbirleri ile dünyadan ayrışan Çin, bu sefer açılması ile dünyanın genelinin Çin vatandaşlarına uyguladığı seyahat istekleri ile ayrışıyor.

Japonya başta olmak üzere Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, Güney Kore, İsrail, Fransa gibi ülkeler Çin vatandaşlarından Kovid testi isteyeceklerini açıkladılar.

Çin, Güney Kore ve Japonya'nın Çin vatandaşlarından kovid-19 testi istemesini ayrımcılık olarak gördüğünü belirterek Güney Korelilere ve Japonlara vize vermeyi kısa süreliğine durdurdu. Bu arada Çin, ülkesine girecek herkesten negatif kovid-19 testi istiyor. 

Çin'in 8 Ocak itibarıyla sınırlarını açacağını duyurmasının ardından geçtiğimiz aralık ayı sonunda Avrupa Birliği'nden üst düzey sağlık yetkilileri, Çin'in açılımı ile ortaya çıkabilecek yeni Kovid dalgalarına karşı nasıl bir önlem alabileceklerini koordine etmek için toplandılar.

AB ülkeleri de Çin'deki en son Kovid-19 gelişmelerine yanıt olarak koordineli bir ihtiyati yaklaşımda anlaştılar. ABD, Çin vatandaşlarına vize vermeyi askıya alırken, Fas ise Çin'den gelen yolcuların milliyetine bakmaksızın ülkeye girişine izin vermeyeceğini açıkladı. 

Çinli yetkililer, bazı ülkelerin Çin'deki mevcut Kovid-19 vaka artışının yeni varyantların ortaya çıkmasına yol açabileceğine dair endişeleri gerekçe göstererek Çin'den gelen yolculara yeni önlemler ve ayrımcı kısıtlamalar uygulamakla suçluyor.

Aslında Çinli yetkililerin bu ifadeleri özellikle ABD'yi işaret ederek Çin/li karşıtı bir imaj oluşturmakla itham ediyor. 


Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin 17 Ocak'ta yaptığı açıklamada, Çin'de yeni Kovid varyantlarının veya mutasyonlarının bulunmadığı ve Çin'deki salgının diğer ülkeler üzerinde önemli bir etkisinin bulunmadığını savunuyor.

Sözcü Wang, ABD'yi de ilgili bilgileri zamanlıca ve açık bir şekilde paylaşmaya çağırdı. Çin'in sıfır vaka politikasından vazgeçmesinin ardından ülkede Kovid vakaları hızlı bir şekilde yükselmeye başlamıştı.

Çin'in günlük vaka sayısını açıklamayı durdurması, dünyanın dört bir yanında da Çin'deki veri şeffaflığını dile getirmesine neden oluyor. 

Çin yeni yıl tatili 20 Ocak tarihi itibarıyla başladı. Dünyanın en büyük göçü. Milyonlarca insan yeni yıl tatili için Çin içinde ve Çin'den diğer ülkelere tatil amacıyla seyahat ediyor.

Xi de yayımladığı yeni yıl video mesajda özellikle Kovid'in sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu kırsal alanda yayılmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. 


1,4 milyarlık nüfusun yarısından fazlasının enfekte olduğuna inanılıyor ve hastaneler ile morglar dolup taşıyor. Birçok eczane, ateş ve ağrı kesici ilaç sıkıntısı olduğunu bildirdi ve sağlıkla ilgili endişeler artıyor.

8 Aralık'tan 12 Ocak'a kadar resmi olarak yaklaşık 60 bin Kovid ile ilgili ölüm kaydedildiği belirtiliyor. Enfeksiyon uzmanlarına göre, Çin'in pandemi politikasındaki ani U dönüşü ile vakalar beklenenden daha hızlı yayıldı.

Hatırlanacağı üzere Kovid nedeniyle diğer ülkelerde binlerce can kaybı yaşanırken, Çin'de 10'lu rakamlardaydı.

Bu durum şu soruları akıllara getiriyor:

Peki bu kadar hızlı artışı ilk geliştirilen Kovid aşılarından olan Sinovac'ın ne kadar etkili? 

Sinovac mı yeterince etkili değil, yoksa doz sayısı mı?

Yaklaşık 2 haftalık Çin yeni yıl tatilinin şubat ayı başında sona ermesi sonrasındaki rakamlar Çin'de pandeminin gidişatını göstermesi açısından önemli bir tarih. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU