Hayvan öldürmenin çok kolay olduğu ülke

Osman Keçeli "Bağımsız Yeşil"in bu bölümünde Türkiye'de hayvan hakları mücadelesi ve önüne geçilemeyen hayvan katliamlarını ele aldı

Fotoğraf: Derek Lee/Unsplash

20 Ocak Cuma itibarıyla, hayvan öldürmenin çok kolay olduğu bir ülkede yaşadığımız gerçeğiyle yeniden yüzleştim.

24 Kasım'da sosyal medyada Konya Barınağı'na ait bir video yayıldı. Videodaki olayın 16 Kasım'da gerçekleştiği ifade edildi.

Sözde Konya Hayvan "Rehabilitasyon" Merkezi'ndeki bir işçi, elindeki kürekle bir köpeği öldürürken kayda alınmıştı.
 


16 Kasım'da yaşanan vahşet görüntüleri, zannediyorum hepimizde benzer hisleri uyandırdı.

Hepimiz Konya'daki köpekleri ölüme terk eden bütün suçluların hak ettikleri cezayı almalarını diledik.

O gün bütün Türkiye'nin tanık olduğu görüntüler, aslında Türkiye'deki barınak probleminin sadece görünen kısmıydı.

Yıllardır barınaklara giden gönüllüler; barınakların bakımevi olmadığını, burada hayvanların uygun yaşam koşulları altında barınmadığından dert yanıyordu.

Barınakların dışında, Türkiye'nin muhtelif sokakları ve mahalleleri de hayvanlar için yaşam alanı değildi.

Nitekim son yıllarda karşılaştığımız zehirlenme vakaları da bunu kanıtlar nitelikte.

Konya vakası, aslında Türkiye'deki mahalle sakini hayvanların başına neler geldiğini yalnızca büyük kitlelere ulaştırmış oldu.

Birkaç saniyelik videonun bardağı taşıran son damla olmasını umuyordum.

Artık sokak hayvanları tartışmasının hayvanların lehine bir nihayete ulaşmasını; yöneticilerin, karar vericilerin ve kanun koyucuların içinde bir parça vicdan zerresi kaldıysa çözüm için adım atmalarını bekledim.

Ne yazık ki beklediğim olmadı. 20 Ocak Günü Konya'daki katillerin mahkemesi sonuçlandı.
 

1.jpg
15 Ocak Hayvan Hakları Mitingi / Fotoğraf: Anıl Özkan

 

Yeni katliamlara kapı aralayan mahkeme kararı

Kürekle köpeğin başına vurarak köpeği öldüren sağlık teknisyeni M.B. ile köpeğin cansız bedenini sürükleyen S.Ç. 1 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Bu cezaya ek olarak iyi hâl indirimi uygulandı.

Barınak görevlilerinin daha önce sabıka kayıtları olmadığı için de hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verildi.

Bu demek oluyor ki, sanıklar ceza almayacak. Üstelik, 5 yıl boyunca suç işlemezlerse bu karar sicillerinden dahi silinecek.

Konya vakası mahkeme sonucu, bugünlerde açıklanan tek mahkeme kararı değil. 

19 Ocak Perşembe, 2,5 yaşındaki Şila'yı yakarak öldüren Ö.F.B.'nin üçüncü duruşması vardı. 

Bu hayal kırıklığı kararların, bundan sonra gerçekleşecek yeni katliamlara kapı aralamasından endişe duyuyorum. 

Hâlbuki görüntülerin sosyal medyada yayımlandığı günden beri kamuoyunda Konya Barınağı'ndaki işlenen suçlara karşı muazzam bir toplumsal tepki oluşmuştu.

Üstelik uzun süredir devam eden sokak hayvanları tartışması hiç bu kadar hayvanların lehine sonuçlanmaya yaklaşmamıştı.
Bu sebeple ben de birçok hayvansever gibi Konya vakasının hayvanların akıbeti için bir dönüm noktası olmasını umuyordum.
 

2.jpg
Ankara Hayvan Hakları Mitingi / Fotoğraf: Anıl Özkan

 

Toplumsal tepki neden başarıya ulaşmadı?

Hayvan hakları savunucuları Konya ve Mamak'taki barınak vakalarından bu yana adalet için tepki gösterdi fakat bu tepki ne yazık ki hukuksal zeminde başarıya ulaşmadı.

Belki de "Toplumsal tepki neden başarılı olmadı?" sorusu yanlış bir sorudur.

Öncelikle sorgulanması gereken tepkinin neden mücadeleye dönüşmediği olabilir.

Kimi yerlerde mücadele örnekleri gösterilse de bunun da neden örgütlü mücadeleye dönüşmediğini hep birlikte sorgulamamız gerekir.

Örgütlü bir mücadeleye dönüşmeyen hayvan hakları hareketinin başarıya ulaşması pek mümkün görünmüyor.

20 Ocak tarihinde açıklanan mahkeme kararı da bunu kanıtlar nitelikte.

Konya barınağıyla ilgili haberler günlerce gündemden düşmedi. Politik görüşü ne olursa olsun yurttaşların hemen hepsi barınakta yaşanan olayın bir katliam olduğu konusunda hemfikirdi. 

Fakat bu fikirler organize edilmediği için dağınık hâlde düşünceler olarak kaldı. Birkaç miting ve protesto dışında eyleme dönüşmedi.


Türkiye'de yıllardır süregelen baskı ortamı

Türkiye'deki toplumsal, ekolojik veya siyasi hareketlerin başarıya ulaşamamasında elbette hükûmetin yıllardır yurttaşlar üzerinde uyguladığı baskının ve dikta rejiminin de etkisi var.

Sokak hayvanları özelinde, kurumsallaşan hayvan düşmanlığı söylemleri sık sık gündemi meşgul ediyor. Konya faciası yaşanmadan aylar önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil, barınaklardır" ifadesinde bulunmuştu.

Nitekim Konya faciası da Erdoğan'ın öve öve bitiremediği ve diğer şehirlere hayvanların barınması için örnek gösterdiği Konya Barınağı'nda gerçekleşti.

Yerel yönetimlerin her türlü toplumsal ve ekolojik hareketi baskılaması, sokak hayvanları tartışmasında insanlardan yana olması ve insanmerkezci söylemleri sık sık dile getirmesi bana kalırsa Konya faciasına giden yolu inşa etti.


Muhalefet partililer de sessiz kalmayı tercih etti

Mevcut hükûmetin sokak hayvanları politikasına eleştiriler getirirken, diğer siyasilerin bu konuda sessiz kalması hakkında da birkaç söz söylemezsem haksızlık etmiş olurum.

Söz konusu facia yaşandıktan sonra sivil toplum kuruluşları ve bağımsız gönüllüler akın akın barınaklara gitti.

Olay henüz sıcaklığını yitirmemişken, ne 6'lı masadan, ne de vahşetin yaşandığı illerden milletvekilleri ağzını açıp tek kelime etmedi ve barınaklara giden gönüllülerin yanında olmadı. 

Şüphesiz siyasilerin bu olayda suspus kesilmesinin sebebi, tabandan gelecek bir tepki ya da mevcut hükûmet seçmeninden gelecek daha az oy ihtimaliydi.

Başka biçimde ifade edersem, siyasilerin bu konuda bu kadar rahat davranmasının sebebi, mevcut hükûmetten bunalmış seçmenlerin artık "Kim çıkarsa çıksın oy veririm" düşüncesi olabilir.

Fakat ben mitinglerde vaatlerini haykırırken hayvanlar hakkında tek kelime etmeyen siyasilere oy vermek istemiyorum.

Hayvanların bu kadar kolay öldürüldüğü bir Türkiye'de yaşamak istemiyorum. 
 

3.jpg
Afalina Hayvan Hakları Topluluğu kafes eylemi / Fotoğraf: Anıl Özkan

 

Ankara Hayvan Hakları Mitingi'nde neler oldu?

15 Ocak'ta, hayvan hakları için Ankara'da miting düzenlendi. Ben de katılımcı olarak oradaydım.

Gözlemlerimi paylaşayım:

  • Katılım zayıftı. Bütün Türkiye'den belediyeler otobüs desteği sağladı fakat bana kalırsa alanda yeteri kadar kişi yoktu.
     
  • Slogan ve söylemler insanmerkezciydi. Hayvanların ayrı ve bağımsız birer canlılar olarak değil de, bizden aşağı da ve bizim korumamız gereken, bize emanet bırakılmış nesneler olarak görüldüğü bir atmosfer vardı. 

Hayvan hakları mitinginden çıkıp tavuk döner yemeye gitmek

Türkiye'deki hayvan hakları mücadelesinin yeterince efektif olmamasının bir sebebini de, mücadelenin tek yönlü olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.

Türkiye'de hayvanseverler çoğunlukla kedi ve köpekleri seviyor. Kimse ineklerin, koyunların veya tavukların haklarından bahsetmiyor.

Barınaklarda yaşanan eziyetin hergün mezbahalarda yaşandığını unutmamak gerek. 

Ankara'daki hayvan hakları mitingi de, hayvan hakları konusunda kapsayıcı olmaktan çok uzaktı.

Miting bitiminde birçok kişi, hayvansal gıda tüketecek restoran aramaya başlamıştı. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU