Yeni yıl yaklaşırken tüketicideki yeni salgın: Zam gelecek korkusuyla alışveriş yapmak

Krediyle mont alanlar, borcuna rağmen "bir araba alalım" diyenler, "belki seçim öncesi faizler yükselir" söylentilerini duyup sebepsizce kredi kullananlar… Tüm bunlar yüzde 84 enflasyonla karşıladığımız 2023 etkisi, "yeni yılda daha pahalı olur" korkusu

Fotoğraf: AA

"Acaba yeni yıl zamları gelmeden kredi kartı borcuna mı girsem?" diyordu bir Twitter kullanıcısı. 

Başka bir kullanıcı ise "Yarın zam gelir korkusuyla aklına düşeni bugün almak istemenin ekonomide terimsel bir karşılığı var mı" sorusunu yöneltiyordu. 

Yine aynı Twitter'da, asgari ücretin 8 bin 500 liraya çıkmasının ardından "süpermarketlerde fiyat etiketleri değişiyor" görselleri paylaşılmaya başladı. 
 


"İnsan rasyoneldir ve akla uygun şekilde harcama kararı alır" tezi geçtiğimiz yüzyılda birden fazla kez yıkıldı. Türkiye'de ise uzun süredir üstüne toprak atılıyor. 

Enflasyon ortamı, 1 milyon liralık evlere "ucuzmuş" dedirtirken, 30 liraya alınan peynirin 150 liradan 120 liraya gerilemesine "indirim" diyoruz. 

Fiyat algısının kaybedildiği şu günlerde yeni yıl yaklaşırken herkeste bir "zamlanmadan alalım" endişesi… 

"Ekonomideki terimsel karşılığını" ise "panik alışverişleriyle" açıklayan da var "FOMO'dur" diyen de… 

Panik alımları en basit anlamda, Kovid-19 ve benzeri kıyamet senaryolarında oluşan kıtlık korkusunun tetiklediği "her şeyi stoklayalım" dürtüsü. Pandeminin ilk günlerinde herkesin tuvalet kağıdına saldırması bunun iyi bir örneği. 

FOMO'nun (Fear of Missing Out) Türkçe karşılığı ise "günceli, gündemde ve popüler olanı kaçırma korkusu". Arkadaşlarınızla çok keyifli bir yemek yerken, Instagram'da gördüğünüz bir partiye katılamadığınız için oluşan üzüntü hissi tam olarak bir FOMO durumu. 

Ekonomiye ya da bugüne ise "herkes bir şeyler satın alıyorsa ben de satın almalıyım" şeklinde tercüme ediliyor. 

Her iki konu da "yeni yıl zamları gelmeden alışveriş yapmalıyım" paniğini yüzde 100 olarak açıklamayabilir. Hatta "Davranışsal İktisat"ın konusu olan bu başlıklara başka bir haberde daha geniş yer vermek isabetli olacaktır. 

Her 10 tüketiciden 6'sı yeni yıl gelmeden alışveriş yapmak istiyor

Ancak yeni yıl öncesi insanların değişen ruh halini, bazı verilerle açıklamak da mümkün. 

16 yıldır veri araştırmacılığı hizmeti veren Pulside Research, 2021 sonunda Marketing Türkiye için "Panik Alımları Araştırması"nı gerçekleştirmişti. 

Araştırmaya katılanların yüzde 61'i 2021'in son iki ayında, herhangi bir ürünü daha erken almayı tercih ettiklerini söylemişti. 

Bu oran 20-24 yaş grubu aralığında ise yüzde 70,5 ile çok daha yüksek bir orana sahip. 

 

Ekran Resmi 2022-12-23 10.50.41.png
Kaynak: Marketing Türkiye



Yüzde 36,08 enflasyonla biten 2021'in son aylarında yapılan bu alışverişten memnun olanların oranı ise yüzde 85,7. 

İnsanların alışverişte öncelik verdiği ürünler ise temel gıda ürünleri (yüzde 71,2), sıvı yağ (yüzde 13,8) ve temizlik malzemeleri (yüzde 11). 

Bir yıl önce 200 milyar lira olan kredi kartı harcamaları ikiye katlandı

Bu veriler 2021 sonuna ait. Henüz 2022 için benzer bir araştırma yok. Ancak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK), her hafta yayınladığı kredi kartı harcamaları verisi, konuya önemli derecede ışık tutuyor. 

16 Aralık'la biten hafta itibarıyla bireysel kredi kartı harcamaları 405 milyar lirayı geçti. Bu değer, kurumsal kredi kartları için 203,5 milyar lira. 

31 Aralık 2021 haftasında çıkılan en yüksek harcama seviyesi 209,5 milyar liraydı. Bu değer, ocak ayının ilk haftasında 3 milyar lira gerilemişti.
 

2014-2022 arası her yılın 50. haftasında ulaşılan bireysel kredi kartı harcamaları.png
Kaynak: BDDK Grafik: Independent Türkçe

Otomotivde geçen yılın rekoru kırıldı

Otomotiv, "2023 gelmeden alalım" telaşının en fazla yaşandığı sektörlerden biri. 

Otomobil fiyatlarının bir senede iki katına çıktığı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda toplumun bu tepkisi çok da şaşırtıcı değil. 

Otomotivde veri analizi konusunda önde gelen firma Cardata'nın Genel Müdürü Hüsamettin Yalçın, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada sıfır araç piyasasında satılan hafif ticari ve binek otomobil sayısının 680 bin seviyelerine geldiğini söyledi. 

Hem geçen yılın hem de Aralık 2021'in rekorunun kırıldığını söyleyen Yalçın, sayının yıl bitmeden 800 bine kadar çıkabileceğini aktardı. 
 

Cardata International Genel Müdürü Hüsamettin Yalçın İHA.jpg
Cardata Genel Müdürü Hüsamettin Yalçın/ Fotoğraf: İHA


Pandemiyle tetiklenen çip üretimi krizi gibi tedarik sorunlarının bir miktar çözüldüğünü ifade eden Cardata Genel Müdürü, bu sorunlarda yüzde 15'lik bir iyileşme olduğu bilgisini paylaştı. 

Hüsamettin Yalçın'ın açıklamasına göre tüm dünyada markalar, çip nedeniyle kaynaklanan zararı dengelemek adına başka kalemlerden feragat etme yolunu tercih ediyor. 

Son model araçlarda vakumlu şekilde kapanan kapılar yerine vakumsuz kapıların kullanılması, çip kullanımının yüzde 100 olduğu bir üretimi yüzde 80'e kısmak gibi yöntemler, söz konusu feragatlardan birkaçı. 

"Araç alımları daha da artabilirdi ancak insanlar, krediye ulaşamıyor"

"Tüketici, enflasyona bakıyor, kişi başına düşen gelire bakıyor, bir hesap kitap yapıyor ve ‘ben yeni yıl gelmeden otomobil satın almak istiyorum' diyor" ifadelerini kullanan Yalçın, şöyle devam etti: 
 

Markaların şu anda çok önemli satış kampanyaları var. "Sıfır faiz", "Şimdi al, üç ay sonra ödemeye başla" gibi… İnsanlar bunlardan da yararlanmak istiyor. 

Şu an herkeste "sıfır araçlar zamlanacak, ben araç alamayacağım" paniği var. O nedenle araç alımı, inanılmaz hızlanmış durumda. 


Yalçın'a uzun dönem kiralama ve filo şirketlerinin de ekim-kasım-aralık aylarında sıfır kilometre araç satın almaları artış gösterdi. 

85 milyonluk bir ülkede araç satışının da yıllık 1 milyonun üzerinde olması gerektiğini vurgulayan Yalçın, "Çok çeşitli ekonomik parametreler sebebiyle bu satış miktarı çok artamıyor. 1 milyonun üzerine çıkılamamasının en önemli sebeplerinden biri, finansmana ulaşım, yani krediye ulaşım. Tüketici şu an kredi alamıyor" dedi. 
 


Sıfır araçların 400 bin liradan başladığını, bu rakamın altında fiyata sahip bir veya iki model aracın olduğunu hatırlatan Hüsamettin Yalçın, "Bu araçları parası olanın ya da ikinci üçüncü aracını alarak yatırım yapmak isteyenlerin satın aldığını düşünüyorum" değerlendirmesini yaptı. 

"Geçen sene 1 milyon liralık arabanın en kötü getirisi yüzde 80'di"

Cardata'nın Genel Müdürü, insanların sürekli artan araç fiyatlarını görerek yatırıma yöneldiğini söyledi ve ekledi: 
 

1 milyon lirayı bankaya koysanız, 15 bin lira getiriyor. 1 milyon liralık araba alsanız, en kötü getirisi yüzde 80. Tabii önümüzdeki senenin ne getireceğini, parametreleri bilmiyoruz. 

Sıfır araç fiyatlarının artmasıyla ikinci el fiyatlarının arttığını hatırlatan Hüsamettin Yalçın, "Örneğin bir ay tüm sıfır araçlara yüzde 5 zam geldiğinde bu, tüm satıcılara ve alıcılara sirayet ediyor. İnsanlar 500 bin liralık araç ilanlarını, 550'ye çıkartıyorlar" dedi. 


Temmuz-Ekim aylarında ikinci elde çok önemli sıkıntılar olduğunu ve satışların kötü gittiğini söyleyen Yalçın, ekimden sonra gözlenen canlanmanın nedenlerini şöyle açıklıyor: 
 

Dövizin seviyesi şu anda stabil. Bir şekilde tutuluyor. Ayrıca artık sıfır kilometre araç alabilmek için çok büyük paralar kazanmak lazım. Hâl böyle olunca talep, ikinci el araca kayıyor. İkinci elde fiyatlar, son üç ayda her ay olmak üzere yüzde 1,5 ila yüzde 2 arttı. 

 

Ekran Resmi 2022-12-23 10.57.38.png
Sadece son üç aydaki kredi kartı harcamaları/ Kaynak: BDDK


Sıfır araçta yüzde 15 fiyat artışı görülebilir

2023 için öngörülerini sorduğumuz Yalçın, Türkiye'deki otomobil distribütörlerinin yurt dışından dövizle araç aldıklarını ve dolayısıyla döviz arttığı sürece piyasanın da pahalılaşacağını söyledi. 

Yalçın'ın açıklamasına göre bu pahalılaşmanın oranını öngörmek zor. 

Yalçın, "Son 4-5 aydır dolar/TL kurunun stabil gitme performansına bakarak dövizin yüzde 1-2 artacağını öngörsek, 2024'e girerken sıfır kilometre araçlarda yüzde 15 fiyat artışı olabilir. Döviz fırlar giderse fiyatlara nasıl yansıyacağını bugünden bilemeyiz" diye konuştu. 

Pazarcılar: Yılbaşı diye zam yapmayacağız ama sene içerisinde maliyetlerimiz artacak

Marketlerde fiyat etiketlerinin değişmeye başladığı yönündeki paylaşımları hatırlattığımız Türkiye Sebzeciler Meyveciler ve Seyyar Pazarcılar Federasyonu Başkanı Ali Karaca, pazar ile marketler arasında fiyat farkının 10 liralara çıktığını söylüyor. 

"Maliyetlerin o kadar artmasına rağmen pazarda sebze-meyve fiyatları çok makul" diyen Karaca, "Markette 20 liraya satılan patlıcan ya da biberin fiyatı bizde 10 lira. Markette 15-20 lira aralığında olan portakal mandalina, bizde 7,5-10 lira. 10-15 liraya satılan patates soğanı, pazarcılar 8 liradan, 10 liradan veriyor" açıklamasını yaptı. 
 

Ali Karaca AA
Türkiye Sebzeciler Meyveciler ve Seyyar Pazarcılar Federasyonu Başkanı Ali Karaca/ Fotoğraf: AA



Independent Türkçe'ye konuşan Karaca'ya göre pazarcılar, "yıl başı" gerekçesiyle ani bir zamma gitmeyecek. Ancak pazarcıların da mazot, nakliye, ambalaj gibi maliyetlerinin zamlanmasıyla yıl içerisinde fiyat artışları mümkün. 

Marketlerde fiyatların adil olmadığını savunan Ali Karaca, "Sorduğunuz zaman ‘bizim maliyetimiz çok, giderimiz çok' diyorlar. Ancak 2 bin küsur çeşit ürün satıyorlar. Pazarcı da onlar gibi kira veriyor, yanında işçi çalıştırıyor. Pazarcının 10 liraya sattığı aynı ürünü sen nasıl 18 liraya satabiliyorsun?" diye konuştu. 

"Marketlerin etiketleri yükseldi diye pazarda fiyat artışı asla olmaz" diyen Karaca, şöyle devam etti: 
 

Günlük çalışan esnafımız var. Günde 300 ila 500 lira yevmiyesini aldığı zaman o, ona yeterli. Marketlerdeki anlayış ise 10 liraya alınan malın 20 liraya satılması zorunluluğu şeklinde. 

Mazot, nakliye, işçi, ambalaj, hamaliye gibi kalemler pazarcıların önemli maliyet kalemleri arasında. 


Mandalinanın dalında 5 lira, pazarda 10 lira olması serzenişi ile ilgili Karaca, "Zaten 3 lira mandalinayı toplayandan taşıyana, kamyona yükleyenden ambalajını yapana kadar bir işçilik maliyeti var. Sonra bunu İstanbul'a, İzmir'e ve tüm şehirlere taşıyan nakliyenin mazot maliyeti katlanmış durumda. Bu maliyetlere bakıldığında pazardaki sebze-meyve fiyatı düşük kalıyor" açıklamasını yaptı. 
 

pazar market enflasyon AA
Pazarlar ve marketler arası fiyat farkı 10 liraya kadar çıkıyor/ Fotoğraf: AA


Geçen sene pazarda 6,5-7 lira olan patatesin bugün 12 liraya çıktığını belirten Pazarcılar Federasyonu Başkanı, ürün fiyatlarının iki kat, mazotun, gübrenin ise beş kat yükseldiğini söyledi. 

Ali Karaca'ya göre pazarcılar, 1 Ocak itibarıyla bir fiyat artışına gitmeyi düşünmüyor ancak sene içerisinde enerjiden yakıta kadar maliyetlerde artış olması, sebze meyveye de yansıyacak. 

Mobilyada yüzde 50 ila 60 zam beklentisi

Ankara Mobilyacılar ve Lakeciler Odası Başkanı Hüseyin Taklacı ise Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada yıl başı sezonuna girilse bile mobilya sektörünün, kışın, yaz dönemine daha sakin olduğunu söyledi. 

Taklacı, "Mobilya sektörünün en canlı olduğu dönem düğün sezonunun olduğu yaz mevsimidir. Kışın biraz daha sakinleşir. Şu anda orta seviyede devam ediyor" dedi. 

Ancak Taklacı'nın açıklamasına göre asgari ücret artışından, binlerce kişiyi istihdam eden mobilya sektörü de etkilenecek.
 

Hüseyin Taklacı.jpeg
Ankara Mobilyacılar ve Lakeciler Odası Başkanı Hüseyin Taklacı/ Fotoğraf: AA

 

"Asgari ücretin ardından mobilya fiyatlarında da bir oynama olur, bu kaçınılmaz. Herkes maaşlı çalışıyor. Fabrikadan küçük işletmelerimize kadar herkes bir maaş ayarlaması yapacak." diyen Taklacı, enflasyonun getirdiği nakliyat, yakıt gibi maliyet artışlarının da sürdüğünü hatırlattı. 

Taklacı'ya göre mobilya, yıl içerisinde yüzde 50 ila yüzde 60 zamlanabilir. 

Şu anda Türkiye'nin mobilya ihracatının iyi seviyede olduğunu söyleyen Mobilyacılar Odası Başkanı, "İhracat olmasa mobilya sektörü çok büyük sıkıntı çeker. Enflasyonu dizginlememiz gerekiyor. Yoksa bu sistemde insanlar mobilya fiyatlarına da ev fiyatlarına da otomobil fiyatlarına da yetişemez" dedi. 

Hüseyin Taklacı, asgari ücret artışını çok bulmadığının altını özellikle çiziyor ve şunları söylüyor: 
 

Ancak sigorta primini de eklediğinizde bir kişinin maliyeti 12 bin lira oluyor. Devletin sigorta primlerini düşürmesi en azından 1000 lira alması gerekiyor. Dört kişi çalıştıran biri asgari ücretten çalıştırıyorsa 50 bin lira ödeyecek. 

7 milyon asgari ücretlinin tamamı özelde çalışıyor. Devlet sigorta primlerini bir cebinden alıp diğerine koruyor. Ancak esnaf öyle değil. Devletin üzerinde kamburu yok. Esnaf ödüyor. Esnafı yaşatmak lazım. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU