Arjantin'de "paralel devlet" başkana ceza kesti: 6 yıl hapis, ömür boyu siyasetten men

Hüsamettin Aslan Independent Türkçe için yazdı

Arjantin Başkan Yardımcısı Cristina Fernández de Kirchner... Fotoğraf: AP

Güney Amerika ülkesi Arjantin'de, Türkiye ve Brezilya'dan tanıdık gelen bir jüristokrasi (yargıçlar yönetimi) darbesi yaşanıyor. Kısmen de başarılı oldu diyebiliriz.

Arjantin Devlet Başkan Yardımcısı Cristina Kirchner, Arjantin kamuoyunda "Karayolu davası" olarak bilinen davada kamuyu zarara uğratmaktan ötürü 6 yıl hapis ve kamu görevinden sürekli olarak men cezasına çarptırıldı. 

Federal mahkeme, kararı açıklandıktan sonra Arjantin başkenti Buenos Aires'in bazı semtlerinde Arjantin milli futbol takımının attığı gol kadar yüksek sesle kutlandı. Bazı sokak ve caddelerde de karar protesto edildi.

Kirchner, görevdeyken yolsuzluktan mahkum olan ilk başkan yardımcısı oldu. Karar kesinleşmediği için Kirchner hapse girmeyecek. Ancak mahkeme gerekçeli kararı açıklayacağı 9 Mart'a kadar cezaya itiraz etmek için bekleyecek.

Tıpkı Brezilya'da olduğu gibi bir suç oluşturuldu. Konuyla alakalı kişilerin yanına siyasi aktörlerde dahil edildi. Önümüzdeki yıl Arjantin'de genel seçimler var. Brezilya'da Lula da Silva'ya 500 gün hapis cezası verilip seçime katılmaması nasıl engellendiyse; Kirchner'a benzer bir organizasyon yapılıyor.

Brezilya'da Bolsonaro, seçime nerdeyse rakipsiz girdi ve seçimi kazandı. Aradan 2,5 yıl geçtikten sonra davanın CIA ile Brezilyalı yargıçların organizasyonu ile yapıldığı ispatlanınca dosya kapanmak durumunda kaldı. Şimdi benzer bir durum Arjantin'de de yaşanıyor.

Konuyu iki tarafın tezleri üzerinden anlatalım.

Dava dosyasını hazırlayan federal savcılar Diego Luciani ve Sergio Mola, hem başkan yardımcısı hem Senato başkanı da olan Kirchner'ın 12 yıl hapis ve kamu görevinden sürekli olarak men edilmesini talep eden bir soruşturma dosyası açtı. Ancak savcılar dava açarken Kirchner'ın tutuklanmasını talep etmemiş, 20 yıl geriden iddianame hazırlamışlardı. Birçok işadamı ve bürokrat davaya dahil edildi.

2019'da ağır işleyen süreç birden hızlandı ve Federal Mahkeme kararı sözlü olarak açıklayarak gündemi alt-üst etti. Mahkeme kararın dayanakları ve gerekçesi Mart 2023'te kamuoyuna açıklanacağı duyuruldu. Kararın kesinleşmesi ve infaz sürecin netleşmesi için öncelikle Federal Ceza Temyiz Mahkemesi, sonra da Ulusal Yüksek Adalet Divanı tarafından da onaylanması gerekecek.

Bazı yerel hukukçular, Arjantin iç hukukuna göre Kirchner'ın seçime katılmasında bir sıkıntı olmayacağı yönünde görüş verirken; sağcı muhalefet Kirchner'ın aday olmasının mümkün olmayacağı yönünde fikir belirtiyorlar. Zaten senatoda üçte iki çoğunluk peronistlerde ancak seçime katılım için "paralel devlet" hukukçuları temyiz sürecini öncelikle şart koşarsa kanunu da ters-düz edebilirler.

 

Arjantin yüksek mahkeme binası.jpg
Arjantin yüksek mahkeme binası / Fotoğraf: AFP



Yargıçlar, "paralel devlet" oluşturdu; "mafya" gibi davrandı

Davanın duruşması Mayıs 2019'da başladı. Savcılar, Báez inşaat şirketlerinin 2003'ten 2015'e kadar Néstor ve Cristina Kirchner hükümetleri dönemindeki 20 yıl önceki ihaleleri mercek altına aldı.

Savcılar, şirketin Santa Cruz Valiliği'nden 51 bayındırlık-altyapı inşaat işi alarak usulsüzlük yaptığı ve Kirchner'ında ihaleleri yüksek fiyattan tanıdık işadamlarına vererek milyonlarca peso kamu zararı yarattığını iddia ediyor. Ayrıca savcılar, Başkan Yardımcısı Kirchner'i mevzuata aykırı kurulan bir derneğin başkanı olmakla suçluyor.

Savcı, Kirchner'ı yukarıda okuduğunuz bu suçları bir örgüt/organize ağ üzerinden yaptığını iddia ediyor. Yani çetecilikle suçluyor.

Kirchner ise iddiaları ret ediyor. Adı geçen işadamlarını tanıdığını kabul ediyor. Kimseyle ortak olmadığını ve ihalelerin şeffaf ve mevzuata uygun yapıldığını iddia ediyor.

Dava sürecinin gizli yürütülmesinden ötürü yargıçları siyasi bir arka plana hizmet etmekle suçlayarak yıllar önce kendisinin dahil olmadığı iş yönetimlerine adının karıştırılmasını kasıtlı yapıldığını ifade ediyor.

Nitekim dava Kirchner'in ölen eşinin başkanlık dönemini de kapsıyor. Yani 20 yıl önce yapılmış ihalelerin bugün gündem yapıldığı için yargıçları eleştirerek; bir önceki başkan Macri döneminde "Savcılar IMF'den alınan 45 milyar dolarlık kredilerin usulsüz kullanılmasını neden araştırmıyorlar" diye sitem ediyor.

Bu arada Kirchner, ‘yasal olmayan dernek başkanı' suçlamasından ceza almadı. Ceza aldığı dava otoban yolu inşaat ihalesinin yüksek fiyatlandırılması ve inşaatın gecikmesinden ötürü usulsüz iş yönetiminden ceza aldı. Nitekim adı geçen işadamları da 4 ile 6 yıl arasında cezalar aldılar.

Kirchner, açıklanan karar için "anayasaya uygun bir ceza değil" dedi. Bu kararı sert bir dille eleştirerek "Hukuk Partisi" veya "Yargı Partisi" olarak bilinen bir şeyden kaynaklandığını söyledi. 

Kirchner, bu değerlendirmeleri yaparken çok saf olduğunu ve bu yapılanların bir "paralel devlet" faaliyeti olduğunu açıkladı. Hakim ve savcıların karanlık güçlere hizmet eden bir "mafya" olarak tanımladı. Kirchner, "Yargı Ailesi"nin hakim ve savcıları arasındaki kan bağlarını nasıl gizleyemediğini anlatarak "Bugün sahip olduğumuz sistem bu" dedi.

 

Kirchner.jpg
Kirchner, Arjantin hakim ve savcılarını "ölüm mangası" olarak niteliyor / Fotoğraf: Twitter 



"Bunlar bir idam mangası"

Kirchner'a göre bu, İngiliz bir iş adamının malikanesinde birkaç yargıcın 17 Ekim'de yaptığı toplantıda ortaya çıktı.

Kirchner, "Clarín yöneticileri ve muhalif PRO politikacılarla Patagonya'da Joe Lewis buluşmasını, bu yargıçların DNV davasıyla nasıl bağlantılı olduğunu" açıklayarak yargıçların siyasi bir amaç doğrultusunda bu davayı planlı açtığını açıkladı.

Kirchner, ardından, Buenos Aires Şehri Güvenlik Bakanı Marcelo D'Alessando'nun kendisine yönelik 1 Eylül suikast girişimindeki rolünü anlattı. 

Eski devlet başkanı, yargıçlar ile Clarín medya holdingi arasındaki bağlantıları özetledi.

Kirchner, daha önce de mahkeme önündeki son sözlerinde, yargıçları "dava icat etmek ve gerçekleri yanlış beyan etmekle" suçladı. 

Yargıçları kastederek "Bunlar bir idam mangası" dedi.

Buraya kadar okuduklarınız Kirchner'in anlattıklarıyla birlikte bir haber-analizdi.

Şimdi ise kendi değerlendirmemizi ifade etmeye çalışacağız.

Arjantin'deki kriz aslında eylülde ayyuka çıktı. Krischner'a bir silahlı saldırı düzenlendi.

Saldırgan tetiğe 2 kez basmasına rağmen Krischner suikasttan kurtuldu.

Silahlı kişinin 35 yaşındaki Fernando Andrés Sabag Montiel olduğu açıklandı. 

Brezilya'da doğmuş ama vatandaşlık alarak 1993'ten beri Arjantin'de ikamet ediyordu.

Suikast girişiminden alınan görüntüler, Montiel'in Nazi dövmeli ve aşırı sağ sempatizanı olarak tanımlıyordu. Ancak polis örgüt bağlantısı ortaya çıkarmadı veya istemedi!

Davanın yargıcı, suikastçı Montiel'in soruşturmasını kapattı.
 

1200px-Aníbal_Domingo_Fernández.jpg
Güvenlik Bakanı Aníbal Fernández / Fotoğraf: Wikipedi 



Güvenlik Bakanı Aníbal Fernández istifasını sundu

Keza suikastçı Montiel Arjantin'deki 1976-1983 diktatörlüğü savunan aşırı sağcı Arjantin Meclisi Üyesi Javier Milei'nin destekçisi olduğu ortaya çıktı.

Bu sürecin yanında ilginç bir gelişme daha oldu ve Güvenlik Bakanı Aníbal Fernández, silahlı kişinin cep telefonunun güvenlik güçleri tarafından ele geçirilmesinin ardından "bilinmeyen koşullar altında tüm verilerinin silindiği"ni gerekçe göstererek Başkan Alberto Fernández'e istifasını sundu.

Kirchner'a yönelik cinayete teşebbüsü ve yolsuzluk davası, ülkedeki toplumsal kutuplaşmanın göbeğinde gerçekleşiyor.

İşte bu dava ve suikast girişimi Kirchner'i siyasetten veya mümkünse hayatta koparmak için yapılmıştı. Çünkü İktidardaki Peronist Justicialista Partisi, partinin 80 yıllık tarihinde ilk kez geçen yıl Arjantin Senatosu'ndaki çoğunluğu kaybetti.

Yerel seçimlerde ciddi bir hezimet yaşadı Alberto ve Kirchner ikilisi, birbirlerini medya önünde sert bir şekilde birçok kez eleştirdiler. Üstelik ülkede ciddi bir ekonomik kriz ve hayat pahalılığı var. Ancak ülkede ipler Kirchner'in elinde. Resmen olmasa da filen başkan kendisidir.

Bu koşullar altında, Kirchner'in 2023 seçimlerinde olası cumhurbaşkanlığı adaylığı, elitler için ana gündem oldu. Nihayetinde Kirchner'in Arjantin'de şahsi bir sosyolojik karşılığı var. Her ne kadar devlet başkanı Alberto Fernandez olsa da; kamuoyu yoklamalarında halk desteği yüzde 20-25 bandında kaldı.

Ancak Kirchner öyle değil; güçlü bir tabanı var. Hatta, "görevini yerine getiremediği" için Başkan Fernández'e söverek IMF anlaşmasını eleştirdi. 

İki yıldan fazla bir süredir, küsler. Yani popülist bir lider. Bu dengeler içinde kendisini IMF karşıtı olarak hep mesafeli gösterdi. Ekonomik krizin sorumluğunu almadı. Dolayısıyla yıpranmadı.

Bu dengeler ışığında Fernandez seçime hazırlanırken bir suikast ve davanın ortasında kaldı.

Bu gelişmeler yaşanırken 2015 yılında feshettiği istihbarat teşkilat eski personelleri, Clarin medya grubu yöneticiler ve yargıçların olduğu bir toplantı grubun yazışmaları sızdırıldı.

Konuşmalar ifşa olunca Devlet başkanı Fernandez hemen soruşturma açtı ve Kirchner'a destek açıklaması yaparak demokrasi vurgusu yaptı.

Hatta mahkeme kararı açıklandıktan sonra Arjantin Cumhurbaşkanlığı makamı resmi bir açıklama yaptı.

Açıklamada, "Usulsüzlüklerle dolu bir yargı sürecinden sonra bugün verilen karar, bir sonraki seçimlerde siyasi olarak yasadışı ilan etmeye çalışan cumhurbaşkanı yardımcısının ve seçmenin siyasi haklarının açık bir şekilde kısıtlanmasını teşkil ediyor. Ceza, seçim süreçlerinin, siyasi gündemin ve kamuoyunun bir gereği olarak insan haklarına aykırı bir uygulama olarak ülkemizde hukukun en üst düzeyde gerçekleşmesinin önünde engel teşkil etmektedir" denildi.
 

5f239374-5562-472b-aed5-767f2d14e401.jpg
Daha önce Türkiye ve Brezilya'da yaşanan yargıçlar darbesinin bir benzerinin Arjantin'de yaşandığı ifade ediliyor / Fotoğraf: AA



Türkiye ve Brezilya'da da yaşandı

Başkanlık makamı da "Cumhuriyet karşıtı bir eylemle karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

Fernandez bu açıklamayı siyaseten mi yapıyor; yoksa samimi olarak mı yaptı, bilmiyorum.

Suikast ve olayı ifşa eden yazışmalar şunu gösteriyor:

Arjantin İstihbarat Teşkilatı'nda bir grupla Kirchner arasında ciddi bir görüş ayrılığı hatta düşmanlık var. Ülkenin 2 dönem devlet başkanlığını yapmış ve aktif olarak hem senato hem de filli başkanına yönelik suikast yapılması bir güvenlik zafiyetidir. Üstelik deliller kaçırılıyor ve sürpriz bir dava açılıyor; bu kadar gelişmeyi herkes sorgular.

Sonuç olarak Arjantin'de medya, siyaset, hukuk ve istihbarat yöneticileri arasında sert bir elit-içi kavga yaşanıyor. Sermaye ise tüm gruplarla iç içe. Ordu gelişmeleri şuan da izlemekle yetiniyor. Yarın için ne yapacağını kestiremiyorum. İstihbarat teşkilatı içinde karşılıklı hamleler bekleniyor. Kesin olan bir şey var ki; adaletten sorumlu olan yargıçların siyasi amaçlar için hukuku araçsallaştırması kabul edilemez.

Bunu Türkiye ve Brezilya yaşadı. Şimdi de ABD karşıtı Krischner'ın Arjantin'i jüristokrasi bir müdahale yaşadığını düşünürsek; ABD'nin işin içinde olduğunu kestirmek çok güç olmasa gerek.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU