İran'da 13 Eylül'de "ahlak polisi" olarak bilinen İrşad devriyeleri tarafından "başörtüsü kurallarına uymadığı" gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan 22 yaşındaki Mahsa Amini hayatını kaybetmesi üzerine 16 Eylül'de başlayan protestolar sürüyor.
Yaklaşık 3 aydır ülkenin birçok kentinde devam eden gösterilerde yüzlerce aktivist hayatını kaybederken, binlercesi de gözaltına alındı, tutuklandı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Çocuklar dahil 470 kişi yaşamını yitirdi
Human Rights Activists News Agency'nin verilerine göre, hayatını kaybeden 470 kişiden 64'ü 18 yaş altı çocuklar.
Ülkenin 159 kentinde yapılan gösterilerde 18 bin 210 kişi gözaltı alındı veya tutuklandı. 3 bin 537 kişinin kimliği ise bilinmiyor.
İran Genel Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri, ahlak polisinin askıya alınıp alınmadığına ilişkin bir soru, "Ahlak polisinin yargı erki ile hiçbir ilişkisi yoktur. Ahlak polisi, geçmişte nerede kurulduysa orada kapatılmıştır" diye cevap verdi.
Başsavcının bu cevabı sosyal medyada "ahlak polisi" uygulamasının kaldırıldığına dair yorumlara neden oldu.
Devlet televizyonu, başsavcının açıklamasının "çarpıtıldığını" ve uygulamanın sona erdiğine dair haberlerin doğru olmadığını duyurdu.
Hanmuhammedi: Ahlak polisinin görevi sona erdi
Konuyla ilgili beklenen açıklama, "İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma Merkezi" Sözcüsü Ali Hanmuhammedi'den geldi.
Hanmuhammedi, "Savcılık ve yargı yetkililerinin talimatıyla kolluk kuvvetleri tarafından yürütülen Ahlak ve Sosyal Güvenlik Devriyeleri'nin görevi sona ermiştir" dedi.
İran rejimi bir yandan ahlak polisini lağvederek geri adım atarken, diğer yandan gösterileri bitirmek için idam ve uzun süreli hapis cezaları veriyor.
"İdama mahkum edilenlerin cezaları infaz edilecek"
İran'ın Şark gazetesinin haberine göre, Yargı Erki Başkanı Gulam Hüseyin Muhsini Ejei protestolarla ilgili tutuklanan bazı protestocuların yargı sürecinin kısa sürede sonuçlandığını belirtti.
Gösteriler sırasında "terör, cinayet, kamu düzenini bozmak" gibi suçlamalarla yargılanan kişilerin idam ve uzun süreli hapis cezalarına mahkum edildiğini aktaran Ejei, devamında şunları söyledi:
"Bozgunculuk yapan ve devlete karşı savaşa girişen, ateşli silahlar ve soğuk silahlarla cinayet işleyen ve güvensizlik yaratan bazılarının cezaları da onaylandı ve bunlar yakında infaz edilecek."
Ülkede Mahsa Amini'nin hayatını kaybetmesiyle başlayan gösteriler 3'üncü ayını doldurmak üzere.
Peki ülkede değişim mi olacak yoksa molla statükosu devam mı edecek?
İran'ı yakından takip edenler, ülkede yaşananları Independent Türkçe'ye yorumladı.
"Kadınların giyimine, kuşamına yasak getirmek yanlıştır"
Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, ehlibeyt gelenek ve inancında insanların temel hak ve hukukuna saygı göstermenin esas olduğunu söyledi.
İran'ın ülke olarak emperyalizme karşı dimdik ayakta durduğunu, başta Suriye olmak üzere bütün dünyada mazlumlara sahip çıktığını savunan Altun, "İran saygı duyduğumuz bir ülke ama içindeki birtakım hata ve yanlışları da düzeltmesi gerekiyor. Kadınların giyimine kuşamına yasak getirmek etik değildir, yanlıştır" dedi.
Anadolu Müslümanlığında medeniyet, tasavvuf, eşitlik, bilim-sanat, hak ve hukuk, demokrasi ve insan hakları evrensel değerleri olduğunu ifade eden Altun'a göre, Tahran yönetiminin attığı adımların devamı gelmeli.
"Bu çağda işkence devlet terörü, idamlar da devlet cinayetidir"
Tahran yönetiminin toplumun tepkilerini gidermek için istek ve taleplerine eğilmesi gerektiğinin altını çizen Altun, "İran halkı çok fedakar bir halktır. 40 yıldan beridir ambargolara karşı mücadele veriyor. Ehlibeytin temel felsefesinde insan hakları vardır. Peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde "zaman değil, siz kendinizi zaman uyduracaksınız" diye buyuruyor. Var olan eksikliklerin giderilmesi için bazı yetkililere mesajımızı ilettik" dedi ve ekledi:
Bu çağda idam bir devlet cinayetidir. İşkencenin devlet terörü ve idamların da devlet cinayeti olduğunu hep söylüyorum. Hiçbir devletin idam yapmaması gerekir. Devlet aynısını yaptığında suç işleyen birey ile arasında bir fark kalmıyor. Taliban'ı, IŞİD'i inanç olarak kabul etmiyoruz. Hazreti Ali ‘Bütün insanlar kardeşimiz, doğru inanan bütün insanlar da din kardeşimizdir" diyor. Temennimiz her şeyin rayına oturmasıdır."
"Sahadaki gerçeklik ile sanal alem arasında çok fark var"
Ehli Beyt Alimler Derneği (EHLA DER) Başkanı Kadir Akaras ise her ülkede yönetimden memnun olmayan kesimlerin protesto hakkını kullanabileceği ancak bu yapılırken insanlar rahatsız edilmeden, kamu malına zarar vermeden ve şiddete başvurmadan yapılması gerektiği görüşünde.
40 yıldır ambargolara maruz kalan İran'da halkın ekonomik sıkıntı ve haklı taleplerinin olduğunu kaydeden Akaras, "Maalesef bu haklı talepler küresel ve bölgesel güç rekabetinde olan ülkeler bunu kötüye kullanıyorlar. Bugün Irak, Suriye ve yer yer Türkiye'de de yaşandığını görüyoruz. Dışardan yapılan müdahaleler varsa haklı müdahalelerini manipüle ediyor. Ayrıca yapılan protestolar çok sınırlıdır. Sanal alemde koparılan yaygara, birtakım medya gruplarının yaptığı kara propaganda ki gibi değil. Sahada gerçeklik ile sanal alemde söylenenler arasında çok fark var" ifadelerini kullandı.
"Halkın büyük çoğunluğu düzenin yanında"
15 yıl İran'da yaşamış ve sürekli oraya seyahat eden biri olarak yaşanan olayların çok farklı olduğunun altını çizen Akaras, "Gerçeği görmek için gidip görmek lazım. Halkın büyük çoğunluğu düzenin yanında. Evet, haklı talepleri olan vardır ve hak talebinde bulunabilirler, yeter ki şiddete başvurmadan yapsınlar. Şiddete başvuranlar karşısında doğal olarak yasalar çerçevesinde gereken yapılıyor ki İran bugüne kadar çok da sabırlı davrandı" diye konuştu.
EHLA DER Başkanı Akaras'a göre İran'da güvenlik güçleri yetkisiz. Hatta şiddet olaylarında bile polisin müdahale etme hakkı çok kısıtlı ve elinde silah olmayan bir polis gücü bulunuyor.
"Ahlak polisinin lağvedileceğini düşünmüyorum"
Söylenti olsa da ahlak polisinin lağvedilmesi meselenin henüz kesin olmadığına dikkati çeken Akaras, sözlerini şöyle tamamladı:
İran'da ahlak polisi diye bir kurum isimlendirilmiş ama bundan her ülkede vardır. Bir anlamda polis veya güvenlik güçlerinin dışarda halkın genel ahlak yapısına uygunsuz hareketleri engelleme ve ikaz etme hakkı vardır. Bu belki İran'da biraz şişirilmiş ya da kişisel kaba davranışlardan dolayı gündeme geliyor. Bölgesel ve küresel güçler bunu çok abartıyor. Filistin'de bu kadar insan ölüyor ama birçok medya bunu gündemine almıyor. Bu çifte standartlığı da göz ardı etmemek gerekir. Ahlak polisinin lağvedileceğini düşünmüyorum ama biraz yumuşatılabilir."
"İran modernleşme rüzgarından korunamaz"
Emekli büyükelçi Aydın Nurhan, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde (TASAM) yayımlanan "İran, Yalnız Medeniyet" başlıklı makalesinde, İran'daki durumu "kökten kalkışma hareketi" olarak niteleyerek "Bu, Fransız ihtilali benzeri 'ruhban devirme amaçlı bir laik halk ihtilali' olasılığını gösteriyor" ifadelerine yer verdi.
İran'ın sosyoloji gereği modernleşme rüzgarlarından korunamayacağını vurgulayan Nurhan, "Bir İranlı gencin hatta askerin başından Amerikan beysbol şapkasını, ayağından Amerikan spor pabucunu, elinden Amerikan telefonunu, müziğini alamazsınız. Yoksa isyan çıkar" tespitinde bulundu.
"İran bir halk ihtilaline gebe"
"İran yalnız bir halk, yalnız bir Devlet. Aslında İran yalnız değil. Yalnızlık kendi seçimi" değerlendirmesinde bulunan emekli büyükelçi Aydın Nurhan, şunları kaydetti:
"Şiiliği yayma, kendine yalancı bir hakimiyet dünyası kurma hayali gerçekçi değil. Bir Türk diplomatı olarak samimi düşüncem odur ki, İran'ın sıcacık bir ailesi var. Türk dünyası. Eğer isterse Türk dünyası onu bağrına basar, içine alır. Bırakın Azeri nüfusunu, İran'a gittiğinizde Acem'i bile Türk'ten ayıramazsınız. Ülkemizde yarım milyon İranlı yaşıyor, farkında bile değiliz. Kökte ayrı gayrımız yok. Aynı medeniyetin çocuklarıyız. Divan edebiyatımızın, Mevlana'mızın tadını onlar çıkarıyorlar. İran bir halk ihtilaline gebe. Gönül ister ki İran tek parça olarak demokratik bir devlet olsun."
© The Independentturkish