Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, 2019’da New York’ta yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: Kötüleşen sosyal şartlar ile birlikte gelen ekonomik büyüme bir başarı değil, başarısızlıktır.
Ardern’ın göreve geldiği 2017 yılında ülkenin yıllık büyümesi yüzde 3,5’ken, Haziran 2022 itibarıyla yıllık büyüme yüzde 1 seviyelerine kadar geriledi.
Aynı ülkede, 2007-2017 yılları arasında yapılan yüzde 30’luk asgari ücret artışı, son beş yılda gerçekleşti ve 848 dolara kadar çıktı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Sadece toplumun ruh sağlığını iyileştirmek için yapılan devlet yatırımı, 2 milyar dolara (37,2 milyar lira) yakın. Bu, Türkiye’nin Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2023 bütçesinden (31 milyar lira) ve Dışişleri, Kültür ve Turizm, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Şehircilik bakanlıklarının 2023 bütçelerinin toplamından fazla.
Yeni doğan çocuklar için bir yaşına kadar 3 bin dolar destek verilen ülkede çocuk yoksulluğu 2017’den 2021’e geçen sürede yüzde 22,8’den yüzde 16,3’e geriledi.
Düşük ve orta gelirli ailelere 350 dolar destek sunan Yeni Zelanda hükümeti, sadece diş sağlığı için ayırdığı hibeyi ise 300 dolardan 1000 dolara çıkardı.
Büyüme yüzde 3,9, yoksulluk sınırı 25 bin lira
Güney Asya’nın küçük adası Yeni Zelanda’dan çıkıp 16 bin 500 kilometre ötedeki ülkemize dönelim…
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 30 Kasım’da yaptığı açıklamaya göre ekonomi, birinci çeyrekteki yüzde 7,5, ikinci çeyrekteki yüzde 7,7’lik büyümeden sonra turizm sezonunu da içine alan üçüncü çeyrekte yüzde 3,9 büyüdü.
"Yoksul olma sınırı" beş yılda beşe katlandı
Rakamlar “yavaşlasa da büyüme devam ediyor” diyor.
Ancak aynı gün açıklanan başka "rakamlar" ise “büyüyoruz da yoksullaşıyoruz” dedirtti.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (Türk-İş) göre yoksulluk sınırı 25 bin 365 lira oldu.
Yani dört kişilik bir ailenin, gıdanın yanısıra giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapması zorunlu harcamaları için ayda 25 bin lirası yoksa “yoksullar” kategorisine giriyor.
Bu değer, Kasım 2017’de 5 bin 106 liraydı.
Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) ise 7 bin 786 liraya çıkmış durumda. Kasım 2017 için açıklanan, bin 567 Türk Lirası’ydı.
Diyelim ki bekarsınız.. O zaman da aylık yaşam maliyetiniz 10 bin 170 liraya kadar çıkıyor.
TÜİK’in açıkladığı gıda enflasyonu yüzde 99 seviyesindeyken, Türk-İş bu oranı yüzde 137,3 olarak duyurdu. Hem de bu oran İstanbul değil, Ankara için.
Beş yıl önce asgari ücretle 9 gram altın alınabiliyordu
Gelelim asgari ücrete…
Yine beş yıl öncesiyle bir kıyaslama yapalım.
2017’de asgari ücret bin 404 liraydı. Bunun dolar karşılığı ise 384 dolar.
“Bizim dolarla ne işimiz var?” sorusuna cevaben ise şöyle bir örnek verelim: 2017’nin asgari ücretiyle 9 adet gram altın alınabiliyordu.
2022’de asgari ücret 5500’e çıktı. Dolar karşılığı 295 dolara gerilerken, artık yalnızca 5 gram altın alabiliyorsunuz.
Yıllar | Asgari Ücret (TL) | Dolar karşılığı ($) |
2012 | 739,79 | 410,99 |
2013 | 803,68 | 422,98 |
2014 | 891,03 | 406,86 |
2015 | 1000,54 | 367,84 |
2016 | 1300,99 | 430,79 |
2017 | 1404,06 | 384,67 |
2018 | 1603,12 | 332,59 |
2019 | 2020,90 | 355,79 |
2020 | 2324,71 | 331,62 |
2021 | 2825,90 | 318,59 |
2022 | 5500,35 | 294,92 |
2023'ün asgari ücretinin belirleneceği tespit komisyonu gelecek hafta toplanacak.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, AA'ya yaptığı açıklamada 2022 yılı içerisinde bir ara zam daha yaptıklarını şu sözlerle hatırlattı:
İşçilerimiz, Türkiye'nin emekçileri şundan emin olsunlar, onları enflasyona ezdirmeyeceğiz.
Enflasyonun tahribatından koruyacak bir düzenlemeyi geçen sene yapmaya çalıştık, yüzde 50 zam vererek. O yetmedi.
Hemen onun üzerine aritmetik olarak yüzde 80'in üzerinde, kümülatif olarak yüzde 94 küsur zam verdik ama enflasyonun tahribatı devam ediyor.
Dolayısıyla bunu dikkate alan bir düzenleme yapacağız.
Büyüme için yeni bir tanım: Sürdürülebilir Kalkınma
Büyümenin niceliğine değil niteliğine odaklanan Birleşmiş Milletler, niteliği ölçmek için “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” endeksini geliştirdi.
2015’te kabul edilen endeks, 17 başlık ve 169 hedeften oluşuyor. Cinsiyet eşitliğinin sağlanması, açlığın sıfıra indirilmesi, eğitimde kalitenin artırılması, ucuz ve temiz enerjiye ulaşılması gibi başlıklar, bu hedefler arasında.
Hedeflerin 2030’a kadarki durumunu takip eden bu endekste Türkiye, 163 ülke arasında 71. sırada. Türkiye’nin bir öncesinde Bhutan, bir sonrasında Malezya yer alıyor.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) raporuna göre Türkiye, verisini paylaştığı 123 hedefin 16’sını tamamlamış durumda. 2030’a kadar bitmesi beklenenlerin sayısı ise 5.
Raporda önemli bir not var: Türkiye en hızlı gelişen OECD ekonomileri arasında. 15 yılda kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hasıla yüzde 3 arttı. Ancak ekonomik büyümenin avantajları eşit dağıtılmıyor.
Çalışanların ortalama kazançları, OECD ortalamasının altında. Her dört gençten biri ne çalışıyor ne de herhangi bir eğitim alıyor.
Dört çocuktan biri okul öncesi eğitime kaydolmazken işgücünün yaklaşık yarısı basit matematik ve okuryazarlık bilgisinde zorlanıyor.
OECD’ye göre her 10 kişiden dördünün “gece sokakta yürürken güvende hissetmiyorum” dediği Türkiye’de büyümenin, çevre, kaliteli su ve hava kirliliği üzerinde yarattığı baskı da artıyor.
Gayrisafi yurtiçi hasıl nedir, nasıl ölçülür?
Gayrisafi yurt içi hasıla, bir ülkede belli bir zaman diliminde üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin değeri anlamına geliyor.
Üretim, harcama ve gelir yöntemleri gibi üç farklı şekilde hesaplanan bu veriyle ilgili TÜİK, pek çok ülke gibi üretim yöntemini kullanıyor.
Bir ülkenin coğrafi sınırları içinde üretilen her ürünün fiyatı ve miktarının çarpıldığı üretim yönteminde farklı sektörlerin, GSYH’a ne kadar katkı yaptığı ön plana çıkıyor.
Mesela son açıklanan üçüncü çeyrek verisinde sektörlerin, gayrisafi yurtiçi hasılaya katkıları şu şekilde:
Bunu, yüzde 13,9 ile bilgi ve iletişim, yüzde 12,6 ile mesleki ve idari destek hizmetleri takip ediyor.
Bu tabloda dikkat çeken konulardan biri bugüne kadar en büyük katkıyı sunan kalemler arasında yer alan hizmetlerdeki ciddi düşüş.
2021’in üçüncü çeyreğinde GSYH’daki payı yüzde 21,3 olan hizmetler sektörü için bu pay, yüzde 6,9’a gerilemiş durumda.
Yine bir dönem “Türkiye ekonomisinin lokomotifi” denilen inşaat sektöründe yüzde 14,1 daralma bulunuyor.
"GSYH hesaplaması bazı parametreleri göz ardı ediyor"
Son yıllarda pek çok iktisatçı, GSYH hesaplamasında bazı parametrelerin gözardı edildiği inancında.
Jean-Paul Fitoussi, Martine Durand ve Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz’in birlikte kaleme aldığı, “Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın Ötesi: Ekonomik ve Sosyal Performansı için Gerekli Olanı Ölçmek” adlı kitapta anlattıkları gibi 1930’daki Büyük Buhran sonrası hükümetlerin bir veriye ihtiyacı vardı.
Bu nedenle, farklı sektörlerin talebe ne kadar cevap verdiğini bulabilmek, hükümetlere de tam istihdam için yol gösterici olabilecek gayrisafi yurt içi hasıla hesaplamasına geçildi.
Ancak zamanla, farklı verilerin birbiriyle bağlantısı karmaşıklaştıkça, GSYH hesaplamasında eksikler olduğuna kanaat getirildi. Mesela “refah seviyesi” parametresi.
Üç ekonomiste göre sosyal adalet, fırsat eşitsizliği gibi konular hakkında endişe duyanlar, gayrisafi yurt içi hasılanın “pasta nasıl bölüştürülecek” sorusuna tatmin edici bir cevap veremediği inancında.
Ve bunu ABD Eski Adalet Bakanı Robert Kennedy’nin şu sözleriyle örnekliyorlar:
Gayrisafi yurt içi hasıla sigara reklamlarını ve hasta yetiştirmeye çalışan ambulansları sayabilir. Ya da kapı kilitleri ve bu kilitlerin kıran hırsızların yattığı hapishaneleri. Veya nükleer başlıklar ve silahları… Ancak Gayrisafi yurt içi hasıla, çocuklarımızın sağlığını ya da aldıkları eğitimin kalitesini, oynadıkları oyundan ne kadar zevk aldıklarını ölçmez. Evliliklerin ne kadar güçlü olduğunu da kurumlara olan saygıyı da cesaretimizi de bilgeliğimizi de hesaba katmaz. Her şeyi en kısa şekilde ölçer. Hayatı yaşanılabilir kılan şeyler hariç….
© The Independentturkish