İran'ın yönetici mollaları o kadar sık öngörülemezlik oynadılar ki, öngörülemezliklerinde bile öngörülebilir hale geldiler.
Kitlesel baskıya rağmen devam ediyor gibi görünen ve Uluslararası Atom Enerjisi'nin hiç bitmeyen nükleer anlaşmazlık konusundaki beklenmedik sert duruşuyla sarsılan, ülke çapında bir ayaklanmayla karşı karşıya kalan Ayetullah Ali Hamaney, iki bileşenli eski bir tarifin yeniden kullanılmasını emretti.
İlk bileşen, İslam Cumhuriyeti'nin eski ABD Başkanı Barack Obama ile imzalanan can çekişen 'nükleer anlaşma' uyarınca 'Uranyum Hekzaflorürü' (UF6), izin verilen yüzde 3/67 yerine yüzde 60'a zenginleştirmeye başladığının duyurulması.
Bu, mollaların zenginleştirmeyi yüzde 90'a kadar hızlandırmayı planladıkları anlamına geliyor, bu da onlara nükleer silah üretmek için gerekli malzemeleri sağlayacak.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yeni zenginleştirme programı, yerin derinliklerine inşa edilen ve olası hava saldırılarından etkilenmemesi için önlemler alınan Fordow nükleer merkezinde gerçekleştiriliyor.
İran'ın bu oyunu kullandığı önceki sekiz olayda olduğu gibi, Tahran'ın Batılı güçlere, özellikle ABD'ye mesajı şu: Nükleer müzakerelere devam edin, yoksa...!
Tahran yıllar içinde 10 tondan fazla zenginleştirilmiş uranyum biriktirdi ve diplomatik şantaj dışında hiçbir işine yaramadı.
Mollalar bu oyunu başkanlar Bill Clinton, George W. Bush, Barack Obama ve Donald Trump'a karşı oynadılar.
Trump hariç her durumda hile işe yaradı. Ancak, Trump'a karşı işe yaramadı. Çünkü O, tam da Kuzey Kore tiranı Kim Jong Un'la olduğu gibi yüce molla ile fotoğraf çektirmek istiyordu.
Bence, Trump'a istediği fotoğrafı verselerdi, seleflerinin verdiğinden çok daha fazlasını alacaklardı.
Öte yandan küresel bir parya olarak rejimlerine yönelik suçlamalara karşı koymak amacıyla nükleer anlaşma hakkında konuşmaları gerekiyor.
Dahası, sonu gelmeyen görüşmeler, mollaların diğer büyük güçlerle iş yapan büyük bir güç gibi görünmelerini sağlıyor.
Kayhan gazetesi ise "Tüm büyük güçlerin İslam Cumhuriyeti ile görüşmesi gerekiyor" diye böbürlenerek; çünkü devrimlerinin saraylarını başlarına yıkabileceğini bildiklerini iddia etti.
Resmi Fars News'e göre, Tahran'ın artık Ortadoğu olarak adlandırdığı Batı Asya'nın tamamını ateşe vermeye yetecek kadar gelişmiş füzeye sahip.
Yani mollalar Samson seçeneğini değerlendiriyor.
Aynı zamanda, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, ABD'nin 'müzakereleri yeniden başlatmamız için bize yalvardığını' iddia ederek gönülsüz çömezi oynuyor.
Abdullahiyan, son iki haftadır Umman ve Katar dışişleri bakanlarını, Washington'u durmuş müzakerelere geri dönmeye ikna etmek için müdahale etmelerini isteyen telefon görüşmeleriyle rahatsız ediyor.
Humeyni'nin reçetesindeki diğer bileşen ise mollaların İran üzerindeki 43 yıllık yönetiminin ilk gününden beri uyguladıkları bir şey olan rehineler ele geçirilmesidir.
Tahran geçen salı günü 41 yabancıyı rehin aldığını duyurdu ve onları ülke çapında devam eden protestolara yardım etmekle suçladı.
Bu, mollalar tarafından şu anda tutulan rehinelerin sayısını 81'e yükseltti. 1979'da 52 ABD diplomatını tutukladıklarından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı.
Buradaki asıl soru şu: Bu numara tekrar çalışacak mı?
Eminim ki İslam Cumhuriyeti'ne karşı mevcut ayaklanma olmasaydı. Biden yönetimi, Trump'la hesaplaşırken Obama'nın tek mirasını kurtarmak için kocaman bir gülümsemeyle bu oyuna gelirdi.
Tahran'ın oyununun, ucuz bir blöf olduğunu ortaya çıkarmak zor değil. Tahran yıllardır, Washington'daki lobicileri ve yardımsever aptalları aracılığıyla, Hamaney'in İslam hukukuna göre nükleer silah üretimini yasaklayan bir fetva yayınladığı fikrini pazarlıyor.
İddia edilen fetvayı bildiğini iddia eden Obama dışında kimsenin görmediği kesin.
Ama bir fetva varsa ve mollalar nükleer bomba yapma niyetinde değillerse, neden yüzde 60'a kadar uranyum zenginleştirmeleri gerekiyor?
Bu zenginleştirme derecesinin ne İran'ın var olmayan nükleer santralleri için yakıt olarak ne de sadece yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyuma ihtiyaç duyan araştırma reaktörleri için bariz bir kullanımı yok.
Her halükârda, nükleer bomba yapımında artık zenginleştirilmiş uranyum yerine plütonyum kullanılıyor.
Dolayısıyla Tahran'ın gurur duyduğu zenginleştirme, diplomatik bir şantaj girişiminden başka bir şey değildir.
Bir diplomasi aracı olarak rehin almaya gelince, son kırk yıl herkese bu tür girişimlerden etkilenmemeyi öğretmiş olmalı. Bunu birçok kez yaşadık.
Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) propagandasının üzerinde kafa yorduğu Samson seçeneğine gelince, Tevrat'taki hikâyeyi yeniden okumak mollalara çok iyi gelecektir.
Samson, çıplak elleriyle bir aslanı öldüren ve bir eşeğin çene kemiğiyle bin Filistinliye önderlik eden İncil'deki Herkül'ü temsil eder.
Devasa bir vücuda sahip olmasına rağmen aklı küçüktü ve bir kadına âşık olmasına neden oldu.
Bu, büyüklük sanrılarına düştüğünü ve bu gücün ardındaki ilahi lütfu kaybettiğini söylemenin sembolik bir yoludur.
Öte yandan mollaların oyunu, sadece kendilerini ve karamsar Batılı siyasetçileri ilgilendirdiği sürece başarılı olmuştur.
Ancak bu kez, sahada üçüncü bir oyuncu bulduk: İranlıların büyük bir kısmı, artık statükoya tahammül edemeyeceklerini düşünüyor.
Noam Chomsky gibi şahsiyetler tarafından desteklenen, halkın desteğine dayalı bir sistem olarak Humeyni'nin tiranlığı efsanesi delindi.
Bir zamanlar 'medeniyetimin İslam'a karşı yaptığı yanlış' için özür dileyen Bill Clinton bile şimdi Tahran'da rejim değişikliği çağrısı yapan genç İranlıları destekleyen tweetler atıyor.
Humeyni rejimi bana bir şeyi bilen kirpi ve birçok şeyi bilen tilki hakkındaki eski bir Yunan masalını hatırlatıyor. Kirpi, tilki daha geniş bilgisini ona karşı kullanmak istemediği sürece kendini koruyabilirdi.
Washington'daki İranlı lobicilerin iddia ettiği gibi, mollaların İran'a dayattığı gibi otoriter bir rejimle uğraşırken, seçenekler teslim olmak ya da istila etmekle sınırlı değil.
Belki de en iyi seçenek, İran'daki genç kuşaklar modern dünyanın bir parçası olmayı arzularken, mollaların yaptıklarının acılığını tatmasına izin vermek, böylece onların çağdaş gerçekliklerinden kopukluğunu ortaya çıkarmak olacaktır.
Mollaların iktidarı ele geçirmesinden bu yana ilk kez İran'ın geleceği konusundaki gerçek savaş İran'ın kendi içinde veriliyor.
Humeyni rejiminin bir zamanlar ilahi lütuftan yararlandığını varsaysak bile, artık bunu kaybettiği ve Tevrat'taki Samson'un bir karikatürü haline geldiği giderek daha açık hale geliyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia