Bitlis'te şiddet gören kadının haykırışı: Ben de insanım, korkuyorum, ölmek istemiyorum

Kadın cinayetleri neden durdurulamıyor?

Görsel: Unsplash

Ben de insanım, korkuyorum, ölmek istemiyorum, yaşamak istiyorum.


Bu sözler Bitlis'te 11 sene şiddet gören Bahar'a ait.

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.

İstanbul Sözleşmesi'den çekilen Türkiye'de kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Türk Medeni Kanun'u, 6284 sayılı Kanun, uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın haklarının tüm kurum ve kuruluşlarla eksiksiz uygulanması isteniyor.

Ancak Türkiye'de kadın cinayetlerinin önüne geçilemiyor.

Peki Türkiye'de kadınlar neden korunamıyor? 

Kadın şiddetiyle mücadele edenlerden ve çığlığının duyulmasını isteyenlerden biri Bitlis'te yaşayan 33 yaşındaki Bahar.

Güvenliği nedeniyle adını değiştirdiğimiz Bahar, 11 yaşında evlendiğini ve 14 yaşında bir çocuk sahibi olduğunu anlatıyor.

Ailesinin şiddeti ve tehditleri nedeniyle boşandığını ve akrabasıyla evlenmek zorunda kaldığını söylüyor.

Okuma yazma bilmeyen Bahar, eşinden 11 yıl boyunca fiziksel ve psikolojik şiddet gördü.

Ağabeyi tarafından da şiddet gören  genç kadın, 4 çocuğu ile birlikte gideceği yer olmadığı için şiddete boyun eğmek zorunda kaldı.

Eşinin kendisini ve çocuklarını hem aç bıraktığını hem de şiddet uyguladığını belirterek, "Gideceğim yer yoktu. Çocuklarımın yanında yumruklar atıyor, kapıları kırıyor, başımı duvarlara vuruyordu. Ölümden beter ediyordu. Beni aldatıyordu" dedi.

Korktuğu ve çocukları için şiddete ses çıkaramadığını ifade eden Bahar, çocuğu hastalandığında dahi ilaç parası olmadığı için komşularından yardım istediğini, kaldığı evin "ahırdan beter" olduğunu, çocuklarıyla çok zor günler geçirdiklerini anlattı.

"Boşanma davası açtım; ama büyükler araya girdi. Şiddet devam etti. Bıçakla beni arıyordu. Ekmeğimizin olmadığı zamanlar oldu. Ölsem de kurtulsam diyordum" sözleriyle yaşadığı süreci herkesin duymasını istiyor.

Temel gıdaya harcanan gideri kesilen Bahar'ın, evlere temizliğe giderek biriktirdiği parasına kocası el koymuş.

Boşanma davası süreci devam eden Bahar, 13 yaşında erkek çocuğu olduğu ve şiddet endişesi nedeniyle onu bırakmak istemediği için sığınma evine gidemiyor.

Eşi esnaf olduğu, henüz boşanmadıklarından aynı adreste ikamet ettikleri gözükmesinden dolayı yapılan yardımlar kesiliyor.

Maddi imkansızlıklar içinde uzaklaştırma kararı aldıran; ancak sürenin dolduğunu anlatan Bahar, "Kocam adresimi biliyor, beni öldürebilir. Korkuyorum. Ölmek istemiyorum. Ben de insanım. Yaşamak istiyorum. Bana yardım edin" diyerek sesinin duyulmasını istiyor.  


Yetkililer kadınlara iş olanağı sağlayabilir

Boşanma davası süreci devam eden Bahar'ın avukatı Canan Aydın ise, "Öncelikle kadının can güvenliği olmadığı için devlet kadına yaşama hakkını güvence altına alınması gerekiyor. Kadınların çoğunun bu şiddete boyun eymelerinin nedeni ekonomik özgürlüklerinin olmamasından kaynaklanıyor. Yetkililer en azından kadınlara iş olanaklarında yardımcı olunursa kadınların kendilerine olan güvenleri artar" şeklinde konuştu. 
 

 

Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu Dönem Sözcüsü Kırklareli Barosu adına Ilgaz Lale Kocakundakçı, Anıt Sayaç'tan (Dijital Arşiv) takip ettikleri verilere göre, 2022 yılının başından bu yana 345 kadın cinayeti işlendiğini belirterek şunları ifade etti:

Şiddetin önlenememesinin nedenlerinden biri ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği zihniyetinin yerleşmemiş olması. Bu durum beraberinde cezasızlık politikasını da getiriyor. Kadın cinayeti davalarında uygulanan haksız tahrik, iyi hal indirimleri cezaların caydırıcılığına engel teşkil ediyor. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı ile yargıda arka arkaya kadınların aleyhine kararlar çıkmaya başladı. Cezasızlık politikası şiddet uygulayanları daha da cesaretlendiriyor. 'Ölmek istemiyorum, korkuyorum' diyen bir kadının haykırışı tam da bu nedenle.
 

Kadınların hukuki kazanımlarına karşı yürütülen sistematik bir saldırı olduğunu anlatan Kocakundakçı, en büyük problemin yasaların uygulanmaması olduğunu dile getirdi.

Öncelikli talebin acilen İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar hayata geçirilmesi olduğunu söyleyen Kocakundakçı, "Ayrıca, şiddeti önlemenin bir devlet politikası haline getirilmesi ve etkin bir şekilde uygulanması gerekir" dedi. 


İlk 10 ayda 282 kadın cinayeti 

Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için mücadele veren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, 2022 yılının ilk 10 ayında 282 kadın cinayeti işlendiğini, 202 şüpheli kadın ölümü olduğunu söyledi.

Ve bu rakamların giderek arttığını belirten Kav, kuruldukları günden itibaren kadınların şiddet görmemesi, 6284 sayılı kanunun uygulanması için mücadele ettiklerini dile getirdi.
 

 

Gülsüm Kav, sözlerine şunları ekledi:

İstanbul Sözleşmesi'nin feshi sonrasında şiddet gören kadınlara yönelik tedbir kararları etkili olmuyor. Şiddetle mücadele bütünsel bir mücadeleyi gerektirir. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilinmesi çözümden vazgeçilmesi anlamına gelir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin her alanda ortadan kaldırılması gerekir. Bu konuda geriye gidiyoruz. 6284 sayılı kanun, tedbir kararları etkin şekilde uygulanmıyor. Yargılama sürecinde ceza indirimleri devam ediyor. Dosyalarda etkili soruşturmalar yürütülmüyor. Dosyalar kapatılıyor. Kadının aile içinde görünmez kılınmaya çalışılarak kadını güçlendirmek yerine kadına destek sisteminin azaltıldığı politik iklim yaratılıyor. Türkiye'de öldürülen kadınların en çok boşanma aşamasında ve ateşli silahlarla olduğu görülüyor. Ateşli silahlara ulaşılması engellenmeli.


Kadına destek mekanizmaları eksik 

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan Hale Çelebi de kadına şiddetle ilgili verilere ulaşmak konusunda bilgi taleplerine yanıt alamadıklarını anlattı.
 

Hale Çelebi.jpg
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan Hale Çelebi

 

"Kadınlar korunmak veya yaşadığı şiddetten kurtulmak istediklerinde önlerine failin şiddetine yeniden maruz kalma riski ile başlayıp, destek mekanizmalarının eksikliğine, buradaki hizmetin kadından yana bakış açısının yoksunluğuna, uygulamada ortaya çıkan keyfi kurallarla yaşanan hak ihlallerinden, her bir aşamada maruz kaldıkları yargılayıcı ve ayrımcı tutumlarla karşılaşmaya kadar giden bir engeller zinciri çıkıyor" diyen Çelebi, erkek şiddetine karşı mücadelenin bütüncül bir konu olarak ele alınması gerektiğini belirtti. 

Tüm kadın ve çocuklar için şiddetsiz bir yaşam güvencesini sağlama sorumluluğunun ve yükümlülüğünün devlete ait olduğunu hatırlatan Çelebi, "Devlet, kadınları şiddetten korumak üzere bütçe ayırmak, yasa yapmak ve uygulamak, uygulanmadığında mekanizmadaki eksiklikleri gidermek ve hesap vermekle sorumlu. Bu sorumluluk erkek şiddeti ile mücadele eden kurumların çalışmalarına engel olmamak, buradaki deneyimlerden faydalanmak ve yaşanan aksaklıklara ortak bir akıl ile çözüm bulabilmeyi de kapsar. Bu çerçevede baktığımızda devletin bu sorumluluğunu etkin bir şekilde yerine getiremediğini görüyoruz" dedi. 

   

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU