Virginia’daki Mason Üniversitesi kapsamındaki Schar Okulu’nda Hayden Merkezi tarafından birkaç gün önce düzenlenen sempozyuma katılanlar, Direktör Larry Pfeiffer’ın “CIA için çalışmak ilginizi çekiyorsa, salonda bize katılacak askerler var. Lütfen kendileriyle konuşun. Resepsiyonda hazır bulunacaklar” ifadeleri ile karşılandı. Üniversite tarafından gelecek yıl başlatılacak yeni bir programa işaret eden Pfeiffer, “Güvenlik çalışmalarına ilgi duyan birini tanıyorsanız, doğru yer George Mason Üniversitesi'ndeki Schar Okulu’dur” ifadelerini kullandı.
Eski bir CIA çalışanı olan Pfeiffer, şu an Hayden Merkezi’nde direktörlük yapıyor. Üniversite kapsamında beş yıl önce kurulan merkez, sempozyuma katılan da eski CIA Başkanı General Michael Hayden'ın adını taşıyor.
Etkinlikte CIA’nın 1947'de kuruluşundan 75 yıl sonra karşılaştığı zorluklar ele alındı. CIA’nın mevcut üst düzey liderlerinden ikisinin ağırlanması ise ‘halka açık bir platformda’ nadiren görülüyor. Zira istihbarat liderleri genelde Kongre'deki sorgu duruşmalarından önce ortaya çıkıyor. Her iki yetkilinin de Arap ülkeleri ile ilişkileri bulunuyor. Biri Arap dilini biliyor, Arap ülkelerinde yaşıyor. Diğeri de Lübnan ve Sünni dosyasında çalışıyor.
İlk konuşmacı, CIA’nın operasyonlardan sorumlu başkan yardımcısı David Marlowe idi. 2017-2020 yılları arasında Yakın Doğu Merkezi’nde yer alan Marlowe, yurt dışında CIA için ‘istasyon şefi’ olarak üç kez görevde bulundu. Ayrıca Terörle Mücadele Şubesi’nde Harekat Şefi olarak görev yaptı. Ancak kariyerine CIA’da değil, ABD Ordusunda 101. Hava İndirme Birliği ve 82. Hava İndirme Birliği’nde istihbarat için bir sinyal operatörü olarak başladı. Dolayısıyla 1990 ve 1991 Körfez Savaşı sırasında Suudi Arabistan ve Irak'ta çalışması gerekti.
Sempozyumun ikinci konuşmacısı, 1986'dan beri teşkilatta yer alan CIA'nın Analiz Direktör Yardımcısı Linda Weissgold'du. Terörizm Analiz Ofisi de dahil olmak üzere CIA'nın analiz birimlerini yöneten Weissgold, iki yıl boyunca ABD Başkanı George W. Bush için günlük istihbarat verilerini sundu.
CIA’nın eski direktörü Michael Morell'in moderatörlüğünü yaptığı sempozyumda Linda, işinin objektif analiz sağlamak olduğunu söyledi. “Sınırların ötesine bakıyoruz. Sınırlarımız dışında bulunan, ancak ulusal güvenliğimizi etkileyen kişi, grup ve akımları takip ediyoruz. Bir CIA analisti olarak göreviniz bilgi sağlamaktır. Ancak politika yapmazsınız” ifadelerini kullandı. David de şu aıklamada bulundu:
“Harekat görevlilerinin öncelikli işi, sınırları aşıp başka ülkelere gitmektir. Bu ülkelerdeki insanları kendi koşullarında keşfediyor, dünyada kendilerini hangi noktada gördüklerini anlıyoruz. Biz siyasi olmayan bir örgütüz. Politika ve istihbarat arasındaki fark, politikanın dünyanın nasıl olmasını istediğinizle ilgili olmasıdır. İstihbarat ise dünyanın nasıl olduğu ile ilgilenir. Görevimiz, ülkeleri olduğu gibi görmek, sorunlarına nasıl baktıklarını, bizi nasıl gördüklerini, akıllarından geçenleri anlamaktır. Aynı zamanda analiz departmanındaki Linda gibi çalışanların incelemesi için faydalı olacak bazı şeyleri yanımızda getiriyoruz.”
İstihbarata nasıl katıldığını anlatan David, ulusal güvenlik alanında çalışmayı dört gözle beklediğini ancak ilgi odağında olmadığını söyledi. İstihbarat öncesinde askeri tecrübe kazanmak için orduya katıldığını aktardı:
“Orduda, Kaliforniya'da bir buçuk yıl boyunca bana Arapça öğrettiler. Ardından birkaç yıl sinyal okuluna gittim. 1991'de Körfez Savaşı'ndan sonra CIA'a geldim. Ortadoğu’da görevlerde bulundum. Buradaki bazı ülkelerde kimse İngilizce konuşmuyordu. Harika bir deneyimdi. Yerel yiyecekleri tattım, her gün Arapça konuştum. Balık pazarındaki, meyve sebze pazarındaki her türlü balığın adını biliyordum. Yarı casus, yarı diplomat, yarı maceracı, yarı arkeolog, yarı sosyologdum bir nevi.”
Linda da şu açıklamada bulundu:
“İlk yaptığım çalışmalardan biri Ortadoğu ile ilgiliydi. Lübnan dosyası üzerinde çalışıyordum. Sünni Başbakan suikasta kurban gittiğinde birkaç ay gibi çok kısa bir süredir bu çalışma üzerindeydim. Ancak bu, diğerlerinden daha az önemli bir dosya olarak kabul edildi.”
Linda, söz konusu başbakanın kim olduğunu açıklamadı. Ancak Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Linda’nın 1986'da CIA’ya katılması ardından 1987'de Lübnan Başbakanı Reşif Karami’nin suikaste kurban gittiği biliniyor. 2014'te ise yine Lübnan Başbakanı Refik Hariri uğradığı suikastta yaşamını yitirmişti.
CIA’nın şu an işe almak istediği kişilere dair açıklamalarda bulunan Linda şunları söyledi:
“CIA'da farklı alanlardan kişiler arıyoruz: Grafik tasarımcıları, muhasebeciler, mühendisler, lojistikçiler ve veri bilimcileri gibi... Mezuniyet öncesinde, vakti olan bir öğrenciyseniz öğrenci programımıza katılmanızı şiddetle tavsiye ederim. Bizim size baktığımız gibi sizin de bize bakmanız için harika bir fırsat.”
Linda ve David’in ‘terör karşıtı savaş’ kuşağından olduğu biliniyor. Bu dönemde ABD’nin önceliği El Kaide ve DEAŞ ile bağlantılı tehditlerle mücadele idi. CIA'nın yalnızca Çin’den kaynaklanan tehditlere adanmış yeni bir ‘görev merkezi’ kuruşundan da anlaşıldığı gibi şu anki öncelik ise Çin. David ve Linda da bu gerçeği kabul ediyor. David “Bugün ABD’nin ana rakibi Çin” ifadelerini kullanırken Linda da şunları söyledi:
“Çin, yükselen bir güçten küresel bir güç olma yolunda ilerliyor. Çin Komünist Partisi Kongresi sonuçları ile Şi Cinping kesinlikle eskisinden daha güçlü bir konumda olduğunu hissediyor.”
Peki bu, ABD’nin Afganistan'dan ayrılmalarının ardından ‘terör tehdidinin’ sona erdiği anlamına mı geliyor?
Linda bu konuda, “Terör tehdidi henüz son bulmadı. Bu tehdidi azaltma konusunda büyük ilerleme kaydettik, ancak henüz bitmiş değil. Bu yöndeki bakışlarımızı çevirmedik, çevirmeyeceğiz” dedi. ABD’nin teröristleri takip etmeye devam edeceğini vurgulayan David de “Zevahiri’den de anlayacağınız gibi; saklanmanız mümkün değil” vurgusunda bulundu. ABD, El Kaide lideri Eymen Zevahiri’nin 20 yıllık takibin ardından bu yıl Kabil’de öldürüldüğünü açıklamıştı.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Şarku'l Avsat