Geçen hafta, hazırlığı 31 Ekim'de başlayıp anma şöleni 2 Kasım'da sona eren ve Meksika'nın hemen her yanında kutlanan bir festival gerçekleşti: Ölüler Günü Şenliği!
Ana caddeler, tarihi sokaklar ve tüm mezarlıklar alabildiğine göz alıcı renklere büründü; renkli görüntülerin vazgeçilmez mekânları oluverdiler.
Peki, nedir İspanyolcası Dia de Muertos, İngilizcesi Day of the Deads olan bu Ölüler Günü Şenliği?
Ölüler Günü; İspanyollar ile Latin Amerikalıların kutladığı, amacı ölüleri anmak olan bir festival.
Modern zamanlarda 5 Nisan'a denk gelmekte. Ancak Meksika'daki kitlesel şenlikler, farklı şehirler ile etnik topluluklar arasında değişik biçimlerde ve farklı tarihlerde düzenlenmektedir.
Festival her yıl hazırlık dâhil 30-31 Ekim ile 1-2 Kasım arasında gerçekleşmektedir.
Başlangıcı antik Aztek âdet ve inançlarına dayanmakla birlikte günümüzde eski İspanyol gelenekleri ve Hıristiyanlık (Katolik) sentezine dayalı bir sosyal ve dinsel şenliğe dönüşmüştür.
Hıristiyan geleneğine "Soul's Day" (Ruhlar Günü) ismi altında uyarlanmıştır. Bu gelenek, "All Saint's Day" (Azizler Günü) olarak da karşımıza çıkmaktadır.
Sosyokültürel tarih anlayışıyla ele alındığında, kökeni yaklaşık 3 bin yıl öncesine, Maya topluluklarına kadar uzanmaktadır.
Bu hususta, İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Selin Gürkaş'ın "Adına rağmen dünyanın en eğlenceli ve renkli festivallerinden biri" başlığıyla "İyi ki görmüşüm" isimli sitede yayımlanan makalesine göz atmakta yarar var:
14 ve 16'ncı yüzyıllarda Meksika topraklarında yaşamış olan Azteklerde, insanların öldükten sonra Chicunamictan adlı bir mıntıkaya seyahat ettiklerine inanılıyordu. Bu inanışa göre; zorlu dokuz kademede bulunan ölü ruhunun her birini yöneten tanrıları vardı.
Aileler bu zorlu yolculuğa yardım etmek için çeşitli araçlar, yiyecek ve içecek sağlıyor. Ölen yakınların mezarlarına erzak ve malzemeler bırakılıyor. Ölüler Günü'nde geri gelen ruhlar için, birçok yerde yakınları tarafından 'ofrenda' adı verilen ev önü veya içinde aile sunakları kuruluyor.
Bu sunaklarda ruhların hayattayken sevdikleri yiyecekler, içecekler, eşyalar, aile fotoğrafları, çiçekler ve güzel kokular bulunmaktadır. O döneme mahsus yapılan ekmeğin adı 'Pan de muertos' diye bilinir. Ayrıca ölen kişinin adının yazılı olduğu çeşitli (mesela kafatası gibi) şekillerde şekerlemeler yapılmaktadır.
İnanış gereği; ruhlar sunaktan ayrıldıktan sonra oradaki yiyecek ve içecekler, ilgili kişinin yakınları ile komşuları tarafından tüketilmektedir.
Ölen insanın ruhunun gideceği yerin ölüm şekilleriyle belirlendiği sanılıyordu. Savaşta, doğum sırasında ölen veya yaptığı fedakârlıklar sonucu ölenlerin, sonraki hayatta en iyi şekilde ödüllendireceklerine inanılıyordu.
Bu inanç ve uygulamalar, günümüzde Ölüler Günü kutlamalarının temelini oluşturmaktadır.
Bahsi geçen festival, modern zamanlarda Hispaniklerin atalarını anmak üzere buluşup şölen yaptıkları bir gün olarak sayılıyor.
Ölüler Festivali'ne hayat verip günümüze miras bırakan üç eski toplumdan bahsediliyor:
- Eski Meksika halklarından biri olan Aztekler.
- Kolombiya'nın ön (pre-Kolombiya) halklarından biri sayılan ve Azteklerden önce yaşamış olan Toltekler.
- Eski Meksika-El Salvador halkından olup Aztek ve Toltek kavimlerinin etnik kökenini oluşturan Nahualar.
Bu arada belirtelim: Hispanik, İspanik veya İspano kavramı, genel olarak İspanya'dan, İspanyollardan ve İspanyol kültüründen türemiş ya da bu kültürle ilgili olan anlamlarında kullanılan bir sözcüktür. Dile dayalı bir tanımlamadır ve ırksal bir aidiyeti belirtmez.
Hispanik terimi, 1970'li yıllarda ortaya çıkmış ve kültürel kökenleri Meksika, Porto Riko, Küba, Orta Amerika ve diğer Latin Amerika ülke insanlarını tanımlamak için Amerikan Nüfus Dairesi tarafından kullanılmıştır. Terim, kimi zaman İspanyolları ve Brezilyalıları da içine alır. (Brezilya'nın asıl dili Portekizcedir.)
Hispanik terimi Amerikan Nüfus Dairesi tarafından resmi olarak türetilmiş ve kullanılmış olmasına rağmen birçok insan bu tabirin kendilerini temsil ettiğini kabul etmezler.
Ölüler Günü, Cadılar Bayramı benzeri festivaller korkutma ve yaramazlık amaçlı değildir. Tersine, ölüm gibi soğuk ve itici bir kavramın daha sevimli bir şölene dönüştürülmüş halidir. Bir anlamda renkli kostümlerin, ihtişamlı geçitlerin, kadife çiçeklerinin festivali de sayılabilir.
Festivalde temsili olarak tasvir edilip kullanılan ölüm maskeleri, kurukafalar ile iskeletler ölenleri simgeler. İnanışlarına göre gerçek ölüm unutulduğundan, anma ve kutlamanın amacı ölenlerin sürekli hatırlanmasını sağlamaktır.
Şenliğe özgü yemekler yapılmaktadır ki, ataların ruhları bir gün döndüğünde bunlardan faydalanabilsinler. Bu amaç doğrultusunda ölmüş olanları simgeleyen şekerden kafatası biblolar, ölenlerin sevdiği kokuların, yiyeceklerin, süslemelerin bulunduğu sunaklar yapılıyor.
Pandemi döneminde iptal edilip ara verilen şenlikler, bu yıl kaldığı yerden devam etti. Şenliğin anlamı ve uygulamasını birlikte okuyabiliriz:
Meksikalıların, özellikle kadim Aztek inançlarının egemen olduğu zamanlardan kalan sosyokültürel mirasa göre; ölüm de yaşamın doğal bir parçası ve devamı sayılır. Ölümden sonra yeni bir yaşam oluşur. Dolayısıyla ölüm dramatik, trajik, ürkütücü ve korkutucu bir olgu değildir.
Meksika ve Orta Amerika yerli topluluklarının nazarında yas tutmak, ölülere saygısızlıktır. Bedenler yerin altına girmesine rağmen ruhlar hâlâ canlıdır ve çevrede dolaşmaktadırlar. Şenlik yapmak suretiyle yaşayan torunlar, atalarının ruhlarıyla bir olmayı ve onları kendi evlerinde konuk etmeyi tercih etmektedir.
Festival matem ikliminden çıkıp şenlik-şölen iklimine geçme fırsatıdır. O halde karalar bağlanacak/ağlanacak değil, neşelenip şenlenecek bir gün olmalıdır.
Kimi zaman mezar başında anmalar, kimi zaman sunaklara adanan çiçekler, armağanlar, yiyecekler ve yakılan mumlarla kutlanır. Belirlenen mekânlar süslenip bezenir. Caddelerde müzik eşliğinde yürüyüşler yapılır.
İnsanlar giysilere resmedilmiş renkli iskelet ve kurukafaları giyerek, yakınlarının mezarlarını çiçek ve şekerlemelerle donatırlar. Şehir içindeki kutlama alanları, kabristanlar ve kırsal kesimler seyrana, piknik yerine döner. Mezarlıklarda veya şenlik yerlerinde ölülerin mizahi taraflarına vurgu yapılır: Komik hatıraları anlatılır, sevdiği yiyecek ve içkiler yenilip içilir.
Ölüler Festivali'nin ilginç ve farklı ayrıntılarını, başka kaynakların yanı sıra, Medya Planlama Uzmanı Selin Aktaşoğlu'nun "Meksika Ölüler Günü" başlığıyla 15 Nisan 2020 tarihinde "Keşfet101" sitesinde buldum.
Yazıdan yararlanarak şöyle bir özetleme yapacağım:
Festivallerde giyilen kostümlerin renkli oluşunun Meksikalı toplulukların genelde dinamik, yerinde duramaz diye tanımlanacak kadar hareketli olmalarıyla bir bağlantısı bulunmaktadır.
Festivale katılacak olanlar en renkli ve ilginç giysiyi giyebilmek için yaratıcı düşünme yönünde adeta yarışırlar.
Festivalin simgesi haline gelmiş giysi tasarımının adı Catrinas, dişi karakterinin adı ise Catrina'dır. Catrina, 20'inci yüzyılın ilk yarısında, Meksikalı çizer José Guadalupe Posada Aguilar'ın (1852-1913) yarattığı bir karakterdir.
Sanatçı Posadas, "ölüm" kavramını insanlaştırır. Meksika toplumunun Avrupa hayranlığına bir eleştiri olması için, iskeleti bir Fransız kadını gibi giydirir. Ona bir isim bile verir: Calavera Garbancera!
Posadas'ın ünlü sözü "todos somos calaveras", yani "hepimiz iskeletiz" tümcesi bu karakterin temeline ışık tutar: "Her birimiz aynıyız."
Posadas'nın kabri bu sebeple Ölüler Günü Festivali'nin popüler ziyaret noktalarından biri haline gelmiştir.
Bu münasebetle biz, aynı hususta ilginç bir ayrıntıya yer vereceğiz:
Katolik Kilisesi'nden dönme bir Musevi olan sanatçı Diego Rivera (1886-1957), İspanyol kökenlidir.
Guanajuato şehrinde doğmuş, İspanya'daki Eduardo Chicharro'nun sanat atölyesinde çalışma şansını yakalamış, bunun sonucu olarak da Latin Amerika ve ABD'de fresk sanatını yeniden canlandırmıştır.
Fransa, İtalya ve Meksika'da duvar resimleri ve freskler üzerinde çalışmış ve dünyaca ünlü Meksikalı kadın ressam Frida Kahlo (1907-1954) ile evlenmiştir.
Bu noktadan itibaren yine Ölüler Günü'nün simgesi haline gelmiş olan Catrina'dan bahsedeceğiz.
Burada iki kaynağımızdan biri Selin Aktaşoğlu, diğeri ise "İyi ki görmüşüm" sitesinde coğrafya ve biyoloji alanlarında yazan İTÜ mensubu Selin Göktaş'tır.
Önce Göktaş'ın konuya ilişkin yazısından bir alıntı yapalım:
Diego Rivera, en bilinen eserlerinden olan 'Dream of a Sunday Afternoon in Alameda Park' (Bir Pazar günü öğleden sonrası Alameda Parkı'nda) isimli duvar resminde, Posada'nın çizdiği çinko baskılı iskelet resmini, büyük şapka giydirilmiş bir Rivera kadını olarak çizdi. Bu figürü zengin, züppe anlamına gelen 'Catrina' olarak adlandırdı. Günümüzde Ölüler Günü'nün en önemli sembolleri 'calacas' yani iskeletler ve Catrina (zarif kafatasları) oldu…
Selin Aktaşoğlu'nun bilgilerinin bir özetini vererek hikâyeyi tamamlayalım:
Catrinas tasarımı stilinde giyinmiş insanlar büyük bir geçit töreni ile Ölüler Festivali'ni başlatır. Geçit töreninde ataları anmak adına büyük altarlar veya ofrendalar kullanılır. Bu altarlar (sunaklar, adak yerleri) ruhları davet etmek için daha çok evlerde yapılır. Ancak dua etmek için kullanılmazlar. Kadife çiçekleriyle süslenen dev sunaklarda heykeller bulunur ve yine kostümlü görevliler tarafından çekilir.
Ofrenda ise, çeşitli eşya koleksiyonlarını barındıran, bir kişiyi veya aileyi anmak amacıyla yapılmış sembolik anıt, altar manasında kullanılan bir deyimdir. Dia de los Muertos'da aileyi ziyaret eden ataya 'hoş geldin' demek maksadıyla kurulur.
Şenlikten hemen önce yöre esnafı, düzinelerce kâğıdı üst üste dizdikten sonra çekiç ve keski malzemeleri kullanarak dantel işler gibi işyerlerinde desenleri oluşturmaya başlar. Papel Picado denen bu süslü kâğıtlar sadece Ölüler Günü anmaları için yapılmaz. Diyelim ki bir restoranın süslemesinde de kullanılabilir.
Şenlik münasebetiyle kurulan altarları (ataların anıldığı sunak) süslemek büyük bir önem ve anlam taşımaktadır. Desenler de rüzgârı ve hayatın kırılganlığını simgeler. Geçit töreni ise ilk olarak bir James Bond filminde kullanılır, fikri seven Meksikalılar tarafından geleneğe dönüştürülür.
1 Kasım 2014'te tam 500 kadın, Catrinas tarzında giyinerek Mexico City'deki geçit töreninde toplanmış, Guiness Rekorlar Kitabı'na bir araya toplanan en büyük kostümlü kadın topluluğu olarak girmişler.
Festivalin en görkemli kutlandığı yer Meksika'nın başkenti Mexico City'dir. Şenlik arabaları, toplu taşıtlar, bisiklet gibi bireysel-motosiklet binek araçları ana caddelerde dolaşırlar. Gösteriye katılanlar renkli giysileri ve çizimleri üzerlerinde taşıyıp şarkılar söyleyerek bulvar ve sokaklarda şenlik yaparlar. Meksiko City kalabalık bir başkent olması dolayısıyla festivale hem ilgi fazladır, hem de kitle katılımının haddi hesabı yoktur.
Bazı taşra şehirleri ve kırsal alanların her birinde yöresel âdetler ile yaşam tarzlarına özgü farklı kutlamalar da yapılmaktadır. Örneğin Michoacan bölgesindeki Patzcuaro şehrindeki şenlik de başkentinki kadar renklidir. Bu şehrin yakınındaki Janitzio'da balıkçılar, festival gecesi botla denize açılırlar. Yanan mumları suya bırakmak suretiyle atalarını anmış olurlar.
Aslında Oaxaca City, orijinal kutlama ve şenliği hem ülke hem de Amerika kıtası çapında yapan şehir olarak bilinir. Burada ölü ruhlarına sunulan yiyecekler arasında sadece yöreye özgü üç yiyecekten bahsetmek mümkün: Mole negro veya kara mole, Oaxaca'dan gelen geleneksel bir Meksika sosudur.
Bu sos Meksika molesinin en karmaşık türüdür ve genellikle hoja santa (aromatik, meyan kökü tadında bir bitki), tarçın, kimyon, karanfil, soğan, sarımsak, kuru biber, kişniş, balkabağı, susam tohumu, karanfil gibi malzemelerle yapılır. Yanında pan de yema (çörek tarzında yapılan bir çeşit ölü ekmeği) ve şehrin adını taşıyan çikolata (Oaxacan chocolate) verilir.
Ölüler Şenliği'nde tercih edilen özgün yiyeceklerin başında Pan de Muerto (Ölü Ekmeği) gelir. Anason tohumları eklenerek pişirilen tatlı bir ekmek türüdür. Hamurdan yapılmış iskelet kemikleri ve kurukafalar ile süslenmektedir. Kemiklerin bir kısmı bazen dairesel şeklinde ekmeğin üzerine dizilir. Bu haliyle hayatın ölüm-yaşam döngüsünü simgelemektedir. Ekmeğin kenarlarına da yine hamurdan yapılmış gözyaşları eklenir.
Festival için hazırlanmış bir tür tatlı, kurukafa şeklindeki şekerlemedir. 17. yüzyılda İtalyan misyonerlerinden öğrenilen bu tatlı boyama sanatı, bilhassa şölen günlerinde çok rağbet görüyor. Boyalı şekerlemeler adeta kapışılıyor. Yerleşim yerlerinde köşe başlarına konularak halka sunuluyor.
Ölüler Günü festivali, eğlence ve kutlama olması hasebiyle, müzikal oyunlara ve tiyatro gösterilerine ilaveten farklı biçimlerde de gerçekleştiriliyor. Mesela çeşitli kültürlere ve mitolojilere atıflar yapan Disney, merceğine giren Ölüler Günü için çalışmalara başlaması sonucunda festival şenlik ve oyunlarını, 2017'de Coco adıyla bir filme dönüştürdü.
Filmin içeriğine şöyle bir göz atalım:
12 yaşındaki Miguel'in en büyük hayali ünlü bir gitarist olmaktır. Ölüler Günü münasebetiyle bir yetenek yarışmasına girmeye karar verir, ancak çalacak gitar bulamayınca, idol aldığı müzisyen Ernesto de la Cruz'un kabrine girer.
Burada hesaba katmadığı bir şey olacaktır: Ölüler Günü olduğu için iki dünya arasındaki boyut açılmış ve Miguel'in anıt mezardan aldığı gitar, onun diğer tarafa geçiş bileti haline gelmiştir!
Miguel yolculuğu boyunca kendi ailesine ve atalarına dair birçok şey öğrenecek, sıkı sıkıya bağlı olduğu Ernesto de la Cruz'un başarısının ardındaki sırrı keşfedecek ve aile sunağındaki ciddi bir hatanın düzeltilmesini sağlayacaktır.
Aile bağları üzerine kurulmuş Coco filmi, her yaşa hitap etmektedir. Müzikleri ile gönüllere taht kuran yapım, görsel olarak da oldukça başarılıdır.
Ölüler Günü'nün antik kaynağını Meksika'nın halk/folk şarkılarında da bulabiliriz. Mesela Xochimilco'daki La Llorana (ağlayan kadın) hayaleti gözümüze çarpar. Anlatıya göre kendi çocuklarını öldüren bu kadın, pişmanlıkla sokaklarda dolaşır ve geceleri "Ay mis hijos!" (Ah çocuklarım!) diye bağırır.
Aslında bu efsane koloni döneminde bir Aztek tanrıçasının (ölüm tanrıçası Mictlantecuhtli) Hıristiyanlaştırılması ile üretilmiştir. Orijinal hikâyede Aztek tanrıçası, "Ah, çocuklarımı (Aztekleri) kurtarmak için onları nereye götürebilirim?" diyen bir kadındır. Adına şarkılar yazılmış, tiyatrolar sahnelenmiştir.
Xochimilco'da trajineras denen teknelerde La Llorana'nın hikâyesinin anlatıldığı müzikaller izlenmektedir. Ünlü La Llorona (Ah Lorana) şarkısından bir kesit bırakalım sizin için.
Ah, benim Llorana'm (ağlayan kadınım)
Gök mavisi yağmur gözlüm,
Hayatım pahasına da olsa
Seni sevmekten vazgeçmeyeceğim.
Ölüler Günü, 2008 yılında Birleşmiş Milletler teşkilatına bağlı kültür kurumu UNESCO tarafından somut olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınmıştır. Zira çok kültürlülük hem doğa kuralına uygundur hem de evrensel bir mirastır. Farklı inanç ve kültürlerin barış içinde bir arada yaşamasının modelidir.
Geçmişe dönük bir kurgu yaparsak, Sümerli öğretmen Ludingirra'nın tuttuğu günlüklerde şu trajik olayı görürüz: Akadlılar, mağlup edip baskı altına aldıkları Sümerlerin kültürünü kendilerine mal etmişler!
Tek kültürde ısrar etmenin veya kültürel asimilasyonun yolu böylesine karanlıktır! Bundan ders çıkarması gerekenler, azınlıklara hükmedip onların varlıklarını ve kültürlerini inkâr eden egemen milletler ve iktidarlardır.
Birkaç ay öncesine kadar tesadüfen gözüme ilişen Ölüler Festivali, çoğumuza garip gelebilir veya bilmeyenleri şaşkına çevirebilir. Bana gelince, ölüm ile yaşam dengesinin diyalektiğinin iyi yorumlandığını gördüm bu festivalin özünde.
Tıpkı ezoterik, heterodoks, Bâtınî ve Alevi toplulukların inanışlarındaki "ruh göçü" veya "don değiştirme" felsefesinde rastladığım gibi.
Diğer yandan, süreç içinde Karl Marks'ın hem felsefi hem de toplumsal düsturu haline gelmiş olmasından ötürü dünya çapında ona mal edilerek ünlenen antik dönemdeki Kartacalı şair Terentius'un Cheremes'in ağzından ifade ettiği "İnsanım ben, insana ait hiçbir şey bana yabancı değildir" (Latincesi Homo sum; humani nihil a me alienum puto) sözünü hatırlamış oldum.
Can Baba (Can Yücel) üslubuyla, "İnsanlığa dair ne varsa kabulümdür" özdeyişinden hareketle sosyokültürel düzlemde çok kültürlülük ve çok renklilik, toplumların yol rehberidir diyerek özü söze bağlıyor ve burada bitiriyorum.
Kaynakça:
https://tr.wikipedia.org/wiki/, ölüler günü maddesi.
https://en.wikipedia.org/wiki/Day_of_the_Dead
https://tr.wikipedia.org/wiki/Hispanik
https://ulukayin.org/oluler-gunu-bugun-sona-eriyor/, ulukayın kültür antolojisi, 2 Kasım 2022.
https://www.alquds.co.uk/, 26 Ekim 2022,
آلاف المكسيكيين يحيون مهرجان "يوم الموتى.
https://iyikigormusum.com/oluler-gunu-meksikanin-renkli-festivali
https://arkeofili.com/oluler-gunu-hakkinda-bilmeniz-gereken-10-sey
https://thehaphazardtraveler.com/day-of-the-dead-in-oaxaca/
https://culturestraveled.com/oaxaca-day-of-the-dead/, 22 Ekim 2022.
https://travelmexicosolo.com/oaxaca-day-of-the-dead/ 9 Eylül 2022.
https://culturestraveled.com/oaxaca-day-of-the-dead/, 22 Ekim 2022.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish