Bağımsız Yeşil: İklim için sanat feda edilir mi?

Just Stop Oil'ın öncülüğünde, Birleşik Krallık'ta iklim krizine dikkat çekmek için protestolar gerçekleşti. Eylemlerin amacına ulaşıp ulaşamayacağı tartışma konusu

Son zamanlarda sanat galerilerinde yapılan eylemler ilgi ve tepki topladı. Just Stop Oil'ın öncülüğünde, Birleşik Krallık'ta iklim krizine dikkat çekmek için protestolar gerçekleşti. Eylemlerin amacına ulaşıp ulaşamayacağı tartışma konusu.

Just Stop Oil, sosyal medyanın da etkisiyle bir süre dünya gündemini meşgul etti. İklim krizi veya sanatla ilgisi olmayan kişiler de tartışmaya dâhil oldu. 

Kimileri, iklim aktivistlerinin boya dökme eylemlerini agresif buluyor. Bu sebeple, iklim krizine dikkat çekilmesi amaçlanan insanların meseleden uzaklaşacağını düşünüyor.

Kimileri de bu tür eylemlerin kamuoyu yaratma ve dünya gündemine girme bağlamında başarılı olduğunu düşünüyor.
 


Sanat galerisinde yapılan ilk eylem değil

Just Stop Oil öncülüğündeki eylemler, sanat galerisinde gerçekleşen ilk eylemler değil. 

Kanadalı Mary Richardson, 1914'te kadınların oy verme hakların için Aynadaki Venüs tablosuna bıçakla saldırmıştı.

O yıllarda bunun gibi pek çok sanat eserlerine saldırı hadisesi yaşanıyordu. 

Dünyanın en meşhur tablosu Mona Lisa da defalarca saldırıya uğramıştı. 

1956'da Bolivyalı bir öğrenci tabloya taş fırlatmış ve tablonun hasar görmesine sebep olmuştu.

Yine 1974 senesinde müzede engelli rampası olmasını gerektiğini düşünen tekerlekli sandalyedeki bir kadın, meşhur tabloya boya spreyi püskürtmüştü.

Just Stop Oil'in eylemleri de akıllara geçmiş yıllardaki saldırıları getirdi.

Çevreciler, sanatseverler ya da kendi hâlinde yurttaşlar de tabloların güvenliği konusunda aynı endişelere sahip.
 


İklim aktivistleri tablolara zarar veriyor mu?

Van Gogh'un Ayçiçekleri tablosuna fırlatılan konserve çorba meşhur tabloya zarar vermedi.

Bu açıklamayı bizzat Ayçiçekleri tablosuna ev sahipliği yapan Ulusal Galeri yaptı. 

Aynı şekilde Johannes Vermeer'in İnci Küpeli Kız ve Monet'in Saman Yığınları tablolarında da herhangi bir hasar yaşanmadı. 

Özellikle meşhur ve oldukça değerli tablolar üst düzey güvenlik önlemleriyle korunuyor. Öyle ki bazı tablolar kurşun geçirmez koruma kaplı.

Müzelerin sıkı güvenlik önlemleri almasının tek sebebi elbette iklim aktivistleri değil. Her türlü kaza ve saldırı ihtimaline karşı müzeler azami tedbir alıyorlar.

Aksi takdirde yaşanacak bir güvenlik zaafiyeti nedeniyle tabloların zarar görmesi müzenin itibarı için hiç hoş olmaz doğrusu.
 

1.JPG
Fotoğraf: Redd F./Unsplash

 

Neden sanat eserleri hedefte?

Eylemler birçok kişide aynı duyguları uyandırdı. 

Meşhur tablolara sprey boya püskürtüldüğünü veya çorba fırlatıldığını gören çoğu kişinin aklına haklı sorular geldi:

Neden eylem yapmak için sanat eserleri tercih edildi?

Hele ki Van Gogh tabloları, doğanın eşsiz güzelliğinden parçalar yansıtmıyor mu?

Bu soruları, iklim aktivistlerinin yaptığı öteki eylemlerle birlikte düşünmek gerekir.

Ekoloji örgütleri, yalnızca sanat galerilerinde eylem yapmıyor. Özellikle son birkaç yıldır; sokaklarda, yolda, alışveriş merkezlerinde, fabrikalarda, kısaca her yerde iklim krizi konulu eylemler düzenleniyor. 

Hatta Van Gogh'un tablosuna çorba fırlatıldıktan yalnızca birkaç gün sonra yaklaşık 300 bisikletli eylemci, Hollanda Schiphol Havaalanı'nda özel jetlerin olduğu alana baskın düzenledi.

Özel bir uçak yolculuğunun çok fazla karbon salımına sebep olmasına karşın düzenlenen bir protestoydu. Bu eylem derece barışçıldı ve kimseye saldırı maksadı taşımıyordu. 

Hollandalı eylemcilerin bu barışçıl protestosu pek de gündem yaratamadı. En azından, çorba ve boya eylemlerinin onda biri kadar bile konuşulmadı.

Yalnız başına bu örnek bile aslında birazcık radikalleşen eylemlerin dünya basınının kolaylıkla ilgisini çekebileceğini gösteriyor.

Aynı şekilde ılımlı protestolar da ne yazık ki insanların dikkatini çekmiyor.

Nitekim Just Stop Oil sözcüsü de tam da bundan bahsediyor:

Önceki eylemlerimizle ancak ulusal basının 8. veya 9. sayfasında yer alıyorduk. İşleri değiştirmemiz ve medyayı şaşırtmamız gerekiyordu. Sanat eylemi tam da ihtiyacımız olan değişimdi. Beklenmedik olduğu için insanları şok etti.


Amaç yalnızca gündem yaratmak değil

Sanat galerisinde gerçekleşen eylemler yalnızca gündem yaratma maksadı taşımıyor.

Bu tür eylemleri değerlendirirken, 1900'lerdeki süfrajet eylemleriyle aradaki benzerlikleri de düşünmek gerekir.

20'nci yüzyılın başlarında Kadınların Sosyal ve Politik Birliği (WSPU), sosyal cinsiyet eşitiği ve kadın hakları için radikal protestoların yürütücülüğü üstlendi.

Eylemlerin bir ayağı da ünlü sanat tablolarına saldırmaktı. WSPU, yaptıkları eylemlerle ataerkil dünyaya ve yöneticilere mesaj veriyordu aslında. 

Son on yılın iklim eylemlerine baktığımızda, özellikle Z Kuşağı'nın içindeki öfke ve endişenin yansımalarını görebiliriz.

Söz konusu eylemler, dünya basınında yer alma amacının yanı sıra politik bir mesaj da içeriyor. 

Hükûmetlere, yerel yöneticilere, patronlara ve aşırı karbon salımının bütün müsebbiplerine kışkırtıcı ama -şimdilik- ılımlı bir mesaj...

İklim aktivistlerinin talepleri çok açık:

Daha fazla petrol ve gaz projesini imzalamayın.

Bu taleplerini de tüm dünyaya iletmekte başarılı olmuş görünüyorlar.
 

2.JPG
Yokoluş İsyanı hareketi eylemcileri / Fotoğraf: Pixabay

 

Yokoluş İsyanı hareketi

Yokoluş isyanı (extiinction rebellion), 6. Küresel Yokoluş'u durdurmak için sivil itaatsizlik ve pasif direniş eylemlerini benimseyen bir küresel iklim hareketi.

Yokoluş İsyanı hareketinin hedeflerinden biri, yerel yönetimler düzleminde iklim krizinin birincil tehdit olarak kabul görmesi. 

Hükûmetler iklim krizi için gerçekçi çözümler üretmeyor. Bu çıkmaz durum iklim aktivistlerini, daha çok ses getirecek ve yöneticiler üzerinde baskı oluşturacak eylemler yapmaya itiyor. 

Tabandan örgütlenen aktivistler; büyük otobanları trafiğe kapatma, meclis baskınları ya da şirketlerin kapısına kendilerini zincirleme/yapıştırma gibi eylemlerde bulunuyor. 

Aktivistlerin bu gibi protestoları, hareketin isminden de anlaşılacağı gibi bir yokoluş isyanı. 

Biyoçeşitliliğin, insan ve hayvan türlerinin, yeryüzünün yokoluşuna karşı bir isyan...

Yokoluş isyanı hareketine katılanlar isyanı olabildiğince yaymaya ve geniş halk kitlelerine ulaştırmaya çabalıyorlar.

Bu sebeple birçok kişinin sorgulayacağı veya aşırı bulacağı eylemleri gerçekleştirmede herhangi bir sorun görmüyorlar.

Dünyanın her bölgesinden yaşam savunucuları yokolmamak için stratejiler gelliştirmeye devam ediyor.

Genel çerçevede iklim hareketinin nasıl yürütülmesi gerektiğiyle ilgili elbette fikir ayrılıkları var.


Yasal direniş teorisi

Yazar, belgeselci ve aktivist Jeremy Brecher; iklim krizine karşı yasal ve meşru bir zeminde direniş öneriyor.

Brecher'a göre sivil itaatsizlik iklim direnişinde anahtar rol oynamalı, sivil itaatsizlik yoluyla atmosfere zarar verme suçlusu hükûmetlere karşı hukuk işletilmeli.

Herhangi bir devletten veya kurumsal çıkardan bağımsız şekilde yürütülecek sivil itaatsizlik eylemleri, bu görüşe göre şiddetsiz biçimde gerçekleşmeli. 

Bu şekilde halkın güvenini kaybettiğinin farkınca varacak yönetimler gezegeni korumak için yasaların uygulanmasını sağlayacak.
 

3.JPG
Fotoğraf: "Gezegen B Yok", Markus Spiske, Unsplash

 

İklim mücadelesini rehavetten kurtarmak: antipasifist eylemler

Elbette her ekolojist Jeremy Brecher'la aynı fikirleri paylaşmıyor.

Kimi iklim aktivistleri, içinde bulunduğumuz ekolojik kriz ortamında pasifist eylemlerin yeterli olmadığını düşünüyor.

Bir Boru Hattı Nasıl Patlatılır? kitabının yazarı (Ayrıntı yayınları, çev. Kurtay Kağan Işıtan) Andreas Malm, iklim hareketi için hayatlara zarar vermeden başvurulacak şiddet eylemlerini destekliyor. 

Söz gelimi SUV otomobillerinin lastiklerinin patlatılabilir, benzin istasyonları yıkılabilir, maden ocaklarına ve boru hatlarına sabotaj düzenlenebilir.

Andreas Malm gibi düşünen iklim aktivistlerinin son derece makul dayanakları var. 

COP1 İklim Zirvesi 1995'te Berlin'de gerçekleşmişti. 18 Kasım 2022 itibarıyla COP27 de sona erecek.

Aradan geçen 27 sene sonunda dünyadaki yıllık toplam CO2 emisyon oranı yüzde 60 arttı!

Bu demek oluyor ki her yıl iklim zirvesi düzenleyen hükûmetler, aradan geçen onca seneye rağmen somut adımlar atmamışlar.

Devletlerin eylemsizliği, sivil hareketin daha keskin eylemler yapmasına sebep oluyor. 


"Mükemmel stratejiyi bekleyecek vaktimiz yok"

Just Stop Oil eylemleri iklim kriziyle mücadelede başarılı olacak mı? Bunu zaman gösterecek. 

Şimdilik dünyanın ısınmasını engellemek için en doğru yöntemin ne olduğunu bilmiyoruz. 

Bu yazıyı Jeremy Brecher'ın İklim Direnişi kitabındaki cümleleriyle sonlandırmak istiyorum:

İklimin korunması için mükemmel stratejiyi bekleyecek vaktimiz yok; hepimizin görevi, bulabileceğimiz en iyi stratejiyi bulmak ve harekete geçmektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU