Bugün başlayan ve yarın da devam edecek olan Boğaziçi Zirvesi'nde "Atatürk ve Dünya" konulu bir oturum da gerçekleştirildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Moderatörlüğünü Prof. Dr. İlter Turan'ın yaptığı oturumda konuşan Prof. Dr. İlber Ortaylı, ABD ve Almanya'daki bazı akademik çevrelerde Atatürk'ün "Akdeniz diktatörü" olarak nitelendirildiğini aktararak, "Bunlar çok ucuz yönlendirmeler" dedi.
"Laiklik, sekülerleşme değildir"
Türkiye'de muhafazakar çevrelerin Atatürk eleştirilerinin "laiklik" eleştirileriyle başlattığına değinen Ortaylı, "Laiklik sekülerleşme ile ilgili değildir. 'Sekülerleşme' kavramı laikliği tanımlamak için yeterli değildir. Biz, her zaman Fransızcadaki anlamını kast ederiz. Türk laikliğini eleştirmek için, bilimsel bir referans olmaksızın 'Stalinist ateizmi' öne çıkarıyorlar. Bu, komik oluyor" şeklinde konuştu.
"Atatürk'ün doğum tarihini tam olarak bilemiyoruz"
California San Diego Üniversitesi'nden Prof. Dr. Michael Provence, Atatürk'ün ayrıcalıklı bir insan olmadığını belirterek, "Atatürk yetimdi, devlet okulunda okudu. Doğum tarihini bile tam olarak bilmiyoruz. 1881 yılını tarihsel açıdan baktığımızda mutlak bir kaynak olarak alamayız. Ne zaman doğduğuna ilişkin tam bilgimiz yok" dedi.
Osmanlı padişahı II. Abdülhamid'in, devletin iflasa gitmesine rağmen bir süreçte ülkenin 9 büyük vilayetinde devlet okulları açtığını belirten Provence, "Tamamen devlet desteğiyle yoksul çocuklar bu okullara gitti. Bu çocuklar, daha sonra askeri akademilere geçtiler. Abdülhamid'in bu eğitim yatırımının benzeri daha önce görülmemişti" ifadelerini kullandı.
"Abdülhamid'in kurumsal eğitim yapısı olmasaydı, Atatürk potansiyelini gerçekleştiremezdi"
Mustafa Kemal Atatürk'ün de bu okullarda yetiştiğini, Almanca ve Fransızca öğrendiğini aktaran Prof. Dr. Provence, şunları kaydetti:
"Sıradışı bir şahsiyetti. Kapsamlı bir eğitimden geçtiği için potansiyeli ortaya çıktı. Böyle bir kurumsal yapı olmasaydı bu potansiyeli gerçekleştiremezdi. II. Abdülhamid ciddi bir yatırımda bulundu ancak sultan bu eğitimin sonuçlarından korktu. Kültürlü, siyasi görüşü olan, askeri bilimlerdeki aydınların onun rejimini eleştirmesinden korktu. Bu da haklı bir korkuydu. Çünkü onu Meşrutiyet'e zorladılar. Sultan, bu kültürlü, eğitimli kişilere karşı sansür ve siyasi baskı uyguladı. Çok hakiki bir açıdan düşündüğümüzde Atatürk ve Cumhuriyet sadece bu yatırımın mahsulü değil aynı zamanda baskıya reaksiyon olarak doğdu."
"Masaya oturma hakkı kazanan bir ulus devlet yarattı"
Oturumda söz alan Macar Türkolog Dr. Edit Tasnadi, Macaristan'da Atatürk'ün cenaze törenin yapıldığı 21 Kasım'da ulusal yas ilan edildiğini ve Budapeşte halkının o gün evlerine siyah bayrak astığını söyledi.
Prof. Dr. Taşansu Türker ise ulus kavramının yıpratıldığı 90'lı yıllardan itibaren Atatürk ve mirası konusunda Türk kamuoyu ve siyasetinin iyi bir sınav vermediğini söyledi.
"Bu günler, Atatürk'ün anlaşılmasını kolaylaştırıyor" diyen Türker, "Atatürk'ün dünya ile kurduğu ilişki karmaşık bir ilişkidir. O, eninde-sonunda milliyetçi bir lideridir. Çağa uygun şekilde milli bir devletin, büyük ziyafet masasında bir sandalye sahibi olmasını hedeflemiştir. Atatürk, uygarlık çerçevesinden ve dünyadan kopmayan ama masaya oturma hakkına sahip olan onurlu bir ulus devlet yaratmayı başarmıştır" diye konuştu.
Prof. Dr. İlter Turan, Atatürk'ün "barış" kelimesiyle tanımlamanın doğru olduğunu söyleyen Turan sözlerini, "Yapmamız gereken şey, Atatürk'ün yolundan giderek dönüşümün barış içinde yapılmasını sağlamaktır" diyerek tamamladı.
Independent Türkçe
© The Independentturkish