Bundan seneler evvel, Sovyetler Birliği yeni yıkılmış, Türkiye Ruslarla ve sınır komşusu eski Doğu Bloku ülkelerinden insanlarla tanışmaya başlamıştı.
Sovyetler Birliği'nin eşsiz mirası vahşi kapitalizm koşullarında yağmalanıyor, Sovyet halkları o güne dek tanımadıkları bir yoksulluk ve yoksunlukla tanışıyordu.
Kimileri hızla koşullara uyum sağladı.
Eski büyük devlet bürokratları ülke yönetimlerine el koyarken, onların himayesinde şimdi oligark olarak anılan yağmacı takımı peydahlandı.
Kimileri emperyalist şirketlerle işbirliği içinde büyük servet yaptı.
Mafya hızla serpildi, günlük yaşama nüfuz etti.
Romanya ve Bulgaristan'la ilgili acıklı hikayeler dinliyorduk.
Eski Yugoslavya kan gölüne döndü, paramparça oldu...
Rusya Gorbaçov'un ardından Yeltsin gibi bir şarlatanın eline düştü...
Kapitalizm halkları perişan etmişti... Ve elbet 'girişim ruhu' ortalama insana da değdi: Sınır ticareti, bavul ticareti... Fuhuş... Türkiye'de bir aşağılama tabiri olarak kullanılan 'Nataşa'lar...
Ve hizmetçiler...
O sıralar büyük kentlerde yaşayan Türk orta sınıfı evinde eski Sovyet vatandaşı doktor, mühendis hizmetçi çalıştırdığı için gurur duyuyordu mesela.
Yarı acıyarak bakıyordu herkes hallerine...
Bankacı, özel dershane öğretmeni, ortalama holding çalışanı beyaz yakalılar, çocuklarına ya da yaşlılarına bakması, ev işlerini yapması için 500-600 dolar civarı para ödeyip evlerinde eski Sovyet vatandaşı çalıştırıyordu.
Hasılı, eski Sovyet vatandaşları perişan bir haldeydi...
Türkiye ise onların perişanlığına bakıp kendi durumuna şükredenlerin ülkesiydi.
Sonra AKP'li yıllar başladı...
AKP kamuya ait ne varsa satıyor, esas olarak betona ve doğrudan dış yatırımlara dayalı bir yalancı iktisadi büyüme yaratıyor, tabii bir taraftan da dış borcu kabartıyordu.
Ülke, tarım dahil olmak üzere ithalata bağımlı hale gelmeye başlamış, tüm sektörler ve en önemlisi bankacılık ve finans emperyalist devlerin eline geçmişti.
Ülke borçlanırken, bir yandan milyar dolarlar 'yolsuzlar'ın cebine akıyordu.
Elbette 'kâr transferi' adı altında emperyalist merkezlere de...
O yalandan 'pembe yıllar'ın mimarlarından biri, şimdi 'muhalefet' olan Ali Babacan'dır, not edelim.
Şimdi ulaştığımız noktada, iflas etmiş bir ülke ve perişan olmuş bir halkla karşı karşıyayız.
Asgari ücretle yabancı marka bir ayakkabıyı ancak alabiliyoruz.
Emekli maaşı o ayakkabıdan almaya yetmiyor.
Yerli ve milliyiz ya, sahillerimize gidemiyoruz, oralar bizim halkımıza ait değil.
Karadeniz'in ormanlık alanları serinlik hasreti çeken petrol zenginlerinin.
Didim'den Fethiye'ye kadar geniş bir bölge başta İngilizler olmak üzere Avrupalıların sayfiye yeri.
Ölüdeniz'in az yukarısındaki Hisarönü'nde bazı mekanlar, "Sadece yabancılara hizmet veriyoruz" diyor ve 'yerli' müşteri kabul etmiyor!
Bizim yoksul çocuklarımız askerde tezkere bırakıp Suriye'de saçma sapan bir politika sonucunda Rus bombalarıyla katledilirken, Putin'in demir yumruğuyla toparlanan Rusya'nın vatandaşları Kaş'tan Antalya'ya kadar tüm sahilleri dolduruyor.
Eskiden orta sınıfın evinde hizmetçiliğe gelen Ruslar'a şimdi biz hizmet ediyoruz.
Petrol zenginlerinin dilinde Türkiye'deki fuhuş pazarı var. Sosyal medyadaki popüler konularından biri bu.
Ortada 'Nataşa' kalmadı, dev gibi bir 'yerli ve milli' fuhuş pazarımız var!
Ruslar artık Türkiye'ye başka türlü geliyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Şimdi Putin seferberlik ilan etti ya, askere alınmak istemeyen bütün Ruslar Türkiye'ye kaçtı.
Parayı bastırıp ev kiralıyorlar. Bizim paramız onların kiraladığı evleri tutmaya yetmiyor.
Rusların doldurduğu Kaş'taki Devlet Hastanesi'nde doktor yok çünkü Kaş'ta doktor maaşıyla kiralanabilecek ev yok!
Bir yandan da nasıl ikiyüzlü bir 'milliyetçilik'le karşı karşıyayız, değil mi?
Savaştan kaçan Suriyelilere, "Gitsinler ülkelerinde savaşsınlar" diye bağırıp çağıran ırkçılar savaştan kaçan Ruslara fahiş fiyatla ev kiralamak için sıraya giriyor!
Tabii bu arada savaştan kaçan Ruslarla Ukraynalılar Türkiye'nin bir sahil kasabasında hep beraber maç seyrediyor. Savaşta yoksullar ölmeye devam ediyor...
Paran varsa kolay.
Koy parayı cebine, gel Türkiye'ye, her şeyi satın al...
Yahu inanılır gibi değil! Milliyetçiliği dilinden düşürmeyen iktidar bloğu parayı bastırana vatandaşlık bile satıyor!
Bu ülke tarihinin hiçbir döneminde bu denli haysiyetsiz bir hale düşmemişti...
Her tarafı yanan coğrafyanın ortasındaki Türkiye her manada ucuz, paranın haysiyeti satın alabildiği bir batakhaneye döndü. Millet hizmetçi haline geldi.
Dünyadaki herkesin bir ulusal onuru vardır. Bizim ulusal onurumuz çalındı, ayaklar altında çiğnenmeye başladı.
O yüzden gençlerimizin tamamı doğdukları bu topraklardan kaçmaya çalışıyor.
Bu tımarhanede üç paraya kölelik yapmaktansa 'Batı'da bir yerlerde tuvalet paspaslamayı yeğliyorlar.
Evet, ulusal onurumuzu paspas ettiler, bizi vatansızlaştırdılar.
Gençlerin kaçmak istediği yer vatan falan değildir zira...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish