Haşim Kılıç: AK Parti'ye kapatma davasında oylarıyla demokrasiye onur katanlar tarihteki yerini aldı

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 2008 yılında AK Parti ve DTP'ye açılan kapatma davalarını değerlendirdi

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, AK Parti'ye yönelik kapatılma davasında yaşananları ve aynı dönem Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılmasına yönelik karar verildiği süreci değerlendirdi. 

Parti kapatmanın demokratik özgüvenden yoksun ülkelerin alışkanlığı olduğuna dikkati çeken Kılıç, "Esasen bir partinin temsil ettiği ideolojisi, inançları, düşünceleri ne olursa olsun cebir, şiddet ve teröre yakın durmadıkça kapatılması, demokratik özgüvenden yoksun, çağdışı ülke alışkanlığıdır" derken, AK Parti'nin kapatılması için açılan ve kendi oyunun belirleyici olduğu davaya ilişkin "Dünyanın kilitlendiği böyle bir davada, oylarıyla demokrasi ve ifade özgürlüğüne onur katanlar ya da katmayanlar hukuk tarihindeki yerlerini almışlardır" görüşünü paylaştı.

Kılıç, DTP'nin kapatılması kararının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla uyumlu olduğunu ifade ederek, "Söz konusu partinin kapatılma tarihine yakın bir zamanda İspanya Mahkemesi de, Baask bölgesinde faaliyet gösteren Batasuna isimli partiyi kapatmıştı. Bu kapatma kararına karşı ilgili partinin başvurusu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından reddedildi. Batasuna partisinin kapatılması sebebinin özü neydi biliyor musunuz? Bask bölgesinde terör örgütü ETA’nın gerçekleştirdiği eylemleri partinin 'kınamamasıdır'. Hemen belirteyim ki DTP’nin AYM’ce kapatılma gerekçesiyle AİHM’in Batasuna kararının red gerekçesi uyum içindedir" diye konuştu.

Sivilsiyasethareketi.com'a konuşan Kılıç'ın 2008 yılında karara bağlanan AK Parti kapatma davasına ilişkin değerlendirmesi şöyle:

Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin 2001 yılında anayasada ve siyasi partiler kanununda yapılan değişikliklerle kapatma bir hayli zorlaştırılmış, AYM’nin de 2000 li yıllarda partilere karşı daha özgürlükçü bir yaklaşım sergilemesi sonucunda bir parti dışında kapatma kararı verilmemiştir diyebiliriz. Bu gelişmelere rağmen, Mart 2008 yılında halkın yüzde kırk yedisinin oyunu alarak iktidar olmuş bir parti hakkında kapatma davası açıldı. Dünya şaşkın, Türkiye şaşkındı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı dört yüz seksen civarında bilgi, belge, delil olacak ne varsa dava dilekçesine ekleyerek AKP’nin laiklik karşıtı fiillerin odağı olduğu gerekçesiyle kapatılmasını istiyordu.

"480'e yakın delil incelendi, 30'u değerlendirmeye alındı" 

Esasen bir partinin temsil ettiği ideolojisi, inançları, düşünceleri ne olursa olsun cebir, şiddet ve teröre yakın durmadıkça kapatılması, demokratik özgüvenden yoksun, çağdışı ülke alışkanlığıdır. Gerek bireyin, gerekse siyasi örgütlerin ifade özgürlüklerine ilişkin alan daraltıldıkça daha da büyüdükleri bir gerçektir. Ülkenin ekonomik ve sosyal hayatında yaşanan olumsuzlukların köklerini özgürlüğü elinden alınan toplum gerçeğinde aramak yanlış olmayacaktır. Söz konusu partinin kapatılmasına esas olarak mahkemeye sunulan dört yüz seksene yakın eylem ve söylemlere ilişkin belge ve deliller tek tek incelenerek oldukça titiz bir elemeden geçirilmiştir. Gerçekle ilgisi olmaması nedeniyle ilgili partililerce yalanlanan gazete küpürleri inceleme dışı bırakıldığında, geride sadece otuza yakın delil değerlendirmeye esas alındı. Sonuçta mahkeme heyetinden altı kişi yasak olan eylemlerin odağı haline gelen partinin kapatılmasına, dört kişi eylemlerin yoğunluğu ve ağırlığının hafifliği gözetildiğinde kapatma yerine hazine yardımından yoksun bırakılmasına, bir kişi de söz konusu delillerle partinin ne kapatılmasının ne de hazine yardımından yoksun bırakılmasının mümkün olamayacağı sonucuna vardı. Bir partinin kapatılması için yedi oy gerektiğinden dağılan oyların nitelikleri gözetildiğinde, kapatmak için yeterli oy sağlanamadığından partinin hazine yardımından yoksun bırakılmasına karar verilerek kamuoyuna duyuruldu.

 "Demokrasi ve ifade özgürlüğüne onur katanlar ya da katmayanlar..."

Siyasi davalar zor dava olarak nitelendirilir. Böyle durumlarda yargıçların iç dünyalarındaki olumlu ya da olumsuz duygularına karşı tarafsızlığını koruması, dış baskılara karşı da bağımsızlığının gereği dik durması, yargıçlık onurunun insanlık onuruna katabileceği en kıymetli değerdir. Dünyanın kilitlendiği böyle bir davada, oylarıyla demokrasi ve ifade özgürlüğüne onur katanlar ya da katmayanlar hukuk tarihindeki yerlerini almışlardır. Dava konusu yapılmış siyasi partilerin düşünceleri ve icraatları en ağır eleştirileri hak etse bile, yargıçların demokrasi ve adalete olan bağlılıkları kararlarını hiçbir zaman etkilemeyecektir.


"DTP'nin kapatılması AİHM kararıyla uyumlu"

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı, aynı dönem Kürt siyasi hareketinin partisi olan Demokratik Toplum Partisi'nin AYM üyelerince oy birliğiyle kapatılmasını ise şu sözlerle savundu:

AYM’ye başkan olarak seçildiğim 2007 yılından sonra Kürt sorunlarıyla ilgilenen siyasi partilerden sadece DTP (Demokratik Toplum Partisi) ile ilgili kapatma davası açıldı. Bu parti ile ilgili başsavcılığın sunduğu eylem ve söylemleri içeren delillerin değerlendirilmesi sonunda terör örgütü ile olan ‘yakınlığı’ sebebiyle kapatılmasına karar verildi. Söz konusu partinin kapatılma tarihine yakın bir zamanda İspanya Mahkemesi de, Baask bölgesinde faaliyet gösteren Batasuna isimli partiyi kapatmıştı. Bu kapatma kararına karşı ilgili partinin başvurusu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından reddedildi. Batasuna partisinin kapatılması sebebinin özü neydi biliyor musunuz? Baask bölgesinde terör örgütü ETA’nın gerçekleştirdiği eylemleri Parti’nin “kınamamasıdır”. Hemen belirteyim ki DTP’nin AYM’ce kapatılma gerekçesiyle AİHM’in Batasuna kararının red gerekçesi uyum içindedir. Ancak, doksanlı yıllarda DTP’ye benzer partilerin bazılarının kapatılma kararlarında (kendi oyum açısından) ifade özgürlüğü ile terör suçu arasında olması gereken sınırların AİHM kararları ile uyum içinde olduğu söylenemez. Ancak bu gerçeğin Kürt siyasetçilerine yapılmış bir ‘ayrımcılık’ olarak nitelendirilmesini de doğru bulmuyorum.

Dünya uygulamalarında da terör örgütleri ile arasındaki yakınlığı ayarlayamayan partilerin kapatıldığı gözetilirse, ülkemizde yarım asra yaklaşan terörle mücadelenin yarattığı ortamda verilen kapatma kararlarının eleştiriye açık olabileceği yadsınmamalıdır. Siyasi partiler şüphesiz toplumsal sorunların ve bunların çözüm yollarını ortaya koymak için kurulur. Bu görevlerini yerine getirirken barışçıl bir dil kullanmak, baskı ve şiddet içermeyen söylem ve eylemleri geliştirmek demokratik bir zorunluluktur.
 

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU