Bosna Hersek seçimleri üzerine değerlendirmelerden bahsedeceğiz bu yazıda arkadaşlar.
Bu başlığı neden seçtik? Niye seçtik? Seçtik de seçmedik mi dedik? Birazdan anlayacaksınız.
Bu yazıyı kaleme alırken bölgeden dostum Şehmuz Altın ile de konuştum. Sahanın nabzını iyi tutar. Sahadaki son gelişmeleri ve an be an nelerin olduğunu sağ olsun farklı cephelerden anlattı.
Bu aralar bir parça yakın bölgeye odaklandığım için Bosna Hersek'teki siyasi aktörler ve ittifaklardan geri kaldığımı söyleyebilirim. Ne var ki dostlar sağ olsun bu açığımı kapatmam için bir telefon mesafesindeler.
Arkadaşlar, Bosna Hersek üçlü başkanlıkla idare edilen bir ülke. Her etnik grubun ayrı ayrı başkanları var ve bunlar belirli dönemlerde Cumhurbaşkanlığına geliyorlar.
Ülkedeki başkanlık, Bosna Hersek çatı devletinin başkanlığı. Ama onların da üzerinde sözde BM'nin ama aslında AB'nin adamı olan bir yüksek temsilci bulunmakta.
Bu yüksek temsilcinin yüksek yetkilerini kullandığı çok fazla görülmedi ama bu son temsilci bunu ufak ufak yapmakta. AB'nin Bosna Hersek siyasetini şekillendirmek için seçim sistemini dayatan da Schmidt.
Bu sistem hem avantaj hem de dezavantajlar getiriyor ama hiçbir etnik grubun siyaseti ve egemenliği tek başına kontrol edememesi üzerine kurgulanmış desek yerindedir.
Artık iş işten geçti zaten. Olan oldu. Neyse. Bu uzun konu. Gelelim seçimlere.
Bosna Hersek'teki son seçimde görünen o ki artık ülkedeki başkanlığa oynayan isimler yeni bir dönemin de habercisi.
Artık daha az milliyetçi, daha az dini motiflere oynayan, daha az tribüncü ve daha fazla iş yapmaya şartlanmış kişiler var gibi.
Neredeyse tüm adayların sosyal demokrat kafada olduğunu söyleyebiliriz ancak Zeljko Komşiç'in partisinin adının Demokratik Cephe olduğunu söylememizde fayda var ama o da sosyal demokrat eksenli.
Üçlü başkanlığı oluşturan koltukları kazananlar şu anda Boşnaklar adına Beçiroviç, Hırvatlar adına Komşiç ve Sırplar adına da Tsiviyanoviç'ten oluşuyor.
Komşiç eskiden Bosnalı Hırvatlardan çok, Boşnakların oylarıyla seçilmiş birisi gibiydi; zira savaşta Bosna ordusunda savaşan bir Hırvat'tı ve Altın Zambak kahramanlık madalyası sahibi.
Dolayısıyla Bosna Hersek'in en az bir Boşnak lider kadar varlığına inanan bir isim.
Kendisiyle röportaj yapmak için Saraybosna'ya gelen bir Sırp gazeteci "Srebrenitsa olayının bir soykırım olduğuna inanmıyorum" dediğinde kulaklığı masaya bırakıp "Röportaj için bir başkasını bulun. Saraybosna'nın keyfini çıkarın. Teşekkürler" diyerek çıkmıştı.
Zeljko Komşiç deyimi yerinde ise adam, adamın hası, adamın özü. Bir Hırvat yani Katolik olmasına rağmen, dini alet etmediği siyasetini temiz tutmayı başaranlardan. Partisinin çok oyu yok ama halktan çok ciddi saygı görüyor.
Komşiç ayrıca ılımlı ve gelecek vadeden bir isim. Yeniden birleşik Bosna Hersek'in olması şimdilik bir rüya olsa da yapısal problemlerden ziyade acil kan değişimi için en makul kişilerdendi.
Zira Bosna Hersek'te gırtlağına kadar yolsuzluklara ve adam kayırmacılığa kalmış bir SDA gerçeği var ve ülkenin kaderini Boşnakların SDA partisi ile onun Sırplardaki izdüşümü olan Bağımsız Sosyal Demokratlar İttifakı hayli hovardaca harcadı.
Bunu en çok harcayansa Boşnakların partisi olan Aliya İzetbegoviç'in oğlunun kontrolündeki SDA yaptı.
"Ya bendensin ya da acından geber…" mantığının hakim olduğu bu partinin yolsuzluklarını, adam kayırmacılıklarını anlatmakla bitiremeyiz.
Bosna Nehri mürekkep olsa, tüm Bosna kağıt olsa, Vlaşiç'in ormanları kalem olsa ancak bitirebiliriz. O kadar umursamaz, o kadar halkına bigane ve o kadar bozulmuş bir partidir SDA.
Buna rağmen idealist belediye başkanları da yok değil. Mesela Novi Travnik belediye başkanı Refik Lendo ile Jajce belediye başkanı Edin Hozan gibi altın gibi insanlar da var. Ama geneli sapır sapır dökülmekte SDA'nın.
SDA, savaş döneminde savaşıp sonrasında servet sahibi olan komutanlardan tutun, kara para aklayan, araplarla karanlık iş çeviren, yolsuzluklar için kanton mahkemelerinden istediği kararı çıkarttıran, çoluğunu çocuğunu üniversitelere, bakanlıklara dolduran zübüklerle dolu yıpranmış bir parti.
Bu parti yenilgi görmeden asla ıslah olmaz çünkü yenilgiyi görmediği her gün hatalarını göreceği aynadan uzak geçecek.
Bosna'daki asıl kan değişimi ise Boşnaklar SDA'ya alternatif milliyetçi muhafazakar ama idealist ve ilkeli bir parti vücuda getirmeden zor.
O da var aslında. Eski General Sefer Haliloviç'in partisi. Ama o parti de bizim rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun partisi gibi görülüyor. Seveni çok ama oy vereni yok…
Ülkede tam olarak mutlak bir iktidar yoksa da kantonlar tam manasıyla birer neo-paşalık durumundalar. Her geçen gün AB ülkelerine, özellikle Almanya ve Avusturya'ya kalkan onlarca otobüsle eriyen Bosna Hersek gençliği söz konusu. Giden bir daha gelmiyor.
Federasyon vergileri, kanton vergileri, belediye vergileri gibi karmaşık vergi sistemi bir yana oldukça karmaşık Bosna Hersek demokrasisini anlamak için 1 hafta okuyup dersinize çalışmanız gerekir.
Ülkedeki gençlerin vatanını terki sebebiyle 5 sene önce 300 eurolarda olan bir garson maaşı, şu sıralar en kötü yerde 400-450 euro ve daha üzerinde. Ama garsonlukla ülke ekonomisi yürümüyor işte.
SDA, İslam ve geleneklere, milliyetçiliğe oynarken Dodik de benzer bir şekilde sosyal demokrasiyi Sırp milliyetçiliğine yaklaştırdı. Sebebi ise yolsuzlukları ve ekonomik başarısızlığı makyaj çabasıydı.
Hatta bir ara bağımsızlık referandumuna da hallendi ama yüksek temsilci yüksek ses çıkarınca geri çekildi tabi.
Hırvatların ise nispeten tuzu kuru. Kendi kantonlarında AB desteğinde şarap üretiyor, teşvikler alıyorlar.
Hırvatistan'dan çifte vatandaşlık sahibi hayli Bosnalı Hırvat var ve bu da çoğu kişi için çifte maaş demek.
Bosna'da Hırvatsanız zaten iyisiniz. Çünkü Alman ve Avusturya'nın en has adamı, en müzakere edilebilir siyasi aktörüsünüz. Bir banka mı açtı Avusturya? En kritik adamları Hırvatlara verirler.
Tarihten beri yetiştirdikleri ve kendi mezheplerine çektikleri Alman beşiğinde sallanmış Slav çocuğu Hırvat, Bosna'da da yalnız değildir.
Kasaba kasaba örgütlenmiş marketler olan "Konzum", Hırvatistan bayrağının damasını taşıyan logosunu tüm Bosna taşrasına götüren bir markettir.
Yine ülkedeki DM ve CM kozmetik marketler de Hırvat girişimciler ve müdürlerin kontrolündeler.
Orta Bosna'da adeta para basan FIS adlı şirket ise nalburiyeden beyaz eşyaya, ayakkabıdan, şekere, una kadar aklınıza gelecek her şeyi satan bir market. O da Hırvat.
Özetle ülkede Hırvatsanız yaşıyorsunuz. Ama Zeljko, hem Hırvatlar adına nimet hem de Boşnaklar adına.
İnsan ister istemez "Keşke Sırpların da böyle bir adamı siyasette etkin olsaydı" demeden edemiyor.
İşte bu noktada Sırplar adına başkanlık konseyine seçilen Zeljka Tsiviyatoviç (Bu isim bizdeki J harfiyle okunur ve Jelka diye söylenir) dikkat çekiyor.
Bir profesör ve şimdiye dek verdiği demeçlerde olumlu bir tablo çizdi.
Aslında her üç aday da olumlu. Neye olumlu?
Hayal satmıyorlar. Realitenin, gençlerin ülkeden gidişinin, kapanan kepenklerin ve sönen ocakların fazlasıyla farkındalar.
Ayrıca üçü de AB için çok istekli ve olumlu. Bu da AB'nin Bosna'daki Sosyal Demokratları desteklediğini düşünmemiz için bir engel olmadığını gösterir.
Evet, Bosna'ya istikrar gelir ama LGBT yürüyüşleri, gay veya lezbiyen bir bakan da bunun eşantiyonu olur. AB'ye en uyumlu kişilerin seçildiği bir seçimdi bu.
AB, deyimi yerinde ise Bosna'yı kendi arka bahçesi yapmak için iyi bir fırsat yakaladı. Türkler olarak biz, artık Bosna'da dondurma, döner keseceğimiz günlere gidiyoruz.
Bir cami halısı bağışlayıp 120 kişinin Türkiye'den uçaklarla gelip beş yıldızlı otellerde on gün kalıp gittiği o şaşalı afili açılışlarla, o cami restorasyonu sosundaki yolsuz işlerle Bosna Hersek'te 27 sene boyunca güzel işler dışında rezalet işlere de imza attık milletçe.
Et ithalatı yaparız, et şirketini açan adam da Türkiye'ye takar milyonları… Et de Bosna'dan değil, çevre ülkelerden getirilip satılan etler.
E madem Boşnaklar para yemedi direkt getireydik ya eti? Yok illa birileri yiyecek arada.
Peki, ardı arkası kesilmeyen mehteran törenleri ve Bosna'ya gönderdiğimiz yüzlerce, binlerce mehter yürüyüşlerine ne demeli?
"Onca belediyenin onca gereksiz mehter etkinliği vesair şeyler hep rant için değilse ne içindi?" diyor insan.
Artık ülkede o kadar çok mehter etkinlik yaptı ki Saraybosna'da bir meydanda mehteran çalıp söylerken arkada insanlar bir "bakma" bile bakmıyorlar.
Trafik arkada akıyor, insanlar kulaklıkla geziyor, kadın çocuğu ile güvercinleri yemliyor, esnaf ise masayı silip bir diğer müşterisine kahve getiriyor. Mehter'den bıkmışlar neredeyse.
Buna ilaveten Türkiye'den onca belediyenin ve kurumun ortaklaşa başlattığı "meydan onarım" veya "cami restorasyon" ihaleleri de cabası.
Eski kapılar kayboluyor, takılan yeni kapılar eskisine benzemiyor. Eski kapı nerede? Bilen yok. Bir müzayedede mi gitti? İnsan merak ediyor.
Mesela Çareva Camii yani Fatih Sultan Mehmed Camii'nin onarımında yerden sökülen mozaik geometrik şekle ne oldu?
Mesela şu resimdeki çakış taşları ile kaplı avluda kimse kayıp düşmezken, şu ortadaki geometrik harika şekil ve tam ortasındaki orijinal şadırvan söküldü ne yapıldı? Hiç kaçırmayın aşağıdaki şey yapıldı.
Milletin adeta kayıp düşmesi için çakıl taşlarını da dümdüz taşla kapladık mı? Evet. Ortadaki özgün şadırvanı kaldırıp böyle uyduruk bir şey yaptık mı? Yine evet.
Caminin eski antika kapısı nerede abi? Merak işte. Gerçekten nerede? Bir müzede mi? Nerede o şadırvan? Belki ben hatalıyımdır ama en azından bilelim.
Restorasyonu yapan şirket oraya o uyduruk aptal kapıyı, eskisiyle alakasız kapıyı koydu da eski kapıya ne oldu? Eski şadırvan alındı ve yerine uyduruk yeni şadırvan koyulurken eskisi ne oldu?
Eminim bir Arap ya da bir Avrupalıya satılmamıştır. Eminim diyorum, çünkü bizde o tür kansızlar asla yoktur. Ama o kapı ve şadırvana ne olduğunu da merak ediyorum haliyle.
Avlulardaki ağaçlar, daha fazla döşeme taşı koyarız daha fazla para kazanırız diye sökülmedi de neden söküldü?
Sorduğum Türkiye'den gitme yetkili şunu demişti:
Cami daha da belli olsun diye.
Adını da vereyim. Hevace Durak camiinin bahçesindeki ağaçların bazısının kesilmesi mesela oldukça anlamsızdır…
Bir ağaç bir camiyi neden engellesin? Ecdadın diktiği bu selvilere düşmanlık neden?
Şu caminin avlusundaki iki selvi ağacı kime niye batar da köküne kadar kesilir? Çok merak etmişimdir.
Boşnak kubbelerinin vazgeçilmezi olan ve oksitlenince yeşile dönen yeşil kubbeler, o coğrafyaya en güzel yakışan yeşil bakır kubbeler gidiyor, Türkiye'nin beton grisine uyan kubbeler dolduruyor ortamı.
Yıl 2018'di hiç unutmam. Srebrenitsa'nın savaş yetimlerine yardım götürüyoruz diyen (1995'te yetim kalan bir Boşnak, 2018'de 23 yaşındadır düşünün) gençlik, Bosna Hersek'te akıl sınırlarını zorlayan işler yapıyordu.
95'te gerçekleşmiş Srebrenitsa soykırımının yetimleri bu aşağıdaki gençlerden bile yaşlıydı oysa…
Ama kafalar o kadar güzel ki anlayana bin şahit ister. Kimseye sormadan yapılan dostlar alışverişte görsün etkinlikleridir bunlar.
Arada kafayı sünnet törenleriyle bozmuş bir Büyükşehir belediyemiz sünnet törenleri ile kabukları kesiyor, bir diğer belediye sokak iftarları veriyor.
Hepsinin de rantlarını size açıklasam aklınız uçar. Bu işler böyle keyfe keder götürülürken Bosna Hersek gençliği Allah'a emanettir.
AB ülkelerine giden otobüslere binerek akmaktadır gün be gün o gençlik…
Türkiye maalesef buna bir derman olamamış, alternatif getirememiştir. Yerinden edilmeyen mafyalaşmış çakılı memurlar ile Bosna Hersek kaybedilmiştir artık.
Evet, hep bir şekilde orada olacağız ama artık daha sembolik bir şekilde Bosna'da olacağımız bir döneme giriyoruz.
Çünkü şu anda iktidara gelenlerin öyle mehter, ecdad, ezanlar susmaz, zambaklı bayrak inmez gibi bir mottosu yok.
Kendilerini kutlayanlara karşı "kutlanacak bir şey yok" diyerek evvela önceliklerini açıkladılar ve sonra da "Halkın kronik problemlerini çözersek kutlamayı hak ederiz" dediler.
Bu son derece doğruydu. Sen eğer mehter geçirerek 27 seneyi hovardaca harcarsan adam sosyal demokratları getirir, Allah'ın ayı o caddelerden LGBT'yi geçirir.
Düşünsenize Ferhadiya Caddesi'nin iki yanından aynı anda yürüdüklerini ve ortada buluştuklarını.
İşte o tür bir döneme girmekteyiz dostlar. Ama yine de iyi oldu. Niye? En azından istikrar gelecek Bosna'ya.
AB var mı altında? Bence var. Saraybosna'nın Musevi kökenli belediye başkanı Benyamina Kariç'in de gelecekteki siyasi etkisinin güçlendirileceğini ve bir proje lider olacağını şimdiden öngörebiliriz…
Zaman ne getirir yine de bilemeyiz ama Bosna Hersek'in dıştan destekli de olsa bir istikrara ihtiyacı var.
Artık gay ve lezbiyen yürüyecek, kimse takmaz. Mehteri takmadıkları gibi.
AB, Rusya'nın bölgede etkin olmaması ve Sırbistan ile bölgeyi karıştırmaması için Bosna Hersek'i aday ülke olarak içine acilen dahil etme yoluna gidecektir.
Nitekim üç toplumun başkanlık konseyi üyelerinin de istediği bu.
Ayrıca bu son derece makul bir istek. Türkiye, daldaki kuş, ortak sınırı geç, Bosna Hersek'in sınır olduğu bir ülke bile Türkiye ile ortak sınıra sahip değil. İki kez uzak yani.
Ama ülke çok yakında iki AB ülkesine komşu olacak. Biriyle yani Hırvatistan ile zaten komşu. AB üyesi olmanın avantajları ile illegal olmasına rağmen, Bosna Hersek karasularının denize ulaştığı kısımda bir köprüyü finanse eden AB, Hırvatları kolladığı gibi aynı zamanda Boşnaklar ve Sırplar için de bölgede bir "model ülke" yaratmakta.
Hırvatistan ekonomisi ve halkının refahı hiç fena değil. Evet ,Avusturya'ya onlar da göç veriyor, onlar da Avusturya kadar güçlü değil diyoruz ama hiç değilse işleyen kurumları ve gayet de yüksek bir ekonomisi olduğu izlenimi veriyor.
Bosna Hersek'te ise b*kun renginde bile anlaşamayan milliyetçi ya da din referanslı liderlerin seçimin tarihinde bile aylarca geciken ve kurulamayan hükumetlerini biliyoruz.
Bu bakımdan AB'nin Bosna Hersek'i sahiplendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bir nevi Türkiye'ye "sen bir çekil kardeşim, burası benim çöplüğümdür" mesajı verildi senelerdir.
Ama bu mesaj, eli bir yerinde gezen kimi memurları aşıp da Ankara'nın kulağına gidebildi mi? Emin değilim.
Kaybedilen zaman öyle böyle bir zaman değil. Kaybedilen kaynak umurumda bile değil ama ben bu zamanda Bosna Hersek'te Boşnakların sayısının artması gerekirken daha da azalmasına mani olamayışımıza yanarım.
Evet son sayımda nüfustaki Boşnak oranı oransal açıdan arttı ama miktar azaldı.
Dahası şimdilerde sayım yapılsa son sayımdan da düşük bir rakam çıkacak.
Arkadaşlar,
Bosna Hersek'te cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri 2 Ekim 2022 tarihinde gerçekleştirildi.
Seçimlerde Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeleri adayları; Boşnak adaylar ve oy oranı şu şekilde:
- DENIS BEĆIROVIĆ – (UJEDINJENI ZA SLOBODNU BOSNU I HERCEGOVINU) Yüzde 57,20
- BAKİR IZETBEGOVIĆ – (SDA - STRANKA DEMOKRATSKE AKCIJE) Yüzde 37,59
- MIRSAD HADŽIKADIĆ – (PLATFORMA ZA PROGRES) Yüzde 5.21
- Hırvat Adaylar ve Oy oranı ŽELJKO KOMŠIĆ – (DEMOKRATSKA FRONTA – DF) Yüzde 54,21
- BORJANA KRIŠTO – (HDZ BIH-HRVATSKA DEMOKRATSKA ZAJEDNICA BOSNE I HERCEGOVINE) Yüzde 45,79
- Sırp Adaylar ve oy oranı ŽELJKA TSİVİYANOVIĆ – (SAVEZ NEZAVISNIH SOCIJALDEMOKRATA – SNSD) MILORAD DODIK Yüzde 52,67
- MIRKO ŠAROVIĆ – (SDS-SRPSKA DEMOKRATSKA STRANKA) Yüzde 35,90
- NENAD NEŠIĆ – (DNS-DEMOKRATSKI NARODNI SAVEZ) Yüzde 5,55
- VOJIN MIJATOVIĆ – (UJEDINJENI ZA SLOBODNU BOSNU I HERCEGOVINU) yüzden 4,56
- BORISLAV BIJELIĆ – (STRANKA ŽIVOT) yüzde 1,12
Sırplardaki bu parçalılık ise bölgedeki ekonominin Bosna Hersek'teki en zayıf ekonomi olmasından kaynaklı.
Peki, bunları nasıl yorumlayabiliriz?
Cumhurbaşkanlığı konseyi için Sırplar tarafından her ne kadar 5 aday çıksa da ŽELJKA TSVİYANOVIĆ'in kazanmasına zaten kesin gözü ile bakılıyordu.
Federasyon bölgesindeki sırpların ağırlıklı oyu politikalarda ılımlı bir aday MIRKO ŠAROVIĆ'e gitse de Sırp Cumhuriyeti tarafından gelen oylar ve bir önceki dönem Sırp Cumhuriyeti Başkanı ŽELJKA TSİVİYANOVIĆ oyların büyük bir çoğunluğunu alarak seçilmiş oldu.
Hırvat tarafından 20 üzeri siyasi parti olmasına rağmen iki aday çıkması ve kendi aralarında bütünleşmesi ülkedeki kendi gelecekleri bakımından oldukça iyi olsa da bir şeyi kanıtladı.
Hırvatlar, kendi toplumlarını temsil edecek lider olarak Boşnaklarla dost ve saygıdeğer bir kahramanı seçseler de kendi kanton parlamentolarında HDZ gibi milliyetçi partileri desteklediler.
Her zaman tam bağımsız Bosna Hersek ve merkezi ılımlı politika ve söylemleri ile diğer farklı etnik unsurlarında desteğini alan ve Hırvatlar adına ipi göğüsleyen "adam" dediğimiz Demokratik Cephe'nin lideri ŽELJKO KOMŠIĆ'in partisi ise kantonlarda büyük bir oy alamadı.
Yani kantonlar yine milliyetçi ve din referanslı partilere teslimken cumhurbaşkanlığı koltuğunda ılımlı kişiler geldi.
Bu da AB'nin bir ayarını neredeyse gün yüzü gibi ortaya çıkarıyor. Yani bizimle muhatap olacak ılımlı kişiler olsun istemiş gibiler.
Tabii ki seçen halk ama bunları medyada parlatan, halk desteğini konsolide eden medya ve benzeri güçler halkla açıklanacak güçler değil.
Ey büyük çekişme ise Boşnak tarafında yaşandı. 80 üzeri siyasi parti olması ve ülke nüfusunun yüzde 52'sine hakim olması bazı Boşnak partilerin bir aday üzerinde yoğunlaşmasına ve tabi ittifaklara sebep oldu.
Seçimlerden aylar öncesi adayların sahaya çıkması ile birlikte atmosfer, seçimin DENIS BEĆIROVIĆ ve BAKIR IZETBEGOVIĆ arasında geçeceğini göstermişti.
DENIS BEĆIROVIĆ siyasi eğilim olarak SDP'de aktif siyaset yürüten alt yapısı bakımından zengin bir aday denilebilir.
Farklı siyasi görüşte 11 farklı parti Bosna Hersek'in en eski ve köklü partilerinden birisi olan SDP'nin adayında bir araya geldiler.
Hatta SDA'ya fikri olarak yakınlığı olan ve eski bir savaş dönemi komutanı olan Sancak kökenli Fahrudin Radončić'in partisi SBB (https://www.sbb.ba) hatta milliyetçi duruşu ile kendinden söz ettiren Geniral Sefer Halilovic'in Bosna-Hersek Yurtsever Partisi (BPS) bile aynı aday etrafında bir araya gelmişti.
Bir diğer garip nokta daha var ki bunu Türkiye'nin çakılı memurlarının okuyabileceğini sanmıyorum. Okusalardı önlem alabilirlerdi.
Peki nedir bu?
Buyrun;
FETÖ üniveristesi olan BURC Üniversitesi eski rektörü Damir Marjanović'in ve aynı dönem rektör yardımcısı olan ve Adisa Omerbegovic'in (daha sonra SBB'ye geçti), (aktif BURC görevleri hala devam ediyor) aktif olarak siyesette yer aldığı Federasyon bölgesinde önemli bir aktör olan Naşa Stranka bile DENIS BEĆIROVIĆ'i desteklemiştir.
Bu Naşa Stranka (Bizim parti) FETÖ partisidir dersek isabetlidir.
Şimdi FETÖ partisinin eklemlendiği bir Bosna Hersek siyasi atmosferine hazır mıyız?
Bunu sormamız lazım kendimize.
İstemediğiniz bir Burç Üniversitesi beslemesi elçiliğimizi ziyaret etmek istese içeri mi almayacağız?
Bunlara yakın bir bakan Türkiye'ye gelse randevu mu vermeyeceğiz?
Ne olacak soruyorum şimdi. Merakla soruyorum…
İşte buyrun bu da link: https://parlamentfbih.gov.ba/v2/bs/stranica.php?idstranica=139
Şimdi rahmetli Sancak müftüsü Muammer Zukorliç'in oğlunun da bu SDA karşıyı muhalefete destek vererek Sosyal Demokrat adayı işbaşına getirdiğini söylemek isterim.
Zukorliç bunu neden yapıyor? Çünkü babası Muammer Bey, Ahmet Davutoğlu tarafından aşağılanan ve muhatap alınmayan biriydi.
Ahmet Hoca maalesef Sancak'taki en önemli politik aktör olan Muammer Zukorliç'e yani müftüye elçiliğin kapılarını bile kapatmıştı.
Şimdi oğlu doğal olarak Türkiye'nin hesapsız destek verdiği SDA'nın karşısında yer alıyor.
"Sırbistan'a bağlı Sancak'ın Bosna'daki rolü nedir? Hele oradaki bir siyasi figür olan Oğul Zukorliç'in etkisi nedir?" demeyin.
Babası senelerce Avrupa'da ve dünyanın farklı yerlerindeki Boşnak diasporalarında gezdi ve diasporayı örgütlemekle uğraştı.
Ahmet Davutoğlu'nun da göremediği, işte rahmetli Muammer Zukorliç'in bu potansiyeli idi.
Davutoğlu'nun hesapsız SDA destekçiliğine varan ve SDA bayrağı altında Zukorliç'i birleşmeye davet eden emrivaki tutumuna kızan Zukorliç "Türkler döner kessin, dondurma kessin işimize karışmasın" diyerek tepkisini belirtmişti.
Zaten gergin ilişki bunun üzerine kopmuş ve Davutoğlu, Muammer Zukorliç'i senelerce muhatap almamıştı.
Türk devleti, Sancak'ın en önemli aktörünü muhatap almayınca olan oldu tabi.
Büyüyen partisi Türkiye'nin destek verdiği SDA'nın karşısında büyüdü, büyüdü.
Şimdi de Sancak'tan oğul Zukorliç, Bosna Hersek'te sayıları 100 binin üzerindeki Sancaklıları ve diasporadan oy kullanan Boşnakları üzerindeki etkiyi kullanarak Cumhurbaşkanlığına Beçiroviç'i getirdi.
Hatalar üzerine hatalar yığdık, paralar üzerine paralar yığdık. Etler getirdik, ihaleler çevirdik. Ama Bosna Hersek'in yapısal dertlerine çare olamadık.
Ülkede ayrıca, kendi kendisine fetö borsası kuran eski Zaman yazarı, şimdiki milli iradeci tipler bile türedi.
Bosna Hersek'in kıyıları önüne köprü yapılırken de doğal olarak gardımız düşüktü ve engelleyemedik.
Şimdi Bosna Hersek'in önünde güzel günler olduğunu söyleyebilirim. Ama SDA başkanlık koltuğunu alamasa da parlamentoda güçlü.
Kantonlarda da gücü çoğu yerde muhafaza edilmiş durumda. Sosyal Demokratların kalesi gibi görülen Tuzla'da da SDA çok güçlü girdi parlamentoya.
Topal ördek hükumeti olur mu dersiniz?
İş SDA'ya ve HDZ'ye kalsaydı olurdu. Ama zannediyorum ki onlar da yüksek temsilci tarafından birazcık terbiye edilecekler.
Bosna Hersek, daha az milliyetçi, daha az dini, muhafazakar, ama daha atılımcı günler geçirecektir.
Ferhadiya Caddesi'ni Mareşal Tito caddesine bağlayan kısımda birbirine doğru yürüyecek mehter ve gaypride yürüyüşlerine hazır olalım.
Ceddin deden, ceddin baban! Sesleri ve kayışlı askılı giysilerle yarı çıplak yürüyecek olan bir LGBT kalabalığını görür gibiyim.
Aynı caddede birbirlerine yürümeseler de birbirleriyle beraber yürümeyecekleri de kesin gibidir.
Neyse… Şükür ki tokmak hala mehterbaşı ağanın elindedir.
O da olmasa ne yaparız?
Saygılarımla.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish