Protestoların devam ettiği İran, Suriye'nin akıbetini yaşar mı? Dr. Adıbelli: Devrim artık kendisini tüketiyor

İran'da kan ve gözyaşı akmaya devam ediyor. Güvenlik güçleri protestolarda şiddeti artırdıkça öfke dalgası büyüyor. Sünni Beluçlara yönelik katliam, İran'ın Suriye benzeri bir süreçle karşılama ihtimalini gündemi getirdi

İran'da "ahlak polisi" tarafından gözaltına alınan Mahsa Amini'nin hayatını kaybetmesinin ardından başlayan gösteriler devam ediyor.

Ülkenin birçok bölgesine yayılan gösterilerde 10'larca insan hayatını kaybederken, yüzlercesi yaralandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İnsan hakları kurumları göre gazeteciler dahil binlerce insan tutuklanırken, bir o kadar kişiden de haber alınamıyor.

Dün Sistan-Belucistan eyaletinin Zahidan kentinde cuma namazı sonrası halk kitlesel yürüyüşe geçti.

Protesto gösterisine katılanların üzerine güvenlik görevlileri ateş açtı.

İran'ın resmi haber ajansı İRNA'ya göre olaylarda 19 kişi hayatını kaybederken, 20 kişi de yaralandı.

Ancak Norveç merkezli insan hakları örgütü, kentte ölü sayısının 58 olduğunu iddia etti. Hatta kimi aktivistlere göre ölü sayısı 100 civarında.

Hedef gözetilmeksizin halk tarandı iddiası

Kentte yaşanan kanlı olaylar, sosyal medyadaki görüntülere de yansıdı.

Birçok aktivist, İran rejim güçlerinin hedef gözetmeksizin halkı taradığını ileri sürdü.

Zahidan'da yaşananlar bir anlamda Suriye'de 2011'de başlayan gösterileri hatırlattı. 

 

İran'da protestolar devam ediyor
İran'da protestolar devam ediyor / Fotoğraf: Reuters

 

Protestoların nereye evrileceğini veya bir değişime yol açıp açmayacağını kestirmek güç. Ancak kolay kolay bitmeyeceğinin işaretleri veriliyor.

Zahidan'daki "katliama" tepkiler sürerken, İran'da bir iç savaş olur mu sorusunu akla getirdi.

Peki İran, Suriye ile aynı kaderi yaşar mı?

"Asıl mesele devlete duyulan güvenin kaybolmasıdır"

Eski İran büyükelçisi Ümit Yardım, gelinen noktada İran'da yaşanan olayların hicap lehine veya aleyhine olmanın çok ötesine geçtiğini söyledi. 

Yardım'a göre İran'da yönetim ile halk kitleleri arasında büyük bir uçurum oluştu. Bu nedenle kitleler hemen hemen her vesileyle tepkilerini ortaya koyuyor. 

Halkın devlete duyduğu güvenin de zedelendiğini aktaran Yardım, "Yaşananları sadece hicaba karşı olmak veya olmamak açısından görmek eksiklik olur. Mesele sisteme duyulan güvenin kaybolmasından kaynaklanıyor" diye konuştu. 

 

Türkiye'nin Moskova eski Büyükelçisi, Gelecek Partisi Dış İlişkiler Başkanı-Ümit YARDIM.jpg
Ümit Yardım / Fotoğraf: Twitter

 

"Temel olay özgürlük ile güvenlik arasındaki dengenin tespit edilememesidir" diyen Yardım, "Yönetim kendine yönelik her eleştiriyi ülke güvenliğine bir tehdit olarak görüyor. Halk ise özgürlük alanlarını genişletmek istiyor. İşin özü budur. Bu iki unsur bir türlü dengeye ulaşamadı" ifadelerini kullandı. 

"Suriye veya başka bir ülke ile kıyaslanamaz"

İran'ın Suriye'nin yaşadığı süreç veya tecrübeyi yaşamayacağının altını çizen Yardım, "o kadar da değil" diyerek, şunları kaydetti:

İran'daki ruhani yapı önemli bir güçtür. Besic ve devrim muhafızlarıyla ayakta tutuluyor. Henüz buralarda bir kayma olduğuna dair bir intiba yok. Dolayısıyla İran mevcut sistem de kendini ayakta tutmayı sürdürecektir. Suriye veya başka bir ülke ile kıyaslanamaz. Ancak yönetim halkın taleplerini sağduyulu bir şekilde cevaplayamadığı takdirde, bu olaylar yatışsa da başka vesileyle tekrar ortaya çıkar. Sistem bundan yara alır ama maalesef masum halk kitleleri de ölmeye devam eder.

"Devrimden sonra devlet mekanizması sağlamlaştırıldı"

İran uzmanı Dr. Barış Adıbelli de İran'ın Suriye ile ayı kaderi yaşamayacağı görüşünde.

Her ülkenin kaderinin, dinamikleri ve koşulları içerinde belirlendiğini vurgulayan Adıbelli, "Her şeye rağmen İran'ın güçlü bir devlet geleneği sahip. Yöneten ve yönetilenler arasında bir hukuk var. Suriye böyle değil" dedi.

 

Barış Adıbelli
Barış Adıbelli / Fotoğraf: Twitter

 

Devrimden sonra devlet mekanizmasının pekiştirilerek oldukça sağlamlaştırıldığına dikkati çeken Adıbelli, "Özellikle devrim karşıtı hareketlere karşı refleksi daha da kuvvetli hale getirildi. İran'ın birkaç protestoyla hemen devrilip veya dağılacağını beklemek pek gerçekçi değil" yorumunu yaptı.

"Devrim artık kendisini tüketiyor"

İran'ın Şanghay İşbirliği Teşkilatı'na tam üyeliği imzalandıktan sonra olayların çıkmasını manidar bulduğunu ifade eden Adıbelli, şunları söyledi: 

Tahran yönetiminin de hataları var. Bir devletin hatası başka bir devlete veya devlet birliğine fırsat oluşturur. Uluslararası ilişkilerde bu böyledir. Devletler çıkarları için bir mücadele içerisindeler her zaman. Ancak devrim artık kendisini tüketiyor. Her şeyde olduğu gibi devrim 1979'daki devrim değil. O ruh artık yok. Yavaş yavaş kendisini tüketiyor. Bu kuşaklar devrimi yaşayan kuşaklar değil ve Şah dönemini görmedi. Devrimin kendisini yenilemesi lazım, yoksa kuşak çatışması devrimi tehlikeye atacak.

 

İran'da gösteriler devam ediyor
İran'da gösteriler devam ediyor / Fotoğraf: Reuters

 

"Böyle giderse iş kontrolden çıkacak"

Ortadoğu uzmanı Arif Keskin ise İranlı yetkililerin hala toplumun ne istediğinin farkında olmadığı söyledi.

Süreç doğru okunmazsa olayların çok farklı yöne evrileceğini kaydeden Keskin, "Böyle devam ederse Suriye demeyeyim ama iş kontrolden çıkacak. Tahran hala halkın öfkesini anlamış değil. Protestoları 3-5 kişiden ibaret görüyor. Bu son derece ciddi bir yanılgıdır" görüşünü belirtti. 

Daha önce rejimin "kaçakçı", "bölücü" veya "terörist" diyerek olayları kanla bastırdığını ve insanların buna tepki vermediğini anımsatan Keskin, "İnsanlar daha önce inanıyorlardı ama şimdi inanmıyor. Artık hepsi Belucilerle duygudaş ve olup bitenleri önemsiyor. Yaptıklarını mücadelenin bir parçası olarak görüyor. Önceleri bir yerde protesto olduğunda diğer bölgelerde ya olmaz ya da düşük tonda olurdu. Eskiden bağlar kopuktu ama şimdi çok daha güçlü" değerlendirmesinde bulundu.

"Grevler başlarsa yeni bir sürece girilir"

Keskin'e göre ülkede yönetimin toplumsal tabanı ciddi şekilde zayıfladı. Yönetim ise bunun farkında olmadığı gibi kabullenmek de istemiyor. 

 

Arif Keskin.jpg
Arif Keskin / Fotoğraf: Twitter

 

Gösterilerin muhaliflerin talepleri doğrultusunda değil, halkın talepleri doğrultusunda başladığına dikkati çeken Keskin, "Yöneticiler şimdiye kadar ‘şu örgütten bu kadar', bilmem ‘hangi örgütten şu kadar insan gözaltına aldı' şeklinde rapor raporlar paylaşıyor. Fakat hepsi yalan, palavra. Bunların çoğu 15-20yaş arası çocuklar" şeklide konuştu. 

Arif Keskin'e göre süreç doğru yönetilmedi. Devlet Mahsa Amini'nin ölümünü duyduğunda olayın üzerine gitmedi. Yetkililer doğru açıklamalar yapmadı. Sorunun çözümü için de ‘hakikat komisyonu' kurma benzeri yöntemlere başvurulmadı. 

"Eğer bunların aksi yapılsaydı işler bu noktaya gelmezdi" diyen Keskin, şunları kaydetti: 

Süreç çok kötü yönetildi. Zahidan'da 70-80 kişinin öldürülmesinin sonucu çok ağır olur. İranlılar bunu affetmez. Daha önce birçok defa çağrı yapıldı ama kimse sokaklara çıkmadı. Bu sefer durum çok farklı. İran hiçbir zaman bu kadar büyük tehlike ile karşılaşmamıştı. Üniversite, çarşı-pazar ve devlet bürokrasisinde grevler başlarsa işin boyutu çok farklı bir yere gider. Bazı bölgelerde yavaş yavaş grevlerin başladığı yönünde haberle geliyor. Yeni süreç böyle devam ederse İran, bir döneme girmiş olacak.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU