Irak'ta protestolar 1 Ekim'de başlıyor mu?.. "Öncümüz Mukteda Sadr'ın her sözü yolumuzdur"

Mukteda Sadr'ın hedeflerine ulaşmadan vazgeçmeyeceğini söyleyen Sadr Grubu önceki dönem vekili, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada "parlamento, cadde ve sokakların vatandaşlara ait olduğunu" söyleyerek, protestoların son bulmadığına işaret etti

Fotoğraf: Twitter

İngiltere'den bağımsızlığını 1932'den kazanan Irak, 2003 yılından beri "mezhepçilik" ve "ayrılıkçılık"la cebelleşirken bu kriz daha çok derinleşti.

Her ne kadar ABD'nin Irak'a gelişi birçok kesim tarafından "işgal" olarak tanımlansa da 2003 sonrasında özellikle "Tahran", Bağdat başta olmak üzere ülkedeki tüm kamu kurum ve kuruluşlarında nüfusunun artırmasıyla tabiri caizse "kaleyi içerden fetheden" taraf oldu.

Nitekim son protesto dalgasında bir grup göstericinin; "Irak, Iraklılarındır", "İran, Irak'ı yönetemeyecek" sloganlarıyla İran'ın Irak'taki varlığına tepki gösterildi.

Tahran, IŞİD'in 2014 yılında ülke toprağının büyük bölümünü işgal etmesiyle de İran Devrim Muhafızları'na (Pasdaran) bağlı Haşdi Şabi milis gücünü kurmasının yanı sıra kendisine yakın taraflarca kurulan siyasi partiler aracılığıyla da parlamento, hükümet ve yargı kurumlarına işledi.

Geçen süre içerisinde de Sünnilerin yanı sıra özellikle Şii birçok kesim "Fars Şiiliğinden" ciddi oranda rahatsızlık duydu. Bu rahatsızlık ülkede özellikle güçlü bir tabana sahip Sadr Hareketi Lideri Mukteda es-Sadr'ın öncülüğünde geniş bir katılımla protestolara tanık olundu.
 


Haziran 2022'de parlamento seçimlerinin galibi ve Tahran yanlısı olarak bilinen "Koordinasyon Çerçevesi"ne karşı kayda değer başarı sağlayan milletvekilleri, Mukteda Sadr'ın çağrısı üzerine istifa ederken, istifa edenlerin yerine İran'a yakın Şii siyasi partilerden yüksek oy alan 69 aday milletvekili oldu. Bu grubun hükümet kurma çalışmaları sonuçsuz kaldı.

Sadr destekçileri, 30 Temmuz'da parlamentoya yine baskın düzenledi ve oturma eylemi gerçekleştirdi. Bu gelişmeyle birlikte gösteriler diğer kentlere de sıçradı.

Şii Koordinasyon Çerçevesi destekçileri de 12 Ağustos'ta karşı eylem başlatarak, Bağdat'taki hükümet kurumlarının ve uluslararası temsilciliklerin bulunduğu yüksek güvenlikli Yeşil Bölge'ye yürüdü.
 

aa.jpg
Irak'ın başkenti Bağdat'ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr yanlısı bir grup, korunaklı Yeşil Bölge'de bulunan Hükümet Sarayı'nı bastı. Bazı grup üyelerinin Hükümet Sarayı bahçesine girdiği görüldü / Fotoğraf: AA​​​​​​​

 

Yeşil Bölge'nin basılması akabinde Haşdi Şabi ve Irak güçlerine bağlı bir tabur tartışmalı bölgeler arasında yer alan Kerkük ve Hanekin'de konuşlandırdı, Erbil-Kerkük karayolu ise geçişlere kapatıldı.

Bu süreçte iki grubun karşı karşıya gelmesi tansiyonu yükseltmekle birlikte Sadr destekçileri protestolarının Irak Yüksek Yargı Konseyi önüne de taşıdı.

Bu girişimin akabinde Yüksek Yargı Konseyi, kendisine bağlı tüm mahkemeler ile Federal Mahkeme'de adli işlemleri askıya aldı. Ülkenin farklı bölgelerinde gösteri ve çatışmalar da yayıldı.

Sadr, 27 Ağustos'ta da partilere üç günlük bir ültimatomla 2003'ten beri hükümette yer alanların çekilmesi için 72 saat verdi. 
 

Sadr açlık grevinde1.jpg
Mukteda es-Sadr'ın sağ kolu sayılan müstafi milletvekili Hasan Azari, sosyal medya hesabından yayımladığı açıklamada, Sadr'ın açlık grevine başladığını duyurdu (29 Ağustos 2022). Azari, şiddet ve silahlı çatışma bitene kadar Sadr'ın açlık grevini sürdüreceğini söyledi

 

Mukteda Sadr, İran'ı işaret etti

Ültimatoma yanıt alamayan Mukteda Sadr, 29 Ağustos'ta Twitter hesabında, "Hiçbir zaman liderlik ve dini otorite olma iddiasına bulunmadım. Siyasi işleri bıraktığımı ve siyasetten tamamen çekildiğimi ilan ediyorum. Babamın mezarı, tarihi eser kurumuyla Sadr ailesinin müzesi hariç tüm kurumları kapatma kararı aldım" ifadeleriyle, siyasetten çekildiğini duyurdu. 

Şii lider, açıklamasında destekçilerine "Eve dönün" çağrısı yapmasıyla da göstericiler alanlardan çekildi.

Sadr'ın bu açıklamasının, İran'ın Kum kentinde ikamet eden ve önceki gün "mercilik görevine son verdiğini" duyuran Sadr Hareketinin manevi isimlerinden Iraklı Şii dini mercilerden Ayetullah Kazım Hüseyin Hairi'ye ilişkilendirildi.

Nitekim Mukteda Sadr, Hairi'nin mercilikten çekilme kararını kendi iradesiyle almadığını belirterek, arkasında Tahran'ın olduğunu işaret etti.
 

Kazım Heseyin Hairi.jpg
Iraklı Şii dini mercilerden Ayetullah Kazım Hüseyin Hairi

 

Başkent Bağdat'taki ihtiyatla hesaplanmış bir sessizlik yaşansa da Basra başta olmak üzere ülkenin farklı bölgelerinde (IKB hariç) Sadr hareketine bağlı milisler ile Asaib Ehlil-Hak Hareketi'ne bağlı milisler arasında aralıklı silahlı çatışmalar görülmekle birlikte bu grupların Sadr yanlıları karşısında özellikle Yeşil Bölge'de yaşanan protestolarda yetersiz kaldığına tanık olundu.


Sadr'ın çağrısını, Sünniler ve Kürtler yanıtsız bıraktı

Neticede ülkede son yaşanan gelişmeler tabiri caizse "Irak Arap Şiiliği", "Fars Şiiliği"ne karşı bir mücadeleye dönüştü; nitekim Mukteda Sadr, her ne kadar Şii olsa da Arap kimliğini ön plana çıkarmaktan da kaçmadı.

Şiiler arasında yaşanan çatışmaların durdurulmasının arkasında ise Necef'teki Şii taklit mercii Ali es-Sistani'nin olduğu görüşü ağır basıyor.

Bu arada Irak Federal Yüksek Mahkemesi, Mukteda Sadr'ın "Parlamentonun feshedilmesine" karşı açtığı davayı reddederek, Parlamentoyu feshetme yetkisine sahip olmadığını açıkladı.

Bu kararın hemen ardından "Mukteda Sadr'ın Bakanı" olarak bilinen Salih Muhammed Iraki, Irak Parlamentosu'nda güçlü Kürt partilerinden Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) ve Sünni Egemenlik grubundan Parlamentodan çekilmeleri halinde "parlamentonun meşruiyetini ortadan kalkacağını" söyledi.

Ancak bu çağrıya ne KDP ne de Sünni Egemenliği yanıt vermeyerek bir nevi bu çağrıyı dikkate almadı.
 

Irak Parlamentosu Basını Bürosu.jpg
Fotoğraf: Irak Parlamentosu Basını Bürosu

 

Irak Parlamentosu Sadr Grubu eski üyesi: Öncümüz muhakkak en iyi kararı verir

Bir süredir ortalık sakin görünse de mevcut hal fırtına öncesi sessizlik olarak da yorumlanabilir.

Nitekim geçen haftanın başından beri Bağdat'ta Yeşil Bölge başta olmak üzere güvenlik üst seviye çıkarılmış durumda.

Bu sessizliğin İmam Hüseyin'in matem törenlerinden sonra 1 Ekim 2019'da başlayan ve kimi zaman şiddetli olmakla beraber aralıklarla devam eden hükümet karşıtı gösterilerin yıl dönümünde tekrar başlaması bekleniyor.

Yaklaşık 500 kişinin hayatını kaybettiği, 19 binin üzerinde kişinin yaralandığı bu gösterilerde, 2003'ten bu yana ülkede düzenlenen en kapsamlı ve etkin protesto olarak kayıtlara geçti.
 

 

Independent Türkçe'ye konuşan Sadr Grubu önceki dönem vekillerinden bir kaynak, "öncü" olarak tanımladığı Mukteda Sadr'ın hedeflerine ulaşmadan vazgeçmeyeceklerini, "parlamento, cadde ve sokakların vatandaşlara ait olduğunu" söyleyerek, bir nevi protestoların son bulmadığına işaret etti. 

Mukteda Sadr'ın Salih Muhammed Iraki'nin dışında kendisine bağlı tüm yetkili, görevli ve üyelerinin basına ve kamuoyuna yönelik demeç ve açıklamaları yasaklaması nedeniyle ismini açıklamak istemeyen kaynak, protestoların Şii-Şii çatışmasına dönüşüne dair şunları söyledi:

Şiiler arasında yaşanan uyuşmazlık ve çatışmalar amaçlarında farklılık var. Bizler (Iraklı Şii Araplar) ülkemizin çıkarına din ve mezhebimizi korumaya ve ülkemizdeki siyasetin temiz ve şeffaf bir şekilde tüm kaynakların halk için kullanan bir siyasi otorite istiyoruz.

İster İran ister Türkiye veya herhangi bir Avrupa ülkesinin ülkemize müdahale etmesini istemiyoruz. Bunu öncümüz (Sadr) defalarca dillendirdi.

Bir de şunu da mutlaka belirtmek istiyorum; meydana çıkıp seslerini yükseltenler sadece bizlerden, yani öncümüz Mukteda Sadr tabanı değil, sıradan ve hiçbir parti ve gruba üye olmayan, sempati duymayan apolitik diyeceğimiz çok sayıda kişi var.

Burada tek hedef ülkemizin kaynaklarını vatandaşlarına harcanmasıdır. Ne pahasına olursa olsun bu yoldan dönüş yok. Çocuklarımız ve geleceğimiz için davamızı sürdüreceğiz.


Mukteda Sadr'ın siyasetten çekildiğine dair açıklaması hakkında da konuşan kaynak, "Bizler öyle ya da böyle öncümüzün izindeyiz. Alacağı her kararı muhakkak en iyisini veriyor. Kararı ilk duyduğumuzda evet üzüldük ancak her zaman bize öncü olmaya devam edeceğini de biliyoruz. Dediğim gibi pes etmeyeceğiz ve hep birlikte sürecin neler getireceğine tanık olacağız. Şunu da söyleyeyim, burada mesele Şii -Şii çatışması falan da değil asıl halkın toprağındaki zenginliğe ve egemenliğine sahip olmasıdır" diyerek, "daha fazla konuşmak istemediğini; sürece herkesin tanık olacağını" söyledi.


"Irak söz konusu olunca hiçbir zaman 'daha kötüsü olamaz' diyemiyoruz"

Dr. Bilal Wahab.JPG
Dr. Bilal Wahab

Bağdat'ta yaşanan son gelişmeleri Independent Türkçe'ye değerlendiren Washington Enstitüsü görevlisi Irak ve IKB odaklı araştırmalarıyla tanınan Dr. Bilal Wahab, "Çatışmalar Sadr ile Seraye Selam grupları arasında gerçekleşti. Siyasi yani parlamentodan çekilme süreci ve kanuni yani parlamentonun feshedilmesi talebinin yargıya taşınmasıdır. Süreç parlamentoya baskınla şiddetlendi bunun akabinde de iki milis gücün askeri çatışmasına tanık olundu. Sürecin iç savaşa dönüşebileceği endişeleri doğursa da Sistani'nin girişiminden söz ediliyor ki bu girişimde görülen o ki bir sürede olsa gerginliğin dinmesini sağladı" dedi.

Peki, Sistani'nin araya girmesiyle bu çatışma ve protestolar sona erecek mi?

Dr. Wahab, bu soruyu şöyle yanıtladı:

Irak söz konusu olunca hiçbir zaman ne yazık ki bundan 'daha kötüsü olamaz' diyemiyoruz. Yaşananlar savaş seviyesine ulaştı, ancak durduruldu. Fakat olabilecek güçlü ihtimallerden biri çatışmaların yeniden başlaması halinde durdurulamayacak olmasıdır. Bu Sistani'nin girişimiyle de engellenmeyebilir.

Bir diğer ihtimal ise Sadr, ister devrim ister ayaklanma adını verdiği protestoları tekrar başlatmasıdır. Bununla birlikte her silahlı milis grupta kendi bulunduğu bölgede özellikle silahlı başlatabilir.

 

Dr. Bilal Wahab1.jpg
Washington Enstitüsü'nden Dr. Bilal Wahab / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Sadr'ın; Kürt ve Sünnilerden parlamentodan çekilmesi çağrısında dair ise Dr. Wahab, "Sadr parlamentodan çekildiğinde Kürt ve Sünnilere sormadı ki şimdi onlardan (Sünni ve Kürtler) olumlu yanıt vermesini beklesin. Ancak anlaşmaları halinde sonraki seçimde ittifak yapabilir. Aksi durumun beklemesi zor…" yorumunu yaptı. 

Dr. Bilal Wahab, Kürtlerin Bağdat'ta mevcut durumda Mukteda Sadr ile masaya oturmaktan da başka çaresinin olmadığına işaret ederek, "Şimdiye kadar Sadr, kendi başına karar verip kendisine yakın taraflara kararını paylaşmıştır yoksa öyle ortak aldığı kararlar yok" ifadelerini kullandı.  


"Sadr daha önce de birçok kez siyaseti bırakacağını açıklamıştı" 

Selahaddin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Diplomasi Bölümü Öğretim Üyesi Doçent Nawzad Abdullah Shukri (Nevzad Abdullah Şükri) de Mukteda Sadr'ın her ne kadar siyaseti bıraktığına dair açıklamaları olsa da bunun pek inandırıcı olmadığına dikkati çekti. 

Doçent Nawzad Abdullah Shukri.JPG
Doç. Nawzad Shukri

Doçent Shukri, "Sadr, daha önce de benzer açıklamalar yaptı bu kadar uzağa gitmeye de gerek yok, taraftarlarına Yeşil Bölge'den çekilmeleri çağrısında bulunarak, siyaseti bıraktığını söylese de gerek 'Bakanı' olarak bilinen Salih Muhammed Iraki aracılığıyla gerek diğer yardımcıları aracılığıyla da olsa açıklamalarda bulunuyor. Çatışma ve kaosun durdurulması için Şiilerin iş birliği çerçevesinde mutabakata varılması gibi mesajlar vermeyi sürdürüyor. Bir diğer anlamda her seferinde dolaylı veya dolaysız siyasetteydi ve kalmayı sürdürdü" dedi.

Sadr'ın bu açıklamasıyla, gerek Irak gerekse dünya kamuoyuna yönelik 'şayet siyasete müdahil olmazsa Irak'ın durumunun daha kötü olacağı' mesajını da verdiğini dile getiren Nawzad Abdullah Shukri, sözlerine şunları ekledi:

Sadr'ın öncelikli taleplerinden biri erken seçim ve seçim sisteminin değiştirilmemesidir. Tahran yanlıları ise Sadr'ın aksine seçim sisteminin değiştirilmesini talep etti. Sadr, olabilecek bir seçimde daha güçlü çıkacağının farkındadır. Son duruşu da elini daha çok güçlendirdi. Attığı adımları bilinçlidir.

Seçimde İran yanlısı Şiilerin büyük yenilgi alacağını düşünüyorum nitekim gerek Şii gerek Sünni mahallerinde bu kesime ciddi tepki var. İran yanlısı tarafların seçim yapılmasını istememesinin nedeni de budur, korkuyorlar. Ayrıca Sadr'ın Sünni ve KDP ile ilişkilerini sürdürmesi halinde ülkede olumlu gelişmeler özellikle de İran yanlısı Şii grupların zayıflayacaktır.


Şii-Şii çatışmasının kalıcı çözüm bulunmayana kadar devam edeceği konusunda Dr. Bilal ile hemfikir olan Nawzad Abdullah Shukri, "Görünen o ki Mukteda Sadr'ın talepleri hayata geçirilmezse mevcut durum daha da kötüye gidecektir. Sadr da bu durumu böyle kabul etmeyecektir" dedi.

Shukri, sözlerine şöyle açıklık getirdi:

Hatırlayalım Maliki döneminde 2006-2008 yıllarına kadar Sadr'a karşı sert bir duruş vardı ve her şey yapıldı. Sadr, başarısız olması halinde aynı senaryonun yaşanmasından ve Irak hükümetinin İran'ın eline girmesinden endişe ediyor. Kurulacak bir hükümette güçlü olmaması da elini kolunu bağlayacaktır.
 

Doçent Nawzad Abdullah Shukri1.jpg
Selahaddin Üniversitesi'nden Doç. Nawzad Abdullah Shukri, Sadr'ın talepleri hayata geçirilmezse mevcut durumun daha da kötüye gideceğini söylüyor

 

"Kürdistan Bölgesi iç sorunlarını çözmezse büyük bir tehditle karşı karşıya kalacaktır"

Ayrıca, Nawzad Abdullah Shukri, Kürtlerin kazanımlarının koruması gerektiğine işaret etti:

Kürdistan Bölgesi'nin iç sorunlarını çözmesi gerekiyor aksi durumda büyük bir tehdit oluşturuyor. Demokratik, federatif bir sistemden yana tarafların parlamentoya girmesi önemli. İran'a yakın milis güçlerin 16 Ekim olaylarında Kürdistan'a yönelik tehditlerini gördük. Sadr'ın iyi olduğunu söyleyemem ancak şu anda kötünün iyisi olarak muhatap durumda.

Kazimi'nin de başbakan olmasının yanı sıra, ABD başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin desteklemesiyle olumlu yansımaları olacaktır. Yoksa milis gruplardan oluşan bir hükümetin kurulması veya parlamentoya girmesi demek İran'ın belirgin baskısı demek ve bu da Kürtlerin çıkarına olmayacaktır.

Yoksa dediğim gibi Sadr, iyi değil ancak şu anda Irak'ta yönetimde olan Şiiler dindardı. Şiiler arasında şimdiye kadar ılımlı ve demokratik bir parti varlık olmamıştı. Bizler de Şiiler arasında demokratik, barışsever, ılımlı ABD ve Avrupa ülkelerinin desteklediği bir hükümet çözüm olabilir ancak mevcut durum yok ve belirsiz bir durum…

Bu durum ya İran milislerinin yanında ya da Sadr'ın yanında olacak. Mevcut durumda da geçici de olsa Sadr'ın yanında yer alması onun (Erbil yönetimi) için daha iyi olacaktır.


"Bağdat'ta yaşananlar son 20 yılın sonucu" 

Bjar Sharif.JPG
Bjar Sharif

Irak çalışmaları araştırmacı ve siyasi yorumcu Bjar Sharif (Bijar Şerif), Bağdat'taki son yaşananların ülkede 20 yılın birikimin sonucu olduğunu belirterek, "Sadr'ın önceki liderlerden farkı kurulacak hükümetin çoğunluk üzerinden kurulmasını talep etti. Oysaki daha önce kurulan hükümetler uzlaşı sistemi üzerinde kuruldu. Şii partilerin büyük büyük bölümü çoğunluk hükümeti yerine uzlaşı hükümetinde yanadır. Mahkemenin verdiği kararda çoğunluk hükümetinin kurulmasının zor olacağını gösterdi" dedi. 

"Şiiler arasında yaşanan çatışmaların durdurulmasında Sistani'nin talimatının olduğuna inandığını" söyleyen ve Sadr'ın tabanını "köklü bir ağaç" olarak niteleyen Sharif, "Sadr, son seçimde aldığı başarıyı da sokaklarda güçlü bir kart olarak kullanarak bir nevi sivil harekete çevirdi" şeklinde konuştu.

Yaşananların Irak'ta yeni bir hükümetin kurulmasına ihtiyaç duyulduğunu ve erken seçimin de son gelişmelerle kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Bjar Sharif, "Parlamentodan çekilmesiyle yeni bir hükümetin kurulmasının kolay olmadığını ancak Sadr'ın oturmuş bir seçmen tabanının olmasıyla beraber, rakiplerine göre daha avantajlı olduğu" görüşünü paylaştı.

Sadr'ın siyasete çekilme açıklamalarını güvenilir bulmayan Bjar Sharif, bu açıklamasının önceki açıklamalarından farklılığını; "Sadr, bu açıklamasıyla aslında Kazım el-Hairi'nin açıklamasına karşı bir etki olarak yapmakla" açıkladı.
 

Bjar Sharif1.jpg
Araştırmacı ve siyasi analist Bjar Sharif'e göre, Mukteda es-Sadr, rakiplerine kıyasla daha avantajlı konumda

 

Mukteda Sadr'ın duruşunun Kürtler için ifade ettiği anlama dair ise Sharif, Bilal Wahab ve Shukri ile aynı fikirde;

Kürtler büyük bir sorunun içerisinde aslında… Kürtler baştan beri cumhurbaşkanlığı için kendi içinde uzlaşması ve Bağdat'taki taraflarla masaya oturması gerekiyordu. Ancak Kürtler aksini yaparak Sadr ile özellikle masaya parçalanmış bir şekilde oturmuş imajı verdi.


 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU