Malta Şövalyeleri tarafından Kahire'den getirilen Müslüman bir köle olan Sellem b. Şeyh Mansur, bazı Katolik Hristiyanlar tarafından büyü yaptığı gerekçesiyle engizisyon mahkemesine şikayet edildiğinde 40 yaşındaydı.
Tanıkların ifadelerinde Sellem'in genel olarak aşk, hastalık gibi sıradan konularda büyü yaptığı aktarılmaktaydı.
Bunun yanında, Vittorio Cassar isimli tanık Sellem'in kendisine "remil atma"yı öğrettiğini iddia ediyordu.
Bir başka tanık Fransız şövalye Pietro La Re ise, Sellem'in kendisi için "ruhaniyye" olarak isimlendirilen cin (demon) çağırma büyüsü yaptığını ve bir büyü kitabından birşeyler okuyarak cin çağırdığını söylemişti.
Sellem ise bu iddialar içinde aşk ve hastalık konularında büyü yaptığını, Vittorio Cassar'a reml atmayı öğrettiğini kabul etmiş; ancak cin çağırma iddialarını reddetmişti.
Suçlamalardan kurtulmak isteyen Sellem, aslında büyü yapmayı bilmediğini, söylediği sözlerin "şaka"lardan olulduğunu ve bu işi saf Hristiyanları kandırıp paralarını almak için yaptığını anlatmıştı.
İşkence
Sellem, tüm suçlamaları kabul ederken çok daha ciddi cezalar alabileceği "cin çağırma" suçunu reddetmişti.
Bunun üzerine öncelikle tanıklarla yüzleştirilmiş, bu işe yaramayınca Sellem'e işkence uygulanmıştı.
Sonuç olarak suçlu bulunan Sellem, şehirde yürütüldükten sonra bir saat boyundurukla teşhir edilmişti. Ardından engizisyon zindanına götürülmüştü.
Kayıtlarda onun bundan sonraki hayatına dair bir kayıt bulunmaz.
Malta'nın değişen sosyal yapısı ve büyü
Malta'yı 1530 yılından 1798 yılına kadar Saint John Tarikatı (Hospitalier Şövalyeleri) yönetti.
Onların dönemi itibarıyla dışarıdan gelen çok sayıda Müslüman, Hristiyan ve Yahudi'yle birlikte adanın sosyal yapısı değişime uğradı.
Joan Abela, farklı inanç, kültür ve adetlerin bir araya geldiği kosmopolit şehirlere işaret ederek Malta toplumunda yaşanan değişime işaret eder.
Özellikle, 1492'de Endülüs'den çıkarılmalarıyla Yahudilerin nufüsu da bu adada önemli ölçüde artmıştı.
Abela'ya göre, bu toplumsal yapı Lütercilik gibi yeni dini akımların zemin bulmasına yol açmıştı.
Bu durumu kendine tehdit olarak gören Katolik Kilisesi, heretik yapılarla mücadele edebilmek ve kendi gücünü koruyup kitleleri kontrol edebilmek için sıkı ve sert tedbirler aldı.
1542 yılında Papa III. Paul, Roma Engizisyonunu (Inquisición romana) kurdu.
Joan Abela'ya göre büyü, Katolik Kilisesi tarafından kötülükle ilişkilendirildi ve Sellem'in yargılanması da bu bağlamda değerlendirilmeli.
Sellem'in hikayesi ve kitleleri kontrol etme
Hristiyan olan Malta yerel halkının Kahireli Müslüman bir büyücüye başvurması, Akdeniz kültürü ve insan ilişkilerinin giriftliğine dair önemli bilgiler sunar.
Bir Hristiyan, şifa bulmak veya kendisine birisini aşık etmek için bir Müslüman'dan yardım alabiliyordu.
Bu durumda farklı dinlerin bir arada yaşadığı ve farklı coğrafyalardan insanların göç ettiği şehirlerde pür inançlardan ve adetlerden bahsetmek de pek mümkün olmuyor.
İnançlar ve uygulamalar arasında kesin bir ayrım da söz konusu değil.
İşte bu noktada, kimliklerin netleştirilmesi, toplum tabakaları arasında ayrımın ortaya konması ve "doğru" inancın açıkca ortaya konması otoritenin gündemine gelmişti.
Toplumun kontrol edilemediği böyle bir durumda çözüm engizisyon olarak görülmüştü.
Sellem'in boyunduruğa vurulması, halka büyünün kilise tarafından yasak olarak görüldüğünün ilanı olduğu gibi, kilisenin iktidarını pekiştirmesine ve topluluklar üzerindeki etkisini artırmasına da aracılık etmişti.
Kaynak:
Magic in Malta: Sellem bin al-Sheikh Mansur and the Roman Inquisition, 1605. ed. Dionysius A. Agius, Alexander Mallett, and Catherine Rider. Brill. 2022.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish