Mezopotamya'nın Batı Kapısı: Birecik

Şeyhmus Çakırtaş Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Fırat'ın incisi olarak bilinen Birecik bir kıyı kentidir. Halk arasında adı Bîraçuk'tur.

Bir kumsalı olmasa da geçmişte tekne ve sal yapılan tersaneleri ile Ortadoğu'da taşımacılığın önemli bir limanı olduğu da biliniyor.

Bugün eski yerleşim alanı, dar sokakları ve tarihi dokusu bir masal dünyasını andırıyor.

Tek sorun günümüz teknolojisi ve insan eliyle yok edilen tarihi yapıları.
 

IMG_6119.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Birecik aynı zamanda, Mezopotamya'nın dünyaya açılan kapısı olarak da bilinir.

Birçok gezgin, Birecik'i "Doğu ile Batı'nın birleştiği nokta" diye tanımlar.

Gerçekten de öyle. Fırat sadece akıntısıyla değil, Birecik coğrafyasını ikiye bölmesiyle de dikkatleri üzerine çeker.
 

IMG_6142.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Doğu'da kireç taşından oluşan tepeler göze çarparken, kentin batısında yani Fırat'ın öte yakasında daha düz bir coğrafik alan olduğu görülür.

1956 yılına kadar Fırat üzerinde ulaşım kelek, kayık ve sallarla yapılıyordu.

O dönem Menderes Hükümeti, Fırat üzerinde köprü yapma kararı alarak Birecik'in sihirli dünyasına dokunur ve iki yakayı beton bir köprü ile birleştirdi.

Ne oluyorsa ondan sonra oldu zaten.

Önce sal, kayık ve küçük tekne sahipleri bir bir ortalıktan çekildi sonra kentleşme diye beton yapılar belirdi ve Birecik masalımsı dünyasını köprü ile birlikte büyük oranda kaybetti.
 

IMG_6161.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Beyaz lahit evler yıkılıyor, yerine güya daha modern betondan, briketten evler inşa edildi. 

Ama buna rağmen Birecik, eski ruhunu korumak için büyük bir direnç sağlıyor.

Engebeli arazisi daha fazla betonlaşmaya ciddi bir engel olunca, yeni ve birazcık düz alanlarda beton bloklar yükseliyor.

Böylelikle dar sokaklar, lahit yapılı evler ve kentin surları kısmen de olsa kurtuluyor.
 

IMG_6230.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Kurtuluyor ama bu kez bir koruma planı olmadığı için kentin eski yapıları kaderiyle baş başa kalıyor ve bazıları bakımsızlıktan yıkılıyor.

Bu yıkımda, asırlara meydan okuyan ve Alamut Kalesi'ni çağrıştıran Kalesi de nasibini alıyor ve zaman içinde birçok bölümleri yok ediliyor.

Bugün kısmen olsa da ayakta ve hala görkemli duruyor.
 

IMG_6158.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Birecik'te dar sokaklarda dolaşıp, geçmişin peşine düştüğümde,   aslında şimdiki fotoğraflarda bile "eski zamanların" hala Birecik sokaklarında yaşadığına tanık oluyorum.

Ben tarihçi değilim. Kentlerin ruhunu ışıkta ve ışığın sokaklardaki yansımasında arayan birisiyim.

Bu nedenle sokaktaki ışığın taşlara, mekan ve zamana düşmesi, insanların bu taşlarla ilişkisi benim ilgimi daha çok çekiyor.

Evet, kentlerin, yapıların, tarihi dokuların kaç asır önce imar edildiği elbette önemli. Hem de çok önemli.

Ama günümüzde eski yıkık dökük taş evlerin avlusunda bir nalbantın ya da koşkarların bulunması da önemli. 
 

IMG_6157.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Eskiden Birecik'in dar sokaklarını eşekle temizleyen çöpçüler varmış. Tıpkı Mardin gibi.  

Şimdi var mı bilmiyorum. Ben son birkaç yıldır tanık olmadım. Sanki artık daha küçük motorize araçlarla çöp toplama işi yapılıyor.  

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Birecik, dünya genelinde Keçelxenok (Kelaynak) kuşlarıyla ile tanınır, haşhaş kebabı ve patlıcanlısıyla bilinir.

Bence bunlar dışında sokakları da en az Kelaynak Kuşları kadar dikkat çekicidir.

Bir koruma planı olmuş olsa kentin genelinin ciddi bir gezgin rotası olacağından hiç şüphem yok.

Ben Birecik sokaklarında son nalbantları, son koşkar ve keçecileri gördüm.
 

IMG_6192.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Ya da kuyularından su çekmek için zembil yapan ustaların sebatla çalışmalarına tanık oldum...

Sanırım çoğunun artık bir çırağı yok. Hayata veda ettiklerinde dükkanları da kapanacak ve zanaatları da yok oluşu yaşayacak.
 

 

Acıklı bir hikaye ama gerçek dünya kültürden daha sarsıcı ve dayatıcı. Modern dünya bütün her şeyi yıkıp geçtiği gibi, eski dünyayı da yerle bir ediyor. 

Henüz yerle bir olmayan Birecik'in yoksulluk kokan eski sokaklarını, yapılarını, kale çevresini gezerken insan bir anda kendini zaman tünelinde hissediyor.

Her şey taş ve üst üste bindirilen evlerin arasında sıkışan bir dünyanın varlığı çıkıyor ortaya.
 

IMG_6278.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

O kadar sıkışmışlığa rağmen, her ev güneş görüyor, güneşi görmese ışığa açılan bir penceresi göze çarpıyor.

Ama acı olan bu evler son yüzyıldır sakinlerini kaybediyor. Kimisi Tehcir yasalarının zoruyla evini terk ederken, kimisi yoksulluk nedeniyle evini barkını bırakıp batıya göç etmek zorunda kalıyor.

Eski lahit evler zamanla daha çirkin briket evlere dönüşürken ve kent sihirli dünyasını yavaş yavaş kaybediyor.
 

IMG_6265.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Bu yazıyı yazdığımda bile çektiğim fotoğraflardaki bazı evlerin yıkıldığını, bazılarının yıkılmak üzere olduğunu biliyorum.

Belki betimlemesini yapmaya çalıştığım sokaklar, evler ve tarihi dokular bir kısmı yok. Tıpkı kendi kaderine terk edilen antik kentler gibi.

Oysa Birecik'te kireçtaşından yapılan konaklarda her kesimden insanlar otururdu ve evlerinde taka dedikleri kuş yuvalarında Kelaynaklar yaşardı.

Şimdi o günlerden kalan bazı konaklar ayakta olsa da, artık eski ruhunu, çeşitliğini ve görkemini kaybetmiş.
 

IMG_6163.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Kelaynakların da insanlara küserek doğasını terk ettiği, var olanların ise üretim istasyonlarında korunma projeleriyle soyları zar zor sürdürülmeye çalışılıyor. 

Üzücü ama gerçek olan bu. Zararın neresinden dönülürse dönülsün kârdır. Birecik geneli için bir koruma planı ve restorasyon projeleri şart bence.

Siz siz olun Birecik'te patlıcanlı ya da haşhaş kebabı yerken bir de sokaklarını dolaşın. Farklı bir dünya göreceğinize kesinlikle inanıyorum.

Hele de fotoğrafçılar için. Işık ve mekan ilişkisi müthiş. Biraz yıkık dökük, biraz yoksulluk ama bir mistik Ortadoğu kenti. 
 

IMG_6227.JPG
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Fırat'a paralel yükselen kalker tepelerinde Mezopotamya'nın asi nehrinin müthiş maviliğini ve batan güneşin kızıllığını izleyecek, tek tük de olsa Kelaynak kuşlarının kanat çırpmasına tanıklık edeceksiniz.

Ve artık miadını doldurmuş beton köprünün üzerinde karınca misali gidip gelen araç trafiği sizi eski ile yeni çağların arasında nasıl bir rekabetin olduğunu göstererek, günü sonlandıracak…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU