Kurtlukta düşeni yemek kanundur: Kara Kemal

Kara Kemal’in kara talihini Kemal Tahir, Kurt Kanunu isimli romanında şu şekilde Kara Kemal’e söyletecektir: Tarihin örneğini yazmadığı kurtlar boğuşmasına girip yenik düştük. Kurtlukta düşeni yemek kanundur

Talat Paşa, Kara Kemal, Halil Sami ve Enver Paşa

Küçük Efendi, Zülüflü, Nargileci en bilinen ismiyle Kara Kemal, İttihat ve Terakki'nin meşhur İaşe Nazırı. Bugün çok az kişinin bildiği öyküsünün sonuna gelmişti, bir tavuk kümesinin içine saklanmış, teslim ol çağrıları arasında sıkışıp kalmıştı. Ya hiç de mert olmayan bir yargılanmanın sonucunu kabul edip kendisini bekleyen yağlı urgana yürüyecekti ya da bir Teşkilat-ı Mahsusa kurucusuna yaraşır bir ölümü seçecekti.

Kurtlukta düşeni yemek kanundur, bunu en iyi bilenlerden biri olan Kara Kemal fazla düşünmedi. Revolver tabancasını şakağına dayadı ve tetiği çekti; takvimler 27 Ağustos 1926 yılını gösteriyordu. Bazı tarihçilerin iddia ettiği üzere öldürüldüğüne dair iddialar kanıtlanamasa da polis kayıtlarına geçen ölüm şekli onun yaşadığı hayata en yakışanıydı. Son ana kadar, direndi. Teslim olmadı.

İttihat ve Terakki’nin iki Kemal’inden biri

Doğum tarihine dair çeşitli rivayetler bulunan Ahmed Kemal’in 1886 yılında doğduğu düşünülmektedir. Posta İdaresi’nde memuriyette bulunduğu sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin sivil kanadını temsil eden Talat Paşa ile tanışması onun için dönüm noktasıdır.

Muazzam bir teşkilatlanma yeteneğine sahip olan Kara Kemal, bu süreçten sonra Talat Paşa’nın gölgesi gibi hareket eder. İttihat ve Terakki’nin her kademesi ve yapılanmasında başı çeker, hemen hemen her yerde Kara Kemal vardır; ama en önemli meziyeti göze batmamak hatta hiç görünmemektir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde iki Kemal bulunuyordu, biri Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurucu lideri Mustafa Kemal diğeri de İaşe Nazırlığına kadar yükselecek Kara Kemal. Bu ikiliyi birbirinden ayırt etmek için birine Sarı Kemal diğerine Kara Kemal deniyordu.

Kara Kemal’in sağ kolu ünlü hikayeci Memduh Şevket Esandal’dı

Kara Kemal, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluşundan itibaren en güvendiği kişi Türk edebiyatının önemli hikayecilerinden biri olarak kabul edilen Memduh Şevket Esandal’dır. Kendisi de bir İttihatçı olan Esandal, Kara Kemal ile beraber Karadeniz bölgesinde Gürcü milis güçlerin kuruluş aşamasında da görev almıştır.

Bab-ı Ali Baskınındaki rolü: Hükümetin ülkedeki tüm iletişimi kesti

Enver Paşa’nın fedaileri ile beraber gerçekleştirdiği Bab-ı Ali Baskını; İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ülkedeki iktidarı tek başına ele almasını sağlayan en önemli gelişmedir. Bu baskında Harbiye Nazırı Nazım Paşa, Yakup Cemil tarafından vurularak öldürülmüş ve Sadrazam Kâmil Paşa’ya istifa mektubu silah zoruyla yazdırılarak hükümet görevden düşürülmüştür. 

Bu baskındaki en önemli rollerden birini Posta Teşkilatını ele geçiren Kara Kemal oynamıştır. Hükümetin kurumlarla posta ve telgraf yoluyla kurduğu iletişimi kesmiş, darbe nihayete ulaşana kadar darbenin duyulmasını engellemiştir. Yani perde arkasında yine günün en önemli ismidir, ama çok bilinmektedir. 

Küçük yerli burjuvanın kurucusu

Birinci Dünya Savaşı başladığında ülke ciddi bir iaşe sorunu ile karşı karşıya kaldı. Ülkedeki gıda ve erzak dağıtımı krizini çözmek için hükümet yerli üreticiyi destekleme kararı aldı ve Kara Kemal eliyle küçük tekeller oluşturdu. Savaş sırasında Heyet-i Mahsusa-ı Ticarriye ismi ile hayata geçirilen kurumla esnafı örgütledi. 

Kara Kemal, bu sayede birçok yerli kuruluşun savaş boyunca ayakta kalmasını sağlarken yine tekelleşmenin getirdiği rant, hızla zenginleşen bir tüccar sınıfı ortaya çıkartmıştır. Bu sınıf savaş sonrasında da gücünü korumuştur. 

Kara Kemal’in icraatları

23 Ağustos 1915 yılında Milli Mahsulat Anonim şirketi kuran Kara Kemal; koyun, yün, tahıl gibi ürün alım satımlarını tek elde toplamıştır. Bu şirket daha sonra Bağdat’a kadar uzanmış ve sayısız sektörü içine alarak büyümüştür. Bir diğer adımda Milli İthalat Kantariye Anonim Şirketini kurmuş; şeker yağ, pirinç kahve gibi temel gıda maddelerinin ithalat ve ihracatını tekeline almıştır.

Başta İstanbul’da ortaya çıkan ekmek sorununu çözmek için Milli Ekmekçiler Anonim Şirketi’ni kurmuş ve bu alanı da kendi tekeline almıştır. Yine Kara Kemal’in istediği tüccarlar büyüyor, istemediği tüccarlar batıyordu. Milli Mensucat Anonim Şirketini kurmuş, bu kez pamuktan kenevire kadar birçok sektörü kendi himayesinde hareket eden bir tekele almıştır. Kurduğu bu devasa ağın ekonomisini de bizzat yönetmek için Milli İktisat Bankası’nı kurdurtmuştur.

Kara Kemal’in bu süreçte yürüttüğü hemen hemen tüm işlemlerde en sadık adamı Memduh Şevket Esandal’dır. Kara Kemal pek çok işin takibini ona yaptırmıştır.

Kara Kemal’in İstanbul’da oluşturduğu esnaf teşkilatlanması Ankara hükümetinin uzun süre İstanbul üzerinde tam tahakküm kurmasını engellemiştir. Bu yüzden Mustafa Kemal ancak 1927 yılında İstanbul’a gelebilmiştir. Sarı Paşa’ya İstanbul kapılarını açan hadise ise bir şikâyet sonucu ortaya çıkartılan ve tüm muhaliflerin tasfiyesi ile sonuçlanan İzmir Suikastı yargılamalarıdır.

İzmir suikastı ve muhaliflerin tasfiyesi

Evinden alınarak tutuklanan Cumhuriyet kahramanı Kazım Karabekir Paşa küçük bir not defterine şu şiiri not alacaktı;

Tam yüz kişiyle sarılmıştı evim 
Cürüm ne imiş henüz yoktu haberim 
Jandarmalar, memurlar, kamyonlar, polisler, etrafı sarmışlar, köşkümü gözlerler 
Nihayet aldılar köşkümden 
Bir sabah erken 
İki kere yapıldı bu merasim, iki gün arayla bana 
Acısını sormalı köşkte ağlayana 
Gidiyor İstiklal Harbi’ni kuran merasim-i mahsûsla 
İzmir İstiklal Mahkemesine çifte polisle
Ben çok acı hakikatler attım ortaya 
Mahkemeyi sarstım, fakat etraf kaya 
Ölü her şey 
Ve kımıldamıyor bir şey  
Hükümet fırkası muhakeme ediyor 
Muhaliflerinin mücrimini seçiyor


Şiirde yazdığı gibi trajik bir olay söz konusudur. Kazım Karabekir gibi savaş kahramanı bir Paşa’ya kadar uzanan bu cadı avı şöyle başlar; Lazistan eski mebusu Ziya Hurşit, Teşkilat-ı Mahsusa’nın fedaileri ile beraber Mustafa Kemal’e İzmir’de suikast tertibi planlar. Bu kapsamda Anadolu turuna çıkan Mustafa Kemal Paşa, İzmir’e vardığında öldürülerek İttihatçıların yeniden güçlü günlerine dönmesinin önündeki en büyük engelin ortadan kaldırılması hedeflenir. İşler istenildiği gibi gitmez Giritli Şevki isimli motorcu planı karakola bildirerek suikastı deşifre eder. 

istiklal mahkemesi üyeleri.jpg
İzmir Suikasti duruşmaları sırasında İstiklal Mahkemesi 1- Refet (Bele) Paşa, 2- Kazım (Karabekir) Paşa, 3- Cafer (Tayyar) Paşa, 4- Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, 5- Maliye Nazırı Cavid Bey, 6- Sabit Bey / Fotoğraf: akademiktarihtr.com​​​​​​​


Olay ortaya çıkınca Mustafa Kemal kendisine yönelik bu komplonun yalnızca üç beş kişinin tezgahladığı basit bir eylem planı olmadığını düşünür. İzmir’de kurulan İstiklal Mahkemesi de Mustafa Kemal ile aynı kanaati taşımaktadır. Dava süreci Ankara’ya taşınarak muhalefet partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının önemli azaları tutuklanır. Bu isimlerin için de Kazım Karabekir, Fuat Cebesoy, Refet Bele, Celal Tayyar gibi önemli isimlerin yanı sıra İttihatçıların önemli isimlerinden ekonomi eski nazırı Cevad Bey’in yanı sıra gayri resmi şekilde yönettiği İstanbul ekonomisi ile şehri bir örümcek ağı gibi sarmış Kara Kemal de vardır.

İstiklal Mahkemesi başkanı Ali Çetinkaya, bir üyesi Ali Kılıç ve savcı da Necip Ali’dir. Bunlar ve diğer üyeler Mustafa Kemal’e yakın kişilerdir. Mahkemenin yedek üyelerinden biri de Reşit Galip’tir. Bu isimler yargılamaların adil bir şekilde yapılmasını engelleyerek mahkemenin siyasi bir gündemle hareket etmesine neden olmuştur. Muhalefetteki pek çok isim ve İttihatçıların güçlü simaları davayla ilişkilendirilmesi mahkeme sürecini bir cadı avına dönüştürmüştür.

istiklal mahkemesi üyeleri.png
İstiklal Mahkemesi Heyeti: Kel Ali, Necib Ali, Kılıç Ali ve Reşit Galip Bey / Fotoğraf: akademiktarihtr.com​​​​​​​


Bardağı taşıran damla ise Mahkeme üyelerinin Kazım Karabekir Paşa’yı tutuklama talebi olmuştur. Evini saran polis ekipleri, Kazım Karabekir Paşa’ya kendisini Başbakan İsmet İnönü’nün görmek istediğini belirterek evinden almaya teşebbüs eder. Durumu öğrenen Başbakan İsmet İnönü araya girerek bu tutuklama talebinin durdurulmasını ister. İstiklal Mahkemesi üyeleri Başbakan’ın araya girmesine sert tepki göstererek Başbakan İsmet İnönü’yü de tutuklamakla tehdit eder.

Durumdan haberdar olan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Başbakan İsmet İnönü’yü İzmir’e davet eder. İnönü’ye burada tertibin basit bir suikast olmadığı, arkasında bir siyasi cunta olduğu söylenerek tutuklamalara karışmamasını bildirilir. Bunun üzerine mahkeme yeniden harekete geçerek Kazım Karabekir Paşa’yı tutuklar.

Mahkeme süreci devam ederken Kara Kemal İstanbul’da gizlenmektedir. Benzer bir süreci Damat Ferit Paşa hükümetleri döneminde de yaşadığı için güçlü bir gizlenme kabiliyetine sahiptir. Sultan Vahdettin döneminde Sadrazamlık makamı Damat Ferit Paşa’ya verildiğinde İstanbul’da İttihatçı avı başlatılmış, bu süreçte Kara Kemal hem kendisi yargılanmış hem de pek çok önemli ismin İstanbul’da gizlenmesinde önemli rol oynamıştır.

Kara Kemal mahkeme sürecini yakından takip ediyor

Kara Kemal, İstanbul’da ev ev dolaşırken mahkeme sürecini de yakından takip etmektedir. Mahkeme ise muhalifler açısından hiç de iç açıcı değildir. Yargılamaların ulaştığı safha öyle bir noktaya gelir ki rejimin en önemli kalemi Falih Rıfkı Atay dahi durumdan rahatsız olur. Atay, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in huzuruna çıkarak mahkeme başkanı Ali Çetinkaya’yı şöyle şikâyet eder;

Adalet mahkemesi sadece adaleti, rejim mahkemesi sadece rejimi düşünür. İkisini de anlıyorum. Ali Bey’in ne yapmak istediğini anlamıyorum.


Mahkeme Süreci de bir hayli ilginçtir. Mahkemenin siyasi bir boyut kazanmasından sonra Kazım Karabekir’e bağlı birçok subay mahkemeye gelerek duruşmayı yerinde izlemiştir. Yine mahkeme devam ederken uçaklar mahkemenin üzerinden alçak uçuş yaparak ordunun Kazım Karabekir’e yapılan muameleden son derece rahatsız olduğunu göstermiştir. Zaten Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa’nın da bizzat mahkemeye gelmesi Kazım Karabekir’e olan açık desteği ortaya koymuştur. 

Cavid Beyin tepkisi: Günah değil mi?

Mahkeme sona erdiğinde olayla bir ilişkisi olmadığı ortaya çıkan Kazım Karabekir serbest bırakıldı, ama bir daha aktif siyasete dönemedi. Kurtuluş Savaşı’nın diğer isimleri de az cezalarla kurtuldu. Fakat durum İttihatçılar için hiç de öyle değildir; Doktor Nazım, Cevad Bey, Ziya Hurşit ve Kara Kemal gibi isimler idama mahkûm edildi. 

cavid bey ailesi.jpg
Cavid Bey, eşi Aliye Hanım ve oğulları Osman Şiar, 1925’te Büyükada’da Devlet Köşkü’nde / Fotoğraf: akademiktarihtr.com


Cavid Bey’in, Mustafa Kemal’e yönelik suikast planını öğrendiğindeki tepkisini eşi Aliye Hanım şöyle nakleder:

O yaz da Büyükada’da idik; 20 Haziran 1926 Pazar günü, Cavid evde bir mali lügatin müsveddeleri ile meşguldü; ben de kulübe gitmiştim, orada Atatürk’e İzmir’de bir suikast yapılmak istendiğini haberini duyunca, teessür içinde hemen eve döndüm; Cavid yazı masası başında işine dalmıştı.

-Bak, dedi, ne yapmışlar… Suikast teşebbüsünde bulunmuşlar… 

-Kime? Diye yerinden fırladı. Mustafa Kemal Paşa’ya deyişim üzerine, hiç unutmam feveran etti: 

-Hay Allah belalarını versin… Bu memleket ne olacak? Günah değil mi? 

Ne biçim şeydir bu? Diye birçok şeyler söyledi. Son derece üzgündü.


​​​​​​​İdam kararları aynı gece gerçekleştirilmiştir. Şeyh Sait İsyanı sonrası çıkartılan Takrir-i Sükûn yasası gereğince idamlara tepki gösterilememişse de beraat eden isimlere halkın gösterdiği sevgi gösterileri idamlara yönelik pasif tepki olarak değerlendirilmiştir. Kara Kemal, idam haberlerini öğrendiğinde yavaş yavaş yolun sonuna da geldiğini anlamıştır.

Kara Kemal aktif siyasetten uzak durmaya çalışıyordu

Aslında Kurtuluş Savaşı’nda bulunan kadroların önemli bir kısmı İttihat ve Terakki cemiyeti üyesidir; ancak Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki üyelerinin ileri gelenleri ile yıldızı asla barışmamıştır. Bu yüzden İttihatçılar savaş sürecinde İstanbul’da toplanmış ve burada hayata tutunmaya çalışmışlardır. İşgal döneminde de Kara Kemal boş durmamıştır. Karakol Cemiyeti adı verilen gizli bir teşkilat kurarak Anadolu’daki bağımsızlık hareketine ciddi katkı sağlamıştır. Bu cemiyet Anadolu’ya silah ve erzak temin ediyor, bunun yanı sıra İstanbul’dan mücadeleye destek için gitmek isteyenlerin güvenli geçişini sağlıyordu.

Kurtuluş Savaşı’nın sonunda cemiyet kedisini feshederek faaliyetlerine son vermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra da Kara Kemal siyasi hayatta kendisine yer verilmeyeceğini anlayarak güncel politikadan uzak durmaya çalışmıştır. Kendisini ziyaret edenlere veya politik konular hakkında açıklama yapmasını isteyenlere “Artık bizim işimiz değil” cevabını vererek gelişmelerin dışında kalmaya gayret etmiştir.

Ancak davalar sonrasında İstanbul’daki en önemli gündem Kara Kemal’in nerede olduğu tartışmasıdır. Gazeteler sürekli olarak Kara Kemal’e dair haberler yayınlıyordu. Hükümet ise başına büyük ödüller koyarak sürek avı başlatmıştı. Kara Kemal için çember darala darala onu bir tavuk kümesinin içine kadar sıkıştırmıştı. Kemal Tahir, Kurt Kanunu isimli romanında Kara Kemal’in kara talihini şu şekilde Kara Kemal’e söyletecektir: 

Tarihin örneğini yazmadığı kurtlar boğuşmasına girip yenik düştük. Kurtlukta düşeni yemek kanundur.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU