İngilizlerin birçoklarının anlayamayabileceği yas tutma biçimleri vardır; duygularını göstermez ve gözyaşlarını tutarlar.
Hatta aşırı üzgün oldukları durumlarda bile böyle davranırlar. Bu, onların çoğu zaman 'soğuk' olarak nitelenmelerinin sebebini açıklamaktadır.
Onların bu özelliğini anlatmak için kullanılan bir tabir daha vardır ki, o da 'sert veya donuk üst dudak' ifadesidir.
Bu ifade zor anlarda sağlam ve ayakta durabilen, kendini kontrol eden ve duyguya yer vermeyen kimse için kullanılır.
Bu ifadenin kökleri çok eskilere dayanmasına -hatta kimilerinin eski Yunan ve çarlık Roma'sına kadar götürmesine- rağmen Birleşik Krallık'a taşınmış, özellikle aristokrasi tarafından benimsenmiş ve yaygınlaşmadan önce özel İngiliz okullarının bir özelliği haline gelmiştir.
Onlar, gözlerden uzak tutulması gerektiğini düşündükleri duygularını ya da kaygılarını göstermemesi için kişiye, 'Üst dudağını sıkı tut' derler.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kraliçe 2. Elizabeth'in ölümünden bu yana İngiltere'yi saran keder dönemi boyunca bu ifadeyle birçok konumda, konuşmada ve törende -ya da başka bir düzeyde- karşılaşmış olabilirsiniz.
İngilizler, üzüntü, şok ve gelecek kaygısı arasında değişen duygularını açıkça gösterdiler.
Kraliçe, 20'nci yüzyılın ortalarından bu yana imparatorluğun parçalanması ve prestijinin azalması başta olmak üzere büyük dönüşümlerin ortasında, İngilizlerin hayatında değişmeyen en önemli şeydi.
Bu, dünyada öne çıkan eski geleneklerin kapadığı bir düşüştür. Kraliçe'nin ölümünün duyurulmasından bu yana geçen günlerde açığa çıkmamıştı.
Asırlardır süregelen gelenek ve törenler, daima insanların ilgisini çekmiş, hayret ve hayranlık uyandırmıştır.
Kraliçe'nin cenazesi dün, önümüzdeki pazartesi günü düzenlenecek resmi cenaze törenine kadar kalacağı Westminster Hall'de toprağa verildiğinde bile bu gelenekler ve detaylar mevcuttu.
Yorumcular, salonun 900 yıllık ve parlamentonun en eski binası olduğunu, ülkenin tarihindeki birçok olaya tanık olduğunu takipçilerine hatırlatmak istediler.
Tören ve gelenek atmosferinden uzak bir şekilde insanların aklına takılan soru ise, önümüzdeki dönemde İngiltere'nin monarşisinin nasıl görüneceği meselesidir.
İngilizlerin büyük çoğunluğu 70 yıl hüküm süren Kraliçe 2. Elizabeth dışında kimseyi tanımıyor. Onun gidişiyle, ülkelerinin tarihindeki 'sabitelerden' birini kaybettiler.
Tahta başkasının geçmesi onlar için birçok soru ve zorlukla çevrili yeni bir deneyim olacak.
Charles hiç şüphesiz herhangi bir kişinin bu pozisyon için sahip olabileceği en uzun eğitim süresine sahiptir.
Annesi ülke tarihindeki krallardan daha uzun süre tahtta oturdu ve çocukluğundan beri kral olacağı gün için yetiştirildi.
Bununla birlikte Birleşik Krallık'ın zor dönemden geçtiği, birçok değişikliğin yaşandığı, özellikle Avrupa Birliği'nden çıktıktan sonra etkisinin çok azaldığı bir dönemde, yani tamamen farklı koşullarda tahta geçiyor ve muhtemelen büyük zorluklarla karşılaşacak.
Bir kurum olarak monarşi sağlam kalır, çünkü İngilizlerin büyük çoğunluğu hâlâ ona bağlıdır.
Fakat Charles'ın, Elizabeth'ten sonra meydana gelen değişimlere daha fazla uyum sağlaması gerekecek.
Charles, kraliyet ailesinin 'çalışan' üyelerinin, yani aileye emanet edilen işin yürütülmesinde görev verilenlerin sayısını azaltmak isteyenler arasındaydı. Atacağı ilk adımlardan biri bu gibi görünüyor.
Ayrıca bazı kraliyet saraylarından taviz vereceği ve belki de Buckingham Sarayı'nı halka ve turistlere daha uzun süre açacağı söyleniyor.
Birçoğu onun annesinden daha açık fikirli olacağını, İngiliz monarşisinin hem yeni nesiller hem de teknolojik çağın gereklilikleriyle uyum sağlaması için daha açık olması gerektiğinin önemini anladığını düşünüyor.
Bu, Veliaht Prens William'ın önemli bir rol oynayacağı bir görevdir.
Charles, Birleşik Krallık'ın (BK) demografik yapısında meydana gelen değişikliklerin farkında.
Bu nedenle, kral olarak göreve başladıktan sonraki ilk konuşmasında çeşitlilik konusunu ele almaya istekliydi.
Aslında veliaht olduğu dönemde de azınlıkları desteklemeye ilgiliydi ve 1970'lerin ortalarında kurduğu 'Prens Vakfı' aracılığıyla azınlıklardan pek çok gencin hayatlarını değiştirmesine yardımcı olmasıyla tanınıyordu.
Ancak BK, ırkçılık sorunlarının devam etmesi dolayısıyla bu meselede hala birçok zorlukla karşı karşıya kalıyor.
Bunun belki de en büyük göstergesi, bir gencin polis kurşunuyla öldürülmesi nedeniyle yakın zamanda Londra polis merkezi önünde gerçekleştirilen gösteriler oldu.
Ayrıca BK'nın sömürge geçmişi ve İngiliz Milletler Topluluğu'na üye bazı devletlerinin o dönem için özür ve tazminat talepleri hakkında giderek daha fazla soru soruluyor.
Bu meseleler ve sorular, Kraliçe Elizabeth'in ayrılışı ve oğlunun göreve başlaması bağlamında dile getirilse de aslında birbirini izleyen İngiliz hükümetlerine yönelik.
Çünkü kralın yürütme yetkisi yoktur ve oynayabileceği rol, kraliyet kurumunun 'yumuşak gücü' ve onun aracılığıyla etkileme yeteneğinin kapsamı kadardır.
Charles, dinler arası diyaloga ve İslam'a olan büyük ilgisinin yanı sıra Arap dünyasındaki geniş ilişkileri ile biliniyor.
Son birkaç gündür sosyal medyada Anglikan Kilisesi'nin başı olarak rolü ve kendisine miras kalan 'inanç savunucusu' unvanı hakkında çok şey söylendi.
Hatta bazıları bu konuda baya gürültü çıkardılar. Çünkü Charles, nüfusun dini çoğunlukla karakterize olduğu olan Birleşik Krallık'ın kralıdır ve sahip olduğu unvan gelenekten miras kalan bir unvandır.
Bu, elbette Charles'ın veliaht olduğu dönemden bu yana İslam'a ve dinler arasında köprüler kurma konusuna büyük ilgi duyduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Önceki röportaj ve açıklamalarında, sadece kilisenin değil İngiltere'deki tüm dinlerin koruyucusu olmakla ilgilendiğini ve toplumda meydana gelen değişiklikleri yansıttığı için tüm din ve inançlara mensup kişilerin özgürlüğünü savunduğunu ifade etti.
Charles'ın dönemi annesininki gibi olmayacak ve karşılaştığı zorluklar daha da derinleşecek.
Bunlardan en önemlisi, zor ekonomik koşullarla karşı karşıya kalan, küresel konumu gerileyen ve birlik içinde kalıp kalmayacağına dair soruların gündeme geldiği bir ülkeyi miras almasıdır.
Yeni kral olarak Kuzey İrlanda ve İskoçya'ya yaptığı iki ziyaret sırasında ülkeyi bekleyen bazı sorunların göstergeleri ortaya çıktı.
Çünkü Birleşik Krallık'tan ayrılmayı ve İrlanda'nın iki yakasının birleşmesini destekleyen Sinn Fein partisi lideri, Belfast'taki eyalet parlamentosunda yeni krala bağlılık törenine katılmayı reddetti.
İskoçya'da ise, bağımsızlık talebinin yeniden canlanmasını destekleyen kimselerin olduğunu hatırlatan gösteriler düzenlendi.
Bugünlerdeki resmi yas törenleri ve hüzün atmosferi, insanların gelecekle ilgili endişelerini pek gizleyemiyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil