Tercih yanlış

İsmail Müftüoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu'nun, 'altılı masa'ya cumhurbaşkanı adayı olarak, içlerinden bir tanesini değil, Abdullah Gül'ü önermeye çalıştığını medyadan öğrenmiş bulunmaktayız. Kanaatimizce bu tercih son derece yanlıştır. 

Zira Abdullah Gül, Milli Görüşte'ki kırılmanın baş aktörüdür. Nitekim cumhurbaşkanı olmadan, kendi lehine ve merhum Necmettin Erbakan aleyhine, yaptığı temaslarla içte ve dışta zemin aramaya başlayan kişi olduğu cümlenin malumudur. 

Bu temaslar sonucunda 'Yenilikçiler' türemeye başladı. Güç haline geldikten sonra da, Erbakan'a başkaldırdılar.

Bu başkaldırı sonucunda da, AK Parti'yi kurmada başarılı oldular. 

Abdullah Gül'ün Milli Görüş'ün kırılmasındaki aktif çalışmalarına bakacak olursak: 

  1. Amerikan Müslim Council (Amerikan Müslüman Konseyi) genel sekreteri Abdurrahman Alamond, "Genç, dinamik ve İngilizceye hâkim RP'liler, liderlerinden ayrı olarak ABD'ye sık sık gelmeli. Örneğin bu gezide Erbakan'a eşlik eden Abdullah Gül'le çalışmak istiyoruz…" görüşünü ileri sürmüş, böylece Milli Görüş içinden Abdullah Gül'ü öne çıkarmaya çalışmış; Abdullah Gül de yaptığı konuşmalar ve tavırlarıyla bunlara teşne olmuştur.

    Böylece Fazilet Partisinin 14 Mayıs 2000 tarihindeki kongresinde devam ede gelen anlayışa yani Milli Görüş geleneğine karşı çıkarak, genel başkan olma yarışına girmiş, böylece Milli Görüşe ilk darbeyi indirmiştir. 
     
  2. Abdullah Gül, 27 Ağustos 2001 tarihinde Milliyet gazetesi yazarlarından Derya Sazak'a "Dini ağırlıklı siyaset yapmanın dindar insanlara ve Türkiye'ye bir faydası olmadığını gördük… Doğrusu bir iktisatçı olarak hiçbir zaman 'Adil Düzen'i işleyebilir bir model olarak görmedim" açıklamasında bulunmuştur. Böylece Milli Görüşü ciddiye almadığını göstermiştir.
     
  3. Diğer taraftan Anti-Defamation League (ADL) Yahudi kuruluşu başkanı Foxman Türkiye'yi ziyareti esnasında Abdullah Gül ile yaptığı görüşmede, ABD yönetiminin önemli taleplerini iletmiştir.

    Bunun üzerine Abdullah Gül "Türk halkı Yahudi vatandaşlarına karşı hoşgörülü ve dosttur. Antisemitik çalışmalar kıyıda köşede kalmıştır, halk arasında yankı bulmamaktadır" beyanında bulunmuş, böylece Yahudi kuruluşlarına kendisini kabul ettirmek için selam çakmış, Milli Görüş'ün iç ve dış politikalarına karşı da tavır sergilemiştir.
     
  4. Ülkemizde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül, eşinin başörtüsü yasağını kaldırmak için müracaat ettiği AİHM'deki davayı, 2 Mart 2004 tarihinde geri çekmiş, böylece başörtüsü meselesindeki samimiyetini(!) ortaya çıkarmıştır. 
     
  5. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk defa ve öncelikle, Milli Görüş'ün parçalanması ile ilgili yazılar yazan Mason Talat Halman'ı 'Çankaya Sofrası'na davet ederek onurlandırmış, böylece Milli Görüş'ün en büyük hasmı olan adamı bir nevi ödüllendirmiştir. Abdullah Gül'ün, sadece bu tutumu, kişiliğine ve tabanına verdiği zararı anlatmaya kâfidir.

    Zira Talat Halman 30 Nisan 1997 tarihli Milliyet gazetesindeki makalesinde aynen; "Hükümetin akıbeti ne olursa olsun, RP'nin bir parti olarak bölünmesi, daha iyisi parçalanması, ülkemizin siyasal geleceği için hayırlı uğurlu olacak… Din partilerinde de görüş farkları yüzünden bölünmeler olması doğaldır. RP'nde yakın gelecekte çatlamalar, kopmalar olması beklenebilir. Ya da yepyeni bir parti kurulursa… Milletçe okuyalım, üfleyelim de birleşik din cephesi delinsin, bölünsün, parçalansın. Demokrasi denememizin hayırlı bir gelişme göstermesi, Refah'ın zayıflamasıyla din partisine giden oyların bölünmesiyle olacaktır" ifadelerini kullanmıştır.
     
  6. 9 Kasım 1997 tarihinde, Londra'nın Güneybatısındaki Surrey kentinde yapılan ve katılımcıları, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman, ayrıca Ankara eski büyükelçilerinden Mordon Abromowitz, yanı sıra, G. Craig ve P. Carley, ABD'nin Ankara büyükelçisi Mark Paris, Londra büyükelçimiz Özden Sanberk, Dışişleri Bakanlığından bir heyet, gazeteci Sedat Ergin, yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Askerî Danışmanı, MGK Genel Sekreteri Emekli Orgeneral Nezihi Çakar ile MGK Genel Sekreteri Orgeneral Ergin Celasın, DYP milletvekili Ayfer Yılmaz, ANAP milletvekili İlhan Kesici ve Refah Partisi milletvekili Abdullah Gül olan toplantıda konuşulanlar meçhul olmakla ve bu toplantıda Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı meselesinin gündeme gelip, gelmediği net olarak bilinmemekle birlikte, bu tür toplantılara katılarak, Fazilet Partisi genel başkanlığına oynadığı cümlenin malumudur. 
     
  7. Prof. Erol Manisalı da, yazdığı bir makalesinde, Abdullah Gül hakkında şu açıklamaları yapmıştır:

ABD'nin güvenini kazanmış bir ılımlı İslam temsilcisidir. Washington'un Ortadoğu politikalarına şov yapmadan en güçlü desteği sessiz ve derinden sağlayan kişidir… Batıya güven veren bir kimlik yanında, Sünni Arap dünyasının da bel bağladığı insandır. İngiltere, ABD, Arap üçgeninde de önemli bir kişiliktir. Rand Corporation 1996'daki Türkiye öngörüşünde… adı geçen insandır.


Bu özellikleri taşıyan ve Milli Görüş'ün parçalanmasını isteyen Abdullah Gül, üzerine aldığı görevleri ziyadesiyle yerine getirmiş, böylece yılların Milli Görüş birikimleri berheva edilmiştir.

Buna rağmen hâlâ Abdullah Gül'den bir nevi istimdat eder bir anlayışı ortaya koymaya çalışanların fikrine elbette iştirak etmemiz mümkün değildir.

Emektar Milli Görüşçülerin de böyle bir fikri onaylamaları asla mümkün değildir.  


Kalın selametle. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU