Londra'da bulunduğu sırada Lübnan devletinden önemli bir kaynak, anayasal tarihte cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılmasını geciktirmemesi için General Mişel Avn üzerinde Avrupa ve ABD'nin gerçek bir baskısı olduğunu söyledi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un bu konuda General'e Lübnan anayasasına ve takvimlerine harfiyen uyulmasını dilediği bir mesaj gönderdiğini vurguladı.
Macron'un herhangi bir nedenle veya bahaneyle anayasal sürenin ihlal edilmesinin Fransa ve AB'de kötü bir etkisi olacağı ve kaçınılmaz olarak ülkenin anayasasını her ihlal eden, anayasanın ihlaline katkıda bulunan veya ona karşı komplo kurana yönelik sert icraatlara yol açacağı konusunda uyardığını kaydetti.
Fransa Cumhurbaşkanı ekonomik yaptırımlarla, banka hesaplarının ve varlıklarının dondurulması, giriş vizelerinin yasaklanması ve yaptırımlara maruz kalan kişinin çifte vatandaş olması durumunda vatandaşlığının iptalini kastediyor.
Bu yaptırımlara General Avn, ülkenin anayasasını ihlal etmeye katkıda bulunan herhangi bir danışman veya yardımcısı ile aileleri maruz kalacak.
Lübnanlı kaynak, Cumhurbaşkanı Avn'ın içeriğinden dolayı kapıldığı öfke ve içerlemeye rağmen Macron'un mesajına yanıt vermediğini, katlayıp bir danışmana verdiğini ve ondan gerekeni yapmasını istediğini söyledi.
Lübnan Devlet Başkanı Avn'nn gözden kaçırdığı şey, en aktif ve etkili ülkeler sıralamasında olmasa da devletler oyununun katılımcılarından biri olan Macron'un kendisine şunu anlatmak istediği;
Ortadoğu'da büyük dünya güçleri arasındaki yıkıcı çekişme son derece hassas bir döneme girdi. Dengeler karşısında duran veya istikrara kavuşmasının eşiğindeyken onları bozan herkes tereddütsüz ezilecek.
Mişel Avn'ın kişiliğini bilenler, kendisinin siyasi tarihi boyunca olayları yanlış okuduğunu, hiçbir değeri olmayan gerekçelerine rağmen aldığı kararların ülkeyi yıkıcı sorunlara sürüklediğini söylüyorlar.
Kuveyt işgali nedeniyle dünya orduları dönemin Irak Cumhurbaşkanı Saddam'a karşı savaşmak için toplanıp birleşirken o Saddam Hüseyin ile ittifak kurdu.
Böylece kişisel olarak kendisine uluslararası destek verilmesi olasılığını kaybetti.
O sırada Başbakan Selim el-Hoss'un Kuveyt'in işgaline karşı çıkan ve ülkenin egemenliğine yönelik saldırıyı kınayan pozisyonu olmasaydı Lübnan'ı dünyaya düşman olma tehlikesine maruz bırakacaktı.
General Avn, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed'e karşı da durmuş ve "kafasını kıracağını" duyurmuştu.
Ama Hafız Esed'in Kuveyt'i kurtarmak amacıyla savaşa katılmak üzere küçük bir birlik gönderdiği için büyük ülkelerin Lübnan'ı kontrol etmesi konusunda kendisine yeşil ışık yaktığını bilmiyordu.
General Avn, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı seçilmiş cumhurbaşkanı Elias Hravi'ye devretmeyi reddederek Suriye ordusuna Baabda Sarayı'na baskın yapma gerekçesi sunmuştu.
Suriyeliler, sarayı ve savunma bakanlığını yiğitçe savunan en iyi subayları öldürürken, komutanları zırhlı askeri bir araçla Fransız Büyükelçiliğine sığınmak için kaçıyordu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu, General Avn'ın hatalar buzdağının sadece görünen kısmı. Son hatası ise Hizbullah'ı çıkarlarına boyun eğdireceğine inanarak onun aracıyla cumhurbaşkanlığı makamına ulaşmasıydı.
Avn, Hizbullah'ın projesinin, toplumları ve kültürleri kapsamlı bir şekilde değiştirmeyi amaçlayan, yoluna çıkan herkesi bertaraf edecek, kendisine boyun eğmeyen herkesi elbette marjinalleştirecek büyük bir uluslararası projenin öncüsü olduğunu anlamadı.
Başkanlık hayalini gerçekleştirmek için General, Hizbullah'ın Lübnan'ın kontrolünü ele geçirmesini ve çehresi, kültürü, çeşitliliği, uzak ve yakın herkes için cazibesi, halkının o zaman kabul edilebilir yaşam standardı ile bu küçük ülkeyi değiştirmesini sağladı.
Mar Mihail adı verilen anlaşma ile temelleri atılan Mişel Avn-Hizbullah ittifakı gereğince Avn, o dönemde kendisine verilen Hristiyan desteği Hizbullah'ın projesinin hizmetine sundu.
Görev süresi boyunca kendi partisinin üstlendiği Lübnan dış politikasını Hizbullah ve çıkarlarına, dolayısıyla İran'daki proje sahiplerine hizmet edecek şekilde belirledi.
Mişel Avn'ın iktidarının sona yaklaşmasıyla birlikte Hizbullah, kendisini zor ve önemli seçimlerle karşı karşıya buldu.
Avn ve hareketi, Hristiyanları temsil etme statüsünü kaybetti, dolayısıyla Hizbullah da kötü niyetli projesi için kullandığı Hristiyan örtüsünü kaybetti.
Hristiyanları ciddi bir şekilde temsil eden ve kendisi ile ittifak kurabileceği başka bir alternatif de yok.
Altı yıl önce Hasan Nasrallah'ın kendisine cumhurbaşkanlığını vaat ettiği Marada Hareketinin lideri Süleyman Frenciye, Hristiyanların çoğunluğunu temsil ettiğini iddia edemez ve yeni seçilen parlamentoda sadece bir sandalyeye sahip.
Hizbullah Frenciye'yi aday göstermekte ısrar ederse, direniş çizgisine yakın olan Hristiyanlar dağılacak ve Hizbullah'ın tercihlerini kabul etmeyecekler, bu da Hizbullah'ın Hristiyan örtüsünü daha fazla kaybetmesiyle sonuçlanacak.
Öte yandan, Nasrallah Frenciye'ye verdiği söze sadık kalmazsa, Frenciye hesaplarını ve Hizbullah'a yönelik pozisyonunu gözden geçirecek ve ittifakta tamiri kolay olmayacak bir çatlak ortaya çıkacak.
Hizbullah'ın uluslararası olarak tecrit edilmiş olan ve Hizbullah ile müttefikleri ve yakın ortakları arasındaki ilişkilere zarar verecek Cibran Basil'in adaylığını desteklemesi de söz konusu değil.
Hizbullah'a yakın olanlar, Mişel Avn'ın verdiği ve sadakatle yerine getirdiği garantileri ve taahhütleri veremeyeceği için uluslararası desteğe sahip bağımsız bir isim üzerine bahse giremeyeceğini, şimdi bahse girmenin ve risk almanın zamanı olmadığını söylüyor.
Lübnan Kuvvetleri Partisi'ne gelince, Hizbullah'a bakışı net ve aralarında hiçbir ortak nokta yok. Lübnan Kuvvetleri Hristiyanları Hizbullah'ın düşmanları.
Hizbullah'a son seçenek olarak, Başbakan Necip Mikati ile General arasında hükümetin kurulması konusundaki anlaşmazlıklar sebebiyle cumhurbaşkanı seçimini engellemek, ertelemek veya oyalamak kalıyor.
Zor zamanlarda Cumhurbaşkanı Avn'ın yıkıcı hatalar yaptığı yukarıda birkaçını verdiğimiz örneklerle kayıtlı olduğundan, kendisine yakın kaynaklar, görev süresi sona erdiğinde Baabda Sarayı'ndan ayrılarak el- Rabiye'deki yeni konutuna geçeceğini söylüyor.
Ancak son anda yetkilerini ona göre gayrimeşru ve cumhurbaşkanlığı yetkilerini üstlenmeye uygun olmayan geçici hükümet yerine başka bir hükümete devredeceğini de ekliyor.
Böylece Lübnan'da iki hükümet olacak ve ülke karışıp, geride kalan devlet kurumlarının çöküşü tamamlanırken, General, Macron'un ve uluslararası toplumun tehdidinden kurtulmuş olacak.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini engelleme senaryosu Lübnan'ın sorunlarını artırıyor ve bu da Lübnan sahnesine çıkışından bu yana dokunduğu her şeyi yok eden Mişel Avn döneminde ülkenin ölümüne yol açacak.
Deniz sınırlarının belirlenmesi için cumhurbaşkanının imzası gerekiyor, bu makam boşsa sınır belirlenemeyecek ve bunun dış yansımaları olacak, Lübnan'ın serveti ve zenginlikleri çalınacak.
Aynı biçimde anlaşmaları, yükümlülükleri ve kanunları imzalamak için dört başı mamur bir devletin yokluğunda ekonomik ve mali durum da düzelmeyecek.
Böylece mali ve ekonomik sistemi canlandırmaya yönelik girişimler, çürümüş bir bedeni yeniden canlandırmaya çalışmaya benzeyecek.
Fakat maalesef Veliyyül Emr (İran rejimi) ve onun yerel vekili olan Hizbullah'ın projesi daha öncelikli.
Bu, Lübnan'dan çok daha büyük ve ondan daha büyük yükümlülükler uğruna bu küçük ülkeyi feda etmekten çekinmeyen bir proje.
Avn döneminin sonu yaklaşırken, Lübnan medyasında Hizbullah'ın sınırlarla ilgili görüşmelerin sonuçlanması beklentisiyle, alarm seviyesini yükselttiği ve üyelerinin tatillerini iptal ettiği haberleri yapıldı.
Bu noktada beklentiler arasında büyük fark var;
Beyrut'ta Amerikan Özel Elçisi Amos Hochstein'ın İsrail ile Lübnan arasında bir uzlaşmaya varmak ve görüşmeleri sonuçlandırmak için başka bir inisiyatifle bölgeye geri döndüğüne inanlar bulunuyor.
İsrail'de ise Nasrallah'ın Tel Aviv'in kendi tehditlerinden korktuğuna inanmaması için görüşmelerde hiçbir şey olmayacağı söyleniyor.
Nasrallah, İsrail'in Lübnan sularından çekilmesi için Eylül ayını son tarih olarak belirlemişti.
Nasrallah, son birkaç aydır düzenli bir şekilde varılacak anlaşmadan memnun kalmazsa, Kuzey Kariş'teki İsrail açık deniz gaz platformunu vurmakla tehdit ediyor.
ABD ve bölgedeki birkaç ülkede, Hizbullah'ın deniz sınırları konusundaki anlaşmazlığı İsrail'i askeri olarak kışkırtmak için kullanacağı endişesi artıyor.
Bu, Hizbullah ile İsrail ordusu arasında çatışmalara yol açabilir.
Bununla birlikte, Hizbullah'ın tatilleri iptal ettiğine dair sızıntının esas olarak, ABD ve İsrail'e acele etmeleri mesajını iletmeyi, bir sonraki Lübnan cumhurbaşkanını belirlemekte Hizbullah'ın üstünlüğü ele geçirmesi amacıyla bir an önce anlaşmaya varmak için baskı yapmayı amaçladığı göz ardı edilemez.
Her ne kadar İsrail'de bazıları, açık tehditlerin artmasının sonunda gerçek bir askeri çatışmaya yol açacağından endişe duysalar da.
Ancak şimdi, İsrail'in Nasrallah'ın Beyrut'un güney banliyölerinin altında veya üzerinde bir yerde İran'ın desteklediği Hamas ve İslami Cihat yetkililerini kabul etmesini bırakıp, İran ve ABD arasındaki nükleer anlaşmanın "şartları" ile ilgilendiği dikkatleri çekiyor.
Beyrut'un güney banliyölerine kimin girip kimin çıktığı yüksek Lübnan devletinin umurunda değilken, neden İsrail'in umurunda olsun ki?!.
Nasrallah, Viyana Anlaşması'nın Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınırlarını belirleme anlaşmasıyla hiçbir ilgisi olmadığını söyledi, ancak Viyana Anlaşmasının Lübnan'daki cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgisi olmadığını söylemedi.
İsrail, İran tehdidinin kendisi için büyük bir stratejik tehdit olduğunu iddia ediyor. Bunun sadece bir teori olmadığının anlaşılması gerektiğini, İranlıların Lübnan'da tehdit edici bir güç geliştirmek için büyük çaba sarf ettiğini söylüyor.
Şimdi, eğer Viyana'da imzalar atılmakta gecikirse ve özellikle de İsrail anlaşma metnini yakından takip ediyorsa, Nasrallah'ın Lübnan'da cumhurbaşkanı seçimini geciktirmesini ne engelleyecek?
Yabancı yayınlara göre, Hizbullah'ın İsrail'e yöneltilmiş 150 bin füzesinin yanı sıra uzun menzilli füzeleri ile elektronik ve terör gücü var.
Her şeyden önce, İran nükleer silah edinmenin eşiğinde. Tüm bunlar İran'ın Lübnan'dan geriye kalanları yok etmek için ihtiyaç duyduğu karışımı oluşturuyor.
Bu nedenle ne Irak'ta bir hükümet, ne de Lübnan'da bir cumhurbaşkanı olacak.
Ancak İsrail ile Hizbullah arasında bir savaş çıksa bile, bu o zaman Lübnan'da Hizbullah'a karşı bir savaşın başlamasını engelleyemeyecek.
Zira Hizbullah ne yaparsa yapsın tüm Lübnanlıların yanında durmasını sağlayamayacak, dahası bunun tam tersi olacak.
Yaşayanlar görecektir. Viyana'da bir anlaşma imzalansa dahi Hizbullah çehresini değiştirmedikçe Lübnan'daki durum düzelmeyecek.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu