İktidar teşvik ediyor, muhalefet karşı çıkıyor... "Uzman öğretmen sınavı" liderler için teste dönüşür mü?

Cumhurbaşkanı Erdoğan öğretmenlerin "uzman" ve başöğretmen" olmasını istiyor. Kılıçdaroğlu ise öğretmenlere "sınava girmeyin" çağrısı yapıyor. Cumartesi günü gerçekleşecek sınav için öğretmenler kimin çağrısına uyacak?

Muhalefet “katılmayın” iktidar “katılın” diyor / Fotoğraf: AA

Türkiye'de eğitim ordusunun bireyleri kasım ayında sınava girecek. 

Devlet okullarında görev yapan öğretmenler, yeni unvan kazanmak için ter dökecek. 

Bu sınavla kamu okullarında mesleklerini sürdüren öğretmenler, başarı göstermeleri halinde "uzman" sıfatı elde edecek. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bir süre "uzman öğretmen" olarak çalışacak eğitimciler daha sonra ise "başöğretmen" olabilecek. 

Bu yeni kademelendirme uygulaması öğretmenlere belli bir ek ücret de getirecek. 

Eğitim camiasında bir süredir, öğretmenliğin "uzmanlık" gerektirdiğini belli bir eğitimden geçtikten sonra sınava tabi tutularak bu unvanın verilmesi tartışılıyor. 

Bu uygulamaya karşı olanlar olduğu gibi destek verenler de var. 600 bini aşkın öğretmenin gireceği sınava, muhalefet karşı çıkıyor. 

Kılıçdaroğlu'ndan çağrı: Sınava girmeyin!

Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir süredir öğretmenlerin sınava girmemesi gerektiğini savunuyor. 

Sosyal medya hesabında paylaşımda bulunan Kılıçdaroğlu dün akşam saatlerinde arka arkaya attığı tweetlerde, yapılacak sınavın öğretmenler için rencide edici olduğunu ifade etti. 

Erdoğan'ın, rencide edici sınavı kabul etmeyen öğretmenlere aba altından sopa gösterdiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Sevgili öğretmenler, bu ülkenin gözbebeği sizlersiniz. Korkarsanız, ezilirsiniz. Bu muameleye eyvallah ederseniz, ezilirsiniz. Son çağrım, bu sınava girmeyin!" çağrısında bulundu. 

İnsanca yaşamak ve haklarını almak isteyen öğretmenlerin mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Şunları kaydetti: 

"'Hadi oradan demeyi' bileceksiniz. Bakın o zaman o tehditlerden nasıl dönüyorlar. 600 bin kişisiniz, sizin önünüzde kim durabilir! İlk atacağınız adım sendikalarınıza yönelik olsun. Bazı sendikalar bu rezaletin şakşakçısıdır. Oysa tüm güç sizin elinizdedir. En önce onları hizaya getirin." 

 

 

Gerek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun çağrısı gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar temsilcilerinin söylemleri tartışmayı daha da alevlendirmişe benziyor. 

Öğretmenler kimin çağrısına uyacak? 

Öyle ki öğretmenlerin Kılıçdaroğlu'nu mu yoksa Erdoğan'ı mı dinleyecekleri merak konusu oldu. 

Eğer öğretmenler Kılıçdaroğlu'nu dinleyip cumartesi günü sınava girmezlerse Erdoğan'ın hanesine eksi, Erdoğan'ı dinleyip yüksek katılım gösterirlerse de bu sefer Kılıçdaroğlu'nun hanesine eski yazılacak. 

Ancak görünen o ki, karşı çıkılmasına rağmen öğretmenlerin sınava yüksek katılım gösterecekleri yönünde. Zira bu sınavı kazanıp "uzman öğretmen" unvanı elde edecek öğretmenin maaşı bir miktar artacak. 

Özellikle de uzmanlıktan sonra "başöğretmen" sıfatı kazanacak eğitimcinin maaşı diğerlerine göre önemli miktarda fark edecek. 

Konuyla ilgili olarak değerlendirmede bulunan eğitim sendikaları temsilcileri bu meseledeki görüşleri de farklılık arz ediyor. 

"Öğretmenlerin politik tercihte bulunmaları isteniyor" 

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul, bir sistem sorunu ile karşı karşıya olduklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sınava girenlere "başarılar" dilediğini, ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu'nun da "sınava girmeyen" dediğini hatırlatan Kurul, "Çünkü sözde meslek kanununun öğretmenlik mesleği için doğuracağı tehlikelerin farkında. Öğretmenlerimizin büyük bir kısmı kasım ayında sınava girmeyi reddederlerse önemli bir kazanım elde edecekler, meslek kanununun "sınav maddesi" öğretmenlerin hayatından çıkmış olacak. Ancak bu yetmez. ÖMK kariyerizmi, öğretmenleri unvanlarına göre ayrıştırıp eşitsizlik yaratıyor. Genç öğretmenleri güvencesizlikle tehdit ediyor. Bu durumda bir sistem sorunu ile karşı karşıyayız. Eğitim Sen olarak ÖMK ile getirilen kariyer basamaklarına karşı mücadeleyi, eşit işe eşit ücret ilkesini ve tüm öğretmenlerimizin maaşlarında enflasyonun çok üzerinde bir maaş artışı savunuyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
 

Nejla Kurul
Nejla Kurul / Fotoğraf: Twitter

 

Siyasetçilerin ‘sınava girin' ya da ‘sınava girmeyin' derken aslında öğretmenlerden bir politik tercihte bulunmalarını istediklerini ifade eden Kurul, "Aynı zamanda öğretmenlik mesleği ile ilgili olarak da bir karar vermeleri isteniyor" dedi. 

Eğitim-Sen üyelerini ve tüm öğretmenlerin, "Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun (ÖMK) eğitimciler için oluşturduğu tehlikeler ve tehditler konusunda bilgilendirecek ve farkındalık oluşturarak mücadeleyi güçlendiren broşürler dağıttıklarını vurgulayan Kurul, "Basın açıklamaları, sosyal medya etkinlikleri, il il ve okul okul ziyarette bulunarak öğretmenler odasında buluşmalar, sokak ve meydanlarda kamuoyu oluşturma çalışmaları yürüttük. Sendikamızın bu çalışmalarla amacı öğretmenlerimizin önemli bir kısmının bu yasaya ve öngördüğü süreçlere itirazını yükseltmekti. Şimdi öğretmenlerimiz çok ciddi biçimde itiraz ediyor" diye konuştu. 

"‘Eğitim-Sen seminer ve sınav süreçleri dahil ÖMK iptal edilsin' diyor" ifadelerini kullanan Nejla Kurul, tüm öğretmenlerin örgütlenmesiyle ve birlikte mücadele edilerek bunların ortadan kaldırabileceğini sözlerine ekledi. 

"Sınava giren öğretmene kimse kızamaz" 

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay ise öğretmenlerin sınava girmeye mecbur bırakan anlayış ve sürece karşı olduklarını söyledi. 

Öğretmenlerin ekonomik olarak yoksulluk sınırının altında bir ücrete mahkum bırakıldığını ifade eden Özbay, "Maaşlarıyla ev kirasını karşılamakta zorlanan, kendi çocuklarının eğitim masraflarını karşılamayan, yakınlarından destek almak durumunda kalan, hatta büyükşehirlerde ev arkadaşı arayan bir hale gelen öğretmenin maaşında yapılacak küçük bir iyileşme için önüne konulan sınava başvurduğunda ona kızamayız" diye konuştu. 

 

Kadem Özbay
Kadem Özbay / Twitter

 

Özbay'a göre zaten alanları ve diplomalarıyla beraber uzmanlık belgelerini ele almış öğretmenlerin içeriği tamamen kendi alanından bağımsız ve alakasız bir sınavda çoktan seçmeli sorularla ezber mantığıyla imtihana tabi tutup ‘başarılı olursan sana şu kadar para veririm' anlayışı kabul edilemez.

"Eğitimin niteliğine hiçbir katkısı olmayacak" 

"Anayasada belirtilen ‘eşit işe eşit ücret' ilkesi uygulanmalı" diyen Özbay, şunları söyledi: 

"Bir okul içerisinde aynı işi yapacaklar ama birbirinden farklı sıfatları olacak. Bunun ne akıl ne de mantıkla bir izahı var. Bu nedenle süreci kabul etmiyoruz. En önemlisi de öğretmenlere, eğitimcilere danışılmadan hazırlanmış ucube bir yasa olduğu ve hiçbir öğretmenin de kabul etmediği bir yasadır. Altını özellikle çizmek istiyorum, 600 binden fazla kişi başvurmuş ama buna inandıkları için değil, ekonomik olarak ihtiyaçları olduğu ve mecbur kaldıkları için başvuruyorlar." 

Uzmanlık denilen şeyin Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı videoları izleyip çoktan seçmeli sınavda bu ezberlenenler üzerinden bir değerlendirmeye tutulmak olduğunu vurgulayan Özbay, "Buradaki bilginin öğretmenlikle de hiçbir alakası yok. Dolayısıyla her tarafı tutarsız bir düzenleme. AKP bunu 2004 yılında denedi ve 2006 yılında da ilk defa uzman öğretmen sınavı yaptı ve yaklaşık 92 bin kişi bu unvanı aldı. Şimdi sistemin içerisinde 80 bin civarında uzmanlık unvanını kullanan öğretmenler var. Bunların şu anda eğitimin niteliğine nasıl bir faydası oldu? Ayrıca ihtiyaç duyulduğuyla ilgili de bir çalışması yok. AKP'nin yaptığı tamamen "ben yaptım oldu" anlayışıdır. Yine eğitimin niteliğine hiçbir katkısı olmayacak" yorumunda bulundu.

"1 milyon öğretmen ayakta"

Eski Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı ve İYİ Parti Adana Milletvekili İsmail Koncuk ise sınava girip girmeme mevzusunun öğretmenlerin kendi irade ve tercihi olduğunu belirtti. 

Bu konuda hem Kemal Kılıçdaroğlu'nun hem de Meral Akşener'in gerekli açıklamalarda bulunduğunu dile getiren Koncuk, "Muhalefet olarak Millet İttifakı'nın bu işi çözeceğini düşünüyorum" dedi. 

 

İsmail Koncuk
İsmail Koncuk / Fotoğraf: AA

 

Öğretmenliğin zaten bir uzmanlık mesleği, her öğretmenin bir uzman olduğunu aktaran İsmail Koncuk, "Şu an bir milyona yakın öğretmen ayakta.. Zaten matematikçi matematik, İngilizce dil, sınıf öğretmeni sınıf alanında uzmandır" dedi. 

Kanunda uzman olarak belirtilen insanlara unvan vermek için tekrar sınava tabi tutmanın doğru olmadığını dile getiren Koncuk, "Bu kanunu da akla da vicdana da aykırıdır" yorumunu yaptı.  

Sınava tabi tutulmadan öğretmenlikte 10 yıl hizmeti olanlara uzman, 20 yıl hizmeti olanlara da başöğretmenlik unvanının verilmesi gerektiğini savunan Koncuk, "Kanun çıkmadan komisyon aşamasındayken de bunun yanlış olduğunu, kıdeme göre bir kariyer sistemi düzenlenmesi gerektiğini ifade ettik" şeklinde konuştu. 

"Saçma sapan sınavla uzman ve başöğretmen yapma ısrarından vazgeçin" 

"600 binden fazla öğretmen sınava başvurmuş durumda" diyen İYİ Partili İsmail Koncuk, şunları söyledi: 

"Öyle görünüyor ki bunların çoğu sınava girecek. Özellikle muhalefet bir konuyu gündeme getirdiğinde iktidar telaşa düşüyor ve işi çözüyor. KYK borçlarında benzer bir süreç yaşadık. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığında soru önergeleri ve Meclis araştırmalarıyla konuyu gündeme getireceğiz. Dilerim iktidar da öğretmenlerin haklı talebinden bir sonuç çıkarıp, zaten kanunla belirlenmiş hakları saçma sapan bir sınavla uzman veya başöğretmen yapma ısrarından vazgeçer." 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU