Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin mesai saatleriyle ilgili açıklamalarda bulunarak; "Yeni teknolojiler yani insanın emeğini ikame eden yeni bilgiler üretim sürecine girdikten sonra artık bu 8 saat eski alışkanlığımızın bir parçası olarak duruyor diye düşünmemiz lazım, eleştirmemiz lazım. Bugün birçok ülkede bu 8 saatin aşağıya çekilmesine yönelik çalışmalar var. Geçtiğimiz günlerde İngiltere'de bu konuda pilot uygulama başlatıldı. Bunlar yaygınlaşacak. Önümüzdeki 25 yıl sonra 6 saat ya da daha az fiili çalışma; bunlar devreye girecek. Bunlar kaçınılmaz. Teknoloji fiziki emeği ikame ettikçe teknoloji üretim sürecini mekândan bağını kopardıkça bu değişmeler kaçınılmaz olacak" dedi.
45 saati aşan mesailerin denetim altına alınması gerekiyor
Türkiye'de 4857 sayılı İş Kanunu'nun 63'üncü maddesinde, haftalık çalışma en çok 45 saat olarak belirlenmiş durumda.
Özel sektör şirketlerinin büyük bölümü işçilerini haftada 45 saat çalıştırıyor. 657 sayılı kanun kapsamında memurların haftalık çalışma süresi ise 40 saat ve haftada 5 gün çalışıyorlar.
Özel sektörde çalışma saati haftada en fazla 45 olması gerekirken, ülkece 'ortalama'nın üstündeyiz.
Bazı araştırmalara göre Avrupa'da haftalık ortalama çalışma saatinin en uzun olduğu ülke Türkiye.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Fazla mesaiyi seven, verimlilik dayatmasıyla, sürekli artan bir tempoyla çalışmak zorunda bırakılan insanlara sahip bir ülkeyiz.
Kayıt altına alınmayan çalışma saatlerimiz fazla. Bazı sektörlerde örneğin hizmet sektöründe çalışma saatleri beyan edilenin çok üstünde.
Bu nedenle insanlar işlerini bırakıyor. Mevcut sistemimiz bozuk ve eski moda kapitalizme dayanıyor. Türkiye'de mesai saatlerinin kısalması gündeme gelse de, ne zaman hayata geçirileceği bilinmese de önce 45 saati aşan mesailerin denetim altına alınması gerekiyor.
Çünkü fazla mesailer için bir denetim yok ve ek mesailer için genellikle ödeme yapılmıyor.
Üretkenlik kaybı olmadan bu geçiş sağlanmalı
Uzun çalışma saatleri yüksek üretkenlik anlamına gelmiyor.
Önemli olan mesai saatleri düşse de bu saatler içinde ne kadar üretken ve verimli olduğumuz…
Uzun çalışma saatleri yerine verimliliği artırmaya odaklanmalıyız.
Kaldı ki bunu başaran ülkeler var. Lüksemburg, İrlanda, Norveç, İsviçre, Danimarka, Almanya gibi…
Bu ülkelerde kişi başına, saat başına ücretler de verimlik de yüksek.
Elbette optimum üretkenlik için sihirli çalışma haftası saatinin tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz.
Bildiğimiz şey, odak noktasını çalışılan saatten üretkenliğe yani yoğun işten doğru işe değiştirmek gerektiği…
Üretken ülkeler hangi dersleri çıkardılar?
En üretken ülkelerin deneyimlerinden yararlanmamız gerekiyor.
Deneyimleri arasında yaratıcı yetenekleri elde tutmak, dinlenmek, iş yaşam dengesini sağlamak, çalışanlara kendilerini değerli hissettirmek bulunuyor.
Araştırmalar, daha kısa çalışma saatleri ve artan üretkenlik arasındaki güçlü bir ilişkiyi ortaya koyuyor.
İnsanların daha az saat çalıştıklarında daha çok, daha fazla saat çalıştıklarında daha az iş yaptıklarını gösteriyor.
Pilot ülkelerde, örneğin İzlanda'da yürütülen araştırmalar da çalışanların aile faaliyetlerine daha fazla zaman ayırırken daha az stresli veya tükenmiş olduklarını gösteriyor.
Katılımcılar hobilerine, spora, arkadaşlarına ayırmak için daha fazla zaman ve enerjiye sahip olduklarını bildiriyor.
İzlanda araştırması, çalışanların daha mutlu olduklarında yüzde 13 daha üretken olduklarını gösteriyor.
Çalışma saatleri kısalıyor
Bakanın açıklaması üzerinden şunu söyleyebilirim ki tüm Avrupa'da çalışma saatleri kısalıyor. Dünyada dört günlük çalışma haftası denemeleri yaygınlaşıyor.
09:00-18:00 arası iş, artık birçok çalışanın, özellikle de genç neslin hayalindeki iş değil. Çalışanların esneklik talebi artıyor.
Uzun vadeli istihdam, yerini proje ve görevlere bağlı işlere bırakıyor. Tam zamanlı istihdama ilgi azalıyor. Saatlik çalışma yaygınlaşıyor.
Türkiye'de mesai saatlerinin kısalması zaman alacak olsa da üzerine kapsamlı çalışmalar yapılması gerekiyor.
Tek model yerine farklı seçenekler üzerinde duruluyor
Daha kısa bir çalışma süresinin çeşitli biçimlerle uygulanabileceği görülüyor.
Örneğin; çalışma saatlerinin yüzde 20 oranında azaltıldığı dört günlük çalışma haftası, bir şirketteki herkesin aynı gün izinli olması, çalışma saatlerinin örneğin 45 saatten 37'ye kadar belirli bir sayıda kademeli olarak azaltılması gibi…
Tüm modellerdeki ortak nokta, haftalık toplam çalışma süresinin bir kısmının kaldırılması hedeflendiği için önceki çalışma süresinin dört günde 45 saat çalışmak gibi daha kısa bir zaman dilimine sıkıştırılmaması.
Daha az saat çalışmak, iş yerlerinde daha düzenli bir program sağlayabiliyor
Çalışma saatlerinin kısaltılması aşırı toplantılar, uzun öğle yemekleri, kahve molaları için harcanan zamanı azaltıyor, personel kişisel işlerini mesai saatleri dışında yapmaya teşvik ediliyor.
Sosyal medyada gezinmek, çevrimiçi alışveriş yapmak gibi siber aylaklığa kullanılan süre de kontrol altına alınıyor.
Değişim şart ama zorluklar nerede?
Kısa çalışma programının tüm endüstriler, işletmeler veya bireyler için çalışacağını söylemek zor.
Örneğin; hizmet, lojistik ve müşteri odaklı işlerde daha az çalışarak verimliliği artırmak mümkün olmaz.
Çünkü bu işlerde bir günde kaç teslimat konumuna ulaşabileceğine ilişkin fiziksel sınırlar var.
Daha az gün, saat çalışmanın pratik ve kültürel engelleri de bulunuyor.
Haftada beş gün (veya bazı sektörlerde yedi gün) çalışmak norm olarak kalırsa, çalışma haftası daha kısa olan şirketler, daha uzun hafta çalışan şirketlere göre gecikmeler yaşar.
Kısa çalışma işverenler için çalışanların üretkenliği ve maaşları hakkında da şüpheler uyandırıyor.
Bazı işverenler bunun ufak da olsa maaş kesintisine neden olması gerektiğini belirtiyor.
Ayrıca bir şirket ne kadar büyükse departmanlar, bölümler ve iş gereksinimleri de o kadar çeşitlidir.
Karmaşık işgücü yapılarına sahip kuruluşlar için oluşacak zorlukları hafife almamak gerekiyor.
Çalışma uygulamalarını düzene sokmak, ayrıca önemli ölçüde ön organizasyon gerektiriyor.
Kısa çalışma ile uzaktan ya da hibrit sayesinde zaten işverenlerinden, ekiplerinden veya yöneticilerinden kopuk hisseden çalışanların işlerinden uzaklaşmaları, bağlılıklarının azalması gibi bir tehditi büyüteceğini de göz ardı etmemek gerekiyor.
Pilot uygulamalarla başlanmalı
Türkiye'de mesai saatlerinin kısaltılması diğer ülkeler de olduğu gibi pilot uygulamalarla yapılmalı. İş dünyasından, uzmanlardan görüş alınmalı.
Dikkatli ve düşünceli davranmalı. Araştırmalar, anketler yapılmalı. Genel bir uygulama yerine geçişi kolay olabilecek sektörlere yönelmeli.
İşgücünün nabzını tutmalı. Maaştan tutun da emekliliğe varıncaya kadar işgücünü ilgilendiren bir süreç söz konusu olduğu için endişe verici durumlar ortadan kaldırılmalı.
Çalışma dünyası değişiyorken, bir dönüm noktasından geçiyorken ve kısa çalışma saatleri işleri tamamlamaya daha fazla teşvik ediyorken bunu denemenin zamanının geldiğini unutmamalı!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish