İstanbul'da görülen Batı Nil virüsü tehlikeli mi, korunmak için ne yapmalı, virüsün kaynağı ne?

Türkiye'de en son 8 yıl önce görülen virüs Avcılar'da 4 ayrı vakayla yeniden kendini gösterdi; uzmanlar virüsün olası etkilerini ve korunma yöntemlerini anlattı

Batı Nil virüsüne Türkiye'de son olarak İstanbul Avcılar'da rastlandı / Görsel: Pixabay

İstanbul Avcılar’da birçok kişi ateş ve halsizlik şikayeti ile hastanelere başvurdu.

Dört kişiye konulan teşhis Batı Nil ateşi hastalığıydı. 

Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklama ile dört kişinin Batı Nil virüsü kaptığını doğruladı.

Dört kişi de Avcılar Yeşilkent yakınlarındaki dere yatağı çevresinde yaşıyor. 

 

avcılar 1.jpg
Fotoğraf: İHA

 

Hastalığın dere yatağı çevresindeki sivrisineklerden geçtiği ise kesinleşti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Hıfzıssıhha Müdürlüğü, bölgede sivrisinek mücadelesi kapsamında Avcılar ilçesinde bin 327 adres ve 2 bin 223 kaynakta çalışmalar yürütüldüğünü açıkladı.

İBB üç larva ekibi, bir dere ekibi ve bir sulak sazlık alan aracının devrede olduğunu söylüyor.

 

BeFunky-collage (7).jpg
Fotoğraf: İBB

 

Bununla birlikte iki ekip gece ilaçlaması da yapıyor.

 

İlaçlama ve dere ıslah çalışmaları Yeşilkent bölgesinde yoğunlaşıyor.

Batı Nil virüsü ne kadar tehlikeli?

Kimi tarihçilere göre Batı Nil virüsünün varlığı Büyük İskender dönemine kadar uzanıyor.

ABD'de Virginia Eyalet Sağlık Dairesi'nden John Marr ile Colorado Üniversitesi'nden Charles Calisher'ın 2003'te yayımladığı araştırmaya göre bu virüs Büyük İskender'in ölümüne neden oldu.

Batı Nil virüsü kuşlar ve bazen atlar tarafından yayılıyor, sivrisinekler ise hastalığı insanlara bulaştırıyor.

1937’de Uganda’nın Batı Nil bölgesinde yüksek ateşli bir kadının kanından izole edildiği için dünyada bu isimle adlandırılıyor.

Genellikle dünyanın orta kuşağındaki ülkelerde görülen Batı Nil Virüsü, Avrupa, Ortadoğu, Avustralya, Asya’nın bazı bölgeleri ve Afrika’da da gözlemleniyor.

ABD’de Havai ve Alaska hariç 48 eyalette bu virüse rastlanmakla birlikte her yaz bu bölgelerde salgınlar da görülebiliyor.

Batı Nil Virüsü ile kapmış hastaların yüzde 80’inde hiçbir belirti görülmüyor.

Uzmanlar yüzde 19’luk bölümün ise ciddi boyutta ulaşmadan hastalığın atlatılabildiğini belirtiyor. 

Virüs düşük oranlarda da olsa menenjit, ensefalit yani beyin iltihabı gibi ağır hastalıkları beraberinde getirebiliyor. 

Özellikle kanser, diyabet, hipertansiyon ve böbrek hastalıkları gibi bazı sağlık sorunları bulunan insanlar daha büyük risk altında.

Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) Avrupa Birliği sınırları içerisinde 2018’de 710, AB komşusu ülkelerde ise 265 kişinin virüsü kaptığını belirtiyor.

Aynı yıl içinde bu virüsü taşıyan hastalardan 64'ü hayatını kaybetti.

 

harita.png
Görsel: ECDC

 

İstisnai durumlar dışında bulaşıcı değil

İstanbulluların aklındaki ilk soru söz konusu virüsün bulaşıcı olup olmadığı.

Memorial Şişli Hastanesi'nin Klinik Laboratuvarlar Koordinatörü ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Kenan Keskin konunun uzmanlarından.

Dünyanın çok sayıda bilimsel dergisinde enfeksiyon hastalıkları ile ilgili makaleleri yayımlandı.

Profesör Keskin, hastalığın bulaşıcı olup olmaması ile ilgili şu tespiti yapıyor:

Çok düşük oranda hasta anneden doğum yoluyla bebeğe ya da hasta kişinin sağlıklı kişiye kan vermesi halinde veya hasta kişiden yapılan organ nakillerinde bulaşır. Cerrahi sırasında sağlık ve hasta bakım personeli de bulaşma riski altında. Ama bunlar istisnai durumlar, diğer grip türleri gibi temasla veya hava yolu ile bulaşmıyor.

Batı Nil virüsü için aşı henüz bulunmadı

 

f7676599-9ce3-4034-9e0f-21ccd9716e46.jpg
Prof. Dr. Kenan Keskin / Fotoğraf: Independent Türkçe 

 

Özellikle dış ortamda çalışan veya açık hava aktivitelerinde bulunan insanların sivrisinek temasına daha çok maruz kaldığını ifade eden Profesör Keskin, ”Bu durum hastalığın bulaşma riskini artırıyor. Belirtileri hissedenler hemen bir doktora başvurmalı ve ağrı kesici ile şikayetleri geçiştirmemeli. Çünkü uzmana danışmadan alınan ağrı kesiciler kanamaya meyli artırabilir. Batı Nil Virüsüne özel bir aşı şu an için bulunmamakta” diyor.

Batı Nil virüsünden nasıl korunabilir?

Profesör Keskin, sivrisineklerden korunmanın ilk öncelik olduğunun altını çiziyor:

En etkili yolu sivrisinekten korunmak. Dışarı çıkıldığında sinek kovucular kullanılmalıdır. Sivrisineklerin aktif olduğu zamanlarda kol ve bacak bölgesini kapatan giysiler tercih edilmelidir. Bunun yanında kapı ve pencerelere sineklik konulması, yatak odasında cibinlik kullanılması koruyucu olabilir. Yaşanan yerin sivrisinekleri çekici olmaması için temiz tutulması özellikle evcil hayvan ve kuşların, su ve yemek kaplarının içinde birikmiş suların boşaltılması önemlidir. Sivrisinek önleyici cihazlar da korunmada etkilidir. Korunmada doğal yöntemlerden lavanta yağı, limon-okaliptüs ağacı yağı gibi bitkisel çözümler denenebilir. Devlet ve yerel yönetimler sivrisinekle mücadele için gerekli önlemleri almalıdır.

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (Klimik) ve Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (ESCMID) üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, İstanbul'da daha önce de Batı Nil virüsü vakası tespit edildiğini, bugüne kadar Türkiye genelinde bu hastalıktan hayatını kaybeden olmadığını belirtip söz konusu virüsün çok küçük bir grup için merkezi sinir sistemine zarar verebileceğini söylüyor:

Bulaşıcı bir hastalık, sivrisinekten bulaşıyor. Sivrisinekler de esas olarak virüsü kuşlardan alıyor. İnsanlara ve atlara da bulaşıyor.  Virüs taşıyıcıların hepsinde aynı etkiyi göstermiyor. Bazı durumlarda halsizlik, döküntü, ishal gibi etkiler görülebiliyor. Beş hastanın birinde ortalama olarak ortaya çıkıyor. Bazıları sadece ateşli hastalık dediğimiz tabloda seyrediyor. Çok küçük bir grupta 250 hastada bir ise merkezi sinir sistemi dediğimiz beyin ve omuriliğe zarar verebiliyor. Nörolojik etkisi dediğimiz budur. Bu durumlarda menenjit, ansefalit veya felç gibi ciddi sorunlara neden olabilir. Yunanistan gibi birçok Avrupa ülkesinde görülebilen bir hastalık. Amerika’da da görülüyor. Hastalığın her ülkede seyir şekli farklı olabilir, Türkiye’deki vakalarda kimse hayatını kaybetmedi.

"Virüs kuşları da öldürebiliyor, daha çok kargalar taşıyor"

 

sarbon_ba_2.jpg
Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz / Fotoğraf: İstanbul Tabip Odası

 

Profesör Yavuz, Türkiye'nin kuşların göç yolu üzerinde bulunduğuna dikkat çekiyor: 

Asıl kaynak kuşlar. Kuşların kanında çok yüksek oranda virüs bulunuyor. Bu bazı kuşları da öldürebiliyor. Esas olarak kargalar virüsü taşıyor. Amerika’da bazen toplu kuş ölümlerinin olduğu söyleniyor. Türkiye’de şimdiye kadar böyle bir şey görmedik. 

"2010-2011 yıllarında 12 vaka kesin olarak tespit edildi"

Acıbadem Bahçeşehir Tıp Merkezi İç Hastalıkları uzmanı Dr. Emrah Turunç, Batı Nil Virüsü ile ilgili bazı insanların yanlış bilgilere sahip olduğunu ve gereksiz yere endişeye kapılmaması gerektiği kanaatinde: 

Batı Nil Virüsü, grip, soğuk algınlığı gibi aynı odada bulunmayla, öksürmeyle veya tokalaşmayla bulaşmıyor. Hastalığın bulaşması için mutlaka bir vektöre yani taşıyıcıya ihtiyaç var. O taşıyıcı da şu an için sivrisinekler. İnsandan insana bulaşması çok mümkün değil, ancak kan verilirken veya anne bebeği emzirirken bulaşabilir. Bunlar istisnai durumlar. Virüs bu yıl gündeme gelse de 2010-2011 yıllarında bildirilen vakalar var.  52 vaka bildirilmiş bunların 12’sinde virüsün bulunduğu kesin olarak kanıtlanmış.

"Virüsten ciddi derecede etkilenenlerin oranı yüzde 1"

 

emrah-turunc-banner.png
Dr. Emrah Turunç / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Dr. Emrah Turunç, sivrisinek sorununun iki boyutlu olduğunu vurguluyor:

Birincisi halk sağlığı boyutu, ikincisi de kişisel korunma boyutu. Cumhuriyetin ilk yıllarında 1930’lu yıllarda sivrisineklerin bulunduğu bölgelerde ciddi sıtma hastalıkları görüldü ve ciddi bir mücadele verildi. Bu konuda önemli sonuçlar da alındı, günümüzde çok fazla sivrisinek ile sorunları olan bir ülke değiliz. Küresel ısınma nedeniyle artan mevsimsel sıcaklıklar sivrisineklerin yaşam alanını büyütüyor. Buna karşı tabii ki aktif olarak mücadele etmek gerekiyor. Kişisel olarak bizler evlerde pencerelerde sineklik bulundurarak önlem alabiliriz. Bunun yanında dışarı çıktığımızda cildimize sinek korucuyu sıvılar sürebiliriz.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU