Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı Haydar Baki Doğan, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde düzenlenen Hacı Bektaş-ı Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri’nde; “Seçimler yaklaşıyor ve Alevi oyları kıymete bindi. İktidar partisi cemevlerini dolaşıyor. Türkiye’de ve Avrupa’da Alevilerin tek temsilcisi olan Alevi kurumlarını muhatap kabul etmiyorlar. Acaba bu çatı kurumlarını devre dışı bırakıp, onlara bağlı kişiler üzerinden sadaka dağıtarak Alevileri kazanabilir miyiz derdine mi düşmüşler? Buradan sesleniyoruz. Sadaka karşılığı satılık oyumuz yok, inancımız da yok” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; 59. Ulusal, 33. Uluslararası Hacı Bektaş-ı Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri’ne katıldı.
Tören ve etkinliklerde konuşan; Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı Haydar Baki Doğan, Alevi Bektaşi Derneklerinin yaptıkları değerlendirme toplantısının sonuç bildirgesini okudu. Doğan, şunları söyledi:
Hünkarımızın huzurundayız. Muharrem ayı içindeyiz. Cemevlerimiz saldırılara maruz kaldı. Yaşamın her alanında uygulanan ayrımcılık, inkardan kaynaklı mağduriyetimiz değişmedi. Saldırılardan dolayı birkaç kişinin tutuklanmış olması, gerçek faillerin yakalandığı ve bizlerin korunduğu anlamına gelmez. Uğradığımız her saldırının ardından göstermelik gönül almalar ve önceden hazırlanmış mizansenlerle yapılan cemevi ziyaretlerine artık kanmıyoruz. Saldırılar yeni bir durum değildir. Alevilere yönelik saldırılar; asırlardır süregelen inkar, ötekileştirme, dışlama, asimilasyon ve sürgün politikalarının devamıdır. Bu saldırılar birkaç meczup, kendini bilmez birkaç çocuk işi diye geçiştirilemez. Çünkü Alevilere yönelik saldırı, linç iklimini üreten bizzat siyasi iktidarın ve devletin kendisidir. Alevileri hedef alan saldırılara karşı çözümün adresi birkaç piyon tutuklamak değil; sistematik ötekileştirmeye ve asimilasyona son vermekten, Alevi haklarını tanımaktan, Alevilerin eşit yurttaşlık talebini karşılamaktan geçer.
“Biz Aleviler; toplumsal barışın ve ülkemizde normalleşmenin ancak eşit yurttaşlık haklarını güvence altına almaktan geçtiğine, antidemokratik ve anti laik iklim ve mezhepçi rejimin kurumsallaşmasına bir an önce son verilmesi ile mümkün olduğuna inanıyoruz” diyen Doğan, “Biz Alevi kurumları olarak sadece kendimiz için değil eşit yurttaşlık haklarından mahrum edilmiş tüm mağdur kimliklerin eşit yurttaşlık hakkını anayasal düzeye kavuşturulmasını talep ediyoruz. Bunu güvence altına almak için; Türkiye’nin laik demokratik bir hukuk devleti haline getirilmesi zorunludur. Ayrıca demokratikleşmenin ve toplumsal barışın yolu Aleviler başta olmak üzere Türkiye’nin tüm mağdurlarından alenen özür dilenmesinden geçer. Alevilere yönelik katliamlarla yüzleşilmelidir. Bunun ilk adımı olarak Madımak Oteli, Utanç Müzesi olmalıdır. Artık demokratikleşme ve toplumsal barış için değişimden kaçış yok. Bundan ısrarla kaçanlara Alevilerin sandıkta gereken dersi vereceğinden kimsenin şüphesi olmasın” diye konuştu.
"Tam bir vahşet dönemleriydi"
Doğan şöyle devam etti:
Kuşkusuz ki yaşamakta olduğumuz sorunlar bu 20 yıl içinde başlamış değil. Selçuklu ve Osmanlı dönemleri bizi katledip sürerek, tam bir vahşet dönemleriydi. Aleviler her daim toplumsal barışa hizmet etmek için; laiklik, demokrasi ve hukukun evrensel değerleri, ilkeleri ve sosyal devlete dayalı bir Cumhuriyet için mücadele etmiştir. Cumhuriyeti ileri taşımak, demokratikleştirmek ve tam anlamıyla laikleştirmekten yana tutum almıştır. Tarihte Alevilerden kaynaklanan hiçbir sorun yaşanmamış; Aleviler kimliklerinden, inançlarından, kültürlerinden dolayı katliamlara maruz kalmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı Alevileri, Sünnileştirmek misyonunu tüm hızıyla sürdürmekte. Cemevlerimiz, ibadet evi olarak tanımlanmak yerine cümbüş evi denilerek aşağılanıyor ve Alevilere cami dayatılıyor. Devlet; Alevilere bir inanç ve kimlik olarak değil, güvenlik sorunu olarak bakıyor. Hiçbir dönemde bu ülkenin asil yurttaşı kabul edilmedik. Asimilasyondan, nefret söyleminden ve ayrımcılıktan kurtulamadık. Aleviler bu ülkede her gece tedirgin yatıyor. Kendi ülkemizde yaşam hakkımızdan yoksun bırakıldık. Her katliam devletin denetiminde ve gözü önünde yaşandı. Her katliamda gerçek suçlular açığa çıkarılmadı. İnsanlığa yönelik suçlar, Sivas Katliamında olduğu gibi zaman aşımına uğratılıp, ‘Hayırlı olsun’ denildi. Alevilik asırlardır, yasaklı bir inanç ve kimlik haline getirildi. Özellikle belirtmek isteriz ki kindarlar, Alevilerin haklarına ve taleplerine kulak tıkıyor. Alevileri asimile etmeyi hedefleyen devletin tutumu hiçbir dönemde bu dönemde olduğu kadar gözü kara ve ideolojik bir hal almadı. Son 20 yılda Diyanet İşleri Başkanlığı her alana müdahale eden dinci, mezhepçi ve siyasi bir kurum gibi çalıştı. Eğitim sistemi; mezhepçilik ekseninde kurumsallaştı. Okullar adeta mescit, öğretmenler imam, öğrenciler kul haline getirildi. Çünkü eğitim tümüyle laiklik, bilimsellik ve demokratik özelliklerinden arındırıldı. Eğitim sistemi tümüyle dinselleştirildi. Seçimler yaklaşıyor ve Alevi oyları kıymete bindi. İktidar partisi cemevlerini dolaşıyor. Türkiye’de ve Avrupa’da Alevilerin tek temsilcisi olan Alevi kurumlarını muhatap kabul etmiyorlar. Acaba bu çatı kurumlarını devre dışı bırakıp, onlara bağlı kişiler üzerinden sadaka dağıtarak Alevileri kazanabilir miyiz derdine mi düşmüşler? Buradan sesleniyoruz. Sadaka karşılığı satılık oyumuz yok, inancımız da yok.
"Peşkeş çektirmeyeceğiz"
"Cumhurbaşkanımızın, cumartesi günü Hacıbektaş’ta yaptığı konuşma, ne yazık ki Alevi toplumunu kendi içinde bölüp çatıştırmayı hedefledi. Bu yaklaşım Alevi çalıştaylarında da kullanılmış ancak kabul görmemişti. Alevileri birbirine düşüremeyecekler. Biz Alevi kurumları, binlerce cemevi dedesi gibi hak aşığı, aydını, akademisyeni ile milyonlarca Alevi; eskisinden daha fazla iri, diri ve biriz" diyen Doğan şöyle konuştu:
Size Alevileri böldürmeyeceğiz. ‘El ele, el Hakk’a’ düsturumuzla haklarımız için farklılıklarımızla bir arada yürüyeceğiz. Alevileri tek tipleştirmeyeceğiz. Tüm kurumlarımızla; Alevilerin hak ve talepleri için el ele, omuz omuza yürümeye ikrarlıyız. O nedenle Alevileri içten bölmeye çalışanlara, buna içeriden zemin sağlayanlara fırsat vermeyeceğiz. Alevi inancını ve değerlerini sadakalara peşkeş çektirmeyeceğiz. Alevi sorunu, bir maddi yardım sorunu değildir. Maddi taleplerle Alevileri ve cemevlerini siyasal İslamcı politikalara yakınlaştırmaya çalışanlara izin vermeyeceğiz. Alevi toplumunun ulaştığı örgütlenme ve bilinç düzeyine, milyonları kucaklayan çatı kurumlarına rağmen Alevi kurumlarının taleplerinin üzerini sadakalarla örtmek için beyhude bir çabaya gerek yok. Alevi toplumunun hükümetten ve Cumhurbaşkanı’ndan beklentisi nettir. İçimize oynamak değil, farklı kanatlarımızın ortak mutabakatları ile oluşturulmuş, ortak taleplerimizin karşılanması, anayasal eşitliğimizin sağlanmasıdır. Buradan bir kez daha ilan ediyoruz ki, betonla çimentoyla içimizden ayartılacak olanlara sağlanan dünyalıklar uğruna inancımızla oynanmasına, taleplerimizin saptırılıp geçiştirilmesine izin vermeyeceğiz. Bilinmeli güdülen bu yol, yol değildir. Ayrıca iktidar ve devlet kurumlarını Aleviliği tanımlama sevdasından vazgeçmelidir. Devlete düşen görev, yurttaşlarına kimlik dayatma değil; onların kendilerini tanımlama hakkına saygılı olmasıdır. Alevilerin sorunlarının çözümünün olmazsa olmaz adımı, hak ve taleplerimizin karşılanmasından geçiyor. Alevilerin vergisi ile 100 bin camiye, 140 bin imama, 5 bin imam hatip okuluna, 115 ilahiyat fakültesine milyarca dolar akıtan devlet; 1585 cemevini ziyaret edip toplam 8740 talep belirlediğini, 500-600’ünün karşılandığını anlatması komik bir durumdur. Alevilerin AKP hükümetinden 8740 talebi yok. Cemevi temeli atın talebi de yok. Aleviler sadaka istemiyorlar, hak istiyorlar. Kabul görmek istiyorlar; çimento, tuğla, demir dilenmiyorlar. Tek bir ana talebimiz vardır. Eşit yurttaşlık ve eşit haklar… Bu taleplerimizin tüm siyasi partilerin programlarında yer alması beklentimizi de yüksek sesle dillendirmek istiyoruz. Bu taleplerimizin kabul edilmesi; ikinci yüzyılına girecek olan laik ve demokratik Cumhuriyete olan umutlarımızı arttıracaktır.
ANKA